Site icon MEFENEF

Allen ve Muratoff’un Gözüyle: “Kafkasya ve Kafkasyalılar” – 4

Rusların Kafkas Sıradağları halklarına karşı izledikleri sulh sağlama/ boyun eğdirme politikası ve Kafkasya’da İngiliz nüfuzunun gelişmesi (1830-52).
Ruslar, 1828 – 1829 Osmanlı -Rus Savaşı sonunda imzalanan 1829 Edirne Antlaşması gereği, Rion ve Kura havzaları boyunca bugünkü Güney Kafkasya’nın neredeyse tamamını ve dağlık Ermenistan yöresini ve çevresindeki dağların büyük bir bölümünü ele geçirmişlerdi. Ancak daha kuzeydeki, çevrilmiş durumdaki Kafkas Sıradağlarında yaşayan Müslüman kavimler hâlâ Ruslara boyun eğmemişlerdi. Bu durum, Rus hükümetini, iç güvenlik açısından, aynı yüzyılda Hindistan’ın kuzeybatı sınırında görülen ve İngiliz karşıtı olarak belirrmiş olan sorunlara benzeyen bir sorunla baş başa bırakmıştı.
1829’da Rus Ordusunun İstanbul önlerine gelmeyi başarmış olması, ayrıca General Paskeviç’in İran ve Türkiye sınırlarında elde etmiş olduğu kolay başarılar/ilerlemeler, İngiltere’de büyük bir huzursuzluğa yol açmıştı. Bu huzursuzluk, Padişah’a bağlı bir eyaletin/ Mısır’ın valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın ayaklanması karşısında zor bir duruma düşen Sultan II. Mahmud’u desteklemek üzere 1833’te İstanbul’a bir Rus donanmasının gelmesiyle de tehlikeli bir boyut kazanmıştı
1833’te Ruslarla Türkler arasında imzalanan İstanbul Hünkar İskelesi Antlaşması’nın koşulları, Ruslara bütün bir Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde kesintisiz bir kontrol kurmayı ve bir idari yetki kullanmayı hedefleyici bir nitelikteydi. İç durum, Fransa Kralı Louis Philippe Hükümeti’nin Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’yı desteklemesi, İngilizlerin de Ruslarla birlikte, tehlike karşısında kalan Osmanlı tahtını güvence altına almaları ile karışık bir pozisyon almıştı. Bu arada, 1830’larda, birçok etkili İngiliz, Rusların Akdeniz ile Basra Körfezi’nde bulunan bazı limanları ele geçirerek, nüfuzlarını, geniş ölçüde Anadolu’ya yaymayı planladıklarına inanmıştı. İngiliz Dışişleri Bakanlığı doğuda, doğrudan Rus karşıtı bir politik tutum takınmaktan kaçınmış, ancak Bab-ı Ali’ye (Konstantinopol’e, İstanbul’a) gönderilen İngiliz sefirleri eliyle Rus yayılmasına karşı mücadele etmeyi bir gelenek haline getirmişti (Ponsonby 1833- 41, ve Stratford Canning, 1842- 65 ) (1).
Bu durum, Karadeniz’de, özellikle Kafkasya’da Ruslar açsından bazı sorunların belirmesine neden olmuştu.
Türkler, dağlarda barınan Çerkes, Çeçen ve Dağıstanlı gibi – topluluklar arasında yürütülmekte olan siyasetin bütün entrikalarını çok iyi bilmekteydiler, Türkler bu toplulukların Rus idaresi altına girmemek için yürüttükleri mücadelelere bazı (etkili) İngilizlerin yardımcı olmalarını sağlama ve ikna etme yeteneğine sahiptiler.
