2023 Yılında Çerkes Dili, Edebiyatı ve Tarihi – III

Bundan önceki iki bölümde sorunlarımızı anlatmaya çalıştık. Anlayanlar oldu, onlara teşekkür ederim. Tabii trollerimiz de eksik değil. Trollerin halkımızın geleceğinde bir yeri ve önemi olamaz. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim:
Adıge anadilinin ve her dilin yaşam kaynağı çocuklarıdır.
Anadili çocuklar tarafından konuşulmuyorsa, o dil ve o dili konuşmuş olan ulus artık ölüdür. Bunun bir istisnası vardır: İsrail.
Yahudice ya da modern İbranice ölü bir dildi. Bu dil ulusal değil, bir din dili iken Yahudi bilim insanları, Yahudi cemaati, Filistin Yahudi yönetimi (1917 yılı sonrası) ve İsrail Devleti tarafından diriltildi. Cimri ve paracı kişiler oldukları söylenen ve burjuvalaşan Batıdaki Yahudi zenginler geleceği ve Avrupa’da yerel Yahudi katliamlarının, pogromların artacağını ve soykırıma dönüşeceğini anladılar. Batıda zenginleşen (kapitalistleşen) bir kişi yoksul semtlerden zengin semtlere taşınır ve yoksullara daha az görünür olur. Buna aykırı olarak Yahudi zengin (tefeci), kendi yoksul mahallesinde kalıyor, zenginlerin mahallelerine göç etmiyor, göze batıyor, bankerlik, tefecilik gibi feodalizm döneminden kalma işlerle uğraşıyor, can yakıyor, yoksulların ve ırkçıların hedefi haline geliyordu.
Üstün zekalı kişiler ve düşünürler çıkarmalarına karşın Yahudilerin geneli gerici, tutucu, dinci, içe kapanık ve bencil insanlar olarak tanınıyor, şimşekleri üzerlerine çekiyorlardı.
1930’larda Nazilerin (ırkçıların) Almanya’da iktidara gelmeleriyle Filistin, Nazi soykırımından kaçan Yahudilerin sığınma yeri oldu. Filistin’de Yahudileri koruyan bir İngiliz yönetimi de vardı. Yahudi zenginler Filistin’e Yahudi yerleşmesini desteklemek için para yağdırıyorlardı. 1948’de İsrail’in kurulmasıyla İbrani dili (aslında Tevrat dili – İvritçe) resmi dil oldu. Daha önce Yahudiler bulundukları ülkelerin dillerinde konuşuyor, ama Tevrat, İvrit dili yoluyla ibadet ediyor ve dua okuyorlardı.
Bugün Adıgelerin kutsal kitabı Kur’an Adıgeceyi değil Arapçayı işaret ediyor, Şapsığ imamların Adıgece ibadeti savunmalarına, Adıgece mevlidi yazıp okumalarına ve dua etmelerine karşın, özellikle Abzah yefendiler (imamlar) Arapçaya kutsallık yüklüyorlardı. Türkiye’de Adıgece eğitim Kemalist rejim tarafından yasaklanıp baskı altına alınınca, Adıgecenin gelişimi durdu.
Çocuğun gücüne iki örnek:
Düzce’de köyüm Sarayyeri’ne komşu Çerkes Taşköprü köyüne gelin gelen  İstanbullu bir Rum kadın anneme Çerkesçe olarak şöyle demişti: Çocuklarım büyüyüp sokağa çıkınca Çerkesçe konuşmaya başladılar, ben de onlardan mecburen Çerkesçe öğrendim.
Demek ki anadili zorunluluk (mecburiyeti) gereği öğreniliyor.
İkinci örnek Kıbrıs‘tan:
Kıbrıs’ta Rumlar çoğunluk, Türkler azınlıktı, Türklerin bir çoğu Türkçe bilmiyor, Rumca konuşuyor ve okuyordu. 1974 Kıbrıs müdahalesiyle Türkler kuzeye, Rumlar da güneye transfer edildi.
