Site icon MEFENEF

21 Mayıs 1864’ten 21 Mayıs 2021’e

 

 

Kırım Savaşı (1853-1856) sonrası durum ve gelişmeler

 

Kırım Savaşı Müttefiklerin (İngiliz ve Fransızların) başarısıyla sona erdi. 1840 yılı düş kırıklığı nedeniyle Çerkesler Müttefiklere güvenmiyor, soğuk davranıyorlardı. Osmanlı İmparatorluğu ise tüm Kafkasya’yı ve Çerkesya’yı ele geçirme peşindeydi. Müttefik başarısı Çerkeslere bir yarar sağlamadı. Karadeniz savaş gemilerine yasaklanmış, silahsız ve tarafsız bir deniz yapılmış, Ruslar ele geçirdikleri Kars ve diğer yerleri Osmanlılara geri vermişlerdi. Balkanlarda Osmanlı-Rus sınırına ise, tarafsız ülke Avusturya birlikleri yerleşmiş, Osmanlı sınırları koruma altına alınmıştı. Savaştan Rusya da kârlı çıkmış, toprak kaybetmemiş, Çerkesleri serbestçe yok etme fırsatını elde etmişti. 1829 Edirne Antlaşmasına ve uluslararası diplomasiye göre Çerkesya bir “Rus toprağı” idi. 1856 Paris Antlaşması bu statüde bir değişik getirmedi.
Kırım Savaşı Sırasında Bağımsız Adıgey Sınırları
Çerkes sürgünü ve dolayısıyla Çerkes soykırımı Kırım Savaşı sonrasında gündeme geldi. Kafkas Orduları Kurmay Başkanı (sonraları savaş bakanı) General Milyutin, 1857’de Çerkes sorununu çözmek için Çerkeslerin bir kısmının Ukrayna’daki Donetz Havzasına (Donbass’a) sürülmesi gerektiğini hükümete bildirdi (1). Karadeniz kıyıları güvenilmez bir unsur olan Çerkeslerden temizlenmeliydi: Çerkesler taktik olarak Rus yönetimini kabul eder gibi görünseler bile, ilk fırsatta Rusya’ya karşı ayaklanacak, düşmanla birleşecek ve Karadeniz yoluyla dış destek alacaklardı. Kesin çözüm , Çerkesleri Karadeniz kıyılarından uzaklaştırmak, yerlerine Rusları yerleştirmekti. Kırım Savaşı Çerkeslerin çok stratejik bir yerde bulunduklarını kanıtlamıştı. 1924’te Tuapse merkezli kurulan küçücük Şapsığ rayonu bile 1945’te benzeri stratejik kaygılarla kaldırılacaktı (Kafdağı dergisi, Teşu Murdin ile söyleşi).
Çerkesler Karadeniz, Azak Denizi ve Don Nehri su yoluyla yakındaki Donbass’a kolayca taşınabilirlerdi. Öneri Rusya Müslümanları arasında tepki yaratacağı kaygısıyla gizli tutulmuştu (2).
Rusya’da reform
Öte yandan Rusya’da yeni bir reform programı hazırlanıyordu. 1861 yılında yürürlüğe konan reform programına göre feodal birimler (yöre ve köy prenslikleri), toprak köleliği ve her türlü kölelik kaldırılıyor, köle sahiplerine devletçe tazminat (azatlık parası) ödeniyor, yurttaşlar yasalar önünde eşit haklara sahip oluyorlardı. Ancak, toprak prenslerde ve köy beylerinde (pşı) kalıyordu. Program, ABD’de olduğu gibi, milyonlarca toprak emekçisini topraksız bırakıyordu. Sadece Kuzeybatı Kafkasya (eski Çerkesya), Orta Asya ve Sibirya’da yeni fethedilen ve yerli nüfustan boşaltılan ya da boş olan yerlere göç edecek olanlara parasız toprak veriliyor, reform programı bir takvime bağlanarak aşamalı olarak uygulamaya konuyordu.
Kabartay ve Abhaz feodaller (beyler) reform programından hoşnut  olmadılar. Onlar Rus işbirlikçileri olarak köle emeğini sömürüyor, vakitlerini av partileri, ziyafet ve eğlence içinde geçiriyorlardı. Şimdi bu üstünlük ve ayrıcalıklarını yitireceklerdi. Türkiye’ye göç için St. Petersburg, generaller ve Konsanstiniyye (İstanbul) ile görüşmeler başlatıldı. Rus generallerine yetki verildi, Kuzey Kafkasya’da görevli General Loris-Melikov Kontantiniyye’ye gönderildi, görevi, Kuzey Kafkasyalı (Dağlı) Müslüman nüfusu Osmanlı Devleti’nin kabul etmesi, Rusya açısından bunun çok önemli olduğunu  Rus Büyükelçisine anlatmak, Büyükelçinin  Osmanlı hükümeti nezdinde  girişimde bulunmasını sağlamaktı. General’e göre, Osmanlı’nın göçmenlerin kabul etmesi, Rusya’nın geleceği açısından yaşamsal bir önemdeydi. Sonunda, Osmanlı Devleti göçmenleri kabul edeceğini açıkladı.
1859’da ve 1860’da politik durum
– 6 Eylül 1859’da Şeyh Şamil’in teslim olması  sonucu doğuda (Çeçenistan ve Dağıstan’da) savaş sona erdi. 1859’da Orta Kuban solundaki Bjeduğlar, ardından Orta Laba solundaki Besleney, Kemguy, Mahoş, Yecerukay ve Kuban Kabardeyleri ile daha batıda, dağ vadilerinde yaşayan ve Naip Muhammed Emin‘in  (yefendi) yönetimi altında olan kalabalık dinci Abzahlar, 1860 yılı başında da Karadeniz kıyısında yaşayan kalabalık demokratik Natuhaylar Rusya’ya boyun eğdiler. Rus sınırı batıda  Şapsığ arazisine dayandı.