Çerkesya, Çeçenya ve Dağıstan’da, Ruslara karşı şiddetlenen bir mücadelenin başladığına ilişkin haberler 1832 yılında İstanbul’a ulaştı. 1834’te abartılı bir Rus korkusuna kapılmış olduğu – başbakan – Melbourne (2) tarafından belirtilen – büyükelçi – Ponsonby (3) Çerkeslere yardım edilmesi, dahası İngiliz donanmasının Kafkasya kıyılarına gönderilmesi gerektiğini Londra’ya öneriyordu. Ponsonby’nin raporları ve Kafkasya’da olup biten olaylar Londra’da doğru değerlendirilemedi. Geniş bilgilerine karşın Türkler de, 1830-1840 yıllarını kapsayan 10 yıllık bir dönemde gerçekleşmiş olan olayları anlamakta başarısız kaldılar. Karşı cephede, Ruslar, 1828- 1829 Osmanlı- Rus Savaşı sonrasında, Çerkesya’da belirmiş olan direnişi kırmak için sistemli planlar yapıyorlardı. Ancak Ruslar 1830- 1832 yıllarında Doğu Kafkasya’da, Dağıstan ve Çeçenya’da patlak veren korkunç bir başkaldırı nedeniyle de şaşırmış durumdaydılar (s.45- 46).
General Paskeviç’in Çerkeslere boyun eğdirme planı
Paskeviç’in Kafkasya’daki valiliği kısa sürdü. Bu kısa süre içinde, Osetya merkezi Vladikavkaz’dan başlayıp Tiflis’e uzanan Gürcü Askeri Yolu’nu güvenlik altına almak için Osetya’yı yatıştıracak kadar bir vakit bulabilmişti. Polonya’da patlak veren bir ayaklanmayı bastırması için 1831’de oraya gönderildiğinde, Çerkesya’da barışı sağlamak amacıyla hazırlamakta olduğu planları henüz tamamlanmamıştı. Bu sıralarda, batıda, Karadeniz kıyısındaki Rus karakolları Anapa’dan görkemli Sucuk Koyu (Novorossiysk) yakınlarına doğru yavaş yavaş ilerletilmekteydi. Novorossiysk’de bir liman inşa edilmekte, Gelencik’te de bir kara ve deniz üssü kurulmaktaydı.
Paskeviç, ilk önce Gelencik’i dağlar arasından geçirilecek yeni bir müstahkem hat ile Kuban vadisine bağlamayı düşündü (4), daha sonra Çerkeslerle Türkler arasında deniz yoluyla sürdürülebilecek olan ilişkileri kesmek için de, Gelencik’ten Sohum’a kadar uzanacak bir kıyı savunma hattı inşa edilmesini önerdi.
Ancak, beklenmedik bir anda, Doğu Kafkasya’da –Dağıstan ve Çeçenya’da – Müridizm adı verilen, dinsel görüntülü ve Rus karşıtı büyük bir hareket ortaya çıktı, bunun bir sonucu olarak, Paskeviç’in planı zorunlu olarak birkaç yıl için ertelendi.
Mürid Hareketi, Gazi Molla (Kazi Mullah)
Müridler, herkesin eşit olduğu ve herkesin İmam’a (dini öndere) itaat etmek zorunda olduğu bir tür dini ve askeri bir Müslümanlık sistemi (dini devlet) kurmuşlardı. Müridler köy ileri gelenlerinin ve toprak sahibi beylerin yerine getirdikleri yükümlülüklerden (vergi verme, toprağı işleme, işletme, tarlada çalışma, vb yükümlülüklerden) muaf idiler. En kutsal görevleri ve ana amaçları gâvura (düşmana) karşı savaşırken ölmekti.
