Site icon MEFENEF

Paris’te Bir Çerkes Kızı – 4 (305-314)- VI

Bir 1 kişi ve ayakta görseli olabilir
Yaşam, gece ve gündüzün birbirini izlemesi gibidir, gizli ya da açık yanını ayırmak zordur. İnsan da sıradan değildir: Kahkaha atarken de kızıyor; gülerken de ağlıyor; iyilik yanı çok; kötülüğü de az değil; yiğitliğini korur; korkaklığı yüzünden mahvolur. Biri kıskanç, diğeri baştan çıkarıcı, kıskanılan, üçüncüsü seveni çok, dördüncüsü izole, yalnız yaşayan kişidir.
Her bir kişiye hak ettiği ya da etmediği söz söylenebilir. Ama hak etti mi, etmedi mi? Yaşadığı sürece adam yerine konmamış kişiler vardır, öldükten sonra, kelse gür saçlı, körse gördüğü, badem gözlü olduğu, topalsa dans ettiği söylenir. Çolak idiyse odun kestiğini söyleyerek, eksik yanını bir yana atar, gerçeği yalanla, yalanı gerçekle değiştirdikleri durumlar çok görülür. Öyle yapan kişiler, kahraman olsan bile seni korkak, doğru kişi olsan da seni yalancı, iyi biri isen seni kötü gösterirler.
Böylesine bir ortamdan kaçıp Charles de Ferriole nereye gidebilirdi, iyi ya da kötü yanlarıyla, hastalanmış ve aklı karışmış biri olsa bile diyecek söz buluyordu. Duyacağı bir yerde, kontun karşısında iken, kontun geçmişinden söz ederlerken, geçmişinin iyi ve güzel olduğunu söylüyorlar, bugünkü zor durumunu ağızlarına almıyorlardı. Ama arkasını döndüğünde, hasta olduğunu düşünmeyip demediklerini bırakmıyorlardı. Bu gibi sözler büyük evde konuşuluyordu, ama dışarıya yansıtılmıyordu. Bütün bu şeyler koca taş malikanenin içinde kalıyordu, dışarı taşmıyordu.
Kontun umutsuz bir hastalığa yakalanmış olduğunu Ayşet her geçen gün daha iyi kavrıyordu. Laroche’un verdiği ilaçlar işe yaramıyordu. Ayrıca o ilaçlar doğru ilaçlar olabilir miydi? “Muayene sonrası ona rastgele ilaçlar veriyor olamaz mıydı?.. – Ayşet aklına gelen bu şeyden hemen geri adım attı, kendi kendisini kınadı, – Laroche’u azarlamamdan bu yana öyle şey yapmaz, beni takmasa bile kardeşlerimden çekinir. Ayrıca babamın durumu hep kötü değil. Bunu Maria-Angelika, Laroche ve Claudine de biliyor. Babam için ben ne yapabilirim? Ona iyi davranıyor olmam yetmez. En üzüldüğüm şey kardeşi Auguistin-Antoine’ın umursamazlığı. Maria-Angelica’nın daha fazla kocasının yanına, Daufiné’ye gidip kalmaya başlamış olması bunun bir nedeni olabilir mi, kocası da daha az Paris’e gelmeye başladı. Ayda bir iki kez mektup gönderdiği oluyor, onları okumaya başladığımda, “mektupla beni sormasın” deyip dinlemiyordu. Babam bir şey demiyor ama onu bu işten anlayan uzman bir hekime göstermek gerekmez mi? Bu konuda Jeanette-Nicole’nin yardım edebileceğini, kralın doktorlarından biri ile konuşabileceğini söylemişti. Sağ olsun sonunda bu olanağa ulaştım. Babamın tedavisinin uzamasında benim de kusurum var, bu konuda Feriollelerin arasına geldiğim günden beri Kardinal Hercule André de Fleury beni tanıyor, onunla konuşmalıydım. Yakınlarda XIV. Louis’nin ölümünde ve cenaze töreninde kendisiyle konuşmuştum, babamın durumunu sormuştu…”
Kalp ve ruh birbirini anlar dedikleri doğru olmalı, Ferriolelerin bahçe kapısı önünde duran bir fayton Ayşet’in düşüncelerini dağıttı, onu kapıya baktırdı. Sonbahar yeli içinde uyuklamakta olan Charles de Ferriole’yi de uyandırdı, faytonla geleni bekliyormuş gibi kont konuştu:
– Önemli bir konuk gelmiş olmalı.
