Site icon MEFENEF

Nartlar: Adıge Yiğitlik Destanı 3-4

Nartlar: Adıge Yiğitlik Destanı 3-4

“Nartlar” destanı (epope) Adıgelerin ulusal destanıdır; destan, Adıge halkının çok büyük, devasa bir yapıtıdır;

Kafkasyalıların “Atalarının” gelişmiş insanlığının, yaratıcı-üretici yeteneğinin, kahramanlığının, mertliğinin, bilgece zekâsının olumlu ve parlak bir yansıması, bir ürünüdür.

Adıge ulusal destanı “Nartlar”, Adıge halkının bir zenginliği, tarihteki yolculuğunun bir “vakayinamesi” ve örnek kodeksidir.

Destan, Adıgelerin yaratıcı gücünü, kavrama yeteneğini, düşünce ve özlemlerini, karakter ve geleneklerini olduğu gibi taşıyarak günümüze getirmiştir.

Destanda yer alan her bir Nart kişisi, hangi irilikte ya da büyüklüktedir?

Nartlar sıradan insan ölçülerinde olan kişilerdir, ama güç ve dayanıklılık yönünden, destanda insan ölçülerinin çok üzerinde olan kişiler olarak gösterilmektedirler.

Bu nedenle Nartların bizden önce yaşamış ayrı bir insan soyu/topluluğu olduğunu düşünmüş olanlar da vardır.

Ancak hiçbir arkeolog, bugüne değin, arada sırada karşılaşılan bir iki iri kıyım insan iskeleti ve kemik parçası dışında, eskiden yaşmış iri ve devasa bir insan soyunun var olmuş olduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulamamıştır.

Günümüzde de böylesine bir iki iri insanla karşılaşılması olanaklıdır.

Bu örnekleri kanıt diye öne sürmek, genelleme yapmak, doğru olmaz, ancak söylenebilecek olan şey, insanların eskiden doğayla daha iç içe yaşadıkları, daha iri kemikli ve gövdeli oldukları gerçeğidir.

Yukarıda değindiğimiz gibi, destandaki Nartlar, kendilerini yücelten şarkı, türkü ve öykülere koşut olarak, alabildiğine abartılmış ve başlarından onca olay geçmiş güçlü örneklere dönüştürülmüş destan kişileri olabilirler.

Nartları, şarkı ve öykülerinde anlatıldığı gibi, eskiden yaşamış olan iri bir insan soyu imişler biçiminde algılayamayız, değerlendiremeyiz, Nartlar halk fantezisinin (düş dünyasının) yaratmış olduğu iri insan örnekleridirler sadece.

Yukarıda da değindiğimiz gibi, Nartlar ayrı bir insan soyu değildir, Nartlar insan beyninde yaratılmış olan kişilerdir; Nartların şarkı ve öyküleri de o çerçevede oluşturulmuştur (35).

Nartların bir “tanrısı” var mıydı, dinsel bilinç düzeyleri neydi?

İlklerde Tanrı inancı yoktu, sonradan oluşmuştur.

Sınıfsız insan toplumunun ilk döneminde henüz Tanrı algılaması yoktu, din nedir bilinmiyordu.

Bu nedenle, Nartlar’ın başlangıcı döneminde, dinsel motiflerin Nart destanında yer almamış olduğu düşünülebilir, ama sonraları, izlenen uzun tarihsel yolculuk süreci içinde değişik dinsel görüntülerin/ özelliklerin destana yansımış olduğu söylenebilir.

Ayrıca Nart metinlerini yazıya geçiren ve onlara yeni “biçimler vererek” yayımlayanların da Tanrısal görüntüleri sanatsal amaçlarla metinlere katıştırdıkları (kattıkları) düşünülebilir.

Eski söylentilerin gelişmesinde dinin özel bir önem taşıdığını Marksist-Leninist görüş de yadsımaz.

Ancak, destan konusunda çalışan bir iki araştırmacı, bir mitolojik teori olarak 19. yüzyıl Rusya’sında geçerli olan bazı görüşlerden etkilenerek, yaşamda ve doğada gerçekleşen olayların “Tanrı buyruğu” ile oluşmuş şeyler olduğu ve başlangıcın bir Tanrısal temele dayandığı gibisine görüşler öne sürdüler.

Bu tür kişilerden en tanınmış olanı 19. yüzyılda yaşamış olan Rus araştırmacılarından F. İ. Buslayev idi; Buslayev sanatın kökenini mitoloji ile dine dayandırıyor, “Din ana etkendir, din yaratıcılığa büyük bir güç katar” (36) diyordu.

Bu yüzden Buslayev ve yandaşları, destanı yaşamın değil, Tanrı’nın bir ürünü olarak görüyor, destanın tanrısal bir kaynağa dayandığını söylüyorlardı.

Mitoloji okulu yandaşları, destanda adı geçen kahramanları (kişileri), gökyüzü, orman ve su ile ilgili değişik görevler üstlenmiş pagan/politeist (thabe) tanrılar imişler gibi sunuyorlar, dolayısıyla destanı da tanrıların bir destanıymış gibi tanıtmak istiyorlardı.

Bu burjuva mitoloji okulunun yansımaları, bazı Oset Nart söylenti varyantlarını da (değişik biçimlerini) anımsatıyorlar, bu burjuva edebiyat “düzenleyicileri”, Grek mitolojisinin düzenleniş örneğinden giderek, destanın Tanrılara ait bir destan olduğu görüşünü savunuyorlardı.

Nart destanını, Tanrıların bir destanı imiş gibi görmek, destanın kendisini, o destanı yaratmış olan insanlardan, halktan koparmak ve soyutlamak olur ki, bu da büyük bir yanılgıya yol açar.

Aynı biçimde P. Ostryakov 19. yüzyılda Kabardey’de Nart Ŝevay’a (Шъэуай) ait söylentileri yazıya geçirdi, onlara kendi anlayışına göre “bir biçim verip” “Vestnik Yevropı”(37) dergisinde yayınladı.

Söylentilere, mitoloji ekolünün izlediği yönteme uygun olarak, Adem ile Havva’dan başlatıp birer tanrısal önsöz (giriş) de yazdı.

Oysa Nart söylentilerinde tanrısal konulara ve insanlar arasında bulunan gelişmiş dinsel görüntülere belirgin bir biçimde pek rastlanmaz.

Ancak, yukarıda da değindiğimiz gibi, değişik dönemlere ait dinsel görüntüler ve izler, şarkılarda bulunmuyorlar, ama daha sonraları, destan anlatıcılarının kendilerinden kaynaklanma olarak, düzyazı öykülerine katıştırılmış olarak bulunuyorlar.

Bugünkü Adıge şarkıcı ve destancıları ise, Nartları, kuşkusuz birer Tanrı olarak görmemektedirler. Nart destanında öne çıkan mitolojik motif, birçok yerde tanrıya karşı gelme, baş kaldırma ve savaşma biçimindedir.

Buna en iyi örnek de Nesren-jaće’nin (Sakallı Nesren) dağa zincirlenmesi olayına ilişkin olarak anlatılan Adıge söylentileridir.

-V-

Destana göre Nartların yaşam biçimi ve toplumsal ilişkileri nasıldır?

En eski destan biçimleri olduklarını söylediğimiz şarkı (vered/орэд/chant) ve türkü (pşınaĺ /пщыналъ, makamla söylenen şiir/byline) parçalarını, örneğin “Nart Şebatınıko”yu ele alıp incelediğimizde Nartların aile (soy/лIакъо) toplulukları halinde değişik bölgelerde, Têne (Тенэ/Don), Pşıze (Пщызэ/Kuban), İncıc (Zelençuk), Varp (Urup), Laba ve Pşış ırmakları boylarında, Kafkas Dağlarında, Karadeniz, Kerç Boğazı (Хы Т1уалэ/Xı Ҭuale) ve Azak Denizi (Хы МыутIэ/Xı Mıvţe) kıyılarında yaşadıklarını görürüz.