1830 yılında Baş İmam Gazi Molla (Gazi Muhammed), Dağıstan’ın Gimri köyünde birkaç yüz müridi ile birlikte Gazavat’ı (Kutsal Savaşı) başlattı. İmam, iki yıl önceki, 1828-1829 Osmanlı- Rus Savaşı sırasında dağlarda faaliyette olan Türk casuslarının kışkırtıcı propagandalarından etkilenmiş durumdaydı. Ayrıca savaş öncesinde Rus generali Yermolov’un uygulattığı sürgün cezaları nedeniyle öfke içinde kaynaşmakta olan binlerce Avar ve Çeçen’in kendisine katılacağını umuyordu ve bunda yanılmamıştı. İmam, ana kuvvetlerden ayrı düşürdüğü, tecrit ettiği birçok Rus müfrezesini yok etti, kısa sürede büyüyen kuvvetleriyle Kafkas Hattı’nın solundaki (- Rus tarafındaki -) kalelerin önüne geldi. Sunja ve Terek ırmaklarını – kuzeye, Rus tarafına doğru- geçen İmam, çok sayıda Kazak stanitsasını (- müstahkem Kazak askeri kasabasını -) ateşe verdi ve Kizlyar kentine baskın yaptı. Aynı sıralarda Avarlar da Derbent’i tehdit ettiler. Büyük Çeçen toplulukları Vladikavkaz’ı kuşatma içine alırken, daha güneydeki Lezgi (Dağıstanlı) kabileleri de Kaheti (Doğu Gürcistan) vadilerine saldırılarını başlattılar (5).
Şaşırmış durumdaki Ruslar, Gazavat’ı bastırmak için üç yıl uğraştılar ve büyük bir askeri yığınak yaptılar.
Sonunda General Velyaminov, Kazak topçularınca desteklenen 10 bin kişilik bir Rus piyade gücü ile Müridlerin müstahkem mevkii olan Gimri’yi almayı başardı, Gazi Molla öldürüldü (1832). Üç yıl süren çarpışmalarda Ruslar, ölü ve yaralı olarak, 3 bin kadar kayıp verdiler.
– Gazi Molla’nın yerini İmam Hamzat Bek aldı, onun da öldürülmesi üzerine Gimrili Şamil Efendi Baş İmam (Şeyh) oldu (1834)-.
İmam Şamil Dönemi
Ruslar Müridlerin gerçek gücünü kavrayamamışlardı. Bir süre sonra, yeni ve daha müthiş bir imam olan Şamil’in önderliğinde Gazavat Savaşı’nın yeniden alevlendiğini gördüler.
Bir Müridin gücü, savaşı, günahlarından arınmanın bir yolu olarak görmesinden ve bunun için de kendisini feda etmesi gerektiğine inanmasından kaynaklanıyordu. – Cennetin yolu, gâvurla savaşırken şehit düşenlere açılmış oluyordu -. İmam, Dağıstanlılara ya da Çeçenlere siyasal bağımsızlık ya da maddi bir çıkar sağlamak için çarpışmıyordu. Müridler, düşünce yönünden Çerkeslerden tamamen farksızdı (6). Çerkeslerin dini düşünceleri oldukça açıktı. Çerkes beyleri, Türk koruması altında siyasal bağımsızlık elde etmek, Çerkes halkının ve topraklarının Kazaklar tarafından sömürülmesini (gasp edilmesini) durdurma ya da sona erdirme uğraşısı içindeydiler.
Şamil, müridlerinin heyecanını ve bağnazca duygularını nasıl kullanacağını ve yönlendireceğini biliyordu; dindarlığı, özveri ve itaat gibi konularda katı ve acımasız olması, seçkin tabaka (- soylu sınıfı ve zenginler -) dışında olanları da, yani Müridlerin baskı ve zorlamalarından, ek olarak Rus misillemelerinden yılmış olan köylüleri kendisinden uzaklaştırdı. Şamil’in radikal davranışları sonucu Dağıstan’ın güçlü derebeyleri, Müridler tarafından topraklarından kovuldular. Bu beyler Şamil’e düşman kesildiler ve Rus korumasına sığındılar. Dağıstan’da doğan Mürid Hareketi, Dağıstan’da zayıflarken yavaş yavaş Çeçenya’da büyük bir taraftar toplamaya başladı, sonunda İmam’ın eşitlik ilkelerini benimseyen bir tür ilkel bir komünizm düzeni doğmuş oldu (s.48).
