Site icon MEFENEF

Ulusal Tarihin Belgelerini Topluyoruz

 

15 Ağustos günü Dünya Arkeoloji Günüdür ve Rusya’da  genişliğince kutlanır. Bu önemli günde, Adıgey’in ünlü arkeologu Tev Aslan’dan anılarını bize anlatmasını rica ettik. Bu yıl temmuz ayında, 4. Vılape (Ulyap) höyüklerinin kazılışı, Pegas ritonu ile Nartların dev kazanının bulunmasının 40. yılı.

 

Resimler: 1 – bronz leğen, 2 – bronz su kabı, kase), 3 – geyik görünümlü altın dikiş, 4 – gümüş tabak ve sökülmüş dibi, 5 – altın boyunluk, 6 – ördek görünümlü altın dikişler, 7 – bjev (arı?), ördek görünümlü altın dikişler, 8 – bronz kap kacak, – 9 – altın boynuza takılmış  leopar görünümlü takı, 10 – Pegas ritonu

 

 

Ule höyük topluluğu

 

 

XIX.yüzyıl sonlarında Vılape (devrim öncesinde “Vıle” ya da “Ule” köyü) adı dünya arkeolojisi ile tarihinde sağlam bir yere kavuştu. 1898 yılında Ule köyü yakınındaki on höyük içinden 15 metre yükseklikteki en büyük höyük Profesör Nikolay Veselovski tarafından kazdırılmıştı. Kazıda, eşsiz arkeolojik bulgular yanında, ayrıca at takımlarıyla birlikte 500 at iskeleti çıkarılmıştı.

 

On yıl sonra, Prof. Veselovski, geride kalan dokuz höyükten sekizini kazdırdı. Onuncu höyükte köy mezarlığı bulunuyordu, köyün yaşlıları kazıya izin vermemişlerdi. Bu on höyük Ule höyük topluluğu adı altında tarihteki yerini aldı.

 

 

Vılape (Ulyap) höyük topluluğu

 

 

Haziran 1982 yılı sonrasında, Doğu Ulusları Sanat Müzesi’nin Kafkasya arkeoloji heyeti ikinci kez Vılape’ye gelmişti.

 

 

1981 eylül ayında köyün doğusunda sürülen tarlaların bulunduğu yerdeki dokuz höyükten biri kazılmış ve değerli eşyalar bulunmuştu. Hepsi bir arada olan bu höyük kümesine Vılape höyük topluluğu adı verilmişti.

 

Moskova’dan gelen arkeologlar da höyükleri kazdırmak istiyorlardı. İki gruba ayrılıp Veselovski’ye kazdırmadıkları Ule höyüğü ile, bir yıl önce kendilerinin kazdırdıkları zengin höyüğün bitişiğindeki höyükleri kazmaya başlamışlardı.

 

Vılape höyük kümesindeki höyükler numaralandırıldı. 4 nolu höyük Devlet Ermitaj (St.Petersburg) müzesi bilim çalışanı Feliks Balonov tarafından kazdırılıyordu.

 

Veselovski’nin 2. Nolu höyükte bulduğu MÖ V. yüzyıla ait küçük ziller takılı bronzdan yapılma geyik başı.

 

Yığma mezarları (Къэгъэсэй) kazımaya başladığımızda, önce höyüğün etrafındaki toprakları kazıcı, kepçe ya da buldozer yardımıyla uzaklaştırıyor, sonra özenerek höyüğün üst kısmını alıyorduk, böylece toprağın altındaki eşyaları açığa çıkarıyorduk. Höyüğün eteğinde kazıcı ile toprağı 60 cm kadar kazımıştık ki,  Feliks daha derinde bir şeyler bulunduğunu sezdi ve kepçeyi durdurdu. Belirlenen yere bir iki kazma vurulup elle karıştırıldığında sapsarı altın bir cisim göründü. Çakıyla toprağı yavaş yavaş sıyırıldığında, boynuz görünümlü altın ritonun (hayvan başının) yan tarafı göründü. Kendisi, Aleksandr Leskov, İrina Ksenafontova ritonun çevresine çömeldiler, üstünü temizleyerek ritonu ortaya çıkardılar: Boynuz görünümlü riton ve onun başında toprakla örtülü, altın suyu içirilmiş gümüş bir riton, bir Pegas vardı. Yakınında bir kg ağırlığında ve parmak kalınlığında, bükülmüş halkaları olan altından bir boyunluk (boyun takısı) bulunuyordu. Uzakça olmayan bir yerde de ördek ve geyik görünümleri ve dikiş yerleri olan ince altın plakalar yığılıydı. Altı kopmuş gümüş bir tabak ayrı bir yerde duruyordu, bir tarafında da gümüş bir kase ve leğen bulunuyordu.