Adam 50-60 yaşlarında, seyyar satıcı ve Rum aksanıyla Türk tv. muhabirine Türkçe yanıt veriyor: Türkçe bilmiyordum. Çocuklar okula gidip Türkçe konuşmaya başlayınca, biz de mecburen onlardan Türkçe öğrendik.
Şimdi Kuzey Kıbrıs’ta herkes Türkçe konuşuyor. Havaalanı yakınındaki bir köyde yaşadıkları söylenen Kıbrıslı Çerkesler de Türkçe konuşuyorlarmış.
Bu açıklamalar dil sorununun çözümü konusunda bazı ipuçları vermiş olmalı:
Eğitim ve toplum dili öncelikle anadili olmalı. Maalesef öğretim dilleri Rusça, Türkçe ve Arapça.
Eski ve yeni durum
80-90 yıl önce toplum ölçeği köydü. Kenti bir alışveriş yeri olarak hayvan alım satımı yapanlar (at ve hayvan cambazları) bilir, diğerleri nadiren kente giderlerdi. Kente gidenler de hanlarda gecelerlerdi. Handa yatmış biriyim. Kentlerden köylere at arabalarıyla seyyar satıcılar gelir, kadınlar onlarla takas usulü alışveriş yaparlardı. Çerkes olmayan bu kişiler Çerkesçe konuşurlardı. Anlaşmak için Çerkesçe öğrenme gereği duyarlardı.
Bir kız Düzce’nin ücra bir Çerkes köyüne gelin olarak gitmekten kaçınmazdı. Kent kavramı gelişmemişti. Ailesinin, girdiği ailenin ve toplumun kendisini koruyacağını, sahip çıkacağını bilirdi. Şimdiki kız ise, Çerkes olsun olmasın şehirde oturmayan, zengin, evi ve işi olmayan biri ile evlenmek istemiyor. Bu yüzden tembel ve yoksul Çerkes erkekler daha alt tabakadan yabancı kadınlarla evleniyorlar. Bu da çoğunca genetiği bozuk çocuk doğumlarına yol açabiliyor.
Maalesef diasporada topluma önderlik edenler daha çok, bilgisiz, yoz ve tutucu kişiler. Bir düşünce inkılabı yapılmadığı sürece işler daha da kötüye gidecektir.
RF yönetimi federal devlet ilkelerinden önemli ölçüde ayrıldı
Bugün Rusya’da 21 cumhuriyet (Kırım ile 22 cumhuriyet) ve 4 özerk okrug bulunuyor. Okrugların pek bir fonksiyonu kalmadı.
Adıgey ve diğer cumhuriyetler egemen devlet statüleriyle Rusya Federasyonu’na katıldılar. Egemen devlet statüsü demek, federasyondan ayrılma ve bağımsız devlet kurma hakkının bulunması demek. 2000’lerde statülerle oynandı, Tatar ve Başkurtlar dışında ses çıkaran da olmadı, örneğin anadilinde ilkokul öğretimi kaldırıldı, anadili dersi ilk ve orta okulda haftada 1-2 ya da 3 saat seçmeli ders düzeyine düşürüldü. Rus eğitim sistemi geçerli hale geldi. Haftada seçmeli  bir iki ders saati, çocuğa anadilini  öğretmek için yeterli olur mu? Rus dili ve  edebiyatı dersi, zorunlu olarak haftada kaç saat?..
***
Çocuk Rusça-Çerkesçe diye ayırım yapmaz, o bilinçte değildir, hangisi daha revaçta ise, hangisinde daha fazla çizgi film varsa ve hangisi daha işine geliyorsa o dile yönelir. Nitekim yöneliyor da, Adıgece-Çerkesçe konuşan çocuk sayısı gün gün azalıyor. Rusça ya da Türkçe konuşan çocukları izleyen ana babalar da Rusça, Türkçe ve Arapça konuşmaya başlıyorlar. Süreç böyle ilerliyor.
***
Lenin özetle şöyle diyordu: Azınlıklara çoğunluğun aleyhine fazla haklar vermek, dillerini devlet işlerinde özenle kullanmalarına destek çıkmak gerekir. Bu yolla, zaten azınlığın aleyhinde olan fiili durum, olumsuzluk bir ölçüde de olsa giderilmiş ve dengelenmiş olur.
