Çerkes Sorunu ve Gerçekler – I
Çerkesler / Adıgeler bir Kafkas halkıdır. Bundan 800 yıl önce, Karadeniz kıyılarında Abhazya’dan başlayan ve Ukrayna içlerine değin uzayan geniş bir alana yayılmışlardı.
Benzer İçerikler
Eski Çerkes halk anlatımlarında Tene (Don Nehri) ve İndıl (Volga Nehri) adları sık sık geçer. Örneğin, Nart yiğidi Şebatınıko, kendi Nart şiirinde (pşınaĺ), at sırtında Don Irmağı boyunca güneye doğru geliyor, atını yüzdürerek Pşıze’yi (Kuban Irmağını) geçiyor. Nart Ölüm Kurultayı (Vık Xase) Başkanı Nart Aleg’in evine gitmek, teyzesi Nart Seteney guaşe’nin ricasını yerine getirmek, Kurultay sırasında düzenlenecek şölende hile yoluyla öldürülecek olan Nart Verzemeg’i kurtarmak istiyor. Bk. https://mefenef.com/nartlar-adige-yigitlik-destani-3-4…
Şebatınıko’nun gelişi muhteşemdir. O Cırt ülkesinden Nart ülkesine geliyor. Yolda Nart Aleg’in kurnaz çobanı ile bir söz atışması yapıyor ve Aleg’in evine giden yolu çobana söyletiyor. Eve yaklaştığında da, evin dillere destan güzellikte olan, her bir pselıhoyu (talipliyi) bir hafta bekletmeden eve kabul etmeyen Akonde-dahe (Güzel Akonde) at sırtında gelen Şebatınıko’yu evin üst balkonundan görüyor, annesine koşuyor ve gördüğünü söylüyor. Annesi, “O, adını duyduğumuz, kendini görmediğimiz Nart Şebatınıko olmalı, Cırt’tan gelmiyorsa, Nart’da öyle biri yok. Hemen karşılayalım onu” diyor.
Ama Şebatınıko yeme içme ve kız peşinde koşan biri değildir… Şebatınıko, zorla Kurultay (Vık Xase) salonuna giriyor, Verzemeg’e uzatılan yaban öküzü boynuzundan içki dolu kadehi kapıyor, yere döktüğünde kıvrılıp kaçmaya çalışan zehirli bir yılanı görüyor ve ayağıyla ezip öldürüyor, Verzemeg’i atına bindirip evine yolluyor. Bu arada şölendekilere de kimsenin yerinden ayrılmamasını söylüyor, korkusundan kimse yerinden kımıldayamıyor, geri dönüyor ve pşınavelere (çalgıcılara) oyun havası çalmalarını söylüyor, kamasını kabzasından yere çakıyor, ucuna basıp hızla dönmeye, dans etmeye başlıyor, dönme hızından, türbülanstan oluşan rüzgardan bazı kişiler evin duvarlarına yapışıp kalıyor, bazıları da pencerelerden dışarılara fırlatılıyor, 30 metre boyundaki Aleg’in kocaman evi zangır zangır sallanmaya başlıyor, şölendekiler sonunda “Yeter Şebatınıko, sen kazandın, bu fakir haneyi başımıza yıkma” diyorlar. Şebatınıko dansına son veriyor.
Şebatınıko’nun Nart Çobanı ile atışmasını ve Akonde-dahe’nin onu görkemli anlatışını, karşılayışını yukarıdaki linkten okuyabilirsiniz.
Ukrayna’da Çerkes adlı kentler
Eski anlatılara göre Ukrayna ve şimdiki Güney Rusya stepleri Adıgelere yabancı olan yerler değildi, Adıgelerin ve Adıgelerin bir kolu olan Kabartayların yaşadığı yerlerdendi. Ukrayna ve komşusu Güney Rusya’da hâlâ Çerkassk ve Novoçerkassk gibi Çerkes isimli şehirler var.
Kuzeyli Ruslar, o zamanlar şimdiki Ukrayna’da yaşayanlara Çerkes diyorlardı. Bu da önemlidir.
***
Peki, bu geniş sahalarda yaşamış, adları kentlerde hâlâ yaşayan bu Çerkeslere ne oldu, şimdi neredeler? Niçin o gibi yerlerde artık görülmüyorlar? Yoksa Hatti ve Hititler gibi tarih mi olmuşlar?..
