Site icon MEFENEF

Adıgey 100 yaşında – V

Adıgey 100 yaşında - V

 

1860’da durum

 

Abzah ve Natuhay yörelerinin susması sonucu geride, bağımsız yöreler olarak Şapsığ, Vıbıh ve Cıh (Ciget) yöreleri kalmıştı. Cephe ülkesi Şapsığ idi, diğer iki yöre ise küçük, az nüfuslu ve cephe gerisinde kalan ve saldırılara hedef olmayan yörelerdi. Karadeniz savaş gemilerine kapatıldığı için her iki yöreye ve Şapsığ’a yönelik  kıyıdan bir Rus çıkartması ve  saldırısı görülmüyordu, kıyıda Anapa, Novorossiysk (Ṡemez),   Adler (St.Duh) ve Gagra  Rusların, Tuapse ve Soçi (Navaginsk)  Adıgelerin elindeydi.

Kıyı denetimi Ruslardaydı. Adıgeler ise kıyı boyunca uzanan sıradağlarda ve gerilerinde  mevzilenmişlerdi.

 

Osmanlı’da durum, demokratikleşme ve göçü özendirme düzenlemeleri

Osmanlı Devleti 1839 Tanzimat Fermanı ve izleyen 1856 Islahat Fermanı ile demokratikleşme yolunda adımlar atmıştı. General Milyutin‘in  1857 Çerkes sürgünü  raporu ve  Rusların kıyıdaki Çerkesleri sürmeyi görüşüyor olmaları, fırsatçı Osmanlı’nın  dikkatini elbette çekmişti. Çerkesleri Türkiye’ye çekmek, göçe özendirmek için  hazırlıklar  başlatıldı, örneğin 1855’te yasaklanmış olan Çerkes köle (esir) ticareti 1857’de yeniden serbest bırakıldı. Amaç köle sahiplerini, köleliği kaldırma hazırlığı içindeki Rusya’dan, köleliğin ve köle ticaretinin serbest olduğu Osmanlı ülkesine   yönlendirmekti. Özellikle  Kabartay  ve Vıbıhlar arasında  köle (pşıl) sayısı çoktu.

Osmanlı ülkesinde Karadeniz kıyıları ile Balkanlar, özellikle Tuna Nehri boyları seyrek nüfusluydu ve  Müslüman nüfus azınlıktaydı. Nüfus dengesi Çerkes nüfusla kurulmak isteniyordu.

Osmanlı, Çerkes göçünü özendirmek için 1858’de Tapu Kanununu çıkardı. Artık göç edecek Çerkeslere  parasız tapulu toprak verilecekti.

Ertesi yıl, Rus ve Osmanlı yetkilileri  Çerkes göçü (muhaceret) sorununu kendi aralarında ele aldılar ve anlaştılar.

Çerkes göçü sorununu ve Rusya için taşıdığı  stratejik önemi anlatmak üzere Kafkasya’dan  General M. Loris-Melikov İstanbul’a (Konstantinopol) gönderildi. Loris-Melikov sorunu İstanbul’daki Rus Sefirine anlattı, o da Osmanlı hükümeti ile sorunu görüştü ve  Çerkes göçmenlerin kabul edileceği sözünü aldı (1859).

1860: Sürgünün Donbass’tan Türkiye’ye kayması

Türk hükümeti ile antlaşma sağlanması üzerine Vladikavkaz’da bir araya gelen üst düzey Rus generaller Çerkes   sorununu yeniden ele aldılar ve boyun eğmemiş olan Çerkeslerin (Şapsığlar, vd) Türkiye’ye gönderilmeleri, boyun eğmiş olmakla birlikte Kuban oblastında (vilayet) kalmak isteyen Adıge ve Abazin nüfusun yüksek  dağ vadilerinden düze indirilmeleri, Kuban Nehri  ve kolları boyundaki alçak vadilere, büyük köyler kurdurularak yerleştirilmeleri, gösterilen yerleri beğenmeyen  Adıge ve Abazinlerin Türkiye’ye göç ettirilmeleri ve bu doğrultuda desteklenmeleri kararı alındı. Böylece Donbass devreden çıktı, göçün yönü güneye, Türkiye’ye ve Kuban Nehri kıyılarına çevrildi.