RF yönetimi maalesef Leninizm’den ve federal devletin ilk kuruluş dönemi ilkelerinden ayrılmış bulunuyor.
Çözüm nedir?..
Çözüm, daha önce belirttiğimiz gibi anadilinin sözde resmi dil olmaktan çıkarılıp gerçek bir resmi dil yapılmasıyla sağlanır. Bugün Rusya’da uygulanan sistem federal hukuka ve anlayışa aykırıdır. Sadece Çin ve Türkiye gibi otoriter rejimler tarafından desteklenebilir.
Şöyle diyenler de var: Rusça bize lazım, dış dünya ile ilişki kurmada Rusça bir iletişim aracımız. Prof. Dr. Bırsır Batırbıy başta olmak üzere, belki farkında olmadan birçok kişi “Bize Rusça lazım” diyordu. Üstelik Bırsır Batırbıy, Şevmen Hazret döneminde eğitim bakanlığı da yapmış biri. Batırbıy gibi Adıgeyli birçok kişi daha hala ‘Rusça bize lazım’, diyor. Şimdi herkes Rusça biliyor,  “Rusça artık bize lazım olmaktan çıktı, bebekler bile Rusça konuşuyor; aksine artık  Adıgece, hem de ivedilikle, bize lazım”.
Günümüzde Adıgeceye ne gerek var, Adıgeceye ayıracağı saati çocuğum İngilizceye ayırsın, bir işe yarar, diyenler de çoğaldı. O takdirde ulusa ve cumhuriyete ne gerek var? “Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcaya ya da zurnacıya varır” derler. Katılırsınız, katılmazsınız, size kalmış. O zaman eski Kabartay beylerinin yaptığı gibi soylu sınıfı çocuklarının boyunlarına birer haç takıp vaftiz için kiliseye götürmekten ne farkımız kalır?.. Resmi dil isteğe mi bırakılır?
***
Kosova Sırbistan Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölgeydi. Sırbistan eski lideri Slobodan Miloseviç özerkliğe son verdi, Kosova Arnavutları ise anadili eğitimini evlerde sürdürdüler, kiliseye gitmediler ve asimile de olmadılar. Şimdi Kosova bağımsız bir ülke. Yanlış mı yapmışlar… Sırpça ya da İngilizce diye tutturmaları mı gerekirdi?..
Çocuk anadilini öğrenmeli, toplum da anadiline sahip çıkmalı. Sahip çıkma işi Rusya’da öncelikli olarak Tatar, Başkurt, Dağıstan, Çeçen, Çuvaş, Yakut, Buryat, Komi, Mordva, Udmurt, Mari El, Tuva, Kuzey Oset, İnguş, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes ve Kalmukya gibi Rusların azınlıkta ya da yerli nüfusun çok sayıda olduğu yerlerden başlatılabilir. Oralarda Rus ağırlığı daha az. Adıgey’de Adıgeler azınlık (% 22-25). Eskiden, Kruşçev öncesinde Ruslarla Adıgeler arasında eşitlikçi ve dostça ilişkiler vardı. Araya Rus milliyetçiler girdiler, bunlar yukarıdan, Moskova’dan  destek buldular ve uluslararası barışçı ilişkileri zehirlediler.  Sovyetler Birliği çöktü. Şimdi Rus dişini sıkıyor, Adıgelere karşı eskisi gibi dotçe ve eşitlikçi bir yaklaşım  içinde olabilirler mi? Bir ara Adıgece ve diğer dillerde  konuşanlara dayak bile atılabiliyordu.
Çözüm en kısa zamanda anadili dersinin, en az 2006 yılında Adıgey Devlet Başkanı Şevmen Hazret’in haklı olarak attığı ilk adım gibi, zorunlu dersler arasına alınmasıyla bulunabilir. Başka bir çözüm yolunu düşünemiyorum. Seçmeli dersi kimse takmıyor, ağırlığı da yok, sınıf geçmeye  etki etmiyor. Öğrenci seçmeli dersi bırakabiliyor.
Konjonktür ve atmosfer maalesef çok kötü. Yine de yapılacak şeyler olmalı.