Bu yerlerin adları şarkı ve türkülerde söylenmektedir. Örneğin, Nart Şebatınıko, başka bir yerden Nartların yanına gelecek olduğunda şöyle söyleniyor:

“Têne kıreğuaza,

Ğuaze kırıdeća,

Pşıze yiyıćığoxer,

Şıçepeps femıĥua…”

“Don Irmağı boyunu izliyor,

Bu yana (güneye) geliyor,

Kuban Irmağının geçiş yerleri,

Atının böğrüne bile değmiyor…”

Şebatınıko Nart çobanı ile karşılaştığında, ondan “kent” ya da “köy” adını sormuyor – çünkü böylesine toplu yaşam biçimleri/ yerleşim yerleri henüz oluşmamış olmalıydı – “Aleclerin evine giden yolu söyle” diyor, çobandan yolu göstermesini istiyor sadece.

Eski insan karakteri olan sertlik ve diklenme örneğini Şebatınıko ile Nart çobanı arasında geçen atışmadan da izleyebiliyoruz. Bu da destanın çok eski çağlardan bu yana gelmekte olduğunu bize gösteren kanıtlardan biridir.

Şebatınıko örneği ve onun davranışları, çok eski bir dönemde, yani kılıcın konuştuğu, at sırtında ve kılıç belde, kötülere meydan okunduğu, yiğitlik yolunda dolaşıldığı, güçlünün sözünün geçtiği bir dönemi, yiğitlerin Base Ovası’nı bir baştan öbür başa tozuttukları bir dönemi bize anlatıyor (*).

Nartların atlarının bilinen özel adları vardır: Tĥoĵıy (Тхъожъый- Nart Savsırıko’nun atı), Çemdeĵ (Чэмдэжъ- Nart Koles’in atı), Şoyeĥuće (Шъоехъукlэ- Nart Verzemec’in atı), vb. Nart atlarının ilginç özellikleri, gizleri de vardır. Sözgelişi Savsırıko’nun atı Tĥoĵıy çok akıllı ve zekidir, binicisinin danışmanıdır.

Nart Destanı’nın toponomisi

Toponomi – “yer bilimi”, yani yerlerin, denizlerin, ırmakların ve tepelerin adları neleri anlatmaktadır? Destanda ne gibi yer adlarıyla karşılaşmaktayız?

Adıge ve Abhaz metinlerindeki biçimiyle, Setenay’ın çamaşır yıkadığı yer -Pşıze (Kuban Irmağı); Şebatınıko’nun, atının böğrüne bile suya değdirmeden, yüzerek geçtiği yer- yine Pşıze; “izlediği yol” -Têne (Don Irmağı boyu); atlarını güçlendirme ve iyileştirme için suya sokmaya (хыпс хэгъахьэ/xıps xeğahe) götürdüğü yer- Varp (Urup Irmağı);

Nartların kendilerinin yüzdükleri yer- Labe (Laba Irmağı); Nart Ŝevećase’nin (Шъэок1асэ) kız kardeşi olan Paqo’nun (ПакIо) salla geçtiği ırmak -Şhaguaşe (Шъхьагyащэ/Ŝhaguaşe/ Belaya; başka bir anlatıya göre de Pşış Irmağı);

Natkuaceler’in (Наткъуаджэ) bir bölümünün yaşadığı yer- Nat-psıĥu (Нат псыхъу/Nat Irmağı); Savsırıko’nun yınıjı (devi) içine sokup dondurduğu ve boynunu uçurduğu yer –Xı Šuṡe (Xы Шlуцlэ/Kara Deniz);

Setımıko kardeşlerin memleketi -Tuapse (ТIуапсэ); Nartların at sürülerini yüzdürerek geçirdikleri yer – Xı Ҭuale (Хы ТIуалэ/Kerç Boğazı); Nesren-jaće’nin zincire vurulduğu yer- Kafkas Dağı (38). Bu yerlerin kapsadığı devasa bir alan, Nart coğrafyasını oluşturmaktadır.

Nart destanında karşılaştığımız bu yer adları Adıgeler açısından yeniden incelenmesine ve “kanıtlanmasına” gerek bulunmayan Adıge yerleşim yerlerinin adlarıdır; yani Adıgelerin en eski zamanlardan beri üzerinde yaşadıkları yerlere kendi dillerinde verdikleri yer adlardır.

Bu yerler, Moğolların, İranlıların ya da Alanların eski yerleşim yerlerinin adları değil, Adıgelerin bilindik yerleşim yerlerinin adlarıdır.

Sonuç olarak Nartların toponomi ve coğrafyası, bize eski Adıgey (Çerkesya) toprağının “dilini” sunmaktadır.

“Nartlar” destanını değişik bilimsel yönlerden ele aldığımızda, destanın bir Adıge yaratısı ve Kafkasya’da oluşturulmuş olduğu gerçeği açıkça ortaya çıkıyor.

Destanın Kafkasya ile bir ilgisinin bulunmadığını, tamamen Alan kökenli olduğunu öne sürenler, iddialarına hiçbir bilimsel kanıt gösteremiyorlar.

Bununla birlikte, biz yine de destanın değişik yönlerini incelemeyi ve öğrenmeyi sürdüreceğiz.

Nartların kullandıkları ölçü birimleri nelerdir?

Nartların uzunluk -mesafe ölçü birimi “ḱuveğu” (куогъу) – bağıran birinin sesinin ulaşabileceği mesafedir; “ ḱuveğuiş”- üç ses mesafesi; “ḱuveğuibl” – yedi ses mesafesi, yani art arda ses aralıklarıyla dizilen yedi kişinin sesinin ulaştığı toplam mesafe; “ḱuveğuibğuće yebleğığev”- dokuz ses mesafesine yakın; zı “mafe” – bir günlük, zı “maze”- bir aylık, zı “yıĺes” – bir yıllık yol deyimleri kullanılıyor ya da “азфагу зы мэфак1о илъ/azfagu zı mefaқo yıĺ”- “aralarında bir günlük yol var”, diyorlardı.

Nartların yükseklik ya da derinlik ölçüleri de şöyledir: “лъапшъэм щиз/ĺapŝem şiz” – ayak bileğine kadar; “ĺećaṕem nes”- diz boyu, dizine kadar; “nıbıcım nes” -göbeğine, beline kadar;“bğem nes”- göğsü boyuna değin; “tamem nes”- omuzuna kadar; “шъхьапэ шыгу нэс/ ŝhape şıgu nes” – tepesine, başı üstüne kadar.

Bunları insan, at ya da sığır ölçülerine göre söylüyorlardı. Örneğin, Alec’in ünlü evi:

“Vıne kêbe-nêba,                                 “Kocaman-iri bir ev,

Aş yıpeuĺaşori                                      Evin kapı sürgüsü

Şı bğelıbem kesa”                               Atın göğsü boyunda”

Daha başka “eĥombe barmık”- “parmak boyu” diyorlar; örneğin “ eĥombe barmıkım vıćezğepşın” denildiğinde -“ seni başparmak ile işaret parmağı arasından ezerek geçiririm” anlamı anlaşılmaktadır.

Genişlik (en) ölçüleri de; “zale”- bir parmak eni, genişliği; “ţuale”- iki parmak genişliğinde; “şale”- üç parmak eninde; “ṕale” – dört parmak genişliğinde; “edekabj”- el ayası, avuç içi genişliği; “bjiz” – karış, baş ve serçe parmakları arası açılmış mesafe; “epłaқu”- kulaç, açılmış iki kol arası mesafe; “ĺevbeku”- adım, biçimindedir.