 

– Ancak Ruslar, yeni stratejik sınır hatlarını 1860’da Şapsığ sınırının başladığı yerde değil,  Abzah sınırının başladığı yerde, Belaya (Şhaguaşe) Irmağının sağ (doğu) yakası boyunca kurdular ve buna “Beleroçensk Müstahkem Hattı” adını verdiler. Ruslar boyun eğmiş olan Abzahlara güvenmiyor ya da onları sakıncalı ve güvenilmez kişiler olarak görüyor olmalıydılar.

 

– Şu durumda, 1860 yılında, Çerkes-Rus sınırı ve egemen Adıge toprakları kıyıda Gelencik’in güneyinden başlıyor, içeride de Kuban Irmağı boyunca şimdiki Krasnodar kentinin doğusuna, oradan da  güneye doğru daralarak sürüyor, Vıbıh ve Gagra-Cıh (Ciget) yörelerini de içine alarak, en güneyde Rusya’ya bağlı Abhaz Prensliği topraklarına değin uzanıyordu. En doğuda da Ruslara bağlı Bjeduğ ve Abzah yöreleri vardı.
Kabartay Aristokrat (pşı) Göçleri ve Besleneyler
1860 yılında, beyleri önderliğinde, Rus yönetimindeki Kabardey’den 10 bin, Kuban’dan da 4 bin kişi Türkiye’ye göç etti. Kabartay göçmenler Samsun’a geldiler, oradan devlet yardımıyla Sivas Vilayeti içindeki Uzunyayla’da tahsis edilen tapulu geniş topraklara yerleştirildiler. Soylu Kabartay atları da, beylerin  seyisleri tarafından, Rus ve Osmanlı korumasında Daryal Geçidi ve Karayolu üzerinden seyisler eliyle Uzunyayla’ya getirildiler. At sahipleri  Osmanlı Ordusu için at yetiştirecek ve para kazanacaklardı. Kabartayların bir kısmı Tokat, Maraş ve Adana illerinde. Kuban oblastından göç eden Besleneyler ise daha batıda, şimdiki Düzce, Bolu, Çorum ve Amasya gibi Karadeniz yörelerine yerleştiler ve küçük köyler kurdular.
Sürgün politikasında değişiklik ve Osmanlı’da Çerkesleri özendirici yeni düzenlemeler
Çerkeslerin Donbass’a (Ukrayna’ya) sürülecekleri anlaşılmıştı. Osmanlı Devleti derhal harekete geçti ve Karadeniz kıyısındaki Çerkesleri iskânlı göçmen olarak kabul etmeye hazır olduğunu bildirdi. Öneri, Türkiye’ye göç, Rus hükümetini büyük bir maddi yükten kurtaracaktı. İskânlı göç ve Çerkesleri göçe özendirmek  için Osmanlı Devleti yeni düzenlemeler yaptı: 1858’de tapu kanunu çıkarıldı. Çerkeslere ücretsiz tapulu toprak verilecekti. Köle sahiplerini göçe özendirmek için de, 1855’de yasaklanan Çerkes esir ticareti 1857’de yeniden serbest bırakıldı (3).

