Site icon MEFENEF

Çerkes Sorunu ve Gerçekler – IX

Çar II. Aleksandr Eylül 1861’de şimdiki Adıgey’in Maykop rayonundaki Novosvobodnaya denilen yerde Adıge temsilcilerle görüştü. Burası şimdi sıcak su kaynakları ve güzel manzaraları ile turistik 600 nüfuslu küçük bir Rus-Kazak köyüdür. Ayrıca köyde Çar’ın 1861 yılı ziyareti anısına inşa edilmiş bir şapel (küçük kilise) kalıntısı da vardır.

Çar’ın Novosvobodnaya’ya gelmekteki amacı, anlaşıldığı kadarıyla,1859’da Rusya yurttaşlığına alınmış olmalarına karşın, stratejik nedenlerle yurttaşlık statüleri Haziran 1861’de düşürülen Abzahları savaşsız olarak Türkiye’ye göçe ya da kısmen de olsa düze inip Belaya ile Laba ırmakları arası bir alana yerleşmeye yönlendirmekti. Başka bir neden olabilir miydi? Savaşçı bir topluluk olan Abzahların Şapsığlarla birleşmeleri işi büyütürdü. Nitekim 25 Haziran 1861’de Abzahlar Soçi’deki Büyük Özgürlük Meclisi ve Meclis Hükümeti’ne katılmışlardı. Şapsığlar ve bileşenleri (Natuhay, Vıbıh, Ciget, vd) her koşulda Türkiye’ye göç ettirileceklerdi: Bunlardan isteyenlere, terk edecekleri yerlere karşılık Laba ve Kuban solundaki düzlüklerde “yer gösterilecekti”. Bu yer gösterme önerisi, sembolik bir değerde  olabilirdi: Çünkü bu dar alanlar 2 milyon gibi büyük bir Adıge nüfusunu kaldıracak genişlik ve kapasitede değildiler (Bu düzlüklere yerleşenlerin çoğu 1880’lerde serbest göçmen statüleriyle Türkiye’ye göç ettirilecek, Ruslar ertelenmiş niyetlerine ulaşacak ve bu serbest göçmenler iskanlı göçmen statüleriyle  Türkiye’ye kabul edilecek ve yerleştirileceklerdi). Bu durumda, 1861 sonbaharında, Adıgeler açısından savaşa devam ya da Türkiye’ye göç dışı bir seçenek kalmamıştı.
Çar ile görüşmeye Abzahlar dışında diğer Adıgelerin ya da Soçi’de kurulan Büyük Özgürlük Meclisi’nin (Шъхьэфитныгъэм ихэсэшхо) temsilcileri de gelmişlerdi, temsilciler Çar’a, köylerinde kalmak istediklerini, iç ya da dış göçü istemediklerini sözlü ve yazılı olarak bildirdiler.
Çar, sonunda kibarlık maskesini attı ve Adıge temsilcilere, kabaca ve özetle “Ya Türkiye’ye göç edeceksiniz ya da Kuban Irmağı solunda gösterdiğimiz düzlüklere yerleşeceksiniz” diye kestirip attı.
Rus yönetimindeki Çerkesler konusu
Sadece savaşan Adıgeler değil, uzlaşan ve boyun eğmiş olan Adıge ve Abazinler, dahası Nogaylar da göç tırpanına hedef olacaklardı.
(1).
Kuban’da, Orta Kuban solunda oturan Bjeduğlar ve Orta Laba solunda oturan K’emguylar (ve küçük bileşenleri – Besleney, Kuban Kabartay ve Abazinler) dağlardan düze inmeleri ve güvenlik nedeniyle büyük köylerde toplanmaları koşuluyla yerlerinde kalacaklar ve onlara etnik temizlik uygulanmayacaktı. Bu koşulları kabul etmeyenlere ya da gösterilen yerleri beğenmeyenlere Türkiye’ye göç etme izni verilecekti. Bu gruptakiler mal varlıklarını paraya çevirerek ya da tazminat ve pasaport alarak Rus limanlarından serbestçe Türkiye’ye göç edecekler ve iskanlı göçmen statüsüyle Türkiye’ye alınacaklardı. İskanlı göçmenlere konut, iş ve geçim olanağı sağlanıyor.