Bir süre önce başpiskopos iken kardinalliğe yükseltilen Hercule André de Fleury (Erkül Andre dö Flöri), yanında kuru zayıf bir adamla birlikte bahçeye girdi. Ayşet beklemediği bu konukları hemen karşıladı. Charles de Ferriole yanına gelen kardinalin elini başını eğerek öptü, kucakladı, güneş-kralımızın aramızdan ayrıldığı, cenazesine katılamadığı, son görevini yapamadığı için üzgün olduğunu söyleyip ağlamaya başlayınca Hercule André de Fleury onu teselli etti:
– Öyle, öyle, kont, ne yapabiliriz, elimizden bir şey gelmiyor, güneş- kralımız aramızdan ayrıldı, gitti diye üzülüp kendini yıpratma, – diyerek kardinal kontun elinden kurtuldu. – Böyle durumlarda söylenen sözü söyleyelim: “Kral öldü, yaşasın kral”.
– Öyle, kardinal, öyle, Hercul André, kral öldü, kral artık yaşamıyor, – dedikten sonra Charles de Ferriole devam etti: – Burada değildim, elçilik nedeniyle Türkiye’de olmasaydım, zavallı güneş-kralımın cenazesine sizinle birlikte katılırdım… Siz de bilirsiniz devlet işi her şeyin üzerindedir. İşlerimiz böyle yürüyor… – kontun konuşma biçiminden durumu anlamış olarak, konuklar birbirleriyle bakıştılar, ama devamında onları kendine getirdi. – Kardinal, bu yanındaki konuğumuzu çıkaramadım.
– Yanımdaki, kont, Silva Jean-Baptiste, kralın özel doktoru. Büyük oğlum biraz rahatsızlanmış, ona götürmüştüm, evinizin önünden geçiyorduk, seni bir göreyim diye geldim, – Jeanette-Nicole’nin ricada bulunduğunu belli etmeden konuştu ve sözünü kesti, – bir rahatsızlığın varsa, kont, doktordan rica edelim, sana da bir baksın, bana da döndüğümüzde bakacak…
– Hercul André, eski dostum, – Charles de Ferriole duyduğuna sevindi, – bir rahatsızlık olsun geçirmeyen kişi olur mu hiç! İşte gelinim Maria-Angelica ile birlikte gelen kardeşlerim daha doğmadan başımız ağrıyor diyorlar. Charlotte-Elizabeth Aisse de etrafımda pervane olurken, beynine kan sıçrıyor… Değil mi, Aisse?
– Öyle deme, baba, bana asla sıkıntı vermiyorsun. Kardinal Hercule André’nin baktırdığı gibi sen de bu uzman hekime bir muayene ol, derim.
– Aisse! – Charles de Ferriole duyduğu bu söze şaşırdı, – Genç Silva Jean-Baptiste’in usta bir hekim olduğunu nereden biliyorsun?
– Baba?.. – kızmadan gülmeden Ayşet konta baktı.
– Evet, evet, – sorduğu sorunun yanıtına aldırmadan, kont sözünü değiştirdi, – mesleğinde yetenekli olman için yaşlı ya da genç olmak gerekmez. Ben kralımızın hekimi olarak Shyrak Pierre’i tanırdım. Kadın hastalıkları uzmanıydı. Ona ne oldu? Beni tanısa da tanımasa da selamımı söyleyin. Bir defasında, – Ayşet’in orada bulunduğunu unutmuş olmalı, Charles de Ferriole kahkaha atarak konuştu, – güzel piliçlerim, kadınlarım konusunda onun yardımını çok gördüm, kendisi de o gibi konularda sorun çıkarmazdı, şimdiki durumunu bilemem tabii…
– Baba!.. – Ayşet sesini konta karşı yükseltti.