 

1860’da Vladikavkaz’da toplanan generaller (5 üst düzey general) Adıgelerin, Donbass yerine Türkiye’ye sürülmelerinin daha uygun, daha güvenli, daha az masraflı olacağı ve Rusya Müslümanlarının tepkilerine de yol açmayacağı görüşünü savaş bakanlığına bildirdiler. Ancak uygulama gizlilik içinde ve hızla tamamlanmalıydı. Süreci yöneten  Kuban Ordusu komutanı  General Evdokimov, Türklerin olası itiraz ve kaygılarını  önlemek için, taktik olarak, ‘göç edecek’ Çerkes sayısının 50 bini aşmayacağını açıkladı. Yalancı General’e göre,  göç, bir an önce başlamalı ve tamamlanmalıydı.
Dış dünyada Çerkeslerle ilgilenen ve Çerkes nüfusunu bilen kalmamış gibiydi. Dolayısıyla dünyayı, Türk ve Rus kamuoyunu yanıltmak, kandırmak zor olmayacaktı. Söz dinlemez şeriatçıların/ dinci kesimin yol açtığı zavallılık Çerkesleri perişan düşürmüştü. Rus tarafı Çerkeslerin “iflah olmaz barbarlar” olduklarını  propaganda ediyordu. 1830-1840’lı yıllarda Avrupa’da Çerkes-Rus Savaşına ve Çerkeslere ilgi ve sempati vardı. Muhammed Emin’den önce Çerkesler seviliyor, direnişleri de sempatiyle karşılanıyordu. Şimdi, dünya – Türkler dışında – Çerkesleri terk etmişti.
Sonunda  Çerkeslere barış yolu kapanmış, savaş ve Türkiye’ye göç yolu görünmüş oldu.

 

– 1861 yılında Abzah-Rus dostluk ilişkileri bozuldu. Naib, General Filipson‘un anlaşma gereği verdiği gibi,  Abzahlar arasında bir din görevlisi olarak kalmış olsaydı belki yararlı olabilirdi, ancak hasmı çok olan Muhammed Emin, can güvenliği kaygısıyla gizlice Türkiye’ye göç etmiş (1860), daha önce Rus ve Osmanlı hükümetlerince yıllık maaşa bağlanmış, Osmanlı ona paşalık ünvanı da vermişti.
Sonunda Evdokimov’un emriyle Ruslar Abzahlara da saldırdılar, bunun üzerine Abzahlar taraf değiştirdiler, 25 Haziran 1861’de (eski takvim – 13 Haziran) Şapsığ ve Vıbıhlarla birlikte Soçi’de Çerkes Ulusal Meclisi kuruluşuna katıldılar. Yeni devletin karakteri ve yönetim biçimi demokratik cumhuriyet idi.
Naib Muhammed Emin – Abzahların dini, askeri ve siyasi imamı (yefendi)
– Eylül 1861’de Rus Çarı II. Aleksandr Kuban’a geldi, Maykop yakınlarında bir Çerkes heyetini kabul etti. Aleksandr, heyete, isterlerse Kuban ve Laba Irmakları boyunda gösterilecek yerlere göç edebileceklerini, bunu istemezlerse Türkiye’ye göç edebileceklerini, Türklerle anlaştıklarını, Karadeniz kıyılarında kalmalarına ise izin vermeyeceğini, karara uymalarını, gücün kendilerinde olduğunu, düşünmeleri için bir ay süre tanıdığını söyledi. Abzahlar ikircikli davrandılar, Şapsığ ve Vıbıhlar ise Çar’ın önerilerini, yani  topraklarını terk etme seçeneğini reddettiler.

 