Ayrıca “tha” (тхьэ) dedikleri bir ölçü birimleri de vardır: Aleglerin evi “otuz tha uzunluğunda, boyunda” (the şeć yıćıhağa), diyor Nart çobanı, şarkı içinde Şebatınıko’ya verdiği yanıtta. Şimdiki metrik sisteme göre söylemek gerekirse, bir “tha, the”, yaklaşık bir metre kadardır;

Nart Alec’in evi de destandaki anlatıya göre, 30 metre boyundaydı.

Nartların ağırlık ölçüleri de bir kişinin, bir atın ya da bir öküzün “kaldırabileceği” ya da “çekebileceği” ağırlık (yük) idi. Sözgelişi:

“Alec yavneĵı                                                  “Aleglerin evinde

Ćesenıbe ćeta.                                               Çok sayıda sütun (payanda) bulunur.

Ćesenevi ćetıxer                                            Sütunların her birini

Çuyıme zerafaşa!”                                         Sekiz öküz çekebilir!”

Nart anlatılarında atasözü/ özlü söz (txıde) ve söylentiler biçiminde karşılaşılan sayılar da “şı” – üç, “mefişe zışesım vınağom şışı ĥujığe” (üç gün kaldıktan sonra hane halkından sayıldı);

blı – yedi, “mefibl cegu fašığ” (ona yedi günlük eğlenti düzenlediler);

bazen “ 8” ya da “ 9” sayısı -“Псибгъу уиIэми хэсхын!/psibğu viemi xesxın!” (dokuz canın olsa alırım, elimden kurtulamazsın!) ya da “yüz olmaya bir eksik” yani “ 99” .

Bütün bunlara, Nartlar dışındaki diğer sözlü anlatılarımızda da rastlanmaktadır; bütün bunlar, Adıge toplumsal geleneklerimizden ve ulusal özelliklerimizden kaynaklanmış olan öğelerdendirler.

Destan parçalarını okurken, Adıge tarihi bir şerit gibi gözümüzün önünden geçiyor ve uzak geçmişimiz karşımızda yeniden canlanıyor.

-VI-

Nartlar

Eskiden yaşamış insanların dünya görüşleri, doğa güçlerini algılayışları, doğanın “gizlerini” yorumlayış biçimleri, özlemleri, yaşam için sürdürdükleri uğraşlar, sonunda da, tüm insanlık kültürünün geçirdiği aşamalar, Adıge Nart destanındaki öykü, türkü ve şarkılarda da aynen izlenebilirler.

Bütün bu olumlu yönleriyle, Nart destanı, dünya kültürü içinde seçkin bir yer tutmaktadır.

Her toplum, gelişim süreci içinde, aynı evreleri geçirerek yoluna devam etmiştir. Bu nedenle Adıge Nart destanı ile eski dünya mitolojisindeki birçok argümanlar (belirtiler) ve özellikler birbirine benzemektedir.

Sözgelişi ateşi getiren ya da çalan kişi örneği, dünya mitolojisinde en çok bilinen örneklerdendir.

Adıge Yiğitlik Destanı Nartlardaki Savsırıko’nun özellikleri ile eski Grek mitolojisindeki özellikler birbirine benzemektedir.

Nart Savsırıko’nun ateşi getirişini anlatan türküyü anımsayalım ve onu Grek söylencesiyle karşılaştıralım:

(…) Nartlar seferdeyken şiddetli bir tipiye yakalanır ve zor bir duruma düşerler.

Yanlarında ateş yoktur.

Ancak, hiç beklemedikleri bir anda, arkalarından Savsırıko yetişir ve hemen ondan ateş isterler.

Gök kubbe adına ant içerim,

Yalanım varsa canım çıksın,

Gerçekten ateşim yok,

Yok ama bulur getiririm!

diyor Savsırıko. Atı Tĥoĵıy’e atlayıp ateş getirmek için korkunç  yınıj’ın (dev) yerine gidiyor, zorlukları aşıp onu alt ediyor ve ateşi Nartlara getiriyor.

Nart atlıları için büyük bir ateş yakıyor.

Bundan daha sevindirici bir şey olamazdı o an Nartlar için! Tıklayın – http://www.cerkesya.org/kafkasya/kafkasya-tarih/nart-efsaneleri/item/1382-savsiriko

Nart Savsırıko insanlara böylesine yardımlarda bulunuyor, onların mutluluğu için canını dişine takıp büyük uğraşlar veriyor. Bu özellikleriyle Adıge Savsırıko’su ile Grek Prometheus’u birbirine benziyorlar.

Nart Savsırıko gibi, ateşi getiren Prometheus da insanların mutluluğu için uğraş veriyor. Grek söylencesine göre, Prometheus, Tanrılar Tanrı’sı Zeus’tan çaldığı ateşi (-aydınlığı-) insanlara getiriyor.

Tanrılara karşı geldiği, tanrı sözünü dinlemediği için, Prometheus, Zeus’un buyruğuyla Kafkas Dağı’nda zincire vuruluyor. Bu olayın aynısı, Adıge anlatısında, Nesren-jać e’nin de başına geliyor, onu da Kafkas Dağına zincirliyorlar:

“Eyvah, eyvah! Nart Nesrên’e,

Nesrên-jaće’ye,

Sen ne gibi bir yanlış yaptın,

Tanrı buyruğunu,

Hiçe mi saydın,

Sen tanrının gazabına uğrayan,

Sen dağa kaldırılan,

Sen zincire vurulan!”

diyor Adıge türküsü (pşınaĺe).

İnsanın “bebeklik”, yani bilincinin doğuşu aşamasında, henüz dünyaya doğru bir maddi bakışının bulunmadığı; insanın anlayamadığı olayları kendi öznel (kişisel) kanılarını da katarak yorumladığı ve insan ruhunun bazı maddi varlıklarda saklı olduğu, bazı özel kişilerin isteklerinin Güneş, Tanrı ve Doğa tarafından yerine getirildiği ve doğa olaylarının (yağış, yıldırım, şimşek, vb’nin) birilerinin istemesi sonucu gerçekleştiği gibisine inanç örneklerini, Nesren’e ait Adıge etiyolojik (neden bilimi) söylencelerinde, ayrıca “Сэтэнай къэгъагъ/Setenay keğağ” (Setenay Çiçeği) ve “Тыгъэр пчыхьэрэ къызфызэтэуцорэр/Tığer pçıhere qızfızetevčorer” (Güneşin akşamleyin -batma öncesinde- duraklayıvermesi) vb gibi öykülerde de görebiliyoruz.

Nart öykü, türkü ve şarkılarında, sözgelişi su verilerek çelikleştirilmiş insan bedeninde bazı zayıf yerlerin kalabileceği gibi eski inanç türlerine de rastlanmaktadır.

Örneğin, Savsırıko’nun böylesine zayıf yerleri dizleriydi. Savsırıko bir ateş topu biçiminde doğduğunda, annesi Setenay-guaşe, bebeği Demirci Ĺepŝ’e götürüp su vermesini (suya daldırıp soğutmasını) sağlamıştı.

Ĺepŝ (Tlepş) çocuğu maşa ile dizlerinden tutup yedi kez suya daldırmış, “çocuğun vücudu çelik gibi sertleşmişti” diyor Adıge öyküsü, “Ancak Savsırıko’nun demir maşa ile tutulan dizleri, su değmediğinden yumuşak kalmıştı”.

Bu nedenle ok saplanmayan ve kılıç işlemeyen Savsırıko’nun vücudunun zayıf yerleri dizleriydi. Bu özelliğiyle Savsırıko, Greklerin Akhilleus’una (Aşil’e) benzemektedir.

Aşil doğduğunda, annesi  Thetis  (Fetide) onu suya daldırıp vücuduna su vermiş, çelikleştirmişti. Parmakları ile tuttuğu çocuğun topukları, su değmediği için yumuşak kalmıştı (Aşil’in topuğu).