Çözüm, çocuklara anadillerini öğretme yoluyla olur.
Sağlam bir ideoloji de gerekir
Uluslar kendi değerlerine sahip çıkarlar. Adıgelerin K’eraş Tembot, Hadeğałe Asker, Şhalaho Abu, Meşbaşe İshak gibi değerli yazarları, Şeşşe Kazbek gibi eleştirmenleri, “Koćas” piyesi yazarı Śey İbrahim gibi övünç kaynağı oyun yazarları (dramaturgları) vardır. Bu kişiler kuşkusuz uluslararası değerleri örnekleyerek, ünlü Rus yazar ve aydınlarından yardım alarak bu başarılara imza atmış bulunuyorlar.
Yayın dünyası ölüm döşeğinde
Sovyet yönetiminin sona ermesiyle yazarlık da geriledi, büyük ölçüde çöktü. Sovyetler Stalin‘den sonra Rus ırkçılığına yönelmiş olsalar da, dış propaganda gereği değişik dillerde edebiyat ve sanatı destekliyorlardı. Örneğin tiraja bakmaksızın devlet kitap ve dergi basımını üstleniyor, birinci basım için yazarına para ödüyordu. Sonraki basımlar için de ek para ödeniyordu. Bugün para ödemeleri artık kalmadı, küçük dillerin yazarları işsiz ve parasız durumdadır. Örneğin 40 bin Bjeduğ edebiyat dili yaratmaya kalkışsa, kendi başına  kitap basabilir, gazete çıkarabilir, yayın yapabilir mi? Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yaklaşık 37 bin Abazin yaşıyor. Abazince gazete devlet parasıyla haftada iki gün yayımlanıyor. Çünkü Abazince ismen de olsa bir “resmi dil”; yasa, kararname, tüzük ve yönergelerin Abazince olarak yayımlanması, cumhuriyetin 5 resmi dilinden biri olduğu için  anayasal bir zorunluluk, bunun için yarı resmi gazete olarak Abazince gazete de yayımlanıyor. Devlet desteği olmazsa Abazince gazete biter. Soçi’de Şapsığların ayda bir yayımlanan Rusça ağırlıklı bir gazeteleri var (Şapsugiya). Fazlası için kaynak yok. Peki, roman, öykü, şiir kitabı yayını, müzik ve sanat dünyası ne durumda?..
O bakımdan anayurda dönen Adıgelerin Adıgece konuşanların sayısını çoğaltma ülküsü yerindeydi, ama Adıgelere Kabartaycayı önerme, ortak Çerkesçe görüşleri gerçekçi değildi. Ortak Çerkesçe koşulları oluşursa kendiliğinden gelir, Düzce ve çevresinde (Samsun’dan İzmir’e kadar) Şapsığcanın ortak Çerkesçe olması gibi. Ortak Çerkesçe geleceğin bir sorunu olabilir, Çerkesçe kalırsa tabii. En başta şimdiki Adıgey halkı, kendi dilini terk edip bildiği Rusça önünde dururken, bilmediği ve gereksinim de duyamayacağı Kabartaycayı hiç kabul eder mi?.. Hele bu koşullarda, her iki dil de batmak üzereyken… Duygusal şeylerdir bunlar ve küçük bir grubu ilgilendirir.  Gerçekleşebilir öneriler olamazlar.
Tek çözüm yolu, azınlıklar üzerindeki antidemokratik Rus dil baskısının kaldırılması, cumhuriyetler dillerinin sadece teoride, lafta değil, pratikte de Rusça ile eşit haklı birer resmi dil yapılmalarıdır. İspanya Bask Ülkesinde olduğu gibi. Bask, Katalon ve Galiçler İspanyolcayı da biliyorlar, ama kendi dillerini terk etmiyorlar. Yerel hükümetler anadilini terk etmeye izin vermiyor.
Tarih üzerinde oynama
2023 Yılında Çerkes Dili, Edebiyatı ve Tarihi – III
Kabartay asıllı Rus Şansölye Aleksey Çerkasskiy (1680–1742)