– Sen misin, Aisse?.. Bağışla, bağışla… Doktor, ne diye oturuyoruz ki, muayene edip durumumu öğrenmek istiyorsan, hadi içeri geçelim… Şu gelen kontes kafamızı ütüler, bize söz bırakmaz… Kusura bakma, kardinal, hemen dönerim. Haydi, Ayşe, benim biricik şifam, umudum sensin…
Oturanlardan Arjantal fırlayıp Ayşet’in peşinden gitmek istedi, Ayşet’in isteği üzerine isteksizce geri döndü. Selamlaşmadan sonra, kardinalin Maria-Angelica’ya söylediği şeyi Arjantal da duydu:
– Charles de Ferriole’nin bu denli kötü durumda olduğunu bilmiyordum, kontes, hiç iyi olmadı. Jeanette-Nicole doktor bulmam için rica etmemiş olsaydı kontun durumunu bilemeyecektim.
– Jeanette-Nicole ne diye bu işe karışır ki?.. – Maria-Angelica duyduğu bu şeye çok kızmıştı, ama her zamanki gibi kendisini tuttu, yine de söylenmeden edemedi. – Öyle olmalı, Jeanette-Nicole kontun sağlığını düşünüyor, onun için üzülüyor olmalı.
– Anne, – Pon de Vel karşı çıktı, – kont ile Aisse’nin öğretmeni Jeanette-Nicole için böyle konuşma.
Kontes Maria-Angelica Ferriole ile Kont Hercule André de Fleury akrabaydı, kardinal duyduğu şeye içinden sevinerek gülümsedi ve sözlerini sürdürdü:
– Kontes, Kont Charles de Ferriole’ün durumuna üzülen sadece adını andığın o güzel din kadını, o güzel öğretmen değil, ona ilgi duyan kardeşin Pierre Guerin de Tencin de var. İkisi birlikte yanıma gelip size getirdiğim bu doktor için ricada bulundular.
– Anladın mı şimdi anne?! – şimdi Arjantal’ın gözleri parlamıştı.
– Amcana yardım ediyorlarsa tabii anlarım, – oğlunun çıkışmasına karşılık vermeyi başardı kontes, – Onlar Kont Guerin de Tencin tarafından akrabamız olan Kardinal Hercule André’ye teşekkür ederim. Sevgili oğullarım, kendi ve Hercule André adına ricada bulunuyorum, bizi kardinalle biraz başbaşa bıraksanız da konuşmama izin verseniz diyorum.
– Maria-Angelica bu gençlerden saklayacak şeyim yok, – Hercule-André her iki gence de baktı, – Bu gençler artık çocuk değiller, dediklerini ve duyduklarını bilecek yaştalar, ama sen öyle istiyorsan baş başa da konuşabiliriz.
Fransa kardinalinin tatlı konuşması üzerine Pon de Vel ile Arjantal uzaklaşıp başka bir masaya geçtiler, Maria-Angelica da hapşırıp konuşmaya başladı:
– İşte böyle, kardinal, doğurduklarımız bile bizi eğitmeye kalkışıyorlar.
– Kontes, torunlarım için öyle konuşmanı istemem. Onlar eğitimli, okumuş çocuklar, amcaları ve babaları gibi Fransa için çalışıyorlar. Beni üzen şey başka, bu son yıllarda gençler arasında kiliseye bağlılık gevşemiş durumda. Vasco da Gama ve Kopernik gibi gibi kişilerin din karşıtı görüşleri yayılıyor. Doğrusunu söylemem gerekirse, kontes, yanınıza bu gelişim Tanrı işi için, kendi işim için değil. Tanrının sana verdiği şeye rıza göstermen, onunla yetinmen gerekir. Ama benim bildiğimden fazlasını O biliyordur, zor durumdaki konta doktor getirdim.