Adıge yiğitlik destanındaki halk anlatılarının çoğu gerçekçi bir kuruluş sergilemektedir, ancak şimdi sunacağımız bazı örnekler fantastik insan beğenilerine uygun bir biçimde süslenip güzelleştirilmiş, çekici ve ilginç kılınmış ve sanatsal ögelerle bezeli hale getirilmişlerdir.

Örneğin Ĥımışıko Peterez’in (Хъымыщыкъо Пэтэрэз) bebeklik dönemini bir anımsayalım:

“(…) Çınarın serti beşik ucu,

Şimşirin serti beşik kenarı,

Ceylanın sırt derisi beşik ipi,

Kamışın gösterişlisi de beşik sopası idi,

Annesi Jokoyan, Peterez’i bağladığında beşiğine,

Uzanıp parçaladı beşiğin iki ucunu,

Gerinip kopardı beşik bağlarını,

Doğrulup dikiliverdi oda içinde!”

Böylesine bir başka abartılı örnek de “kız peşinde koşan bir delikanlı olmayan” Verzemecıko Şebatınıko örneğidir.

Şebatınıko türküsünde sunulan görüntünün sanatsal düzenlenişinde Adıge dilinin çok sayıda çarpıcı ve güzel renklerini bir arada görebilirsiniz:

“Manda gönünden kırbacını,                                           “Dombay şo ćepşıri,

Sallıyor,                                                                                Kêvterebğu,

Dolandırıyor boynunda atının,                                       Şıbğem qıréfećı,

Tozutuyor,                                                                          Kıxırêğevtı,

Atının boynundan tozuttuğu tozlar                               Yışı kıxivtırer

Allı-karalı yükselip                                                            Koćefı-koćapṡev

Bulutlara karışıyor,                                                           Veşofım xêhe,

İki burnundan                                                                    Yışı pebzıcınme

Fışkıran solukları atının                                                   Pşesıyev karixırem

Kavuruyor otları,                                                               Vıśıŝher yelığo,

Delikanlı kavrulur gibi,                                                  Łır, zêlığojıŝ,

Oturuyor eğerinde atının,                                                           Venegum yıs,

Sol omzundan                                                                   Yısemegu tame

Güneş doğarken,                                                              Tığer kışêpsı,

Sağ omzundan                                                                  Yıjabğu tame

Çiy yağıyor…”                                                                   Vesepsır qışêxı…”

(Verzemecıko Şabatınıko’nun pşınaĺelerinden).

Nart ciltlerini okuyanlar insanlık kültürünün geçirdiği dönemleri (aşamaları) gösteren çok sayıda ilginç halk yapıtı ile karşılaşabilirler.

Adıge şarkı söyleme geleneğinin yararlı bir sonucu olarak, türkülerle şarkılarda, ilk (kadim) biçimlerin, öykülere oranla daha iyi korunmuş olduklarını görebiliyoruz.

Nart destanı, yaşamın ve toplumsal ilişkilerin bir moral kodeksi  (arşiv kaydı) olarak ve örneklenilecek tipleri sunarak, çok eski dönemlerde öykü, türkü ve şarkılar biçiminde oluşturulmuştur.

Nart öyküleri içinde masal süjesi (özelliği) bulunanlar da vardır.

Adıge destanı ile çok eski dönemler mitolojisi arasında bulunan benzerliklere dikkat çeken ve onları belirleyen, ayrıca Adıge folklorunu derinlemesine incelemiş bulunan büyük Adıge yazarı Қeraşe Tembot (1902-1988), yerinde olarak, bu konuda şunları yazmıştır:

“Dünya mitolojisindeki en ünlü motiflerin birçokları Nart destanında da görülmektedir. Vücuduna silah işlemeyen Savsırıko’nun silah işleyen yerleri dizleridir.

Bu durum Homeros’un eski Grek destanı “Odyssea”daki (Odise) kahramanı Aşil’in topuğuna benzemektedir. “Aşil’in topuğu” deyimi bu nedenle söylenmiştir, diyor Қ’eraşe Tembot.

Adem peygamberin topraktan yaratıldığı, ayrıca insan ruhunun kılıç ya da başka bir cisimde bulunduğu biçimlerinde, birer animist (canlıcı) motif olarak dünya mitolojisinde görülen özellikler çerçevesinde, taştan doğan

Nart Savsırıko motifi, ünlü dünya söylencesi “Dağa Zincirlenen Prometheus” motifini andırmaktadır. Prometheus’un “Ateşi Getirme” motifi ile Nart Savsırıko’nun yınıjdan (dev) ateşi çalması motifi de benzeşmektedir” (Адыгэ орэдыжъхэp, Mıyekuape, 1946, s.12)

Bu ve benzeri özelliklerin Nart destanında da görülmesi, bilim insanı ve yazarların soruna ilişkin görüşlerini açıklamalarına neden olmuştur.

Dağa zincirlenen kişilerin, Nesren-jaće ve Dev Şhabğo’nun (Yınıĵ Ŝhabğo) oğlu gibi kişilerin ya da ıssız köşelerdeki inlerde ve karanlık uçurum diplerinde zincire vurulup bağlanmış kişilerin anlatıldığı Nart söylence ve öykülerinin

Kafkasya kökenli olmadığını söyleyen yazarlar (L. G. Lopatinskiy gibi) vardır. Ancak bilim insanı ve yazarların çoğunluğu, bu söylencelerin (mit) Kafkasya kökenli olduğunu, bunların Greklerden alınmış söylenceler olmadığını, tam tersine, sonraları Greklerin bu Kafkas öykülerini alıp onlardan kendi söylencelerini oluşturduklarını söylemekte ve bu görüşte birleşmektedir.

Abhaz dilinden söz ederken, Kafkas kökenli bir öykü olan Prometheus’a değinen akademisyen N. Y. Marr şöyle yazmıştı: “Bu öykülerden biri (…) Yunanistan’a ulaştı ve orada Prometheus söylencesine dönüştü” (39).

Ünlü Gürcü yazarı ve halk mitolojisi konularını derinlemesine incelemiş olan Akakiy Tseretelli’nin “Medea” adlı oyununun eklerinde belirttiğine göre, Prometheus ve Yason-Medea’ya ilişkin söylenceler, “yöremizin çocuklarıdır”, onlar Kafkasya’da doğmuşlardır.

Büyük Alman düşünürü Hegel, antik yazar Herodotos’un yazılarını incelerken, Greklerin Tanrılarının çoğunu başka ülkelerden getirdiklerini belirtmektedir (40).

Bütün bunlar Nart destanının Kafkasya kökenli ve Kafkasya’da doğmuş olduğu gerçeğini kanıtlamaktadırlar.

Kafkasya’da yaşayan halklardan Osetler, diğerlerinden çok daha erken bir tarihte bir aydın zümresine kavuştular. Akademisyen Şifner Anton Antonoviç (1817- 1879), hukuk doktoru Pfaf Vladimir Vogdanoviç, akademisyen V. F. Miller (1848-1913), ünlü Gürcü roman yazarı, Osetçe’yi de çok iyi bilen Daniel Çonkadze (1830- 1860), ayrıca Oset yazarları Şanayev kardeşler Gatsir ve Cantemir, Bekmurza oğlu Aslan Murza Nart metinlerinin derlenmesi ve yayınlanmasında yoğun çalışmalarda bulundular. Sonuç olarak, Oset Nart parçaları daha erken bir tarihte yayın dünyasında yer almış oldular.

Bazı araştırmacıların Nart destanının “Alan-Oset kökenli olduğu” biçimindeki erken yargıları, bazı yabancı yazarların yanılmalarına da neden oldu. Ancak çok geçmeden bunların bazıları yanıltıldıklarını anladılar.