 

 

2500 yıl öncesine ait bu eşyalar toprak tabakaları altında saklıydılar.

 

 

Benzeri hiçbir dönemde bulunmayan bu eşsiz bulgular profesörü son derece sevindirmişti.

 

Pegas ritonu. Vılap, 4. Höyük, altın, gümüş, M.Ö. IV. yüzyıla ait.

 

O sıralar Adıge Özerk İli (oblast) Krasnodar Kray’a (büyük ile) bağlıydı ve onun sınırları içindeydi. Leskov buluntuları her iki idari ünitenin liderlerine göstermeyi düşündüğünden onları olduğu gibi yerinde bırakmıştı. Bir hafta boyunca Pegas’ı, öbür ritonu ve altın eşyaları, hepsini polis gözetiminde koruma altında tutmuştu.

 

  1. höyükte kazıcıyla yeniden kazı başlatıldığında, üzerinde resimler olan bir güğüm parçası bulundu. Kazı işlemini durdurup el kazması ile höyüğün üst tarafını uzunca bir süre kazdık, ancak parçanın gerisini bulamadık. Güğüm parçalarının höyükten atılan toprakta bulunabileceğini düşünen Leskov’un isteği ile atılı toprağı elden geçirmeye başladık. Ama elemanlar bıkarak işi bıraktılar. Bir başıma kalmıştım, yine toprağı uzun süre elden geçirdim. Üzerinde resim bulunan çok sayıda güğüm parçası buldum. Parçalar yapıştırılınca iki güğüm (iki amfora) elde ettik. Eskiden Olimpiyat karşılaşmalarında başarılı olanlara bunlara benzer armağanlar veriliyordu.

 

Dördüncü höyüğün kazısını Feliks’le ben tamamlamıştık, fakat çok önemli sayılacak bir şey bulamamıştık. Batıya yönelik kısımda Meotların (Mıvţexer)  ölü yemeği pişirdikleri yerle erken bronz çağına ait bir cesedin kemiklerini bulduk.

 

Dördüncü höyüğün kazısını bitirdiğimizde, Leskov  kepçeyle höyüğün etrafına hendek kazmamızı istedi. O yerde antik Yunan tarihçi Heredot’un yazdıklarına benzer bir şeyler bulunabileceğini düşünüyordu.

 

Panathenaik amfora, Vılap, 4. höyük, MÖ IV. yüzyıl.

 

Öncelikle şunu söyleyelim, Heredot’un yazılarında belirttiği şeyler, eşyalar  Vılape dışında hiçbir yerde bulunamamıştır. Konu üzerinde duracağız.

 

 

Ruh koruyucu süvariler

 

 

Kepçeyle höyüğün kenarını 160 cm kadar derinlikte kazdığımızda, savaşçıların atlarını yan yana yatar şekilde belirledik. Yanlarında değerli eşyalar yoktu, ama yanlarında mükemmel silahlar ve zırhlar vardı: Geniş ve uzun çelik kılıçlar, demir mızrak kılıfları, ikişer üçer adet mızrak başları, oklukların alım kapasitesine göre paslanmış halde ok uçları, yontulmuş taşlar, bronz bileklikler. Mezarlara konmuş, öbür dünya yaşamı (hadrıhe) için gerekli yiyecek ve içeceklerle dolu taslar, tabaklar, vb bulduk.

 

Uzun kılıçlardan biri üzerindeki toprağı temizlediğimde kılıç büküldü, sonra düzeldi ve üzerindeki toprak kalıntılarını döktü. 2500 yıl toprak altında kalmış çelikten yapılma bir Adıge silahı söz konusuydu! Ĺepş, Ĥudımıj, Debeç ve üç Set kardeşler gibi usta demircilerimizle ve onların yetenekleriyle ne denli gurur duysak yine az gelir!