– Kont Charles de Ferriole iyileşir mi acaba? – Maria-Angelica içindeki düşüncesi farklı da olsa, kayınbiraderi için üzülüyormuş gibi yapıp onu övermiş gibi davrandı: – O benim kayınbiraderim, Kont Auguist-Antoine’nin ağabeyi olduğu için söylemiyorum, o dur durak, yorulmak bilmeden, Fransa için çalıştı, hastalık kaptı. Gönülden bağlı olduğu kralımızdan yardım bekler, tek umut kaynağımız derken aramızdan ayrıldı. Hasta ve bakıma muhtaç olduğu bir yana, büyük bir kızın ağır bakım yükünü de üstümüze yıktı, şu an aramızda. Yeni kralımız XV. Louis bir bebek, henüz beş yaşında. Onun kraliyet işlerini yürütecek olan kral naibi Dük Philippe d’Orléans bizi duyar, isteğimizi yerine getirir mi? Zavallı kont da iyileşip aramıza katılır mı acaba?
– Kontes, iyileşip iyileşmemek, Tanrının bileceği bir şey, – Kardinal Maria-Angelica’nın son sorusunun önünü kesti, – ancak iyiliğini esirgememesi, günah işlemişse bağışlaması için Tanrıya yalvarırız. Öbür emeklilik konusuna gelirsek, kötü bir durum yok, Tanrı yardımcımızdır, Kral naibi bizi duyar. Naip Kont Charles de Ferriole’ün Fransa için yaptığı hizmetleri bilmeyen biri değildir. O konudaki işleri, Tanrının bilgisi dahilinde ben yükleniyorum.
– Teşekkür ederim, Hercule, – Maria-Angelica kalkıp kardinalin elini öptü.
Ayşet ile kralın doktoru Silva Jean-Baptiste Charles de Ferriole’e ilaç içirip yatağına yatırdıktan sonraki konuşmaları hastanın durumu ve iyileşmesi üzerineydi. Kontesin yalvardığı şeylerden farklıydı.
– Doktor, konuşmama öncelikle sana, kardinale ve Jeanette-Nicole dahil hepinize teşekkür ederek başlamak isterim, – Ayşet, medet umar gibi doktora bir göz attı: – Babam için söyleyeceğin şeyi, iyi ya da değil duymaya hazırım. Ancak bir ricam olacak: Durumu iyi değilse, kardinal ve jeanette-Nicole dahil ikimizden başka kimse bilmesin. Sana ve diğerlerine güvenmediğim için değil, gerek duyduğumda durumu ben onlara anlatırım.
– Tamam, matmazel, – doktor kısa kesti, yüzüne karşı gülümseyerek konuşmasını sürdürdü: – Charlotte-Elizabeth Aisse, kraliyet ailesi içinde ve bahçe toplantılarında senden söz edildiğini çok duydum, ama bu denli güzel ve kararlı bir kızla karşılaşacağımı beklemiyordum.
– Güzel miyim bilemem… – olduğundan da güzelleşerek Ayşet gülümsedi, ardından yüzü soldu, sözünü tamamladı: – “Pıtağe” – “sağlam duruş” dediğin şeyi ben yaşayarak kazandım. Bunlar önemli değil, doktor, bana babamın gerçek durumunu söyle.
– Matmazel, ricada bulunmana gerek yok, gerçek ile gizlilik mesleğim gereği, bunu sen de bilirsin, bir daha bu konuyu açmayalım, – dedi alçak bir ses tonuyla Silva Jean-Baptiste, Ayşet’in bir umut diye beklediği şeyi açıkladı: – Kont Charles de Ferriole hasta, ama şimdilik korkulacak bir durum yok.
– Doktor, “şimdilik” demekle ne demek istiyorsun?
– Kontun hastalığı zor iyileştirilebilecek bir hastalık, yerinde, dengeli konuşurken abuk sabuk konuşmaya başlıyor. Yaşı ilerledikçe belleği gerileyecek, daha kötü olacak. Ama kont, zapt edilmesi zor hastalardan değil, nöbetler geçirecek, ama sizi fazla üzmeden yaşamını sürdürecek. “Fazla” dememin nedeni, olmayacak şeyler söyleyebilir, olmayacak isteklerde bulunmaya kalkışabilir, bu gibi durumlarda dikkatli olun, evden ayrılmasına, caddeye çıkmasına izin vermeyin.
