Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Adayı

6 Mart 2023 günü toplanan 6 parti başkanı CHP Başkanı Kemal Kılıçdroğlu’nu 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday olarak gösterdi. Bir ara İyi Parti başkanı Bayan Meral Akşener kendi önerdiği adaylar kabul edilmediği, Kemal Kılıçdaroğlu adında diretildiği gerekçesiyle masayı devirmeye kalkıştı, ama beklenmedik, müthiş, dalga dalga kabaran büyük bir tepki seli karşısında masaya geri döndü. Aksi takdirde kabaran tepki seli kendisini ve partisini silip götürebilirdi. Milletin kaprislere tahammülü kalmamıştı.
Halk Erdoğan’ın sağcı ve dinci yönetiminden, baskı ve yolsuzluklardan o denli bezmiş ki, bahane dinleyemeyecek hale gelmişti. Erdoğan’ın yüzü Rusya’ya, Putin’e, Çin ve Arap ülkelerine ve geçmişe dönük. Fert başına yıllık gelirin 50 bin doları aştığı bir Batı dünyası karşısında gelirimizi 8-9 bin dolara düşürdü, emekçi insanları yoksullaştırdı.
Tarım ve hayvancılık geriledi.
Daha önceleri, ülkede tarım ürünleri karşılığı Ruslara (Sovyetlere) yaptırılmış bazı sanayi kuruluşları, Ereğli ve İskenderun demir-çelik fabrikaları, selüloz ve kağıt, bez ve şeker fabrikaları, vs. var. Bazıları eskimiş denerek hurda fiyatına yandaşa satıldı ya da kapatıldı. Fason ve montaj üretimi de olmasa ne yapardık… Türk milliyetçisi Ecevit  bu cılız tesisleri gerekçe göstererek, ardından destekçisi  Erbakan‘ın dinci tutkusu nedeniyle  Demirel Avrupa Birliği’ne katılma fırsatını kaçırdılar, Yunanistan katıldı ve şimdi bize kök söktürüyor. .
Böylesine cılız bir ekonomi ile Erdoğan İslam dünyasına lider olmaya heveslendi, koruma ordusunu ve zırhlı araçlarını askeri kargo uçaklarıyla taşıtarak ta Şili’ye değin dünyayı dolaştı, paraya para demedi, savurdu, borç aldı, Balkanların, Kafkasların, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın liderliğine soyundu, Mısır gibi batık bir ülkede Amerikancı Sisi’ye ve askeri darbeye karşı, ihtiyatlı gitmeyen ve söz dinlemeyen dinci ve yine Amerikancı Mursi’yi boşuna destekledi. Sisi’yi kendine düşman etti. Sonunda balon elinde patladı. Sisi Doğu Akdeniz’i Rumlara, Yunanistan’a açmaya, Türkiye’ye kapatmaya kalkıştı. Arkasında Batılı ülkeler ve Arap ülkeleri vardı. Bir Adıge atasözü “Sahibinin kovduğu köpek kurtlarla birleşip sürüye saldırdı” der. Erdoğan akılcı bir diplomasi yürütemedi.
Amerikan dolduruşuna geldi, Suriye’den bir şeyler kopartırım diyerek, kardeş diye ağırladığı Beşar Esad iktidarına cephe aldı, Suriye’ye girdi. Sonuç olarak milyonlarca Suriyeli sığınmacı elimizde kaldı.
Dünya fukaralıktan ve nüfus patlamasından şikayetçi, öfkeli ve panik içinde. Refah ülkelerinin sınırlarını zorlayan yüz binleri, denizlerde boğulan yoksulları her gün görüyoruz. “Allah herkese rızkını verir” derler, iş bulamazsan verir mi vermez mi görürsün. Birçok aile kadını niçin fuhşa sürükleniyor? Bizim İmam-Hatip Lisesi mezunu liderimiz de, “iki yetmez, en az üç çocuk, hatta beş çocuk”, ümmet çoğalsın, dedi. Başkaları başkalarına mama mı dağıtıyor?.. Depremzedelerin, “yardımlar ve ilgi azaldı, unutulmaktan korkuyoruz” yakarışları kulaklarımızda. Peki o ümmetin kötü yan ürünleri hiç düşünülmüş mü? El Kaide, İşid, Boko-Haram ve daha bir dizi kafa kesen, bomba patlatan terörist örgüt, bunlar hiç düşünülmüş mü?..