Örneğin, bu tek yanlı enformasyon durumunun Çek ülkesine ulaştığını, bilim insanı ve Kafkas dilleri üzerine çalışan Vatslov Çernı’nın Nisan 1958’de Prag’dan bize yazdığı mektubundan da anlıyoruz:

“Görüşlerini açıklayan tek bir Çek araştırmacısı var, o da Nartların İran kökenli olduğu görüşüne katılıyor. Ancak bu görüş (41) bana göre, tek yanlı bir enformasyona dayanıyor” diyor Vatslov Çernı (ANİİ fond, 1. op. 40)

Sözünü ettiğimiz Nartlara ilişkin bu tür görüşlerin tek yanlı değerlendirmelere dayandığını, bilim insanıı ve yazarlarca yazılanların da daha çok Oset kaynaklı yazılar olduğunu söylemek durumundayız.

Ünlü Adıge yazarı K’eraş Tembot (42), yazar ve edebiyat araştırmacısı D. G. Kestan (43), şair A. O. Şogentsuk (44), A. T. Şerţan (Şortanov) (45) ve Tevıne Haçım (Tэунэ Хьачым) (46) gibi yazarların zaman zaman ya da bazı destan metinlerinin yayımlanışları sırasında söyledikleri değinmeler dışında, Adıgelerin kendi çalışmalarına dayanan, Nartlara ilişkin tarihsel ve filolojik araştırmaların hâlen bulunmadığını söylemek durumundayız.

Nart destanı Adıgeler tarafından henüz bilimsel anlamda tanıtılmadığından, onu derinlemesine incelememiz gerekiyor.

Adıge Nartlarını, kendisini örten sisleri dağıtarak ve geçmiş yüzyılları gün ışığına çıkararak bilim dünyasının önüne koyma görevi orta yerde duruyor.

Bunun için, bilimsel bir tutarlılıkla, Nartlara ilişkin olarak, Adıgeler arasında bulunan şarkı, türkü ve öyküleri düzenleyenleri, derleyenleri ve bunların yayınlanmasında emeği geçenleri tanıtmak, Adıge destanı Nartların kimliğini herkesin anlayabileceği bir biçimde ortaya koymak gerekiyor.

 

34) Bak. D. G. Jantiyev’in tebliği “O geroiçeskom epose se. Kavkaza”, ”Zapiski SKKC Nİİ, t. II, Rostov na- Donu, 1929, s. 334.

35) Bak. A. M. Gadagatl. Geroiçeskiy epos ‘Nartı’ i ego genezis, Krasnodar, 1967, dördüncü bölüm, s. 108- 128.

36) F. İ. Buslayev. İstoriçeskie oçerki t. I, 1861, s. 1-2.

37) P. Ostryakov. Narodnaya literatura kabardintsev i yeya obraztsı, j. ” Vestnik Yevropı” t. ıv, agust 1879, sayfalar. 697-710.

38) Bu yerlerde Nart destanında karşılaşılan olayların çözümlenmekte olduğunu Kabardey Nartologu A. T. Şorten yazmaktadır (sb. ”Kabardino-Balkarskaya ASSR”, Nalçik, s. 528).

39) N. Y. Marr. O yazıke i istorii abxazov, M. -L. 1935, s. 144-145.

40) Bu noktayı Hegel şöyle açıklar: “Grekler tanrılarının büyük bir bölümünü başka ülkelerden ithal etmişlerdir. Herodotos bu durumu Mısır için kesin olarak söylemektedir.

Dışarıdan alınan bu yabancı mitler (söylenceler) Grekler tarafından yeniden yoğurulmuş ve geliştirilmiştir.

Fakat bu arada, benimsedikleri bu yabancı teogoniler, Grekler tarafından genellikle tanrıları yerici öykülere dönüştürülmüşlerdir” (Hegel. Soç. t. VIII, M. -L. 1935, 238-239).

41) Sözünü ettiğimiz d-r İrji (A. Hadeğał).

42) T. Keraş. Nartme yatxıdeĵxer, ”Adıge veredıĵxer”, Mıyekuape, 1946, 12-14.

43) D. Kestan. Nartme yaepos, ”Adıge literature uçebnik”, Mıyekuape, 1958, s. 42-50.

44) A. O. Şogentsuk. Nart Sosrıko yıĥıbarxer, Keberteye Nİİ’m yı “Uçene zapiskexer”, t. IV, Nalşık, 1948, s. 137-156.

45) A. T. Şortanov. İskusstvo i folklor, ”Kabardino-Balkarskaya ASSR”, Nalçik, 1957, s. 525-543.

46) Xaçim Tevnov. Ustnoe tvorçetvo kabardinskogo naroda, ”Literatura i pisateli Kabardı”, M. 1958, s. 17-18.

(*) – Base Ovası/Басэ губгъо/Base Gubğo – Laba Irmağı ile Kuban Irmağı arasında bulunan ve güneye doğru genişleyerek Kafkas Dağlarına dayanan ova. – hcy

Nartlar: Adıge Yiğitlik Destanı -4

Adıge destanı “Nartlar”da anaerkil ve ataerkil aile görüntülerine rastlanır.

Kadının sözünün önde ve egemen olduğu, kadının kendi başına karar aldığı, serbest hareket ettiği, bilinen tek bir eşinin (kocasının) olmadığı ve büyük bir saygı gördüğü anaerkil aile dönemine ait motifler, Adıge Nart destanında çok belirgin bir biçimde görülebiliyor.

K’eraşe Tembot, Nart türkülerini (пщыналъ) incelerken, Setenay’a ilişkin tekstleri ele alıp bu tekstlerin anaerkil yönlerini göstermektedir:

“Şabatınıko’nun (Pşı-Batinoko) geldiğini gören Setenay-guaşe şöyle der:

“Yey, ar Şebatnıkua, “Hey, o Şabatınıko’dur,

Łıĥu ḱopk xetxınba!”  Ondan bir erkek kalça kemiği alırız”

Buradaki “Erkek kalça kemiği” (Łıĥu ḱopk /Л1ыхъу копкъ) sözleriyle söylenmek istenen şey, güçlü bir oğlan çocuğu edinme isteğidir. Bunu da Setenay guaşe’nin Şabatınıko’yu karşılayış biçimi yanında, Güzel-Akuanda’yı (Акуандэ-дахэ) öne sürüp onu elde etmeye çalışmasından, Setenay guaşe’nin kendisinin de “beyaz kolları, diri göğüsleri ve kar beyazı bacaklarıyla” onu etkilemeye kalkışmasından anlıyoruz:

“Üzüm suyu fıçımız,

Doldu taşıyor,

Gelin odamız

Çoktandır boş,

Bak, güzel Akuanda’ya,

Okşattıralım başını sana” (47).

Dahası Setenay-guaşe, Savsırıko’yu bilinen bir erkekten (bir kocadan) doğurmuş olmadığından ötürü utanmıyor. Bunu da at ahırına gittiğinde, oğlunun atı Tĥoĵıy’ı çekiştirirken söylediği şu sözlerinden anlayabiliyoruz:

“Tĥoĵıy, seni gidi koca köpek dişli seni, ve-vereda

Hiçbir atın kendisine yetişemediği, ve-vereda

Sanki yedi oğlum varmış da taşıyormuşsun, ve-vereda

Sanki kocam varmış da taşıyormuşsun, ve-vereda

Bahtsız doğan bir tanemin (48), ve-vereda

Ne diye lafını ettirirsin?”

Sonraları Setenay-guaşe’nin bilinen bir kocasının olduğunu ve onun Nart Meclisi “Khase”ye (Хасэ) katıldığını da görebiliyoruz.