Çerkes göçmenler konusunda Rus ve Osmanlı hükümetleri anlaşmışlardı ve onların desteğiyle kafileler oluşturuluyor, gemiler kiralanıyor, Türk yakasında göçmenler karşılanıyor ve kamplara alınıyor, ardından gösterilen ya da beğendikleri yerlere araçlarla götürülüyor, konutlar inşa ediliyor, uzun süre yetecek gıda maddesi, çift ve süt hayvanı, tarım araç ve gereçleri ve para yardımı yapılıyordu. 1858 yılında kabul edilen  Osmanlı Tapu Kanunu gereği göçmenlere parasız tapulu toprak dağıtılıyor, köylerin sınırları çiziliyor, genellikle “hable” (mahalle) eki taşıyan küçük köyler kuruluyordu.
Rus idaresinde olan şimdiki Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nin Kabartay, Besleney ve Abazin nüfusundan isteyenler düze inme, Kuban ve Zelençuk vadilerinde toplu köyler oluşturma koşuluyla o gibi yerlere yerleşiyor, isteyenlere de mal varlıklarını elden çıkararak Türkiye’ye göç etme izni veriliyordu. Bu türden göçler 1858 yılından itibaren başlamıştı.
Abzah, Şapsığ ve diğer kıyı halklarına Kuban ve Terek oblastları Adıge ve Abazinlerine tanınan hak ve olanaklar sağlanmıyordu, onlar her şeylerini bırakıp süngü zoruyla Türkiye’ye göç edeceklerdi.
(2).
Şimdiki Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin Kabartay ve Balkar nüfusuna ve barış içindeki batı ve doğu komşularına ise (Karaçay, Oset, İnguş, Çeçen ve Dağıstanlılara) dokunulmuyor, dağlarda kalmalarına  izin veriliyordu. Bunlar stratejik bölgeler dışında yaşayan ve itaat altına alınmış olan uysal topluluklar olarak değerlendiriliyorlardı. Bunlardan isteyenlere Türkiye’ye göç izni veriliyordu. Toplu Kabartay göçü 1860 yılında başlatıldı.
(3).
 Abzah, Şapsığ, Vıbıh, vd kıyı halkları ise devlet (silah) gücüyle topraklarından çıkarılıp beş parasız Türkiye’ye gönderilecek, toprakları gasp edilecek ve operasyon alanı yerli nüfusundan kesinlikle ve son bireyine değin  temizlenecekti. Bu  bir etnik temizlik ve insanları anayurtlarından koparıp  üçüncü bir ülkeye (Türkiye’ye) kovma ve bir soykırım olayıydı. Amaç, Adıge-Çerkes ülkesinin kimliğini değiştirmek ve orasını dikensiz bir Rus gül  bahçesine (Novorossiya) dönüştürmekti. Rusya, iki yüzlü  Türkiye’nin ve batı dünyasının göz yummasıyla yoğun bir etnik temizlik ve büyük bir soykırım operasyonu yapma kararını almıştı.
Meşbaşe İshak ne diyor?
Büyük yazar Meşbaşe İshak, Çar II. Aleksandr’ın Eylül 1861’den üç ay önce, – Haziran 1861’de – Vladikavkaz’da generallerinin bir toplantısına gizlice katıldığını, toplantıda Adıge-Çerkeslerin Türkiye’ye göç ettirilmeleri kararının alındığını, belgeye dayalı olarak yazmıştır. Meşbaşe İshak’tan önce, Çar’ın böyle bir toplantıya katıldığı bilinmiyor, gizleniyor ve yazılmıyordu. Meşbaşe İshak gizli bırakılmış bu önemli gerçeği açığa çıkarmış oldu. Meşbaşe İshak, Sovyetler Birliği Parlamentosu’nda  parlamenterdi, rejimce güvenilen bir isim ve bir yazardı, birçok arşive girdiği ve  bazı gizli belgelere ulaştığı kuşkusuzdur. 1917 Ekim devrimine rağmen Ruslar devrim öncesine ait bazı  arşiv belgelerini  araştırmacılardan niçin saklıyor olabilirlerdi?.. İngiliz gizli belgeleri, üzerinden yüz yıl geçtikten sonra devlet tarafından yayımlanır ve kamuoyuna sunulur. Türkiye’de de araştırmalara kapalı arşiv belgeleri kuşkusuz halen  vardır. Ayrıca emekli general ve diplomatların arşivlere girerek ayıklamalar yaptıkları da basına yansımıştır.
