Tanınmış Adıge şairlerinden Ĥunego Saide’nin “Sözüm – Beyaz İpektir” adlı yeni şiir kitabı Adıge Cumhuriyeti Kitap Basımevi tarafından yayımlandı.
Kitaba büyük bir değer biçildi ve kendisine bugünlerde Adıge Cumhuriyeti devlet ödülü verildi. Kitapta Adıgece şiirler, şiir halinde yazılmış öyküler (поэмэ) bulunuyor.
Hunego Saide sıradan bir şair değil. Poezya (şiir sanatı) yolunda yürüyor, karşısına çıkan engelleri aşıyor, şiirini büyük sanatsal ölçütlere oturtuyor ve olgunlaşmış anlamlar taşıyan, çeliklenmiş-bilenmiş (biçim verilmiş) halde okuyucunun önüne konuyor. Bununla şair, “benim gibi yaşayın, benim yaşamı gördüğüm gibi siz de görün” diyerek bizi yönlendirmiyor, ama kendi bakış açısını da yeterince ortaya koyuyor. Bize sunduğu bakış açısı çok ilginç, bu şiirde sanatsal ve felsefi dünyanın içinde herkes kendine bir yer bulabilir.
Hunego Saide’nin şiirsel dünyası günümüzde artık yok, şimdiki dönemde, kişiler arasındaki ilişkileri dile getiren örnekler varsa da, dilin yitirilmesi, Adıge gelenek ve karakterleri konusunda üzülüyor, onun şiir dünyasının (poeziyasının) yolu Nartlar döneminden geliyor, Adıge ulusunun tarihi de o dönemden beri biliniyor. Adıge ulusunun yüzyılları kapsayan yolculuğu, acılı ve sevinçli yanlarıyla şairle birlikte günümüze ulaşıyor. Şöyle yazıyor:
“Ulusun tarihi altın sayfa değil –
Satılacak, alınacak şey değil,,,
Kanla kızıllaşmış,
Umutla kurumuş…
Ulusun tarihi – borç alınmış şey değil.
Emanet vereceğin bir mülkün de değil…”
Saide’nin şiirindeki sözcüklerin bilenmiş (çeliklenmiş) olduğu, sözcükleri yerinde kullandığı, söz ustalığı ile Adıge ulusunun büyük ozanı Kuyeko Nalbıy’ye çok yaklaşmış olduğu tartışma götürmez. İkisinde de büyük felsefi düşünceler var, Adıge dili ile Adıge kültürününher ikisinin şiirinde baskın olması, iki şairi birbirine yakınlaştırdı. Kuyeko Nalbıy’ın şiirindeki moral değerler, Saide’nin şiirinde de birçok yerde kendini belli ediyor. Nalbıy’ı doğrudan ya da dolaylı ağabeyi ve moral dayanağı olarak görerek, birçok kez Nalbıy’e değiniyor, onun ulusa ve insanlığa, büyük insanlık ailesine ilişkin görüşlerini paylaşıyor.
“Nalbıy kaygılandı
Arandı,
İçine düştüğümüz çukurdan
Bizi çıkaracak (kimseleri aradı)…”
Nalbıy’ın soy adını Saide yazmıyor, ama okuyucu, Adıge edebiyatını tanıyan, en çok da şiirden anlayan kişi ne denmek istendiğini biliyor. Ardından o noktada durmuyor “Kime benziyorduk, onu bize kim anlatır?”. Burada Kuyeko Nalbıy adını doğruca kullanıyor. Şöyle yazıyor:
“…Adıge ulusunun
kendini bulması,
Kendine gelirse –
Kalbinin çarpar olmasını
Özleyerek
Ömrünü tamamladın…”
… Aranmamız için
Söylediğin konularda
Yola geldik…”
“Sözüm – Beyaz İpektir” (Siguşıe – Dene Fıj) adlı şiir kitabı
Hunego Saide’nin kitabı kısım ve bölümlere ayrılıyor. Her bir kısım ve bölümün kendi konusu, teması ve içeriği var, bunların ne demek istedikleri anlaşılabiliyor
Bunlar arasında, «ЧIыгур» (Yeryüzü), «ПцIым исаугъэт» (Yalan Abidesi), «Iудан» (İplik), «Загъорэ» (Bazen), «Гъунэнчъ» (Sınırsız), «Сэплъэшъ» (Uzaklara bakıyorum) başlıklı bölümler yer alıyor.