Şamil önderliğindeki Mürid Hareketi, İstanbul’da yanlış değerlendirildi. Türkler, bu hareketi kendi siyasal propagandalarının bir yansıması olarak gördüler, Müridlerin, kendi kanaatlerine aykırı düşen düşüncelerin mistik yanını anlayamadılar. Mürid Hareketi, İngiliz çevreleri tarafından, Rus İmparatorluğu’na karşı verilen bir ulusal ve siyasal kurtuluş savaşı olarak değerlendirildi, bu hareket, aynı dönemde Avrupa ile Ortadoğu’nun (- Yakın Doğu’nun -) çeşitli yörelerinde görülen ve İngiliz liberalleri tarafından coşku ve sempati ile karşılanan imparatorluk aleyhtarı hareketlerle karşılaştırılıyordu (7). Çerkeslerin davalarını destekleyen özel kişiler Doğu Kafkasya ve Batı Kafkasya dağlarında devam eden iki ayrı hareketin tek bir çatı altında birleştirilebileceği umudunu taşıyorlardı.
Longworth ve Bell adlı iki gezgin, birçok kez Çerkes kıyılarına gitmiş, kabile önde gelenleriyle ilişkiler kurmuşlardı. Bunlar (bazen ihtiyatsız davranarak), İngiliz hükümetinin kendilerine maddi yardım ve siyasi destek sağlayacağı umudunun doğmasına yol açmışlardı. Trabzon kıyıları boyunca silah ve cephane kaçakçılığı başladı. Bazı etkili Türkler, David Urquhart gibi Türkseverlerle birlikte İstanbul’da bir Çerkes Siyasal Merkezi kurdular. Merkez’in başına da Rusya’da eğitim görmüş Sefer Bey (Zaneko) adlı birini getirmişlerdi. İstanbul’da durum doğru değerlendirilememişti. Yanlış değerlendirme sonucu, Çerkeslerin arasına Türk mollalar (imamlar) yollandı, bunlar halkı Gazavat’a (Kutsal Savaş’a) çağıran vaazlar vermeye başladılar.
1837’de Çerkes topluluklarının (kabilelerinin) liderleri, belki de Longworth ve Bell’in ziyaretlerinin etkisinde kalarak Kuban’daki Rus otoritelerine bir ültimatom verdiler. Yekaterinodar’ın (şimdi – Krasnodar’ın) batısında, Kuban Irmağının Rus yakasında bulunan Olginsk Kalesi’nden başlayan ve kıyıdaki Gelencik limanına uzanacak olan ve yapımı süren müstahkem hattın (askeri yolun) yapımının durdurulmasını istediler. Hat tamamlandığında Çerkesya’nın kuzeybatı bölümü (-Natuhay yöresi ve bir kısım Şapsığ toprağı-) Çerkesya’nın ana bölümünden kopartılmış olacaktı.
Bu arada Çar/ İmparator I. Nikola, Kafkasya Savaşı’nı bitirmek için sert önlemler almaya karar vermişti. 1837 yılı sonbaharında Çar, Kafkasya’daki dominyonlarını (eyaletleri) ziyaret etti, önce Gelencik’e, ardından Poti’nin kuzeyindeki Redutkale’ye geldi, oradan da Kutaisi, Tiflis ve Erivan’a geçti. İmparator, Şamil’e Tiflis’teki İmparatorluk Sarayı’na gelmesi halinde bağışlanacağı biçiminde bir çağrı (davet) gönderdi. İmam biraz tereddüt ettikten sonra, uygun bir anlaşma şansını reddetti. Gazavat anlayışı kesintisiz bir mücadeleyi emrediyordu. Bunun üzerine Çar, ertesi yıl, General Kont Grabbe’ye Şamil’in Ahulgo’daki müstahkem mevkiini alması ve Müridleri yok etmesi emrini verdi (s. 49).