1860’larda Kuban’da dağlarda yaşayan Abzah, Besleney, vd’nin bir bölümü  Laba solundaki düzlüklere yerleştirildi, şimdiki bu yerde Rus nüfus ağırlığı olan Adıge Cumhuriyeti bulunuyor. Güneydoğuda, Abzahların yukarısındaki yüksek dağ vadilerinde yaşayan Abazinlerle Besleneylerin bir bölümü Büyük ve Küçük Zelençuk ırmakları vadilerine  yerleştirildi. bugün bu son yerde Karaçay ve Rus ağırlığı altındaki Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti bulunuyor. Bu yeni nüfus Kabardey’den getirilen Kabartay göçmenlerle takviye edildi. Daha sonra, sayılan bu topluluklardaki Dağlılar ve  Adıge Ermenileri için Kuban oblastında yerel askeri yönetimler (ilçeler)  oluşturuldu. O sıralar Armavir (Yermelhable) Adıge Ermenilerinin yerleşim merkeziydi ve orada Adıgece temsiller veren tiyatroları bile vardı, Şimdi Adıge Ermenileri kent olarak Armavir ve Maykop’ta, yöre olarak da Krasnodar Kray ve Adıgey’de yaşıyorlar, sayıları  50 bin ile 100 bin  arasında tahmin ediliyor. bk.https://ru.wikipedia.org/wiki/%D0%A7%D0%B5%D1%80%D0%BA%D0%B5%D1%81%D0%BE%D0%B3%D0%B0%D0%B8.

Çerkesogayların-Adıge Ermenilerinin Bayrağı

Kuban ilinde Adıge, Adıge Ermenileri (Çerkesogay) ve Abazinler için kurulan bu ilçelerin hepsi  askeri yönetim altındaydı, örneğin bir köyden  başka bir köye gitmek için yazılı karakol  izni gerekiyordu. Daha sonra, Kazaklarda olduğu gibi sivil otorite de devreye girdi ve izin alma zorunluluğu kalktı.

Vladikavkaz‘daki 1860 tarihli toplantıda Karadeniz kıyısı Çerkeslerinin sürülmelerini savunan General Evdokimov, gerekçe olarak, özetle, bu  Çerkeslerin (Şapsığların, vd) boyun eğmiş görünseler bile, ilk fırsatta deniz yoluyla  dış yardım alarak Rusya’ya karşı ayaklanacaklarını, güvenilmez ve  tehlikeli bir nüfus olduklarını, Rusya’nın güvenliği  için Karadeniz kıyılarının Çerkes nüfusundan tamamen  arındırılması (temizlenmesi), Çerkeslerden boşaltılan  yerlere Rus ve Kazakların yerleştirilmeleri gerektiğini savundu. Kazak asıllı General Filipson  barışçı çözüm yolu  önerisinde bulundu ama dikkate alınmadı. Rus, Çerkesya’yı ve Adıge ulusunu yok etme kararlılığındaydı. Genel Vali ve Başkomutan Baryatinskiy   Evdokimov’u destekledi, toplantıdan savaş, etnik temizlik ve Çerkesleri  Türkiye’ye gönderme/ sürme kararı çıktı, karar onanmak üzere  St.Petersburg’a, Çar’a gönderildi. İsteyenlerin de  Kuban Nehri solunda, Belaya (Şhaguaşe) Irmağı ile Laba Irmağı arasında yerleşebilecekleri açıklandı.

1860 yılı, Terek ve Kuban oblastlarından Osmanlı’ya ilk serbest göçler ve Şapsığlara saldırılması

 

1860 yılında soylu ve varlıklı kesimlerin önderliğinde, savaş alanı olmayan Terek (10.000) ve Kuban illerinden (4.000) yaklaşık 14 bin Çerkes, kölelerini de yanlarına alıp, Rus ve Osmanlı desteğiyle kiralanan gemilerle Türkiye’ye (Anadolu içlerine)  göç etti. Osmanlı hükümeti bunları, serbest göçmen oldukları halde, – göçü teşvik amacıyla – iskanlı göçmen statüsüyle yerleştirdi. İskanlı göçmene konut, toprak, vs verilir, bir süre geçimi sağlanır.. Uzunyayla’ya yerleşen bu soyluların iyi cins Kabartay atları, seyisler tarafından karayolu ile Uzunyayla’ya getirildi. Bu atlar çoğaltılacak ve orduya satılacaktı.

Besleneyler, vd küçük köyler halinde Samsun, Tokat, Amasya, Çorum ve Düzce gibi yerlere yerleştiler.

1860 yılında General Evdokimov Kuban ordusu komutanı oldu ve  aynı yıl  Şapsığlara saldırdı. Evdokimov Bjeduğ kolluk gücünün de Şapsığlara  karşı yürütülen savaşa katılmasını istedi, ancak  Bjeduğlar bunu kabul etmediler.