Ancak Setenay’ın kocası Jemadıvıĵ (başka anlatılarda Verzemec) üzerinde güçlü bir otoritesinin bulunduğunu da anlıyoruz. https://mefenef.com/yasli-jemadivin-oldurulmesi/

Nart Jemadıvıĵ (Жэмадыужъ) öyküsünden anladığımız kadarıyla, Nart topluluğu içinde en yerinde karar verebilen kişi Setenay-guaşe’dir.

Anlatıya göre Setenay, “kocamış yaşlıların öldürüldüğü Alec’in büyük evine, öldürülmesi için kocası Jemadıvıĵ’ın gitmesini sağlar”, ama ardından evinin bodrum katında (чlыунэ) büyüttüğü oğlu Savsırıko’yu, ne yapması gerektiğini söyleyerek Aleclerin evinde yapılacak Yaşlıları Öldürme Meclis’ine (ЖъыукI Xaсэ) gönderir.

Gelenek gereği, toplantıda öldürülecekler arasında Setenay’ın kocası Verzemec de (Jemadıvıĵ) vardır.

Tıklayın – http://www.cherkessia.net/makale_detay.php?id=3287

Savsırıko ölüm kurultayına gidip Verzemec’i kurtarır.

Döndüklerinde Setenay, Verzemec’e şöyle sorar:

“ Karşındaki bu delikanlıyı

Oğlun olarak mı

Yoksa kardeşin olarak mı görmek istersin?”

“Oğlum olarak görmek isterim” der Verzemec de.

“Kardeşim olarak görmek isterim deseydin, seni ona öldürtüp, onu da erkeğim yapardım. Yendin beni ihtiyar delikanlım”, diyerek sözlerine son verir Setenay-guaşe.

Eskiden Nart ailesinde egemenliğin kadına ait olduğunu bu karşılıklı konuşmadan da anlayabiliyoruz.

“Oçerki istorii Adıgei” (Adıgey Tarihi Üzerine Bir Deneme) adlı yapıtın yazarları, Adıge destanı Nartlar’da, eskiden Adıgeler arasında bulunan anaerkil ilişkilerin sergilendiğini yazmaktadırlar.

“Adıge Nart  destanında kadının yeri önemlidir, büyük bir saygı gören ve halk destanının “anamız” diye andığı Setenay örneği, anaerkil ilişkilerin varlığını açıkça göstermektedir.

Bu kanıyı Nart destanındaki daha başka kadınlar da (Adıyıf, vb) desteklemektedir. Dirseğinden ışık saçan Adıyıf, kendisinden saçılan ışığı ile, seferden ganimetlerle dönen Nartların yolunu aydınlatıyordu” (49).

Ancak anaerkil görüntüler yanında, ataerkil görüntülerin de giderek çoğaldığı, sonunda Nart şarkı ve türkülerinde anaerkil ve ataerkil görüntülerin karma bir biçim aldığı görülmektedir.

Sözgelişi Setenay-guaşe, genç oğlu Savsırıko’yu ilk kez Nart Meclisi “Khase”ye  götürdüğünde:

“Analara saygımız sonsuz, ama kadınlar istiyor diye her yeni yetme bir Nart’ı, Khase’ye kabul etme gibi bir geleneğimiz de yoktur” sözleriyle karşılanıyor.

Hemen ardından bir başka örnek verebiliriz. Savsırıko, Nart Meclisi’nden dönüşünde kendisini karşılayan Setenay’ın:

“Oğlum, Meclis’te neler görüşüldü bugün” sorusuna,

“Nart erkeklerinin işi, kadınları ilgilendirmez” yanıtını aldı.

Böylece, giderek ataerkil özellikler destanda ağırlık kazanmaya başladı.

Bununla birlikte kadına saygı ve değer verilmiyor da değildi. Nartlar kadına karşı kaba davranışlardan kaçınıyorlardı.

Eski geleneklere ilişkin anlatı ve sözcükler yanında, günümüz insanlarının söylentilerinde de kadına verilen değeri gösteren yeterince kanıt vardır. Sözgelişi şöyle deniyordu:

“Kadın bulunan yerde

Kılıç çekilmez” (Atasözü).

İki kişi boğuşurken, araya bir kadın girip saçlarını çözdüğünde, boğuşanlardan biri:

“Sen olmasaydın,

Ben ona ne yapacağımı bilirdim!” der ve dururdu.

Bu gösterdiğimiz anaerkil ve ataerkil özellikler, eskiden Adıgeler arasında bulunan ilişkilerin tarihsel bir temele dayandığını kanıtlamaktadır. Bu bakımdan destanın Adıge tarihi açısından da büyük bir önem taşıdığını anlıyoruz.

Bir Adıge destan-epopesi olan Nartların kapsadığı her şey, -insanların çetin doğa koşulları ve düşmanlarla mücadele ederek yaşamlarını sürdürmeleri, sürekli adalet peşinde koşmaları, merhametli olmaları, yiğitliği, yürekliliği, canını esirgememeyi, düşman karşısında acımasız olmayı, iyilik yapmayı, alçak gönüllü, akıllı ve zeki olmayı, kardeşliğe önem vermeyi, bu özelliklerle koşut olarak Prometheus ve Tantalos gibi, yeryüzü mitolojisindeki motifleri de içermeleri- bütün bunlar, bu çalışma içerisinde, genişliğince ve yeterince ortaya konuluyor değildir.

Ancak bir çalışma, bir etüd boyutu çerçevesinde bunlardan da kısaca söz edilecektir.

-VIII-

Adıge Nart destanı motifleri üzerine Tembot Keraş, Dmitriy Kestan, Askerbi Şorten ve Haçım Tevne’nin yukarıda değindiğimiz çalışmalarını ve söylediklerini dikkate alarak ama üzerlerinde fazlaca da durmayarak, Rus, Oset ve diğer ülkelerden Nartologların 19’uncu yüzyıldan bu yana söylediklerini göz önünde tutarak, “Nart” teriminin ve Nart adlarının etimolojisini kısaca ele alabiliriz.

Nart terimi ile Nart erkek adlarının anlamlarını açıklamak için birkaç sorunu çözmek gerekiyor, bunu da birkaç bilimsel teorik sorunu çözümlemeden yerine getiremeyiz.

Sözcüklerin ve terimlerin “dilinin” en çok yansıttığı şeylerin ilki – o sözcüğün hangi halka ait olduğu, o terimi ve adı verenin kendisi; ikincisi- bu sözcükleri kullanan halkın, bu sözcüğün sahibi olan halkla bir kültürel ilişkisi bulunduğu ve bunlara dayalı sorunların hepsini ele alma gereğidir. Sözcüklerin etimolojik analizindeki amaç, eski milliyetçi ya da ona yakın eğilimdeki çok eski dönemlerden gelme tarihsel açıklamaların yanlışlığını ve bunların nerelerden kaynaklandığını yeterince açığa çıkarma amacıdır.

Çok eski zamanlardan beri Kafkasya’da yaşayan, orada türeyen, dil ve gelenekleri yerli yerine oturmuş, yiğitlikleriyle ünlenmiş olan (50) Adıgelerin elbette komşuları olmuştur.

Sözgelişi Abhazlar Adıgelerin, her zaman için komşuları olmuşlardır. Abhazlarla Adıgelerin ortak bir dil ve soy kökü vardır (51).

Adıgeler Karaçay, Balkar, Oset, Çeçen ve daha başka halklarla da komşuydular ve aralarında dostluk ilişkileri bulunuyordu.

Adıgelerde bulunan şarkı, türkü ve öykü gibi Nart söylentilerinin süjeleri çok eski dönemlerden başlayarak komşu halklara da geçmiştir.

Bu halklar, bu süjeleri kendi algılayış (duyuş) biçimlerine ve kendi dil özelliklerine uydurarak benimsediler, Nart erkek ve kadın adlarını da kendi söyleyiş biçimlerine dönüştürerek kullandılar.