Rusların Çerkes kıyılarına çıkartma yapmaları ve Karadeniz Kıyı Hattı’nın kurulması
1837’de Batı Kafkasya’da (Çerkesya’da) büyük bir harekât başlatıldı. Harekat, yedi yıl önce General Paskeviç tarafında hazırlanmış olan plana göre yürütülüyordu. Haziran 1837’de 16 top ve 3,000 askerden oluşma bir Rus birliği Mzımta Irmağı ağzındaki Adler’e geldi. Aynı sıralarda Rus karakolları Gelencik’in güneyinde, kıyı boyunca yavaş yavaş güneye doğru ilerletiliyorlardı.
1838 yılı nisan ve mayıs aylarında güçlü Rus müfrezeleri Soçi ve Tuapse’ye geldiler, Çerkeslerle çarpıştıktan sonra, ele geçirdikleri bu yerlerde askeri kaleler inşa etmeye başladılar. Ertesi yıl, 1839’da, Gelencik ve Tuapse arasında, -daha güneyde de- birçok Çerkes köyünün gelişmekte olduğu Şahe (Шахе) ve Psesuapse (Rusça- Псезуапсе, Çerkesçe- Псыш1у) vadileri boyunca büyük bir askeri harekât başlatıldı. Deniz piyadeleri ve Kazaklar tarafından desteklenen tam teşekküllü bir Rus piyade tugayı, Şahe Irmağı ağzında Çerkeslerle çarpışıyor ve büyük kayıplar veriyordu. Sonunda, Şahe ağzında Rusların Golovinsk Kalesi kuruldu, aynı sıralarda Gelencik’ten Adler’e değin uzanan bir kıyı kesimindeki kalelerin inşaatları da sürüyordu. Sonunda Rusların Karadeniz Kıyı Savunma Hattı tamamlandı. Daha sonraki olaylar, hattı savunmanın, hattı kurmaktan daha zor olduğunu gösterecekti.
Ahulgo’nun düşmesi
Bu arada, 1839’da, General Kont Grabbe, Doğu Kafkasya’da (Dağıstan’da) Şamil’e karşı harekete geçti. Seksen günlük bir kuşatmadan sonra, Andi-Koysu Boğazı’nda bulunan Şamil’in kalesi Ahulgo’yu aldı. Ancak, Grabbe’nin 8,500 kişilik kuvveti 3,000’den çok kayıp vermiş, İmam kaçmayı başarmış, Çeçenya’nın güneyinde, aşılmaz ormanlarla kaplı olan İçkeriya’ya (İchkeria) sığınmıştı. İçkeriya, Andi-Koysu’nun kuzeyinde bulunan yüksek bir dağ ile Dağıstan’dan ayrılır. Ertesi yıl, 1840 ilkbaharında Şamil, Batı Kafkasya’dan/ Çerkesya’dan gelen başarı haberleriyle moral bulmuş, baskınlarını yeniden başlatmıştı.
1840 yılı kışı ve Çerkeslerin karşı saldırıları
1839-1840 kışı, Çerkesler açısından çok zor geçti. İki yıl boyunca süren çarpışmalar sonucu Çerkeslerin yerleri yurtları yakılıp yıkılmış, binlerce baş hayvanları Kazaklar tarafından yağmalanıp Kafkas Hattı’nın (Kuban Irmağının) öte, kuzey yakasına/ Rus tarafına götürülmüştü. Karadeniz kıyısında ise, bütün önemli noktalar (limanlar ve stratejik mevkiler) Rusların eline geçmiş, Türkiye ile olan bağ bütünüyle kopmuştu. Çerkeslerin elindeki topraklar Kuban Irmağından Gelencik Irmağına, limanına, bu hattın güneyinde deniz (kıyı şeridi) gerisinden doğudaki Laba Irmağına değin uzanan bir hat arasına, dar bir alana sıkışmıştı.
