Soçili Çerkes arıcılar arıcılıktan söz ederlerken Hacıko köyü (*) yaşlılarından Haĥo Osman’ın adını anmadan geçemezler. Osman artık aramızda değil, ama genç arıcılar onun arı yetiştirme tekniğini anıyor ve halen uyguluyorlar.
Arıcılığı meslek edinmiş olan kişi ister istemez yaşam biçimini değiştirir. Arıların bir kurala, bir sisteme dayalı olarak yaşadıklarını, her birinin kendi payına düşen görevi yerine getirdiğini söylerler. Arıların çalışma biçimini sürekli gözleyen ve örnek alan birinin kendi amacına ulaştığı söylenir.
Osman 1945 yılında arıcılığa başladı. 60 yıl arı kovanları ve arı yetiştirme işiyle uğraştı, 92 yaşına bastığında arıcılığı bıraktı, ama arıları kalbinde yaşatıyor, dağlara götürdüğü arı kovanları gözlerinde tütüp duruyordu.
Haĥo Osman
Arıcılık konusunda konuşmaya başladığında, insanlar bıkmadan onu dinlerlerdi.
- 1974’te sovhozda (devlet tarım üretim işletmesinde) yaptığım ustabaşılık işinden ayrıldıktan sonra, 40 kadar arılık içinde en verimsiz olan arılığa beni göndermelerini istedim. Dört yıl boyunca en büyük verimi elde ettim, – diye anlatmıştı.
Osman arı ırk seçimi, beslenmesi, çoğaltılması ve benzeri konularda çok şey öğrenmiş ve deneyimli bir arıcı olmuştu. Yıllar boyunca onları gözledi, arıların birlik içinde nasıl bir yaşam düzeni sürdürmekte olduklarını öğrendi. Yakın yerlerdeki, yörelerdeki arıcılar ziyaretine geliyorlardı. İşin sırrını deneyimli bir arıcıdan öğrenmekten daha önemlisi olamaz diyor, pratiği yazılı bilgilerden önde tutuyorlardı. Bu usta arıcının ünü ülkeye yayıldı, dış ülkelerden de bilim insanları yanına, evine gelmeye başladılar.
Bazıları Osman’ın bulduğu teknikleri para karşılığı satın almak istediler. Osman buna yanaşmadı, bildiği her şeyi karşılık beklemeden isteyen herkese öğretiyordu. “Bildiğim her şeyi arılardan öğrendim, bana çalışma disiplinini, doğa düzenini öğretenler onlar oldu”, – diyordu.
Osman yaşamı boyunca hangi işe el attıysa başarıyla hepsinin üstesinden geldi. İşe yatkın biri olduğu anlaşıldığı için çok genç yaşta “Udarnik” adlı sovhozun başına getirildi. Askerlik hizmetinden muaf tutuldu, buna ilişkin eline bir yazı da verildi, o ise, yaşıtlarının askere alınmış olmalarına gıpta ile bakıyordu. 1949 yılında evlendi. Arkadaşları savaştan köye döndüklerinde, kendi de onlar gibi uzaklarda görev almak dileğiyle uzak bir yere atanmasını istedi.
Dört yıl Uzak Doğu’da çalıştı. Çalışma tekniğini kavramış olmasının yararını gördü, başarılar elde etti, “Sovyet-Çin dostluğu” madalyası ile onurlandırıldı. Osman bu olayı severek anlatırdı:
- 23 Şubat 1953’te Port Arthur yakınındaki Dalni Çuyşuidze hava alanına götürülmüştük. Tiribünlerde önemli konuklar bulunuyordu. İçlerinde o zamanki Çin Başbakanı Çu En Lay da vardı, Port Arthur Filosu komutanın emir subayı, filo birinci kaptanı olan hemşehrim Said oğlu Çaçuh Salim’i benim için buldu. Salim kendi eliyle bana verilen nişanları yakama taktı. Salim’in kendi ulusumuzdan değerli biri olduğunu bugüne değin unutmuş değilim, onunla gurur duyuyorum.
Osman ulusal kültürümüzde iz bırakanlardan, en eski Adıge şarkılarını derleyen ve plağa aktaranlardan biriydi. Şimdilerde o plaklar artık bulunamıyor, evinde olanlar, bunları ulusal kültürümüzün değerli ürünlerinden sayıyorlar.
Osman’ın anlatıları arasında 1970’lerde Moskova’da “Çokuluslu Sovyetler Birliği” adlı ilginç bir gösteri olayının anısı da var. Gösteriler Moskova televizyonundan da veriliyor ve büyük bir seyirci kitlesi tarafından izleniyordu. Gösteri üzerine Kıyıboyu Şapsığe’den giden beş kişilik müzik ekibi, bilim insanları, eleştirmen ve halkla ilişkiler uzmanlarının ilgisini çekti ve bu kişiler Soçi yöresinde yaşayan küçük bir yerli ulusun zengin kültürü ile tanışmış oldular. Osman, Şapsığe şarkıları ile makamlarını topluma duyuranların adlarını severek anlatırdı. Şaguc Mahmud (Шагудж Мыхьамод), Tıv Seferbıy, Kobĵ Mahmud, Tıv Bakir, Açumıj İsa. Bu adların arasına hak etmiş biri olarak Osman‘ın adı da eklenmeli.
- Müzisyenler 1975 yılında Gagra’da düzenlenen Sovyetler Birliği Beşinci Besteciler Toplantısına davet edildiler.
“Gösteride görev alan çok sayıda ekip içinde en öne çıkan ve izleyicinin ilgisini çeken topluluklardan biri de biz Şapsığlar olmuştuk”, – diye anlatırdı Osman.
Uzun yaşamı süresince Osman pişmanlık duyacağı hiçbir adım atmadı. İşini içinden geldiği gibi severek yaptı, halkın onu beğenmesi ve ona saygı duyması da bundan olmalı. “Atın morali bir bozuldu mu, o at koşmaz” derler Adıgeler. Dağlılar bu atasözünün anlamını çocuk yaştan başlayarak öğrenirler. Bu gerçek Osman’ın yaşam süreci içinden hep parıldamaya devam etmiştir.
Nıbe Anzor
Adıge mak, 16 Temmuz 2020
(*) – Hacıko, Şapsığe’de Aşe Irmağı vadisinde 518 nüfuslu (2010) bir Adıge köyü.