Geçmişte, Temmuz ayında biz Adıgeler, unutamayacağımız bir olay yaşamıştık. Bzıyıko Savaşı Adıge toplumunun karşılaştığı aile içi üzücü olaylardan biriydi. Bzıyıko Savaşında, bundan 225 yıl önce 10 Temmuz 1796’da Bjeduğlar ile Şapsığ-Abzahlar Bzıyıko Irmağı kıyısında karşılaştılar.
Bzıyıko Savaşı konusunda yazılmış hayli yazı vardır, konuya ilişkin çalışmalar hala sürüyor. Ulusal kütüphane tarafından hazırlanan ve sözünü ettiğim kitapta bibliyograf Peneşu Ruslan tarafından hazırlanmış birçok yazı vardır. Yazarın konu hakkında bilgili olduğu tartışmasız, özet ve değerlendirmeleri de var. Savaşın ortaya çıkış nedeni ve kavramsal yönden eleştirilecek durumlar vardır. Savaş, halen Sovyetler dönemindeki gibi değerlendiriliyor, sınıf çatışması, pşı-vork (пщы-оркъ/ egemen) sınıf ile köylü sınıfı (fekol/фэкъолI) arasında patlak vermiş bir savaş olarak açıklanıyor. Bu gibi nedenleri de tümden yok sayamayız, Adıge alt etnik gruplarından bazıları, örneğin Natuhaylar, Şapsığlar ve Abzahlar demokrasiye daha fazla yönelmişler, kendi pşı-vork sınıflarının egemenliğini alt etmeye başlamışlardı.
Ama Bzıyıko Savaşına bu bakış açısından yaklaşmak doğru olmaz, sorunu daha derinlemesine ele almak gerekiyor. “Peki, en doğru olanı nedir?” dersek, bu şey, Adıge geleneği (xabze, hukuk) ve onun kuralları olmalı, konu o kurallar içinde ele alınmalı, geleneğin dışına çıkılamayacağı anlaşılmış olmalı. Bibliyograf da bunu kuşkusuz biliyordur. “Bjeduğ-Şapsığ çatışmasının nedeni, o sıralar egemen konumda olan Bjeduğ pşı ve vorklarının (bey- asilzade sınıfının) Şapsığ vorklarından yana tavır koymuş olmalarıdır, – diye yazıyor yazar Sovyet konseptine uygun olarak. – Ancak karşıt (paradoks) her iki grup da Adıge geleneği dışına çıkamıyor, yiğitlik, onur, kendine saygı, toplum önünde küçük düşmeme konularına önem veriliyordu, silaha sarılma bu nedenle ortaya çıkmıştı” – diye doğru eklemede bulunuyor yazar.
Evet, gelenek (xabze) herkesin üzerinde ve bağlayıcı idi. Bu konuda Ürdünlü usta öykü anlatıcısı Şapsığe İndris’in Vadisir köyündeki bahçesinde anlattığı şeylerden söz edeyim, daha önce kimseden duymadığım şeyler dinlemiştim. “Bzıyıko Savaşına ilişkin bildiğim ve duyduğum şeyleri anlatayım”, – dedi İndris. Anlattığım şeyde bir yanlışlık (Къуанчэ) varsa, bana değil, anlatana aittir, anlattığım şeyi düzenleyen kişi ben değilim (görüyorsunuz, burada İndris, Adıge söylentisinin [IорIуатэ] nasıl ilerlediğini, süregeldiğini kanıtlıyor, birinin diğerinden aktararak ilerlediğini, duyduğunu olduğu gibi anlattığını söylüyor, “ben bu söylentiyi düzenleyen kişi değilim” diyor Şapsığ – K. A.).
Şapsığların içinde yağmacı – cani üç kişi belirdi. Şapsığlar, bu durumu kendilerine yediremediler, bu üç kişiyi yakalamak, cezalandırmak istediler ve peşlerine düştüler. Bu kişiler yakalandıklarında kendilerine ağır bir ceza verilmesinden korkarak, Bjeduğlara sığındılar. Şapsığlar da “Vallahi bunu kabul edemeyiz” diyerek Bjeduğların yanına gittiler ve onları geri vermeleri için ricada bulundular.