Bu zor durum, birbirlerine uzak olan Çerkes kabilelerini, daha önceleri görülmemiş bir biçimde bir araya getirdi. Çok geçmeden, 1840 yılı ilkbaharında, ciddi sonuçlar doğuracak olan genel bir kalkışma, bir harekât baş gösterdi. Bazıları 10,000 ya da 12,000 kişiye ulaşan muazzam büyüklükteki kuvvetler, Rus müstahkem hatlarına ve kıyı boyunda kurulmuş olan kalelere saldırmaya başladılar. Lazarev, Velyaminov, Mihailovsk’a ve diğer kalelere saldırıldı. Kaleler alındı ve garnizonlardaki askerler kılıçtan geçirildi. Ancak, ilk şaşkınlıkları geçen Ruslar da toparlandılar ve direnişlerini güçlendirdiler. Golovinsk Kalesi’ne yapılan bir Çerkes saldırısı püskürtüldü.
Bunun üzerine Çerkesler, Kuban’dan (Olginsk’den) Gelencik’e giden müstahkem yol üzerinde, kilit bir yerde ve önemde olan Abinsk Kalesi’ne saldırmak üzere güçlerini bir araya getirdiler. Dört piyade bölüğü, bir miktar Kazak ve 12 toptan oluşan küçük Rus garnizonu olağanüstü bir direniş gösterdi. Kalenin en büyük tabyasını içine alan derin bir hendek üzerinden yapılan son hücumlarında Çerkesler 685 ölü verdiler. Bu ağır yenilgi, ayrıca kıyı karakollarını korumak üzere takviye Rus deniz piyadelerinin gelmesi üzerine, Çerkes saldırıları azaldı. Çerkesya dağlarında durum sakinleşmişti. Gerilla savaşı sürdü. Bazı Rus kaleleri boşaltıldı, bazıları da güçlendirildi, Rus tahkimatı (savunma tesisi) artırıldı.
Bu arada Türk ve İngiliz hükümetleri tarafından yollanan kişilere olan güven de sona erdi, düş kırıklığı 1853-1856 Kırım Savaşı boyunca sürecek, sonuçları etkili olacaktı (9).
Ruslara gelince, Doğu Kafkasya’da Şamil’in başarıları, ardından Karadeniz’de uluslararası konjonktürün bozulması nedeniyle Batı Kafkasya’da barışı (- Çerkeslere boyun eğdirmeyi -) gerçekleştirememişlerdi (s.49- 50).
Şamil’e Karşı Harekât
1840-1842 yılları arasında Ruslar, Müridlerle yaptıkları çarpışmalarda yaklaşık 5,000 kayıp verdiler. Kont Grabbe’nin Ahulgo üzerine yaptığı büyük seferde verilen kayıplarla sayı 9,000’e ulaşmıştı. 1843 yılında Şamil yeniden güçlendi, Çeçenya’dan Dağıstan üzerine baskınlarda bulunmaya başladı. Kendisine, Tolstoy’un aynı adlı öyküsüyle ölümsüzleştirilen Hacı Murat da içlerinde olmak üzere binlerce yeni savaşçı katıldı. 1843 yılında Rus kayıpları 12,000’e yükseldi. Rus kalelerinden kaçan çok sayıda eğitimli askerin de katılmasıyla güçlenen Müridler, 20 Rus topunu ele geçirdiler. Çeçenya bütünüyle ayaklanmış durumdaydı, Dağıstan’da da Ruslar çok önemli noktalardan çekilmeye zorlanıyorlardı.
Müridlerin harekâtı başkent St.Petersburg’da kaygıya yol açmıştı. Çar I. Nikola, 5. Ordu’yu olduğu gibi Kafkasya’ya gönderdi. Çerkeslere karşı başlatılmış olan harekat geçici olarak durdurularak, müthiş İmam’ın karşısına 30,000 asker ve çok sayıda top yığıldı.
Bu yığınak o günün sınırlı nakliye olanakları göz önüne alındığında, en üst düzeyde bir yığınak sayılabilir. 1845 yılı ilkbaharında 5. Ordu komutanlığına General Prens VORONTSOV getirildi.