Meşbaşe İshak’ın açığa çıkardığı  belgeler Adıge tarihi ve aydınlanma açısından son derece önemlidir. Yazarın konuyla ilgili bir söyleşisi için bk.https://mefenef.com/cerkes-sorunu-ve-gercekler-ix-4310.html
1861’deki gizli toplantıda alınan karar gereği, Adıgey halklarından Abzah, Şapsığ, Natuhay, Vıbıh ve Cigetler topraklarından çıkarılacak, bunlardan isteyenlere uzaktaki ve Kuban Irmağı solundaki düzlükler gösterilecek, gösterilen yerlere yerleşmek istemeyenler de Türkiye’ye göç ettirileceklerdi. Çar, alınan bu kararı Adıgelerden gizlemiş ve böyle bir şey yokmuş gibi Novosvobodnaya’da konuşmuş ve Adıgeleri aldatmıştı.
Çariçe II. Yekaterina ve Sovyetler de soykırım suçları işlemişlerdi
Benzeri bir politikayı 1783’te Çariçe II. Yekaterina, Nogaylar’a karşı uygulamış ve asıl niyetini gizlemiş, Nogaylara içkili büyük bir ziyafet verip imzalarını almış, ardından kuzeydeki Urallara sürme kararını dayatmış, karara karşı çıkan Nogayları kılıçtan geçirerek korkunç bir soykırım yaptırmıştı.
İkinci Dünya Savaşı içinde de 10 küçük Sovyet halkı topraklarından sürülmüş, 50 küçük ulusa da baskı (zulüm) uygulanmıştır. Bu 50 küçük halktan biri de Karadeniz kıyısındaki Şapsığ rayonu yerli halkı idi. Şapsığ rayonu 1945’te lağvedildi. Rus tarihi bu gibi insanlığa karşı işlenmiş soykırım suçlarıyla doludur.
Çar, Novosvobodnaya’da, sadece Adıge limanları arasında ticaret gemilerinin serbest dolaşımını istediğini söylemişti. Oysa, Çar, Adıgelerin tabutuna son çiviyi çoktan çakmıştı. bk. https://mefenef.com/wp-admin/post.php?post=4114&action=edit
Bu durumda Adıgeler için teslim olma ya da savaş dışı bir seçenek kalmamıştı. İsteseler bile Adıgeler  Kuban’ın solunda “gösterilen yerlere” yerleşemezlerdi, buna maddi anlamda olanak da yoktu. Bunun için büyük bir hazırlık, masraf ve zaman gerekirdi. Çar ve Ruslar (generaller)  içtenlikli değildiler. Kuban şıkkı, baştan savma, denmiş olması için denmiş bir öneriydi: Düzlüklere nakil için süre ve maddi destek (yerleştirme, iskan masrafı) sözü, vaadi yoktu. İçi doldurulmamış bir öneriydi bu. Şapsığların Ukrayna Donetz’e (Donbass’a) sürülmeleri durumunda yerleştirme masrafı Rus Hükümeti tarafından karşılanacaktı. Ukrayna’ya sürgünü Türk müdahalesi gündemden düşürdü.
Birinci Dünya Savaşı içinde, 1915’te Suriye’ye sürülen Ermenilerin, 1923’te Gönen ve Manyas’tan doğuya sürülen 5 bin kadar  Adıge’nin masrafı Türk hükümeti tarafından karşılandı, kendilerine konut ve tayın verildi.
Sonuç olarak egemen bir ulus ve Soçi’de bir Meclis yönetimi kurmuş olan Adıgeler, silah zoruyla teslim alınacak ya da boyun eğdirilecek, ardından birer tebaa (azınlık) olan İspanyol Müslüman ve Yahudi azınlıkların İspanya’dan kovulmaları olayı benzeri bir uygulamayla ülkelerinden kovulacaklardı…
Rus kaynakları bu gerçeği ve birçok gerçeği  halen gizlemekte ve değiştirmekte, Adıgelerin Rus idaresinde yaşamayı istemedikleri için kendiliklerinden ve toplu halde Türkiye’ye göç ettikleri resmi yalanını tekrarlayıp durmaktadırlar.
Rus askeri harekatının başlaması, etnik temizlik ve kolonizasyon
Çar II. Aleksandr, Eylül 1861’de Novosvobodnaya’dan ayrılırken Kuban Ordusu Komutanı General Yevdokimov’a savaş hazırlıklarını sessizce tamamlaması talimatını verdi.