 

40 cengaver atlıya ait kemikleri bulduk, kazıyı sürdürseydik diğer on atlının mezar evlerini de bulacaktık, ama “burası mezarlık, kazı yapma yetkim höyüklerle sınırlı” diyerek Leskov, o yeri daha fazla kazmamıza izin vermemişti. Bulduklarımızı yeterli bulmuştu: Heredot’un yazdığı şeyleri doğrulamış ve gözler önüne sermiştik, eskiden kralın (pşı) gömüldüğü yerin etrafına daire biçiminde sıralanarak gömülmüş ruh koruyucularını (псэпэтхэр) bulduk ve çıkardık.

 

 

Ruh bekçileri/koruyucuları

 

 

M.Ö. I. Binyılda yaşayan Meotlar (мыутIэхэp) ve İskitler döneminde, büyük bir bey ya da kral (пщышхо) ya da ünlü biri öldüğünde, ölümünü izleyen birinci yıldönümünde, silahla donanmış elli atlıyı yığma mezarın yanına getirir, atları binicileri ile birlikte boğarlardı. Höyüğün etrafında daire oluşturacak biçimde kazıklar çakılır, atlar sağmış gibi kazıklara sıkıca bağlanır, cesetlerin de sırtlarından başlanarak içlerinden kazık geçirilir, bu ölü kişiler, kendi için höyük yapılan ölü kişinin  ruh bekçileri ve koruyucuları olmaları için o ölü atlara bindirilirlerdi.

 

Hayvan görünümlü, altın işi ve iplik geçirmek için delikler bulunan bulgular

 

Adıge dilinde “ruh bekçisi” (псэпэт; psepet) sözcüğü günümüze ulaştı. Ölülere yapılan hizmetler aksamaya başlayınca, sözcüğün ilk sesi düştü. Şimdilerde birini korkutmak için Adıgelerin “seni ruh bekçisi olman için gönderirim!” (сэпэтым удэзгъэкIын!) dedikleri durumlarla karşılaşılır. Yeni satın alınmış bir eşyayı bozan birine “ruh bekçisi olması için gönderdi” (сэпэтым дигъэкIыгъ) dendiğini görebilirsiniz. Bu sözlerle o şeyin vaktinden önce yok olduğu anlatılmak istenir.

 

 

Beşinci höyük

 

 

Ruh bekçilerini topraktan çıkarma işini tamamladıktan sonra, Leskov, Feliks’le benim beşinci höyüğü kazanlara katılmamı söyledi.

 

Alışkın olduğum gibi, kazı ekibine katılmadan önce, kazmayı omuzuma atıp , kalın bir toprak örtüsü bulunan bir bölüme gittim ve oraları gezdim. Sezgi olarak eşya bulunan bir yeri bulma gibi bir huyum vardı, durdum ve üst örtüyü kazmayla almaya başladım. Leskov geldi, ekip dışında çalışmama şaşırdı ve nedenini sordu. Telaşa kapılmadan “aradığımız şeyler bu yerde” dediğimde, hiçbir şey demeden yanımdan ayrılmıştı.

 

Beşinci höyükte üstü örtülü bir çatı (çadır)  buldular. Çadır gibi çatının kenarlarında at kemikleri vardı, kemikler arasında hayvan görünümlü bronz eşyalar bulunuyordu. Atların boyunlarına küçük boncuklar takılıydı, çıkarma işleri dikkatle ve birlikte yapıldı.

 

Ben de iki kazma derinliğine inip üçüncü kazmayı vurduğumda, kazmama takılan toprağın içinden parıldayan dört köşe bir altın parçasını gördüm.

 

Höyüğü kazdıran Nadejda Vinşevskaya’yı çağırdım ve bilim adayı üç asistan da geldi, çakılarıyla yarım saat süreyle o yeri birlikte kazdılar. Bakıp durdum. Hiçbir şey bulamadılar. Yeniden kazıya başladım, ilk kazmamda ilkinden güzel bir altın buldum. Ayrılanlara seslendim. Çok uğraştılar, nafile. Yanımdan ayrılmalarının ardından yeniden altın buldum….