 

1861 yılı:  Evdokimov’un Abzahlara saldırması, Çerkes Parlamentosu’nun toplanması ve eylülde Çar’ın Kuban’a gelmesi

 

1861 yılında General Evdokimov, Rusya’ya ve Çar’a verdikleri 1859 tarihli bağlılık yeminini bozdukları gerekçesiyle Abzahlara saldırdı. Bu konuda taraflar karşılıklı olarak  birbirlerini suçladılar. 1859 uzlaşmasında Abzahların yerlerinden (dağlardan ovalara) göç ettirilmeleri gibi uygulama gündeme gelmemişti. Daha sonra alınan başka bir kararla, Karaçaylar dışındaki Kubanlı Adıge ve Abazin nüfusun dağlık alanlardan düze indirilip yeni kurulacak  büyük köylere  yerleştirilmeleri, gösterilen yerleri beğenmeyenlerin de Türkiye’ye göç etmelerine izin verilmesi kararı alınmıştı. Buna daha yukarıda değinmiştik. Çoğu 15-20 haneden  oluşan çok sayıdaki Abazin, Besleney, Mehoş  küçük köylerinin her birinin başında bir bey (pşı) bulunuyordu. Beyler, büyük köyler kurulduğunda üstünlüklerini, statü ve ayrıcalıklarını yitireceklerini biliyorlardı, bu nedenle  Türkiye’ye göçü yeğlemeye başlamışlardı. Nitekim 1858-1865 arası dönemde, Rus kaynaklarına göre 30 bin kadar Abazin ve 17 bin Kabartay Türkiye’ye göç etmiştir. O sıralar Kabartay nüfusunun 40 bin ve bugünkü Kabartay nüfusunun 500 bin üzeri olduğunu düşündüğümüzde  nüfus kaybının boyutu daha iyi anlaşılır. 1860’larda Adıge (Besleney, Mehoş, vd) ve Abazinlerin  bir kısmı büyük köylere yerleşmeyi, çoğu da dışarıya, Türkiye’ye göçü yeğlemiş görünüyor. Büyük köy,  Rus idaresine feodalizmi tasfiye etme ve denetim kolaylığı sağlıyordu. Soylu sınıf dağlardan gelip yağmacılık yapıyor, özellikle at çalıyormuş. General Baryatinskiy  Çeçenistan’da benzeri  büyük köyler kurdurarak Çeçenleri Şamil’den koparmayı ve  yanına çekmeyi başarmış, Şeyh Şamil‘i altı yıl gibi kısa bir süre içinde etkisiz hale getirmişti (1853-1859).

Abzahlara gelince, yüksek dağ vadilerindeki küçük köylerinde tarım, meyvecilik (ceviz, üzüm, elma, armut, vb), sebzecilik, hayvancılık ve arıcılık yaparak geçimlerini sağlıyorlardı. Din adamları (yefendiler), zengin aileler (vorklar) ve dinci köy muhtarları (starşına) tarafından yönetiliyor, onlara vergi veriyorlardı, 1859 yılı öncesinde, yönetimin tepe noktasında Şeyh Şamil‘in naibi Muhammed Emin bulunuyordu. Abzahlar, barındıkları yüksek dağ vadilerinden inmek ve ovalara yerleşmek istemiyorlardı.

Abzahlar Muhammed Emin yönetimi (1848-1859) sırasında geleneksel hukuku (xabze) ve diğer Adıgelerle birlikteliği terk edip Şamil’e bağlı şer’i hukuku (dini hukuku) ve  yönetimi  kabul etmişlerdi.  Bunun bir sonucu olarak da ulusal gelenekler ve değerler aşınmaya, onların yerini din görünümlü Dağıstan’dan ithal Türk ya da Arap adetleri benimsenmeye başlanmış, ulus, Adıge düşüncesi, özellikle anayurda, toprağa bağlılık (yurtseverlik) düşüncesi zayıflamış, ümmet düşüncesi güçlenmişti. Eski Adıgeler anayurt  toprağını kutsal sayıyor, uğruna ölmekten kaçınmıyorlardı. Dağıstan’da, Türklerde ve Araplarda çok karılılk (poligami) yanında, çocuklar 14-15 yaşlarında ve daha küçük yaşlarda evlendiriliyordu. Bu da geç evlenen Adıgeler arasında, evlenme yaşı farklılığı nedeniyle karma evlilikleri ve asimilasyonu önlüyordu. Türk, Dağıstanlı, Kürt ve Araplarda akraba evliliği, yengesiyle nikahlanma normaldi, şeriata aykırı ve ayıp şeylerden değildir. Böylesine bir gelenek Adıgelerde  yoktu. Sonuç olarak, Abzahlar arasında, özellikle erkeklere görünmeme, örtünme, erken evlenme ve yabancılarla evlenme gibi yabancı değerler belirmiş; kadın-erkek birlikte dans etme ve muhabbet (zexes) toplantıları, eğlenceleri İslama aykırı ve günah sayılmaya başlanmış, bir Türk ve Arap duygudaşlığı oluşmuş, Abzahlar arasında zenginleşme (maddiyat), Türkleşme ya da Araplaşma, Türkiye’ye, İslam diyarına  göç etme  istekleri belirmeye başlamıştır.