Bu kafada bir lider ve taifesi artık ülkeyi ve toplumu yönetemez, artık bir yük oldular… Umalım 14 Mayıs’ta giderler.
Ancak şunu da bilelim, Erdoğan ve yandaşları öyle kolay kolay pes edecek kişiler değiller. 21 yılın yağma böreğinin tadı hala damaklarında. Bin odalı saraylar, uçan saraylar, Çamlıca tepesinde 64 bin kişilik devasa cami, her mahalle ve köye binlerce lüks cami. Hepsi ekonomik yük. Fazlası Arap ülkelerinde var. Kahire camiden geçilmiyor. Kahire’de sürünen milyonlar, mezarlıklarda yatan yoksullar, bu kişiler cami değil fabrika, iş ve ekmek istiyorlar..
Erdoğan yönetimi iflas etmiş, ülkeyi yoksulluğa, korkuya ve borç batağına sürüklemiş durumda.
Kılçdaroğlu ne yapabilir?
Kılıçdaroğlu’nda bir HDP (Kürt) ve sol (sosyalist) fobisi vardı. Bürokratik ve Atatürkçü yapısından geliyor olmalı. Erdoğan, Bahçeli ve Akşener’den ve daha önemlisi CHP’nin içindeki kafatasçı ve kaşarlanmış faşist kesimden, gardırop Atatürkçülerinden çekindiği için Kürtlerden ve sol kesimden uzak duruyordu. Uzak durma bir yana Erdoğan’ın dokunulmazlıkları kaldırma ve türban politikalarına destek verdi. Böylece hapishaneler Kürt politikacılar, gazeteci ve muhalif seslerle dolduruldu. Oysa demokrasi farklı seslere özgürlük demek. Bu bakımdan, sorumluluğu sadece ülkücü Meral Hanıma değil Kılıçdaroğlu’na da yüklemek gerekmez mi? Kılıçdaroğlu kayyumlar konusunda da ses çıkarmadı. Kürt vebalı olmalıydı…
Ancak, Erdoğan’ın kartlarını masaya sürmesine vakit kalmadan 6 Şubat’da, örneği ilk ve orta çağlarda yaşanmış şiddette ve boyutta beklenmedik iki deprem felaketi tüm ön yargı ve oyunları bozdu. İnşallah ders alınır, akıllar başlara devşirilir. İktidar bu korkunç felaket karşısında çaresiz kaldı. Binlerce insan enkaz altında feryat ederek, donarak can verdi. Yardım ekipleri ve asker kar ve dondurucu soğuk altındaki depremzedelere yardım için vaktinde seferber edilemedi. İlk Etapta 300 bin üzeri konutun oturulamaz hale geldiği söyleniyor. Ukrayna’nın karşılaştığı beladan daha beteri bir durum. Yüz binlerce insan her şeyini yitirdi. Milyonlarca insan dondurucu kış ortasında sokakta, yıkıntılar arasında kaldı, bebekler soğuktan donarak can verdi. Kimilerinin kolu ve bacağı enkaz altında kaldı, kesilerek çıkarıldı, ölümden beter bir durum. Kızılay ve Afad yara aldı, güvenilir olmaktan çıktı, arpalıklar haline sokuldu.
İşte bu enkaz ve yozlaşmışlık, seçilirse Kılıçdaroğlu ve ekibinin kucağında kalacak. Ekip dediğimiz 6 parti, 6 lider ve iki belediye başkanından oluşuyor. Hepsi sekiz kişi. Bu 8 kişi bu yükün altından kalkabilecek mi?..