 

Kazmayla üçüncü tabakayı kaldırdığımda, çadırın (çukurun) içindeki odanın döşemesi göründü. Bıçakla o yerdeki toprağı ince ince sıyırmaya başladığımda, yere saçılmış olan boncuklar  göründü.

 

 

Çadırın (Щэтырэ/ шатер) içinde çok sayıda eşya vardı

 

 

Çukurun içinde, döşemede, aynı yaşta, boncuklar arasında dört yüz değişik altın dikiş, süs eşyası vardı. Bunlar ve boncuklar kumaş üzerine dikilmiş olmalıydılar.

 

Çadırın üzeri dikdörtgen biçiminde 7 x 6,2 metre uzunluğunda dört direkle çatılmıştı. Kapı güneye bakıyordu ve kalın tahtalarla kapatılmıştı. Döşemenin orta yerinde kısa küçük bir çubuk dikiliydi, oraya çakılı eski uzun bir Adıge kılıcı üç yerinden kırılmıştı. Heredot’un yazdığına göre, İskitlerin kısa kılıcına akınak deniyordu ve bir çubuğa çakılıyordu. Kısa çubuğun üzeri gümüş kaplıydı, onun da üzerinde Medusa Gorgonıj’ın yüzü işlenmiş ince bir altın plaka vardı. Medusa’nın yüzü kapıya doğru bakıyordu. Yunan söylentisinde yer aldığına göre, Gorgonıj’ın direkt yüzüne bakan kişi taşa dönüşüyordu. Sanırım Medusa bu höyüğün koruyucusu olmalıydı.

 

 

Gorgonıj Nart söylentilerinde Nartların domuz çobanıydı. Bu eski Adıge adı Yunan söylentilerinde yer almış olmalıydı.

 

Yunanlı tüccarların Karadeniz kıyılarına yerleşmelerine izin verilmişti ve Yunanlılar yüzyıllar boyunca Meotların arasında yaşadılar. Eski Yunan yazılarında çok sayıda Adıgece sözcük bulunduğu görülüyor. Antik dönemde ulusumuzun yazısı yoktu, ama atalarımızdan alınma çok sayıda sözcük Yunan yazılarında yer aldı.

 

Çadır içi odaya güney yönünden girildiğinde, kalın tahtaların altında eğilmiş bükülmüş çok sayıda bronz plaka ve onlardan yapılmış kemerler bulunuyordu. Bir kemere bağlı on iki bronz çan vardı ve bunlar çadırın çukur tarafında idiler. Çanların dilleri demirdendi, ses çıkarmamaları için bezle sarılmışlardı.

 

Meotlar döneminde cenaze törenlerinde küçük zil ve çanlar çalınıyordu. Günümüze değin böyle şeyler elbise, konut, silah ve süs eşyalarına bağlanıyordu. Bunlarla kötü ruhları korkutmaya çalışırlardı.

 

İşin burasında söylemeden geçemeyeceğiz, kazı için Adıgey’e gelen arkeologlar, kazılardan çıkardıkları eserleri ulusumuzun eserleri olarak saymıyorlar. Atalarımızın hizmet amaçlı kullandıkları eşyaların neler oldukları, bunlara ilişkin sözcük ve deyimler söylentilerimizde ve Adıgecemizde bolca yer almış bulunuyor.

 

Her ulus kendini İskit kökenli olarak görmüyorsa da, İskit (skif) adı “insan” (цIыфы)  anlamında Adıgece bir sözcüktür. Rusyalı arkeologlara göre, ilginçtir, topraklarımız üzerinden gelip geçen kavimler (uluslar), değerli eşyalarını bizim toprağımıza bırakıp gömüp gidiyorlardı. Günümüz arkeologları en zengin ve en ilginç, en görkemli höyüklerin Eski Adıgey’de (Ижъырэ Адыгеир) bulunduğunu söylüyorlar. Aleksandr Leskov, İskit krallarının Kırım’da değil, Kuban yöresinde, Adıge toprağında oturmuş olduklarını söylüyor. Vılape (Ulyap) höyükleri inşa edilirken Yunanlı bilim insanı Heredot inşaatları görmek istedi. Onun yazdıklarından giderek çok yeri belirledik. Beşinci ve dördüncü höyüklerden çıkardığımız eşyalar bu gerçeği kanıtlıyorlar.