1789 Fransız devriminin yaydığı ulus ve  yurtseverlik  (vatanseverlik) duygusu Abzahlar  arasına yansımamış, sadece Şapsığlar arasında bazı belirtileri görülmüş, örneğin 19. yüzyıl başlarında Netevko Şerełıko gibi anadilini savunan ve Adıgece alfabe hazırlayan bir öncü aydın yetişmişti (https://mefenef.com/wp-admin/post.php?post=3221&action=edit). Bu ulusçu ruhun bir devamı olarak, 1906’da Konstantiyye’de (İstanbul) Şapsığ lehçesinde Adıgece Mevlit (Adıge mevlıd) basılmış, toplum Adıgece mevlidi okur ve okutur, camilerde Adıgece ilahiler okunur hale gelmiş, Adıgece yazılı bir dil olmuş, Şapsığca yazı ve konuşma dili olarak yayılmıştı: Düzce, Marmara, Ege illerinde ve özellikle Şapsığlar arasında. Gelişim Türk milliyetçiliği çengeline takılarak son bulmuştur. Şimdi Rus milliyetçiliği çengeline takılma durumu yaşanıyor.

Kuban’da büyüyen bu ümmetçi (dinci), gerici anlayış yıkım getirmiş,1888’e değin dayanmış olan Kuban Adıge nüfusunun  çökmesinde ve Türkiye’ye yapılan kitlesel göçte ideolojik bir temel oluşturmuştur. Abzahlar arasında  bu dinci  ideolojinin etkileri hala görülebilmektedir. Örneğin katı dinci-şeriatçı kişi sayısı Abzahlarda, diğer Adıge gruplarına göre daha  çok, daha katı ve daha yaygındır. Yeri geldikçe bunlara da  değineceğiz.

Abzahlar, 1859’da bağlılık yemininde bulundukları Rus yönetiminden umduklarını bulamamış, aldanma durumuna düşmüşlerdi ya da o kanıdaydılar. Kişisel düşmanı çok olan  Muhammed Emin de 1860’da St. Ptersburg’a gitmiş, Hacca gideceğim diyerek Çar’dan ayrılma izin alarak Türkiye’ye geçmiş ve Bursa’da gözlerden uzak bir köye çekilmiş, dolayısıyla Abzahlar  başsız kalmışlardı. Muhalif Abzahlar Muhammed Emin’i  “hain ve Rusların adamı” olarak görüyorlardı (http://www.circassiancenter.com/tr/%D0%B0bzegh-ulkesi-bozulunca/).

Abzahlar  boyun eğmeleri durumunda  Rusların kendilerini rahat bırakacaklarını  sanıyor olmalıydılar.

Abzahların çoğunlukla, topraklarından olmamak için, sonunda, Şapsığ ve Vıbıhlara katıldılar ve modern (ulusal) ve parlamenter Çerkes Devleti’nin kurucu ortağı oldular. Üç kabilenin – Şapsığ, Vıbıh ve Abzah – birleşmesiyle oluşan “Çerkes Ulusal Meclisi” 25 Haziran 1861’de  Soçi’de toplandı (eski takvim -13 Haziran 1861). Meclis bina ve tesisleri kıyıya yakın bir yerde kurulmuştu. Ancak yeterli koruma önlemi alınmadığından, Ruslar Abhazya Sohum’dan bir deniz komando müfrezesi göndererek parlamento binasını, konuk evlerini ve Meclis camisini, hepsini ateşe verip yaktılar.

Eylül 1861’de Çar II. Aleksandr Kuban oblastına geldi, şimdiki Adıgey’in Maykop rayonunda bulunan Mamrıkuaye, şimdiki adıyla st. Novosvobodnaya denen yerde, 17 Eylül 1861’de  bir Adıge heyetini kabul etti. Çar, Adıge temsilcilere dağlardan inip gösterilen yerlere yerleşmelerini ya da Türkiye’ye göç etmelerini buyurdu. Sonuç olarak Adıgelere  kesin bir savaş ya da göç ya da yok olma yolu gözükmüş oldu.

İmparator II. Aleksandr’ın 17 Eylül 1861’de Adıge temsilcilerle buluşmasını gösteren temsili bir resim.

(Devamı gelecek)

 

 

Exit mobile version