– Babam, hastaneye yatırılmasın da, evde ne derse, ne yaparsa yapsın, razıyım, – diyerek Ayşet kalbini bastırarak, duyduğuna razı olmuş gibi konuşmuştu.
– Kont, hastanelerde bakılan ağır hastalardan değil, ben bunu Kontes Maria-Angelica, Kardinal Hercule-André Fleury ve Naip-Dük Philippe d’Orléans’a da söyleyeceğim. Matmazel Charlotte-Elizabeth Aisse, konta ilişkin daha başka öğrenmek istediğin bir şey var mı? – Ayşet cüzdanına el uzatınca doktor karşı çıktı: Matmazel, buna gerek yok. Fransa Devletine hizmet etmiş olan Charles de Ferriole için yapılacak hiçbir şey fazla sayılmaz.
– Teşekkür ederim, doktor, algılaman büyük.
– Bunu algılayan ben değilim, Naip Orleans Dükü, senin adını saygıyla anarak selamını sana iletmemi söyledi.
– Teşekkürlerimi sunarım. Orleans Dükü beni nereden biliyor, tanışmıyoruz ki… – Ayşet duyduğu bu şeye şaşırmıştı.
– Dük seni tiyatroda gördüğünü söyledi.
– Öyle olabilir, tiyatroyu severim, – Ayşet önemsememiş gibi bir yanıt verdi, ardından gizlediği şeyi doktora söyledi: – Bir ricam daha var. Doktor Laroche’un babama verdiği ilaçları görmeni, uygun mu, değil mi söylemeni, bunu ikimiz dışında kimseye söylememeni istiyorum…
Kralın hekimi Silva Jean-Baptiste’in yanıt vermesine zaman kalmadan Pon de Vel kapıyı açtı:
– Aisse, kardinal niye oyalanıyorlar diyor…
– Pon de Vel, sessiz ol, babam uyuyor… Doktor siz kardinalin yanına gidin, ben babamı kontrol edip yanınıza geleceğim.
Doktora ilk soruyu Kontes Maria-Angelica sordu:
– Doktor, zavallı hastamız kont ne durumda? Uzun bir muayene oldu, sana olmayacak bir şeyler söylemiş mi bilemiyorum… Geleceğinizi bilseydim, bugün aile hekimimizi izne göndermezdim. Aisse’ye ne oldu ki?..
– Evet, Aisse nerede?.. – Arjantal da annesine katıldı.
– “Ne oldu, ne oldu…” diye kardeşini taklit ederek, Pon de Vel homurdandı. – İşte Sophie ile birlikte içecek su getiriyorlar?
– Kont Charles de Ferriole hasta, artık çalışamayacak durumda, – dedi doktor, tartışan iki kardeş yatışınca. – Zaman zaman aklı başından gidecek, ardından kendine gelecek, öyle yaşayacak. Temiz hava, dinginlik ve rahatlatıcı ilaç tedavisi olacak, kontes hastanıza öyle bakacaksınız. Biz de takipte olacağız.
– Bu konuda, kontes, dediğim konularda sana söz veriyorum, – Hercule-André Fleury getirdiği doktora katıldı, yanlarına dönen Ayşet’e de söyledi: – Evet, Charlotte- Elizabeth Aisse, senin için yapabileceğimiz bu, tasalanma.
– Evet, Hercule, evet kardinal, sen de doktor, ikinize de teşekkür ederim. Gürültü patırtı olmadan zavallı kont evde otursun, başımıza iş açmasın tek. Duydun mu, Aisse, durum bu. Ferriolelerin iyi bir aile hekimi varken, Fransa’ya büyük hizmetleri bulunan kontu tedavi için gelmiş olman beni sevindirdi, doktor. Sen, Hercule, canım, Naip-Dük d’Orleans’a söyleyeceğin şeyi unutma… Güzel kızım Aisse, öyle donuk donuk bakma bana, sen, biz ve baban, hepimiz birlikte olma durumunda değil miyiz, bunu kardinalle kontun emekliliği konusunda konuştuğumuz için söylüyorum…
(Devamı var)
İshak Maşbaş (Tarihi roman)
(S. 305-314) -VI
Exit mobile version