Vorontsov, Doğu Kafkasya’nın sistemli ve kademeli bir ilerleme yoluyla fethedilebileceğine inanmıştı. Bunun için sınırlar ve denetlenen alanlar ileriye doğru genişletilecek, kaleler, yollar ve köprüler inşa edilecek, ormanlar kesilecek ve Dağlarda yaşayan nüfusun verimli tarım alanlarına inmeleri önlenecekti (s. 50).
Doğal/ tabii Kafkasya kalelerinin uzun bir süre kuşatılması planı, o tarihten on beş yıl önce, General Yermolov döneminde General Velyaminov tarafından hazırlanmıştı. Daha sonra, Türkler karşısında -1828 ve 1829’da – kolaylıkla kazanılan zaferlerin etkisiyle St. Petersburg, uzun kuşatmayı gereksiz görmüş, Müridlerin şimşek hızıyla gerçekleştirdikleri akınlara bazı başarısız seferlerle karşılık vermekle yetinilmişti. Çar/ İmparator, Şamil’in tutsak alınması durumunda dağlardaki savaşın sona ereceğine inanmayı sürdürdü. Çar, Vorontsov’u 1845 seferine karar vermeye zorladı.
1845 yılı ilkbahar sonuna doğru, Vorontsov’un bizzat komutası altında 18,000 piyade ve Kazak ile 50 toptan oluşan iki kol, zorlu bir yürüyüşten sonra Andi-Koysu havzasına girdi.
İmam, -bulunduğu Andi-Koysu’dan ayrıldı ve- yeniden İçkeriya ormanlarına çekildi, kuvvetlerini Vedeno ve Dargo’nun dağ köyleri bölgesine yığdı. İkmal malzemesi sıkıntısı çekmeye başlayan Vorontsov, kuvvetlerinin yarısı ile İmam’ı takip etmeye karar verdi. Vorontsov sarp/ vahşi dağları aşarak Andi-Koysu’nun kuzeyine geçti ve Dargo bölgesine ulaştı. İmam hâlâ çarpışmaktan kaçınıyor, Rusların Dargo’nun dağ köylerini işgal etmelerine izin veriyordu.
Düşmanı savaşa sokamayan Vorontsov, her bir ağacın gerisinde Rusları bekleyen keskin nişancı bir Müridin bulunduğu Çeçenya’nın gürgen ormanlarından geçerek Grozni’deki üssüne dönmeye karar verdi. Atlar ve yükler terk edildi, yaralı sayısı da arttı. Vorontsov, 13 Temmuz’da Dargo’dan ayrıldı, bir hafta süren 30 millik bir yolu ormanların içinden geçerek tamamladı. Ancak, 3 general ve 200 subay da içinde olmak üzere 4,000 kişi yitirdi (s. 51).
Nüfuzu ve gücü artan Şamil, batıdaki Vladikavkaz bölgesinde göründü ve Gürcü Askeri Yolu’nu (10) tehdit etti. Atlılarını Kabardiya’ya sürdü, Çerkeslerle doğrudan temas kurmuş gibiydi.
Ancak Sunja’daki (11) General Fretiag ile Kazakların komutanı General Sleptov, – Kabardiya’daki – Rusların yardımına koştular. Şamil’in bu yürekli hamlesi başlangıçtaki hızını yitirdi, Rusların geleneksel dostları olan ve derebeyleri tarafından yönetilen Kabardeyler ilgisiz bir tavır takındılar, bu nedenle de yukarı Kuban’ın ötesindeki Çerkesler, İmam’ın isteklerini yerine getiremediler. Şamil, Çeçenya ile bağlantılarının kesilmesinden korktu. Geri dönerken etrafı sarıldı, tutsak düşmekten de zor kurtuldu.
1845 -1846 yılları Müridlerin hareketlerinin en çok şiddetlendiği/yükseldiği yıllar olmuştur, ancak o zamanlar bu gelişim fark edilememiştir (s. 52) (12).