Bu komşular Adıge Nart şarkılarını çoğu kez açıklama gereği duyuyorlardı.

Kendileri farkında olmasalar da Kafkasya’da yaşayan çok sayıda halk topluluğunun, aynı görüş, aynı gelenek ve karakterleri benimsemesinde ve yakınlaşmasında, Nart destanının büyük bir rolü olmuştur.

Sonuç olarak, Nart destanının yayılma alanı genişlemiş oldu. Şimdi bilim adamları, çok eski dönemlerden günümüze gelmiş olan Nart destanının ilk sahibinin ve asıl yaratıcısının hangi Kafkas halkı olduğunu araştırmaktadırlar. Sorulan başlıca soru da budur.

Önde gelen Nart kahramanlarına ad veren halk nasıl bir halktır?

Bilim insanları bu konularda hayli çalıştılar ve görüşlerini  açıkladılar.

Akademisyen Vsevold Miller “Oset Etütleri” adı altında 1881-1887’de Moskova’da yayınladığı kitapların önsözünde, Oset öykülerinin çoğunun Adıgeler (Kabardeyler) ve Çeçenler arasında da bilindiğini, birkaçı dışında, Oset Nart adlarının Adıgece (Kabardeyce) olduğunu ya da yabancı özellikler taşıdıklarını belirtmektedir (s. 3-4).

Oset biliminsanı Prof. V. İ. Abayev’in “Problemı Nartskogo Eposa” (Nart Destanının Sorunları) adlı çalışmasında ve “Nartskiy epos” (Nart Destanı) adıyla 1957’de Vladikavkaz’da yayımladığı yapıtta Nart adlarına ilişkin olarak şunlar söylenmektedir:

“Satana, Setenay, Sataney” adlarının anlamını (ne içerdiğini) Osetçe olarak ya da başka bir Kafkasya diliyle açıklayamıyoruz (s. 35). Savsırıko’dan (Sosrıko) söz ederek, “Sosr” sözcüğünün içerdiği anlamı açıklayabilseydik, Nart araştırmacıları çok sevinmiş olurlardı.

Osetçe söylenişiyle Sozrıko sözcüğü kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde Adıgeceden gelmektedir (s. 36).

Oset yazarı D. G. Jantiyev’in “O geroiçeskom epose gortsev Severnogo Kavkaza” (Kuzey Kafkasya Dağlılarının Kahramanlık Destanı Üzerine) adlı yazısında, “Nart” sözcüğünün ne anlama geldiği hiçbir Kuzey Kafkas dilinde açıklanamamaktadır (52), biçiminde kendi görüşlerini belirtmektedir.

Prof. L. P. Semenov “Nartskie Pamyatniki v Folklore İnguşey i Osetii” (İnguş ve Osetlerde Folklor ve Nart Yapıtı) başlığıyla 1930’da Vladikavkaz’da yayınlanan kitabında:“Günümüzde “Nart” sözcüğü ile Nart destanının doğduğu, kaynaklandığı yer henüz yeterince aydınlatılamamıştır” demektedir (s. 4).

Nart adlarının anlamları açıklanamayınca, bilim adamlarından biri Moğolca ya da Alanca (V. İ. Abayev), ikincisi bir İran dili (M. V. Rklitskiy), üçüncüsü de Pers, Ermeni ya da Svanca (L. Lopatinskiy) kökenli olmalıdır, dediler ve konuyu değişik yönlere çektiler.

Ancak ne yaptılarsa da, kökü çok eskilere uzanan bu adları kilitleyen “kilidi” açmayı başaramadılar. Kilitli kalan bu adların anlamlarını günümüze değin açıklayamadılar.

Adıge destanı “Nartlar”daki kişi adlarını, yani Setenay, Savsırıko (Sosrıko), Şebatınıko (Badınoko), Nesren, Ĥımış, Bışe Ćeć, Peterez (Beterez), Kanc (Къандж), Nebgırıye (Nerıbgey), Ŝevay, Adıyıf, Akuand, Nart Set (Setımıko), Nart Bevıć, Nart Ğojak, Źeğaşt, Yerışeko, Arıkŝav, Temenŝav, Ĺeguč-jać, Temenşu, Ҭeţraş (Totreş), Bedakh (Bedax), Çelehset, Koles, Ŝevać (Шъэуакl), Ĺepŝ, Debeç ve daha başkalarının, bu arada “Nart” teriminin anlamlarını Adıge dili geleneklerine (kurallarına) dayanarak gösterebiliriz.

Yani Adıgece anahtarı ile bu sözcüklerin “kilidini” açabiliyor, bunların esrarını (gizemini) çözebiliyoruz.

Etimolojisini inceleyeceğimiz bir adlar kümesini ele alalım.

Kafkasyalı bir insan topluluğu olan Adıgelerin komşularının bu adları hangi biçimlerde kullandıklarını öncelikle bir görelim.

Sunduğumuz Nart adlarına ilişkin bölümler “Nartlar” destanının özünü oluşturur.

Bu adların etimolojik analizini yapmak için, ilkin, Adıge dili içinde, Adıge toplulukları arasında bulunan dil (lehçe) özelliklerini bilmek; ardından, çok heceli (bitişken; зэхэлъ) sözcükleri ve eski dönemlerde Adıgelerin bu adları nasıl verdiklerini kavramak gerekir.

Ardından, son olarak bu adları açıklamak için eski dönemlerde, diyalektik olarak, bu adların verildiği dönemlerde varolan düşünce esaslarına dayanarak ve Adıgelerin geleneklerine değinerek, konuya tarihsel bir yaklaşımda bulunmak gerekmektedir.

“Toponomi ve omnastiğin (özel kişi ve yer adları biliminin) gösterdiğine göre, ayrıca Grekçe, Latince, Gürcüce ve Rusça etnik adların kanıtladığına göre günümüzde olduğu gibi çok eski dönemlerde, karanlık bir geçmişte de bitişken sözcükler, Adıgecede yer almış olan bir özellikti” diyor Prof. G. V. Rogava (54). Buna ek olarak akademisyen İ. A. Cavahişvili Karadeniz kıyılarında rastlanan epigrafik yazıtlarda (mezar yazılarında) çok heceli (bitişken) Adıgece adların saptandığını (55) G. V. Rogava’dan alıntılayarak göstermektedir.

Ayrıca S. N. Canaşiya da, Milat öncesinde Adıgeceden Gürcü-Svan diline geçen sözcüklerin çok sözcüklü (bitişken) olduğunun aydınlatıldığını belirtmektedir (56).

Marksizmin bilimsel temelini kuran düşünürlerin görüşlerini dikkate aldığımızda, yukarıda değindiğimiz eski insanların düşünce düzeyleri (biçimleri), amaçları ve kendi dönemlerine ilişkin yaşam anlayışları şöyle belirlenebilir:

  1. Bolluk-bereket;
  2. Yiğitlik;

III. Korku salmak (korkutmak).

Eski dönemler insanı, çocuğu doğduğunda, şimdilerde de yapıldığı gibi, kendi döneminin anlayışına uygun olarak, çocuğunun bahtı açık, uzun ömürlü, “bolluk-bereket içinde”, düşmana “korku salan”, çok güçlü ve “yiğit biri” olmasını isterdi.

İşte destanımız, eski insanlara özgü olan bu özellikler üzerine kurulmuştur. Bunun en inandırıcı kanıtları da Nartların adlarının kendileridir.

  1. Bolluk-Bereket görüşü ( idesi ) üzerine, “ten” ya da “tın” (vermek) elementlerini içeren Nart adları: Setenay, Şebatınıko (Badınıko), Çeleĥsten, Set (Setımıko) ve başkaları.
  2. Üstün Kahramanlık (Yiğitlik) ve Korku Salma üzerine Nart adları: Nebgırıye, Ŝevay, Bevıć, Źeğaşt, Yaşe, Aşemez ve başkaları.