Kılıçdaroğlu’nun vakit geçirmeden HDP ve sol partilerle görüşmesi, onlarla uzlaşması ve seçimi garantiye alması gerekiyor. HDP ve sol kesimde yetenekli ve deneyimli kişiler var. Onların desteği olmadan yaraları sarmak çok zor olur.
Siyasi sağcılara ne ölçüde güvenilebilir? 1974 affında, önce sağcı tutuklular bağışlandı, sıra solcu tutuklulara geldiğinde, Erbakan’nın milletvekilleri yan çizmiş, sözlerinde durmamış, Demirel’in sağcı milletvekilleri ile birleşip oy çokluğuyla solcu tutukluları af dışı bırakmışlardı. Hiçbir sağcı da onları ayıplamamıştı. Böylesine tarihten de utanmayan sorumsuz kişiler vardı. Ama şimdi milyonlar Meral Hanımın yan çizmesine “peki” demedi. Kaçacak yerleri kalmadı.
Anketler HDP ve sol partilerin (TİP, Sol Parti, Emep, vs) desteği olmadan seçimin alınmasının zor olacağını gösteriyor. Erdoğan henüz sahaya inmiş değil, hafife alınmamalı. Uçan kuşu bile vadedebilir. Ne yapacağı belli olmaz. Yabana atılmamalı.
Eğitimde durum
Erdoğan, iktidarının birinci yılında, 2002’de “İktidara geldiğimizde İmam-Hatip Okulu öğrencisi sayısı 60 bine düşmüştü, bir yılda 600 bine çıkardık” diye övünmüştü, marifetmiş gibi. Şimdi sayı nedir? İki milyonu aştığı söyleniyor. Teknik bir konu olan kalkınma, milletin karnının doyurulması, refah toplumu olmak dua edilerek mi sağlanacak? Duayla deprem önlenebilir mi? Önlenebildi mi? Pakistan ve Afganistan medrese dolu, duadan geçilmiyor, başardı mı?..
Eğitimde, okullarda ve üniversitelerde tarikatlar, dinciler ve sağcılar egemen hale getirildiler. Ortaçağ tipli kişiler çoğaltıldı. Sağcı dediklerimiz İngiltere ve Almanya’daki muhafazakar denen sağcı  kişi benzeri sağcılar değiller. Avrupalı sağcılar (ırkçı ve faşistler hariç) dürüst, kaliteli ve demokrasiye saygılı kişiler. Sol ve sosyal demokrat kişilerle iletişim içindeler. İşte bir sağcı olan eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, ülkesini dördüncü dünya devi yaptı. Avrupa’da bir Müslüman ya da Hindu’ yönetici olarak seçilebiliyor. Irkçılık ve yobazlık aşınmış. Bizim Erdoğan’ımız öyle mi? Muhalefetten gelen tek bir öneriyi 21 yıl boyunca hiç kabul etmiş mi?.. Bizimkilerin birçoğu hırsız, yağmacı ve düzenbaz. Adliye ve askeriyede de uzantıları var. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi bunu kanıtladı. Erdoğan bu konuda iyi yaptı, ikide bir darbe ve siyaset yapan, zırt pırt muhtıralar ve siyasi demeçler veren bu tür askerleri (günümüz yeniçerilerini) büyük şehirlerden attı, darbecileri de hapse tıktı, Amerikan subayları gibi üniformalarla kentlerde dolaşmayı ve hava atmayı yasakladı. İyi de yaptı. Ancak askeri hastaneleri kapatmakla iyi etmedi.