 

Kazı heyetleri 1982’de Adıge Özerk Bölgesinde görkemli arkeolojik yapıtlar çıkardılar

 

Kuban [Krasnodar] Barajında çok sayıda arkeolojik yapıt bulduk.

 

Vılape’den ayrılıp eski Kazanıkoyaçe köyüne, Psekupse eski mezarlığa gitmiştik. O yerde Levpaçe Nurbıy ile birlikte kazılar yapmıştık. Doğu Müzesi ekibi içinde su motorlarıyla kıyıları taradık, kıyıya vuran eşyaları belirlemiştik, bunlar harita üzerine kaydedildi.

 

Avcının mezar evi

 

Ekibimiz Vılape’ye döndükten sonra, Aleksey oğlu Ditler Petr ile birlikte kazı yapmaya devam ettik ve Psekups eski mezarlığında antik bir avcının mezar evini bulduk. Mezarlıkta Maykop Kültürü kapsamında yer alan örnek arkeolojik eşyalar bulduk. İnsan kafatası yanında geyik boynuzu vardı, bu nedenle oraya “Avcı Mezarlığı” dedik. 5000 yaşında sapasağlam bronz eşyalar ön taraftaydı, kalça tarafında da (arkada)  çakmak taşından yapılma yedi ok bulunuyordu. İki güğüm ve yuvarlak bir tabak ölünün ayak ucunda duruyordu. Büyük höyüklerde bile böylesine mükemmel eşyalar nadir bulunabiliyor.

 

 

Değişik resimlerle süslenmiş İsp evi

 

 

Mamrıkuaye, st. Novosvobodnıy’ın  (*) doğusundaki ormanda, Haşpak (haşpek) denen yerde birkaç yüz İsp evi (dolmen) bulunuyordu, burada Aleksey Rezenkin bir höyüğü kazdırmıştı. Orada bulunan 5000 yıllık taş bir mezarın üç duvarında bulunan değişik resimlerle karşılaşıldı. Dünyada resim bulunan başka bir İsp evi  bulunmuş değil.

 

 

Mamrıkoye mezarlığı ve küçük höyük

 

 

Vılape’deki kazı heyeti, kendi içinden bir grubu Mamrıkuaye’ye göndermişti. Grup Eski Meotların (Protomeot) mezarlığını bulmuş ve ilginç bronz eşyalar çıkarmıştı. Ayrıca XIII – XV . yüzyıllar Şıthale (Beloreçensk) Kültürüne giren küçük bir höyükte de, hepsi Adıge yapımı, kılıfı içinde ve işleme yönünden zengin, ince bir gümüş kama, kamanın takılı olduğu gümüş bir kemer bulundu. Bulunan gümüş tabak da, elle işlendiği anlaşılmayacak mükemmellikte ve uyumlu işlemelerle süslenmiş ve güzelleştirilmiş bir yapıt.

 

Tev Aslan.

Adıge Cumhuriyeti seçkin kültür emekçisi, Rusya Gazeteciler Birliği üyesi, AC Ulusal Müzesi çalışanı.

(*) – st. Novosvobodnaya – Burada 17 Eylül 1861’de Rus Çarı II. Aleksandr bir Çerkes heyetiyle görüşmüş, Çar Adıgelerin dağlık bölgelerden düze inmelerini, Kuban’ın solundaki  ovalara yerleşmelerini ya da Türkiye’ye göç etmelerini istemişti. Abzahlar Çar’ın emrini kabul etme eğilimi gösterdiler, Şapsığ ve Vıbıhlar ise reddettiler. Bu tarihi görüşmenin anısına inşa edilmiş bir şapelin (küçük kilise) kalıntıları köyün yakınında bulunmaktadır. – hcy

Adıge mak, 17 Ağustos 2022

 

Лъэпкъ тарихъыр тэугъоижьы

Exit mobile version