- Aramızdan çıkan bu soyguncu, kötü kişiler yanınıza geldiler, siz de onları konuk olarak kabul ettiniz, onları bize geri verin, – dediler.
- Bize konuk olarak gelen bu kişileri size nasıl verebiliriz, Allah bizi bağışlamaz, insanlığa da sığmaz bu, geleneğimize de uymaz, kötü anılmamıza yol açar, ne olur bizi zorlamayın, onları bizden istemeyiniz – dediler.
- Öyle konuşmayın, zor duruma düşmenizi, sizi zora düşürmeyi istemiyoruz, bu kişilerin ana babaları, kız kardeşleri bile yakınarak yanınıza gelmişlerse, bizim ekleyeceğimiz şey olmaz, – dediler. Bunlar kötü işler yapan, soyguncu ve cani kişiler. Sizden kaçıp bize gelen bu gibi kişileri konuk diyerek biz de korumaya kalkışırsak, suç işleyenleri yakalayıp soruşturamayız, cezalandıramayız, bunu dikkate alarak bu kişileri bize teslim etmenizi istiyoruz.
- Bunu yapamayız, asla yapamayız, bir çözüm yolu bulamıyoruz, ne yapacağımızı bilemiyoruz, bu konuda bize baskı yapmayınız, – diyerek Bjeduğlar bu kişileri geri veremeyeceklerini kesin olarak söylediler.
Bunun üzerine Şapsığlar ne dediler?
- Bu kişileri bize vermeyi kabul ederseniz, yerinde davranmış olacağınızı size söyledik, ne dediğimizi duydunuz, bu üç kişiyi bize teslim ediniz, teslim etmezseniz durum savaşa yol açar ve bu üç kişiyi sizden zorla almasını da biliriz.
- Bize savaş açmayı düşünüyorsanız, bunu yapabilirsiniz, yapabileceğimiz başka yol göremiyoruz, – diyerek Bjeduğlar kestirip attılar.
Sığınma durumu varsa, siz de biz de konukları geri vermeyiz, gelenek öyle. Ne olacaksa olsun, kim konuğunu teslim eder ki? Kendi değerlerine göre Bjeduğlar da Şapsığlar da haklıydılar, sorun tıkanmış, bir çözüm yolu da kalmamıştı. İki tarafı da çözümsüz bırakan bu tıkanma nasıl aşılabilirdi? Kötüler böylesine sığınacak, yuvalanacak yerler bulacak olurlarsa sayıları artmaz mıydı?! Ama onlar sana konuk olarak gelmiş, sığınmış iseler nasıl geri verebilirdin? Sorun, sonunda savaş dışı çözülemez bir noktaya ulaştı.
Bunun üzerine Şapsığlar savaş yolunu seçtiler, baskın yapıp bu üç kişiyi geri aldılar (Bunu daha önceleri duymamıştık, bilmediğimiz bir yeni durum – K.A.). Biri dikenler tutuşturuldu ve ateşe atılıp yakıldı. İkincisinin kafası koparıldı. Üçüncü kişi azgın atlara, aygırlara bağlanıp parçalattırıldı.
Sığınmacıların zorla kendilerinden alınmış olması Bjeduğların ağırına gitti ve onları üzdü (Şapsığların Bjeduğlara sığınmış olan kişileri kaçırmak için birkaç denemede bulunmuş olmaları düşünülebilir, bu konuda Şapsığe İndris’e katılıyoruz. Şapsığların Bjeduğlarla laf dalaşı ile yetinmeyip işi savaş boyutuna taşıyacakları Bjeduğlar tarafından biliniyordu – K. A.). O sıralar Kabartaylar Ruslarla anlaşmış, Rus çarına (kaysere) kadın vermiş, çarı damat yapmış durumdaydılar. Çar, durumu idare edecek ve kızı koruyacak, makbul soydan (lekoleş) bir Adıge istiyorum demiş ve yanına Bzıyıko gönderilmişti (Burada İndris, Bzıyıko’nun kişi adı olduğunu söylüyor. Burada İvan Grozni’ye (Korkunç İvan) Kabartayların kız verdikleri, kızın refakatinde Kabartay soylu (lekoleş) gençlerin St.Petersburg’a gittikleri ve orada kaldıkları haberlerine değinmiş oluyor. Oysa St.Petersburg nerede, Bzıyıko Savaşı nerede?! – K. A.).