Kılıçdaroğlu
Kılıçdaroğlu dürüst ve temiz biri olarak tanınıyor. Aç gözlü biri olmadığı görülüyor. Şimdiye değin hiçbir suça ve yolsuzluğa bulaşmış değil. Bu, günümüz koşullarında üstün bir meziyet. Erdoğan’a gelince, bin küsur odalı sarayını ve oradaki şatafatı görüyoruz.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun referansları uluslararası demokratik normlardan, değerlerden çok Atatürk üzerinden oluyor. Atatürk cumhuriyetin kurucu önderi. Hizmeti büyük biri, laikliği getirdi, yine de başka bir yazımda da belirttiğim gibi bir peygamber değil. Atatürk’ün de hataları var. Örneğin, günümüz Türkmen liderleri gibi, ülkeyi dışa kapattı, görülmemiş ölçüde sıkı bir zapturapt (baskı) düzeni altına aldı, kimse, hiçbir muhalif korkusundan konuşamaz olmuştu, yabancı dilde eğitim veren ve aydın yetiştiren okulları kapattı. Gerekçe yabancı ve misyoner (Hıristiyan) okullarıymış. Sonunda ülkeyi yabancı dil fakiri bir ülke yaptı. Dış dünyadaki gelişmelerden habersiz kaldık. Sadece bunları değil, Çerkesçe ve Kürtçe eğitim veren okulları, yayın organlarını da kapattı. Bu gibi şeyler demokrasiyle bağdaşan şeyler olamaz. Savunulamaz ve haklı şeyler olarak görülemez. Bu bakımdan Atatürk konusunda demokratik ve iyi niyetli eleştiri ve yazılara artık izin tanınmalıdır. Toplum düşünce ve bilgi yönünden kısırlaştı. Bugünkü gerilik bu bilgi kısırlaşmasının bir sonucu. Türk’ü, Kürd’ü, Laz’ı, Arap’ı ve Çerkes’i aynı ateş çemberinden geçti. Karakollarda dayak ve falakadan geçirildi, yargılandı ve hapishanelere kondu. Bunları yadsıyamayız. 100 yıldır helalleşme yapılmış değil. PKK bu baskı ve sindirmenin bir ürünü. Bunları görmemiz gerekiyor.
Ecevit kendini iktidara getiren gençleri aşırı solcu diye yaftalayıp itmiş, kendisinin cumhurbaşkanı yaptırdığı Atatürkçü yargıç Necdet Sezer‘den de anayasa kitapçığı yemişti. Atatürk, paravana olarak kullanılan bir araç olmaktan çıkarılmalı, hakaret dışı eleştirilere izin tanınmalıdır.
40 milyon nüfuslu federal Kanada’nın yüzde 15-20’si Fransız. Fransızca İngilizce ile birlikte Kanada’nın eşit haklı resmi dili. Kanada parçalanmadı, kimse Fransızcadan da şikayetçi değil. Türkiye ve Rusya’daki dil düşmanlığı nereden kaynaklanıyor? Türkiye’de 20 milyon Kürt, 5 milyon Çerkes (Adıge) ve bir o kadar da Arap, Laz, Gürcü, vs yaşıyor. 4-5 milyon Suriyeli, 1 milyon Afganlı, Kuzey Iraklı ve Afrikalıyı saymıyorum.
Kılıçdaroğlu seçimi kazanır ve iktidarını kurarsa, çok sayıda birikmiş ve patlamaya hazır sorunu çözmek zorunda kalacak. Yanında deneyimli, ekonomiden anlayan bilgili ve deneyimli kişiler var: Karamollaoğlu, Akşener, Davutoğlu, Babacan…
Kılıçdaroğlu iyi niyetle yaralara neşter vuracak ve hukuk devletine dönecek olursa, ki bunları savunduğunu söylüyor, Erdoğan da söylüyordu, iyi olur. Batı’ya açılım yeniden başlayacak, dış sermaye ve yatırım akışı yeniden devreye girecektir. Bunu ancak demokratik bir Türkiye başarabilir. Aksi takdirde işler Allah’a kalır…
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve kadrosuna demokrasi, hukuk devleti ve kalkınma yolunda başarılar dileriz.
Yorum Yap