“Yeryüzü” (ЧIыгу) başlıklı bölümde üzerinde barındığımız dünyanın güzelliği, var olma nedeni, şairin onu nasıl algıladığı anlatılıyor.
“Senden daha iri
bir sandık-valiz görmedim.
Tek bir kilit
vurulmamış,
Tek bir bekçisi olmayan,
Ayrılanı – geri dönen,
Eksileni – tamamlanan,
Verdiğini – bir bir alıyorsun
Bir bir vakti gelende…”
Şair yeryüzünü anlatırken, öncelikle insanı ele alıyor. “Rüzgar ve Saat” (Жьыри сыхьатри) adlı şiirinde ona değiniyor.
“… İnsanoğlu – aydınlık,
İnsanoğlu – sıcak,
İnsanoğlu – şen şakrak,
Ayak sesi kesilmeden
Rüzgarlara karışır,
Sonu gelmeyen bir yolculuğa kalkışır…”
İnsan dili – yeryüzü dili, anadilidir. İnsanla doğa arasındaki bağ Hunego Saide’nin şiirlerinden güçlü biçimde yansır, yürüdüğümüz sonsuz yolculuk üzerine kuruludur, ama henüz ayak basmadığımız yola yine koyulduğumuzu söylüyor, yolun sonuna varamadığımızı bize kavratıyor.
“Yalan Abidesi” başlıklı bölümde şiir tekniğinin üzerine çıkmasa bile gerisinde kalmıyor. Şairin bu temaya el atma nedenini anlamakta güçlük çekiyoruz, insan ilişkileri çoğunca yalan üzerine kuruluyor, kişi inanmadığı, içinde olmayan şeyi söyleyebilirler, yalan olduğunu bile bile onunla konuşuyor ve ona katılıyorsun, yaşam içinde öyle şeylerle çok karşılaşılır. Yalan sayesinde gerçek korunuyor diyenler fena halde yanılıyorlar, ne denli süslemeye, güzelleştirmeye çalışırsan çalış, yalan yalandır. Aynı biçimde, içinde olmayan şeyi, istemesen de, başkalarına söylemek istediğin durumlar oluyor, bunların da doğru olmadığını bilsen bile. “…Kibirle göz kapaklarımı oynatıyorum, Başım yukarılarda – Omuzlarım parıldıyor, Yüzümde haz – Yalan ne kadar da hoş”, diyor şair. Yalan şeyler söyleyen kişiye ilişkin de şöyle yazıyor Saide: “…Şapkanı taşıyan – saçların – Elbrus! Dibinde yaşasak da senden memnunuz…Gitmediğin yerlerde de edilir sözün – Yiğitliğinden Sınırsız…salıverdin – Ondan daha hızlısını görmedik!”
Hunego Saide doğrudan, Adıgece kurallardan yararlanarak, mecazi sözcüklerle de pekiştirerek Yalandan söz ediyor. Rus ve yabancı şairlerden, adları uzak diyarlara ulaşanların yazılarında da bu tema çok görülüyor. Saide’nin şiirlerindeki gibi onlar da açık ya da gizli, yalanı dile getirmişlerdir. Söz gelişi, Andrey Dementiyev şöyle yazdı: “İnsanlar arasındaki yalanlara katlanamıyorum, gülümsyerek yalanı karşıma çıkardıklarında, o an fark edemiyorum, sonradan – yalanın – acısını çekiyorum”. “Gerçek ile Yalanın Öyküsü (Шъыпкъэмрэ ПцIымрэ ятхыд) şiirinde Vladimir Vısotska’nın yazdıklarında böylesine sözcükler var: “Gerçek uykuya daldığında, onun yepyeni giysilerini Yalan giyindi…Gerçek ile Yalan bir an olsun ayrılmıyorlar, ikisi de soyunana değin”.