1223 yılı Moğol istilasından sonra Kabartaylar Kuban Irmağı güneyinde ve Karadeniz kıyılarında yaşayan Adıge-Çerkeslerden, ana kitleden  koptular, ayrı bir yerde yaşamaya ve Kabartay adıyla anılmaya başladılar. Kabartaylar en son Kırım Tatar Hanlığı korumasında iken, Osmanlı-Kırım korumasından ayrılarak, gönüllü olarak 1557’de gelişmekte olan Rusya’nın koruması altına girdiler. Bu sayede bey (pşı) çocukları vaftiz edilip eğitilmeye, Hıristiyan yapılmaya, Rus devlet okullarına ve subay okullarına alınmaya başlandı. Bu çocuklar Rusya’ya asla ihanet etmiyorlardı. Osmanlı’daki devşirmeler gibi. Bey ya da soylu sınıfından olmayan köylüler (ĺxukoł) subay olamıyor, paralı piyade asker olarak Rus birliklerine alınıyordu. Subay olma ve ata binme ayrıcalığı bey (pşı) çocuklarına tanınıyordu
Osmanlı ve Rus devletleri arasında imzalanan 1739 Belgrad Barış Antlaşması ile Büyük ve Küçük Kabardey yörelerine tarafsız bölgeler statüleri verildi. Ama Ruslar antlaşmaya uymadılar. Rus-Kabartay dostluğu ve bağlılığı devam etti. Bazı Kabartay beyleri Türk desteğiyle bağımsız bir Kabardey Krallığı kurmak istemişlerdi, ama başaramadılar. Büyük Kabartay beyi Kaytoko Aslanbek (1737-1746) ve danışmanı Büyük Düşünür ve Yargıç Kazanoko Jebağ (ölm. 1750) Rusya’ya bağlılığı savundular (Асланбек Кайтукин – Википедия). Sonraki büyük beyler de Rusya’ya sadık kaldılar…
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nda, izleyen 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşında Kabartaylar Çerkes adını kullanarak Rusların safında yer aldılar, Türkler ve müttefikleri ile çarpıştılar. Rusya İmparatorluğu yıkılana değin bu böyle devam etti. Kabartaylar Türk tarihlerinde Çerkes diye de anılıyorlar. Bu durum Kabartaylardan ayrı yaşayan Adıge Çerkeslerin (Kuban ve Karadeniz kıyısı Çerkeslerinin) de Türklerle çarpışmış oldukları gibisine yanlış algılamalara yol açıyor. Belirtelim Adıgeler Türklerle hiç savaşmadılar. Zaman zaman kendilerine saldıran Kırım Tatar Hanlarına ders vermekle yetindiler (bk. Şhalaho Abu, “Yıldız Kahramanları”).
Kabartay büyük beylik statüsü 1822 yılında Çar tarafından kaldırıldı (bk. “Son Kabardey Büyük Beyi Kuşıkupş’ın Doğum Günü Ve Beçmırze Soyundan Ünlü Kabardey Büyük Beyleri”, Vikipedi).
Daha önce Çariçe II. Yekaterina 1763’te tarafsız bölge sayılan Küçük Kabardey’de Mozdok Kalesini kurdurdu. Arazisinde kale kurulan beyler elbette memnun olmamışlardı. Ruslar Mozdok yöresinin Kabartaylara değil, kendilerine ait olduğunu söylediler. Bu tarihi Kabartaylar ve bazı milliyetçi Adıgey tarihçileri Çerkes-Rus Savaşlarının başlama tarihi olarak yazıyorlar. 1763’te bir savaş olmuş mudur? Kabartaylar Ruslara karşı sürdürülen direnişe katılmışlar mıdır? Hayır…
Aksine Çarlık Rusya’sı ordusunda 1917 yılına, ardından iç savaşta da 1921 yılına değin Bolşeviklerle çarpışan gerici Kabartay soylu ailelerinden subay ve generaller vardı. Bu gibi konularda yazılan romanları okumak gerekir.