1860 yılından beri Rusların Belaya Irmağı (Şhaguaşe) sağ yakası boyunca uzanan bir müstahkem hattı – Beleroçensk Hattı – ve hat üzerinde kale ve karakolları vardı. Ayrıca Şapsığlarla da kesintisiz bir savaş içindeydiler.
10 Mayıs 1862’de Belaya Irmağı solunda yaşayan Abzahların ve onların batısında, Karadeniz kıyılarında oturan Şapsığ ve diğer Çerkes nüfusun (Natuhay, Vıbıh, Hakuç ve Ciget) topraklarından çıkarılmalarını ve Türkiye’ye ya da Kuban Irmağı sol kıyılarına göç ettirilmelerini emreden Rus Hükümet kararı yürürlüğe sokuldu. Görev Kuban Ordusuna verildi. Kuban Ordusu komutanı General Yevdokimov çevik kuvvetler oluşturdu, bu birliklerin öncüleri konumunda paralı Müslüman ve soydaş birlikler vardı ve Rus ana birliklerine öncülük ediyorlardı. Bu birlikler acımasızlıkları ile Rusların en tanınmış (hunhar) birlikleriydi. Bu Müslüman birlikler kirli paranın ve soysuzluğun birer simgeleri idiler.
Rus birlikleri planlı operasyonlar yoluyla etnik temizlik ve katliamlar yapıyor, köyleri ateşe verip yakıyor, durmadan toprak kazanıyor, yerli nüfustan arındırılan bu yeni topraklarda hemen “stanitsa” denilen askeri Kazak kasaba ve köyleri kuruluyor, inşaatçı Rus askeri birlikleri köy ve yol inşaatlarını aralıksız sürdürüyor, iç Rusya’dan getirilen Rus köle köylüler (serfler) ve Kazak nüfus stanitsalara yerleştiriliyordu.
Kazak erkekler ordu yedeğinde geri hizmetlerde çalışıyor, ölüleri toplayıp gömüyor, köle Rus köylüler ve kadınlar da stanitsa tarlalarında çalıştırılıyordu. Köyler birbirine, özellikle merkezi yerlere bağlanıyor, köylülere uzun süre yetecek yiyecek, çift ve süt hayvanı, tarım araç ve gereçleri, para veriliyor, bu gibi yerler ve hatlar durmadan ilerletiliyor, sızıntılar önleniyor, Rus köylü nüfusa sıkı bir askeri koruma sağlanıyordu.
Türkiye’ye göç eden Adıgelere de Rus yerleşimcilere sağlanan yardım benzeri olanaklar Türk yönetimi tarafından sağlanıyordu.
Strateji, Adıge ulusunun kendi anayurdundan kovulup yok edilmesi üzerine kurulmuştu.
Adıgelerin ise, karşı saldırıda bulunacak bir gücü kalmamıştı, yer yer direnerek kıyıya doğru yavaş yavaş çekiliyor, sivil nüfusu koruma ve dağlarda sert bir direnme, vur kaç yöntemleri gibi bir strateji izliyorlardı: Bir tarafta toprağını, ülkesini ölümüne savunan cesur yürekler, kahramanlar, karşı tarafta da cinayet, katliam ve değişik suçlar işleyen komutanlar, parayla satın alınmış Müslüman öncü pislikler…
Bu arada belirtelim kuşatılmış durumdaki Adıgeler hiçbir dış yardım alamıyorlar ve ilkel silahlarıyla gerilla savaşı veriyorlardı. Adıgeler, “Avatar” dizilerindeki yerliler benzeri savunmasız bir konumdaydılar. “Avatar”daki yerlilere yardım eden dürüst beyazlar vardı, Adıgelere bu kadarlık yardım eden de yoktu…
Rus entrikaları ve Osmanlı Devleti’nin Çerkes nüfusunu kendi ülkesine çekme hazırlıkları
Kırım Savaşı’nın hemen ertesinde, 1857’de Çerkes göçü ya da Adıge ulusunu yok etme planı, ciddi biçimde Rusya’nın askeri ve siyasi gündemine alındı. Bunu Çerkesler de muhakkak öğrenmiş olmalıydılar, ancak Çar’ın “babacan ve insaflı biri olduğu” inanc vardı, “denize düşen yılana sarılır” örneği, Çar’ın, son anda  generalleri dizginleyeceğini, generalleri kadar kötü biri olamayacağını sanıyorlardı. Yanılmışlardı. Çar beterin beteri çıktı.