Bzıyıko Bjeduğ idi. Bjeduğlar başlarına gelen şey nedeniyle yakınıyorlardı, ağırlarına gittiği için, çara verdikleri o Kabartay kızın kocasından ricada bulunmasını istediler, çar Bjeduğlara dört yüz süvari, silah ve iki top gönderdi (İndris Kabartay kadının yardımcı olduğunu söylüyor, ancak zaman yanılması var, Çariçe İkinci Yekaterina’nın yanına giden kişi Hacemıko Batçerıy idi. Şapsığ-Bjeduğ çatışmasında Yekaterina’nın Bjeduğlardan yana olmasının nedeni ne olabilirdi? Nedeni, Yekaterina’nın devrimciliğin her türüne karşı olmasıydı. Hacemıko Batçerıy ünlü bir diplomattı, durumu anlattığında Çariçe Bjeduğlara destek gönderdi. – K. A.)
Ardından Bjeduğlar ile Şapsığlar arasında savaş başladı, savaş alanı Tahtamukay düzlüğü idi. Tahtamukay yerleşiminden düzlüğe (tabana) inildiğinde, Tahtamukay ile Kozet köyü arasında, dairevi bir düzlükte savaş başladı. Savaş sürerken yağmur yağdı ve Ruslar toplarını ateşleyemediler (Başka bir versiyona, anlatıma göre Yekaterina askerlerine mümkünse çatışmaya karışmamalarını söylemişti, ancak Şapsığların top mermilerinden yıldıkları da söylenir – K. A.). Savaşta on bin kadar Şapsığ öldü, Bjeduğlardan da bir o kadarı öldü (Savaşta ölenlerin sayısı farklı anlatılır, dört bin kadar Adıge’nin öldüğü söylenir – K. A.).
Savaşta Bzıyıko öldürüldü, çarın (kayser) gönderdiği askerler de öldürüldü, iki top da ele geçirildi (başka anlatılara göre Ruslar çarpışmalara katılmadılar, onlardan kimse ölmedi – K. A.). Bir Şapsığ genci bu kan gölünden fırlayıp eğersiz bir at üstünde Afıps köyüne kaçtı ve bahçe kapısının önünde duran yaşlı bir Hağur nine ile karşılaştı.
- A evladım, bir dur da boğuştuğunuz fırtına ve yangında neler yaşandı? – diye sordu.
- Doğrusu Şapsığlar olarak durumumuz iyi değildi, – dedi delikanlı. – En üzüldüğümüz şey Hağur kardeşlerin öldürülmüş olmaları. Bjeduğlardan da, Şapsığlardan da aynı sayıda insan öldü, iki top da ele geçirildi, Rusların verdiği atlılar da, Bzıyıko da öldürüldü.
- Oh, oh, oh oldu! – dedi yaşlı kadın, – şimdi rahatladım, Bjeduğ kadınları doğurmaya devam edebilirler, ama Bzıyıko gibi birini artık doğuramazlar. Hağurların gençlerine gelince, Şapsığ kadınları onun gibi daha çok sayıda çocuk doğururlar, teşekkür ederim, çocuğum, – diyerek kadın bahçesine döndü.
Bzıyıko Savaşına ilişkin duyduğumuz şey budur. O yaşlı kadının (altı kardeşin annesi olduğu söylenir) sözlerinden anlaşılması gereken şey, Bjeduğların en güvendiği, en soylu (lekoleş) kişisinin Bzıyıko olduğudur. Bzıyıko, silah dersen getirdi, atlılar, top dersen Ruslardan aldı, desteğini gördüğü kişi Abzah değil, Şapsığ ya da Bjeduğ değil, Kabartay kadını. Yardımı kimden aldı, Rus’tan. Bu birbiriyle ilişkili kişilerin başka türlü davranmaları da beklenemezdi.