Bu gibi yazılarda ilginç olan bir eğilim, Rus ordu yapısı içinde yer alan Kabartay birliklerinin, örneğin seçkin Kabardey Piyade Alayı’nın Türkler, Tatarlar, dahası bağımsızlık mücadelesi veren Adıgelerle yaptıkları çarpışmaların, elden geldiğince yazılmamasıdır. Böyle bir objektif tarih anlayışı olabilir mi? Tabii ki, doğruyu yazanlar da vardır ama çok azdır. Bu noktada Rus tarihçiler daha doğrucudur.

Sultan Klych, Moskova'daki duruşmada, 1947

Besleney asıllı (Hanıko), Çarcı ve Nazi işbirlikçisi

General Sultan Kılıç Girey (1880-1947). Moskova’da idam

edildi (16 Ocak 1947).

Bağımsızlık savaşı veren Kuban ve Karadeniz yöreleri (Çerkesya) Adıgelerinin direnişleri Kabartay tarihçiler tarafından geçiştirilmekte, “1864’te 500 bin Çerkes Türkiye’ye göç etti” gibisine Rus tezlerinin tekrarı ile yetinilmekte, belki politik nedenlerle Adıgey direnişi geçiştirilmekte, Kabardey’in kendi iç sorunlarına, beyler arası çatışmalara, Rus generallerin baskı ve zulümlerine genişçe değinilmekte, bazı Kabartay yazarlar da Kabartayların 1822 yılına değin “bağımsız yaşamış oldukları” yalanını yazmaktadırlar. Doğru değildir, ancak Kabartay tarihçiler Ali-Hasan Kasumovlar örneğinde olduğu gibi, belgelere dayalı olarak yazılan ve “Çerkes Soykırımı” adıyla Türkçeye çevrilen Rusça ciddi bir kitap da vardır. Kabardey ve Osetya 1774’te Rusya’ya ilhak edilmiştir. 1822’de Kabardey Büyük Beylik (Pşışho- Pşı Valiy) kurumu (*) Çar tarafından lağvedilmiş, son Kabartay büyük beyi Kuşıkupş Kabardey’in yargıcı yapılmıştır (bk. “Son Kabardey Büyük Beyi Kuşıkupş’ın Doğum Günü Ve Beçmırze Soyundan Ünlü Kabardey Büyük Beyleri”, Vikipedi).

——-

(*) – Büyük Kabardey’de 4, Küçük Kabardey’de 3 büyük bey (pşı, prens) ailesi ve onların yanında çok sayıda bey ve bey köyü vardı. Beyler yeni bey seçimi için toplanır, bu büyük 7 bey ailesi içinden birini büyük bey olarak seçer, Rus makamları da bunu onaylarlardı. Büyük bey Kabardey’i yönetir, Ruslarla ilişkileri yürütür, savaşlarda Ruslara asker sağlardı. – hcy

Yorum Yap