“Özgürlük Yolu” adlı bölüm, Hunego Saide’nin kitabında yer almış olan konuların en ilginci, bunu insan soyu yaşayana değin en acı veren şeylerden biri olarak görüyorum.
“Özgürlük yolculuğuna seninle çıkacak kişi bulman kolay değil, Bir yönüyle buz gibi kaygan, Ayak tabanların ateşte yanıyor gibi – bir yönüyle ilerlemek çok zor” diye yazmış şair. Şiirin sonu mükemmelin mükemmeli: “Umudum yok olmaya başladı, Ama kimse onu aramaya çıkmadı – Annem, babam, köyüm, kentim, Ülkem de – Farkında değiller. Ne kadar da küçücük bir kalp – Bakarsın kendi geri gelir, Diken mi batmış? Çıkarır! Ağlamış mı?”. Bu sözcükler her şeyi açıklıyor, insanlarımızın neye benzediğini, toplumumuzun durumunu, özgürlüğümüzün sınırını, düzeyini dile getiriyorlar. Rus şair Osip Mandelştam’ı şiire ilgi duyan birinin tanımaması düşünülemez, özgürlük konusunda da şöylesine dizeler yazmıştı: “…Mum ışığı önünde oturup Olmayan özgürlüğü düşünmek hoş şey!” Şiirin yolunda yürürken oturmuş, adı söylenen şairlerin hepsi bu temayı ele aldı, yüceltti, öyle olmasaydı, dünyamız birçok kez ateşe verilir, yangına odun taşınır, daha hızlı biçimde sona doğru giderdik. Bu nedenle, kişi olarak şiir sanatının yararlı olduğuna, özgürlük yolunda küçük de olsa bir payının bulunduğuna inanıyorum.
Saide’nin şiirleri estetik görsellerle süslüdür. Şairin her şiirinde ideolojik ve sanatsal arayışlar vardır, süslü düşünceler ve kendi yazı stili ile kendini belli ediyor. Değişik şiirlerden alıntıladığım dizelerle görüşlerimi doğrulayayım:
“Kum tanesinin ışığını
saldığı
Gölgeye basıp gidiyor
gibi oluyorum…”,
“Kibirle yükselmiş
Umut ışığı…”,
“Karanlık boş bir yatak gibi
Gökyüzünden yere indi…”,
Hunego Saide’nin kitabında bulunan her şiir, kısa da uzun da olsa, derin düşünceler yansıtacak biçimde kurgulanmış. Şairin içinde kımıldanan her şey: üzücü ya da sevindirici olsa da, ulusal acıyı yansıtıyor, insanlık adına üzülüyor, okuyucu da bütün bunları algılayabiliyor.
“Sözcüğüm – Beyaz İpek” adlı kitabın bilim insanları tarafından daha derinlemesine incelenmesi, eleştirmenlerin konuya eğilmeleri, Adıge ulusu açısında taşıdığı önemi belirlemeleri, konuya ilişkin bilimsel makalelerin yazılacağı umudunu taşıyorum. Ben kısa yollu, bir gazete sayfasına sığacak ölçüde görüşlerimi ortaya koydum.
Bu kitabı belirleyerek Hunego Saide’ye edebiyat dalında Adıge Cumhuriyeti Devlet ödülünün verilmesi nedeniyle onu kutluyor, bundan sonrası için de başarılı ürünler ortaya koymasını diliyorum!
Derbe Timur.
Rusya Yazarlar Birliği üyesi.
Adıge mak, 12 Ekim 2023