Bu gibi konuları tarihçilere bırakıyor, biz daha yakın bir tarihi döneme gelmek istiyoruz. Güncel politik tarih de bunu gerektiriyor. Çünkü Ukrayna ve Güney Rusya’daki Çerkes varlığı bir yana, Kuban Irmağı güneyinde, Karadeniz kıyısında, Soçi ve Tuapse köylerinde de sadece müzelik bir Çerkes nüfusu kalmış bulunuyor (hepsi 130 – 140 bin). Bazılarının da fitne saçarak bu nüfusu bitirmeye çalıştıklarını görüyoruz. 1880 ve 1890’larda da neredeyse bitirilmişlerdi.
Dönelim tarihe:
Moğol istilası
Bundan 800 yıl önce Çin’den batıya sürülen göçebe Moğollar Kuzey Kafkasya’ya da geldiler, 1223 yılında Adıgelere yönelik Moğol istilası başladı, Adıgeler ikiye ayrıldılar, Kuban Irmağı kuzeyinde, steplerde yaşayanlar/ Kabartaylar bağımsızlıklarını yitirdiler ve Moğol hakimiyeti altına girdiler. Köy prensleri (pşı) tarafından yönetilen Adıge Kabartayların, ana geçim kaynağı ve uğraşı göçebe büyükbaş hayvancılık idi. Daha önce Kuban Irmağı ile Don Irmağı arasındaki topraklarda üretilen buğday dışarıya ihraç ediliyordu (http://www.cherkessia.net/news_detail.php?id=7854).
Kabartaylar XIII- XV. yüzyıllar boyunca, Moğolları izleyen Tatarların baskıları sonucu yavaş yavaş güney doğuya doğru göç etmeye başladılar. Moğolları izleyen Müslüman Tatarlarla Kabartayların mera ve otlak kavgaları başladı. Kabartay beyleri (pşı) dış korumalar arayarak ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Tatarların sayısı çoktu. XV. yüzyıl sonlarında Timur, Altın Orda Hanı Toktamış Han’a yardım eden ve Orta Kafkaslar’da yaşayan Alanlara (Oset atalarına) ağır bir darbe indirdi (1395), Alanların çoğu ya öldürüldü ya da Batıya, Avrupa ülkelerine doğru kaçmak zorunda bırakıldı. Dağlarda saklanan kalıntıları da bugünkü Oset ulusunu oluşturdu. Alanlardan boşalan çoğu yerlere şimdiki Kabartay, Karaçay ve Balkarlar yerleştiler.
Adıge-Çerkesler
Moğol istilası sonucu, Kuban Nehrinin güneyinde ve Karadeniz kıyısında yaşayan Adıge kabileleri ile şimdiki Kabardey yöresinde toplanan Kabartay beyleri arasındaki bağlar koptu. Arada uzun bir mesafe oluşmuştu. Dil ve gelenek farklılıkları da oluştu. Kabartayların Orta Kafkaslar’daki halklarla, Oset, İnguş, Çeçen, Dağıstan ve Gürcülerle ilişkileri daha öne geçti. Ama Kabartaylar dillerini ve Adıge olduklarını unutmadılar. Kabartay beyleri Kırım ve Astrahan’a, onların aracılığıyla da Ruslara hayvan ve hayvan ürünleri satıyorlardı. Kabartay kadınları el sanatlarında, dokumacılıkta ileri gitmişlerdi.
***
Beyler güçlerini koruma amacıyla değişik devletlerin himayeleri altına giriyorlardı. Bunun bir sonucu olarak diplomasinin inceliklerini öğrenmiş oldular.
Kabartay beyleri Kırım Tatar korumasından çıkıp 1557’de Rus koruması altına girdiler, böylece Rusya yanlısı bir ekonomi ve siyaset izlemeye başlayacaklardı.
Kabartaylar
Adıgeler Kuban Nehrinin güneyinde ve Karadeniz kıyılarında, Kabartaylar da doğuda, Orta Kafkaslarda Yukarı Kuban, Malka, Terek ve Nalçik Nehirleri boylarında yaşıyorlardı.