Kendisinden başkasının ölümünü umursamayan, Adıgelerin böyle yok olup gitmelerini dert edinmeyen ya da savaşın yol açtığı yıkımı görmeyen, tek düşündüğü şeyi üstün gelmek olan Adıgelerin, “Bjeduğlar bir daha onun gibi birini doğuramazlar” demeleri o kişinin doğru bir kişi olmadığını söylemek içindi.
Şimdi de bir sorun bulunuyor. Abzahlar ne diye Şapsığları desteklediler, ne diye Bjeduğlara düşman oldular? Bu konuda Şapsığe İndris’in dediğine göre, Abzahlar ile Şapsığlar eskiden beri acılarını ve sevinçlerini paylaşıyorlardı. Bu konuda çok duyarlı idiler, ama gün geldi, gençler ayrıştılar ve çatışmaya başladılar.
“Şapsığlar ile Abzahlar birbirlerine daha yakındılar, gelip gitmeleri daha fazlaydı, – diye anlatıyor İndris. – Akrabalık ilişkileri de vardı. Günün birinde Penehes köyünden bir Şapsığ thamatesi (yaşlısı), yakınlardaki bir köye konuk gittiğinde Şapsığlar ile Abzahlar arasında bir kavga çıktığını gördü. Kavgaya yol açan kişi de Abzahların thamatesi Hacebiram idi. Şapsığ thamatesi savaştan dönüyordu, atıyla hemen araya girip sordu:
- Kardeş, kız kardeş çocukları olan Şapsığ ve Abzahlar arasındaki bu çatışmaya yol açan, nifak, ayrılık sokan kişi kim olabilir?
En yaşlıları Hacebiram’dı, ona seslendi.
- Araya nifak sokan kişi benim! – dedi Hacebiram saygısızca.
- Kardeşleri birbirine kırdıran, içinde kötülük taşıyan birinin thamateliği de akrabalığı da lazım değil, – dedi, tabancasını çekti ve Hacebiram’ı öldürdü.
O an kavgaya son verdiler, o günden beri Abzahlar ile Şapsığlar arasında sorun yaşanmadı ve barış içinde bir arada yaşamaya başladılar…”
Anlaşıldığı kadarıyla, Şapsığe İndris’in Bzıyıko Savaşına ilişkin anlattıkları ile anayurtta anlatılmakta olanlar arasında bazı küçük farklılıklar bulunuyor. Farklılıklar fazla önemli ve ilginç de sayılmazlar, haberler dolaşımda iken bazı şeyleri kaybeder, bazı şeyleri de ilave edebilirler. Buna benzer bazı şeylerle karşılaşabiliriz, ama Şapsığe İndris gibi biri eklemelerde bulunmuş olamaz, duyduğunu aktaran biridir.
Adıge söylentisini (or’uate/IорIуатэ) bir yana çekmek olmaz, tarafsız ele alınmalı, Adıgeler “karşılaştırmak en doğrusudur” (зэгъапшэр анахь тэрэз) derler, böyle olması en iyisi olur. Bu nedenle biz de duyduğumuz, okuduğumuz ve yabancı ülkelerdeki Adıgelerden derlediklerimizi bir araya getiriyor ve ortaya koyuyoruz. Böylece konuların daha iyi anlaşılacağı düşüncesindeyiz. Şapsığe İndris’in Bzıyıko Savaşı üzerine dediklerini diğer duyduklarımızla karşılaştırıyoruz. Başkalarının ve bizim yazdıklarımız ile konu tamamlanmış olmuyor, daha ele alınması gerekli çok şey var: Bzıyıko Savaşı sonrası olup bitenler, Şerelıkoların (ШэрэлIыкъо) dönüşü, Şapsığe’ye dönmeyen Şerelıko Aslan’ın Kuban’ın sağ yakasında, Rus yönetimine geçmiş olan yerde Gırunehable (Гырунэхьаблэ) köyünü kurması, ardından Kazakların onu oralardan ayrılmaya zorlamaları, vb. Bunları gelecek kuşakların öğrenmeleri gerekir, Adıge ailesi olarak böyle acı sorunlar yaşamamak için, bir ulus olduğumuzu bilmemiz, ayırım yapmamamız gerekiyor. Geçmişimiz ortak, geleceğimiz de bir ve ortak olmalı.
Kuyeko Asfar
Adıge mak, 27 Ağustos 2021