Ruslar temkinli hareket ediyor, Rusya Müslümanlarının ve tüccar sınıfının olası tepkilerini yatıştırmak için Çerkes göçü sorununu perdeliyor, sıradan ve isteğe bağlı küçük bir göç hareketi imiş gibi bir hava yaratıyor, etnik temizlik niyetlerini gizli tutuyor ve durumu geçiştirmeye, sıradan bir göç imiş gibi göstermeye ve zaman kazanmaya, sonunda da Adıgelerin defterini dürmeye hazırlanıyorlardı. Sinsiydiler. Ruslar şeytana taş çıkartacak kurnazlıkta yöntemler bulup uyguluyorlardı. Ayrıca 1859’da Çeçenistan’da Şeyh Şamil, Kuban’da da Naip Muhammed Emin ile yapılan çarpışmalar sona ermiş, Rusların eli güçlenmişti, ama Şapsığlarla savaşı  henüz kazanmamışlardı.
Rus çevik kuvvetleri 1860’da batıya, Adıgey’e kaydırıldı ve Şapsığlarla savaşa yoğunlaşıldı. Bu arada Bjeduğ kolluk gücü, paralı Rus askerleri olmalarına karşın, General Yevdokimov’un Şapsığlarla savaşa katılma çağrısını kabul etmediler. Bunu da belirtmek gerekir.
Haziran 1861’de, gizli toplantıda, yukarıda değindiğimiz gibi Şapsığ ve diğer kıyı yöreleri (Natuhay, Vıbıh, Hakuç, Ciget yöreleri) ile birlikte iç kesimdeki Abzah yöresinin de yerli nüfusundan arındırılması, boşalan yerlere Rus ve Kazak (Ukraynalı) nüfusun yerleştirilmesi, sürecin sessizce yürütülmesi ve kısa sürede sonuç alınması kararlaştırılmıştı. Süreç de bunu doğrulayacaktı. Ancak operasyonlar beklendiği gibi kısa sürede tamamlanamadı, beklenmedik bir Adıge direnişi ile karşılaşıldı, direniş 2 – 3 yıl gibi bir zaman sürecine yayıldı.
Rus entrikaları
Ruslar, kamu oyunu hazırlamak, aldatmak ve batılı ülkelerdeki olası demokratik tepkileri yumuşatmak için, dışarıya göçü, soykırım  sürecini Rusya’ya bağlı yörelerden, isteğe bağlı serbest göçler görüntüsü altında başlattılar. Doğulu ülkeler uyku sürecindeydiler: ya sömürge idiler ya da derin bir uykudaydılar. Ruslar  pilot bölge ve pilot toplum olarak Kabartayları seçtiler ve kullandılar: Bunlara mallarını paraya çevirme, kölelerini serbestçe  beraberlerinde götürme izni verdiler. Oysa, o sıralar devlet  köleleri azat etme, azatlık akçeleri (tazminat) ödeme süreci ve hazırlığı içindeydi.1860’da Adıgeler son savaşlarını henüz vermemişken, feodalizmin tasfiyesi projesine tepki gösteren 10 bin kadar feodalizm yanlısı Kabartay, kendi gerici beyleri (pşı) öncülüğünde deniz yoluyla Anadolu’ya (Uzunyayla ve çevresine) göç etti. Bunu Abazin, Besleney, Hatikuay, Mahoş, K’emguy ve Bjeduğ göçleri izledi. Bunların hepsi feodal ve Türkleşmeyi baştan teşne olmuş kabilelerdi. Kafilelerin içinde Oset ve Karaçaylar da vardı. Daha sonra Çeçen ve Dağıstanlı bazı guruplar da göç ettiler.  Gündemdeki asıl Çerkes göçünün (etnik temizliğin) ve kovulma olayının kaçınılmaz vahameti bu gibi yöntemlerle örtülmek, perdelenmek isteniyordu. Ruslar bunda da başarılı olacaklardı.
Resim – Çar II. Alksandr’ın Eylül 1861’de Svobodnaya’da Adıge temsilcilerle buluşmasını gösteren bir tablo.

 

(Devamı gelecek)
Exit mobile version