Dış korumalardan yararlanan ve ona göre bir strateji izleyen Kabartay beyleri (pşı) bir zamanlar çok sert ve çok güçlüydüler: Kölelerini öldürebiliyorlardı, koruma sonrasında Ruslar bunu yasaklamışlardı. Kabartay beyleri Kabartaylar (Adıge kökenliler) yanında Karaçay, Balkar, Nogay ve diğer komşu halklardan oluşma bir nüfusu da yönetiyorlardı. Beylerin hükmü altındaki nüfusu 300-400 bine çıkaranlar da vardır, ancak bu nüfusun bir bölümü Tatar ve başka kökenli olmalıydı. Ayrıca nüfusun çoğu köle (pşıł) ya da köylüydü (ĺxukoł; fekoł). Köleler beylerinin geniş topraklarında çalışıyor, beylerinin büyük hayvan ve at sürülerine bakıyorlardı. Köylüler ise beylerine vergi veriyor, beyin angarya işlerinde çalışıyor, beylerinin emrinde yaya asker olarak savaşa katılıyor, karşılığında beylerinden koruma ve beyin köyünde barınma izni ve korunma alıyorlardı. Bir de vork denen seçkin bir köylü sınıfı da vardı, bunlar beyin refakatçileri konumundaydılar.
Adıgeler
Batıdaki Adıgeler tarım, hayvancılık, balıkçılık, avcılık, arıcılık, atölye ya da el işi eşya üretimi, altın ve gümüş işlemeciliği gibi işlerle geçimlerini sağlıyorlardı. Altın eşyalarını, vd tarım ürünlerini Türkiye’ye, Türk pazarlarına ihraç ediyorlardı. Türklerle dost idiler. Kabartayların aksine Müslüman sayıldıkları için Adıgelerden esir alınmıyordu. Ancak Abzahlar ve Vıbıhlar arasında esir ticareti ile uğraşan bir kesim de vardı. Abzah insan avcıları tarafından kaçırılan esirler, Karadeniz kıyısındaki Vıbıh limanlarından ihraç edilirdi. Güzel köle ya da esir kız ve oğlanlar yüksek paralarla Türk esir tüccarlarına satılırdı. Daha kuzeydeki Şapsığe’de sistem olarak kölelik yoktu ve köle ticaretine izin verilmiyordu. Bu nedenle karların eridiği yılın birkaç ayında, sıradağlar geçit verdiğinde, esirler getiriliyor, Vıbıh limanlarından ihraç ediliyordu. Bu gibi konularda Av. Sefer Berzeg’in “Kafkasya Gerçeği” dergisi sayfalarında geniş çeviri bilgiler vardır.
Bu arada bir daha belirtelim, büyük bir kabile olan Şapsığlarda köle sınıfı ve kurumu yoktu. Herkes kendi toprağında çalışır, Xase (Hase) denilen köy meclisleri eliyle kendilerini yönetir, vergi vermez, imece (hafı) usulü yardımlaşırlardı. Abzah ve Natuhaylarda da benzeri bir örgütlenme vardı.
Adıgeler arasında “Yermel” (Ermeni) denen ve anadilleri Adıgece olan Ortodoks Hıristiyan dini bir topluluk da vardı. Ruslar bunların kentlere yerleşmelerine ve para ile ticaret yapmalarına izin vermişlerdi. Adıgelerin “Yermelhabl” dedikleri Armavir kentinde yoğunlaşmışlardı. Yermeller dil, gelenek ve kültürleri ile Adıge olan bir topluluktur. Rusya iç savaşında büyük bir nüfus kaybına uğradılar. Özellikle Bolşevikler çok sayıda Yermel’i katlettiler. Şimdiki sayılarının 50 bin ile 100 bin arasında olduğu söyleniyor, Armavir ve Maykop kentleri ile Adıgey’in güneydeki dağlık Maykop rayonunda yaşıyorlar.
Dış ilişkiler
Adıgelerin yüzü Türkiye’ye, Kabartaylarınki Rusya’ya ve Kırım Hanlığı’na dönüktü. Büyük ve küçükbaş hayvancılık ve cins atlar yetiştirme yanında geçimlik tarım da yaparlardı. Kabartay beyleri Ruslara ve Tatarlara et hayvanı, hayvan ve süt ürünleri ve at satar, karşılığında Ruslardan sanayi ürünleri alırlardı. Ruslarla trampa usulü ticaret yapılırdı, trampa dışı ticarete ve yerlilerin/Kabartayların (Oset ve İnguşlar dışında) kentlere yerleşmelerine ve para kullanmalarına izin verilmiyordu. Ruslar Oset ve İnguşlara daha fazla güveniyor ve onlara bazı ek ayrıcalıklar tanıyorlardı.
(Devamı gelecek)