Adıgeler taktik bir hata işlemişlerdi: Donbass’a ya da Kuban’a yapılacak bir göç, bir iç göç ve barışçı bir yer değiştirme olayı olacaktı, süreç uzayacak ve zaman kazanılacak, konjonktürün değişmesiyle de  sürgün kalkabilecekti. İkinci Dünya Savaşı sırasında topraklarından sürülen Çeçenler, Karaçaylar, Kalmuklar, vd topraklarına geri getirildiler. Rus içtenlikli miydi, güvenilebilir miydi? O da ayrı bir konu. Yine de barışçı göç taktiğini hesaba katmamak büyük bir hataydı, halkın geleceği belirsizliğe itilmemeliydi, herhalde Çerkes liderlerin çoğu politika ve diplomasi yoksunu, kendilerini güçlü gören ve farklı görüşlere tahammül edemeyen katı, fanatik kişiler olmalıydılar. Ulusun geleceğine değil, kendi geleceklerine öncelik veren kişilerdi. Farklı görüşlere de izin vermiyorlardı. Örneğin, 1859-1860’da Ruslarla uzlaşma yanlısı  Natuhay muhalifler, savaş yanlıları tarafından sessizce ortadan kaldırılıyor (öldürülüyor)  ya da bu gibi kişiler canlarını kurtarmak için Şapsığların arasına kaçıyorlardı (4). İşin ciddiyetini algılayanlar için Natuhay direnişi, bir ders, bir çıkmaz sokaktı.
Gerisini anlatmaya gerek yok. Rus Ordusu hazırlıklarını tamamladı, 10 Mayıs 1862 tarihli bir hükümet kararı yürürlüğe sokuldu. Karara göre, Karadeniz kıyısı Adıgeleri ve Abzahlar, General Evdokimov komutasındaki Kuban Ordusu tarafından topraklarından çıkarılacak ve Türkiye’ye gönderilecekti. Kararın esnetilmesi ya da değiştirilmesi şansı kalmamıştı. Şans, öngörüsüz (bilisiz) liderlerin eliyle yok edilmiş, 2 milyon üzeri demokratik kültürlü, uygar  Adıge toplulukları, acımasız Rus imparatorluk ordusunun hedefi olmuştu. Rusların elinde çok sayıda mermi atan en modern, otomatik  tüfekler, top, havan topu, bomba ve otomatik tabancalar vardı. Çerkeslerin elinde ise namludan doldurulan ve tek atış yapan demode tüfekler, kılıç, kama ve ok vardı.

 

Abzahların bir bölümü Rusların gösterdiği yerlere yerleşmeye başladılar (1862), diğerleri de savaşa hazırlandılar.
Adıgeler 1862 yılı boyunca ve 1863 yılı sonbahar (Ekim ve Kasım) aylarına değin topraklarını adım adım ve kahramanca savundular, yüz binlerce kurban verdiler, güçleri tükenme sınırına yaklaştı. Adıge ülkesi bir insan mezbahasına dönüştü. Sonunda Çerkesler ateşkes istediler ve ateşkes anlaşmaları imzalandı. Savaş yanlıları ulusa yıkım getirmiş oldular. Adıge tarihçiler son savaşta 500 bin üzeri bir kayıp verilmiş olduğunu tahmin ediyorlardı (5). Ancak, Amerikalı tarihçi Dr. Walter Richmond, Tiflis’teki eski Rus askeri arşiv belgelerine dayanarak, Evdokimov’un operasyonları sonucu en az 625 bin Çerkes’in ölmüş olduğunu saptadı (6). Sayı daha da fazla olmalı.
Daha yukarıda belirttiğimiz gibi, 625 bin sayısının en az iki katı Çerkes de Türkiye’ye (Ordu- Samsun’dan Köstence’ye değin Karadeniz kıyı ovalarına ve Rumeli’ye) sürüldü.
Savaş, 1863 sonbaharında, önce Abzahların, ardından Şapsığların ateşkes istemeleri ve topraklarından ayrılıp Türkiye’ye göç etmeyi  kabul etmeleriyle  sona erdi. Ateşkes sonucu Rus askeri harekatı ve kitlesel katliam durdu. İki taraf da anlaşma koşullarına uydu. Kış koşulları ve ateşkes gereği, ayrıca Karadeniz’in gemi ulaşımına elverişli olmaması nedeniyle Abzahlara 13 Şubat 1864, Şapsığlara da 18 Mart 1864 tarihine kadar köylerinde kalma  izni verildi. Bu tarihlerden sonra Çerkes köyleri Ruslarca ateşe verilip yakılacaktı. Yakılan köylerin dumanları aylarca tütmüştü. Vıbıhlar ise cephe gerisinde bulundukları ve Ruslarla sıcak temas içinde olmadıkları için beklemeyi yeğlediler ve anlaşma  yapmadılar. Cıhlar (Cigetler) ise savaşa katılmamış ve tarafsız kalmışlardı. Sonunda Vıbıhlar da 11 Nisan 1864’te boyun eğdiler ve bir aylık hazırlıktan sonra Türkiye’ye göç ettiler (Mayıs-Haziran 1864).
________
1. Ali Kasumov-Hasan Kasumov, Çerkes Soykırımı.
2. Age.
3. Prof. Dr. İsmail Parlatır, Osmanlı’da Kölelik ve Cariyelik.
4. Tsuvıç Anjel, Kırım Savaşı ve Ertesinde Çerkeslerin Kısa Tarihi.
5. Abreg Almir, Geçmişten Günümüze Kafkasların Trajedisi.
6. Walter Richmond, Çerkes Soykırımı, s. 123.
(Devamı gelecek)
Exit mobile version