Bilgi notları
(1 )- İngiliz büyükelçileri – hcy
(2 )- H.W.Melbourne, İngiliz devlet adamı, başbakan. – hcy
(3) – John Ponsonby, İstanbul’daki İngiliz büyükelçisi. – hcy
(4) – Bu hat bir Rus kara ve deniz üssünün bulunduğu kıyıdaki Gelencik’ten başlayacak, Kuban Irmağının kuzeyinde ve şimdiki Krasnodar’ın (Yekaterinodar) batısında bulunun Olginsk karakoluna ulaşacaktı. Böylece Natuhaylar ve bir bölüm Şapsığlar diğer Çerkeslerden tecrit edilmiş olacaktı.- hcy
(5) – Bu yerler, Kaheti dahil Gürcistan toprakları Rusya’ya bağlıydı.- hcy.
(6) – Burada bir değerlendirme ya da yazım hatası olabilir. Çerkes direnişi, Müridlerinki gibi dinsel temelli değildi.- hcy
(7) – Örneğin Yunanlılar Rusların desteğiyle Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopup bağımsızlık kazanmışlardı. Bu da o zamanki koşullar içinde bir istisnaydı – hcy
(8) – Türk mollalar/ din görevlileri, aldıkları talimatlar doğrultusunda halkı dini korumak için savaşmaya çağırıyorlardı. Çerkesler zaten savaşıyorlardı, amaçları siyasal anlamda bağımsızlıklarını korumaktı, molla ya da öğüt, propaganda beklemiyor, siyasal destek, silah ve mühimmat bekliyorlardı.- hcy
(9) – Türk ve İngiliz ajanlar, Çerkeslere dış yardım geleceğini söylüyorlardı. Ancak Türk ve İngiliz hükümetleri hiç bir yardımda bulunmamışlardı, 1829 Edirne Barış Antlaşması gereği yardımda bulunamazlardı, aksi takdirde savaş nedeni olabilirdi. Buna rağmen el altından savaşı kışkırtıyor, uzlaşma yollarını tıkıyor, Çerkesleri sonu belli bir felakete yönlendiriyorlardı. Bu durum, yani asılsız sözler Çerkesler arasında düş kırıklığı yarattı ve yabancılara güvenmeme durumunu getirdi. Nitekim, 1853’te, Kırım Savaşı başladığında, Müttefiklere güvenmeyen Çerkesler, edilgen bir tutum takınacaklardı, 1840’da olduğu gibi, ortak bir görüşte birleşmeyi ve savaşı Çerkesya topraklarına taşıtmayı başaramadılar. Çünkü parçalanmış, birbiriyle çekişme içindeki gruplar oluşmuştu: Şamil’in naibi Muhammed Emin, Osmanlı Valisi Sefer Paşa (Zaneko Seferbıy) ve bekle gör politikası güden Şapsığlar biçiminde bölünmüşlerdi. – hcy
(10) – Gürcü Askeri Yolu, şimdiki ‘Kuzey Osetya’ başkenti Vladikavkaz’dan başlayan, Daryal Geçidi yoluyla Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e ulaşan yolun o zamanki adı.- hcy
(11) – Sunja, Çeçenya’da, bir ırmak ve bir Kazak Kalesi adı.- hcy
(12) – Şamil’in denetimi altındaki alan, Ruslarca kuşatma altında bulundurulduğu ve dış irtibatı olmadığı için, dış dünya olup bitenden, savaşın seyrinden habersiz kalmış ya da çok az haberdar olabilmiştir.- hcy
İlgili bölüm İngiliz tarihçi W.E.D. Allen ve danışmanı P. Muratoff’un kitabından özetlenmiş ve sadeleştirilmiştir. – hcy
Not: Ara başlıklar ve tire içindeki yazılar bize aittir. Ayrıca anlamı değiştirmemek, anlamayı kolaylaştırmak amacıyla bazı düzeltme ve ekler de yapılmıştır. Gerekli görüldüğünde özgün metne bakılmalıdır.- hcy
Yazı ilkin Cherkessia.net de yayımlanmıştır.
Exit mobile version