III. Destanda yüz-burun ya da el-ayak özelliklerine (görüntülerine) göre verilmiş olan adlara da rastlanmaktadır: Ğojak, Bışe- ćeć (Быщэ – кlэкl), Peterez, vb.

  1. Doğuş biçimine ya da taşıdığı özelliğe ve karaktere uygun adlar arasında “Savsırıko”, “Ŝevefıj”, “Nesren”, “Adıyıf” vb sayılabilir.

“Nart” terimi ve önde gelen Nart adları, oluşumları bakımından iki kümeye ayrılır:

1) Eski insanın silah ve kuşamından (se=kılıç, şe=ok, aşe=silah) kaynaklananlar ki, “Setenay”, “Savsırıko” ve “Aşemez” gibi;

2) Kişinin yüz-göz-burun hatlarını yansıtanlar: “Peterez”, “Nart” gibi.

Adıge Nart adları, anlaşılabilecek ve belli bir sisteme (geleneğe) uygun olacak biçimde konulmuştur.

Nart adları ne gibi anlamlar içermektedirler? Bu adlar hangi ulusun (halk topluluğunun) diliyle verilmiştir?

Notlar:

47) Қeraş Tembot. Adıge veredıĵxer, Mıyekuape, s. 11-12.

48) İlginç şey. Setenay guaşe’nin yüz oğlu bulunduğunu, babasının Xnıŝ (Хнышъ) olduğunu Abhazlar söylüyorlar: “Nartların annesi Setenay guaşe erkeklerden daha ünlü biriydi.

Nartlar dahil herkes ona danışıyordu. Bu nedenle de Nart anası Setenay guaşe’yi altın değerindeki güzel-kraliçemiz diye çağırıyorlardı. (Abx. Nİİ arşivi, Abhaz Nartları, III tekst, ”Seteni-guaca”, s. 8)

49) Oçerki istorii Adıgei, t. I, Maykop, 1957, s. 28.

50) Massudi 943’te Adıgelere ilişkin olarak şunları yazmıştır:

“Birlik olabilseler, Alanlar içlerinde olmak üzere, hiçbir saldırgan komşuları, onları rahatsız edemez ve onlar üzerinde asla bir baskı kurmayı bile göze alamaz.

Onlar hem kalabalık ve hem de savaşçıdırlar; onlarla baş etmek, sıradan halklara göre çok daha zordur” (Rukovodstvo k poznaniyu Kavkaza, 1850, s. 37).

51) Yevg. Kovalevski’nin yazdığına göre, akademisyen Güldeşted Adıgelerle Abhazların dil, tip ve gelenek bakımından benzer olduklarını belirtmektedir:

”Her iki halkın Adıgelerle Abhazların aynı köke dayanan dilleri vardır, fakat bu dilleri o denli lehçelere bölünmüştür ki, belli bir ilişkileri olmadığı sürece birbirlerini anlayamazlar (Oçerki istorii etnografii Kavkaza, j. ”Vestnik Yevropı”, t. III, otd. I, s. 94-95).

52) ”Zapiski” SKKGNİİ, t. II, Rostov na-Donu, 1929, s. 333.

53) Bu ad Osetlerdeki söyleniş biçimine göre 19. yüzyılda şöyle yazılmıştı: “Sosrıko”, “Sosırıko”. Bak. Sb. Svedeniy o Kavkazskix Gortsax, Tiflis, 1871, vıp. V;aynı “Sbornik” (Dergi), vıp. VII.

***

Kafkas uluslarının adlandırmalarına göre bazı Nart adları (*):

1) Setenay guaş (Adıgey, Şapsığe), Seteney guaşe (Kabardey), Setenay, Setenay guaşa, Seteney (Vıbıh), Sataney, Sataney guaşa (Abazin), Sataney, Seteni guaşa, Seteney guaşa (Abhaz), Ŝetena (Шъэтэна) (Oset), Satanay (Balkar), Setenay biyçe (Karaçay), Setiy Ĥan (Сэтий-Хъан), Sata (Çeçen), Siela-Sata, Seli Sata (İnguş).

2) Setenayko Savsırıko, Sevesırıko, Саосырырыкъу, Savserıko, Sausırıku, Sovsırıko, Sosırıko, Sasrıko, КIоцIрых (Қoṡrıx) (Adıgey, Şapsığe, KBC, KÇC), Sosırıkua (Vıbıh), Savsırıkua (Abazin), Sasrıkua (Sasrıkva) (Abhaz), Шъожъырыкъо (Şoĵırıko) (Oset-İron), Sozrıko (Oset-Digor), Sosrıko (53) (Oset), Sosruk, Sosrıko (Balkar), Sasrıko, Sosruko, Sosurkua, Sosurka (Karaçay), Сьéска-Солса, Соьска (Çeçen), Seska-Solsı, Сьексы Солсы (İnguş).

3) Nart (Adıge), Nat, Nate (Şapsığe), Nart (Vıbıh, Abazin, Abhaz, Oset, Balkar, Karaçay, Dağıstan), Ньарт (Çeçen), Нярт (İnguş).

4) Ĥımışıko Peterez, Peterez (Adıge), Beterez, Betraz, (Kabardey), П1этэрэз (Ṕeterez; Besleneyce), Bataraz (Abazin), Patraz, Patara (Abhaz), Батражъ, Batıraz, Batıradz (Oset), Batraz (Balkar), Batraz (Karaçay), Petrez, Pataraz (Çeçen), Petrez, Хъымчи (Ĥımçi), Pataraz, Patıraz, Patrij (İnguş), Patrij, Хамчи (Khamçi) (Dağıstan).

5) Aşemıko Aşemez (1ащэмыкъо 1ащэмэз), Yaşemıko Aşmez (Adıge, Kabardey), Aşmez (1ащмэз; Şapsığe), Кятэуэн (Ḱyateven; Şapsığ, özel ad), Aşmez (1ащмэз; Vıbıh, Abazin), Кятауан (Ḱyatavan) , Кетуан (Ḱetvan; Abhaz), Ацэмэжъ (Aśemeĵ) (Oset-İron), Ацэмэз Aśemez)  (Oset-Digor), Açemez (Balkar), Açey, Açemez (Karaçay), Açımız, Açamaz (Çeçen), Açamza, Açmaz (İnguş).

6) Verzemecıko Şebatınıko (Орзмэджыкъо Щэбатыныкъо), Щэбатын (Şapsığ), Nart Şebatınıku, Nart Şebatınıko (Adıgey), Bedınoko (Kabardey-Besleney), Badinoko (Kabardey), Бэрдэнэкъуа (Berdenekua; Vıbıh), Badanıkua (Abazin), На-Шбатаква (Na-Şbatakva; Abhaz), Beden, Bedeneg (Oset), Bödene (Balkar), Bödene, Badinoko (Karaçay), Batkiy, Şirtka, Batkiyiy, Batoko-Şertuka (Çeçen), Batoko-Şertuko, Batoko-Şirtta (İnguş).

7) Kancımıko Ŝevêy (Къанджымыкъо Шъэуей), Nebgırıyeko Ŝevay, Sacemıko Ŝevay (Саджэмыкъо Шъэуай), Ŝevey (Adıgey, Kabardiya), Шъэуай (Ŝevay) (КIандза / Ćanźa oğlu; Oset), Karaşavay, Şavay (Balkar), Şavay (Karaçay).

(*) Bu tablo Asker Hadeğal’ın “Лъэпкъым ишIэжь, адыгэ нарт эпосым лъапсэу и1эр” (Ulusun Hafızası, Adıge Nart Destanının Kökeni) adıyla 2002 yılında Maykop’ta yayınlanan kitabının eki olarak verilen ve 100 Nart adını karşılaştıran tablodan alınmıştır.

Exit mobile version