Site icon MEFENEF

Paris’te Bir Çerkes Kızı – 23

VIBir 1 kişi ve gülümsüyor görseli olabilir
Uzun bir süreden beri konuk bekleyen ev sahipleri Paris’ten gelen akrabalarını sevinçle, güler yüzle karşıladılar. Jean Louis Calandrini’nin evi sevinç ve şen şakrak seslerle doldu.
Uzun süreden beri görmediğiniz yakınlarınız ile yiyecek ve içecek dolu bir sofrada buluştuğunuzda, soracak çok şey oluyor, ilginç soru ve yanıtlar birbirini izliyor, vaktin nasıl geçtiğini bilmiyorsunuz. Marie Angélique ilginç şeyler dinliyor ve kendi de ilginç şeyler anlatıyordu, ama şu an başka bir şey düşünüyordu: Julie ile bir başına kalmayı, Ayşet’le ilgili konuşmayı ve Ayşet’in durumunu fark edip etmediğini sormak istiyordu. Kontes sofradaki konuşmaların kesilmesinden yararlanarak sözü aldı:
– Julie, beklenmedik anda size baskın vermiş olduk, bizim için zengin bir sofra hazırladınız. Fransa ve İsviçre üzerine değinmediğimiz konu kalmadı, yine konuşacak bir sürü günümüz olacaktır, ancak Charlotte-Elizabéth Aisse ile Sophie yol yorgunu olmalılar, izin verseniz de bu gençler dinlenmeye çekilseler diyorum. Yorulmadıysan, Aisse, seni zorlamıyorum, ama Calandrinilerin iki kızı, Riéma ile gelinleri René ile ablaları Suzanne seni özlemişlerdir, sana bir şeyler anlatmak istiyorlarmış gibi geldi bana, senin de onlara söyleyecek gizli açık bazı şeylerin olmalı.
Gençler ayrılınca Kontes Marie Angélique Julie’ye sordu:
– Aisse de beklenmedik bir değişim gözüne çarptı mı?
– Aisse’nin daha da güzelleşmekte olduğunu görüyorum, – dedi Julie, kontesin neyin peşinde olduğunu anladığı için sözü hemen değiştirdi, – Niye? – diye sordu.
– Bilemiyorum, öyle görüyorsan iyi… Bilirsiniz, evlenme yasağı olan şövalyenin tuzağına düşmesinden korkuyorum.
– Blaise Marie de Edie ailece dostumuz olan biri, onu kişilikli ve düzgün biri olarak tanıyoruz, Lord Henry Bolingbrocke’un gençlik arkadaşı. İki genç birbirine ilgi duyuyor ve buluşuyorlar diyerek, işi senin o kuşkulandığın noktaya vardırmazlar, Marie, o tür şeylerle kafanı yorma.
– Bilemiyorum, Julie, öyleyse… Ana anadır, ana yüreği hep böyle olur…
– Doğru diyorsun, Marie. Ama bu işte başka bir şey varmış gibi geliyor bana.
– Nedir? – Kuşkulandığı şeye Julie’nin de katıldığı gibi bir kaygı doğdu kontesin içinde.
– Siz ikiniz anlaşmış mısınız?
– Öyle mi düşünüyorsun?.. – Beklediği yanıtı alamayan kontes, gülümseyerek yeniden konuşmasını sürdürdü: – Başımıza o denli şeyler gelmiş olabilir…
– Öyle diyorsan, Marie, – kontesin kendi isteği noktaya yaklaşmış olması Julie’yi sevindirdi, – senden bir ricam var. Kabul edersen Aisse’yi bir ay kadar konuk etmek isterim.
– Sen de kızlarından bıktın mı? – atılan lafın kızgınlığı geçmeden, kendi de lafını attı, ama yazlık bahçelerinde tanıştığı yakışıklı komşu adamın özlemiyle hemen yumuşayıverdi: – Aisse’yi bir ay yanında bulundurmak istiyorsan bunun için ricada bulunmana gerek var mı, Julie? Sadece onu değil, ağır gelmeyecekse Sophie’yi de bırakayım, işinize yarayabilir.
– Sen, Marie, Pon de Vel’le birlikte olacaksın? – diye verilen yanıttan memnun kaldıysa da belli etmeden kontese sordu.
– Sevgili, güzel Julie, benim için endişe etme, – Marie Angélique sevinçle gülümseyerek jest yaptı, – beni tanırsın, kendi kendime bakarım, kimseye yük olmam, bahçemizdekiler de iyi insanlar, sorun yaşamam… – biraz bekledikten sonra şakaya vurdurarak konuştu: – Ama kızların için sorduklarıma bir yanıt vermedin.
– Onlar da, Marie, – içinden geldiği gibi değil, Julie, dudağından döküldüğü gibi şaka yaptı, – Onların Aisse’den daha iyi olmalarını mı umuyordun? Hepsi kafa ütüleyici!.. Riélerin gelini, bildiğin gibi, bugün yarın Fransa’ya dönecek. Büyüğünün evlenme yaşı geçti geçiyor, dert içindeyiz. Aisse biraz yanlarında kalırsa ona bir akıl vereceğini, yardımcı olacağını umuyoruz.
– Evet, Julie, evet… – Mari Angélique dudağıyla Julie’nin sözlerine katıldı, “o sizin güvendiğiniz kız son derece temiz bir kız” – diye içinden geçirdi.
Julie Calandrini, bir ay geçtikten sonra Ayşet’le konuştu:
– Aisse, bir aylık süreyi tamamladık. Şimdi anne-kız gibi birlikte oturuyoruz, Kont Charles de Ferriol’ün Madlen’e ilişkin ricasını yerine getirdiysen, Pon de Vel ile Marie Angélique’in yanına dönebilirsin.
– Madlen kendi ve oğlu için iyi bir insan çıktı, değil mi Julie?! – Üç gün araştırıp bulduğu kadının adını Julie’nin söylemiş olması Ayşet’i memnun etmişti. – Onun bu yaşamını ve durumunu papa görmüş olsaydı çok sevinirdi. Bunların hepsini ona anlatacağım. O zavallının durumu nedir, bıraktığım kişiler ona gereği gibi bakabiliyorlar mı?
“Aisse’den iyi şeyler dışında bir şey duymamıştı, – Julie duyduğu bu şeylerden memnun kalmıştı, – kendi çok zor bir durumda iken, yakınlarını unutmuyor, onlar için üzülüyordu: Kont Charles de Ferriol’ün kendisine davranışına, utanacak durumlara düşürmesine aldırmadan, “babam”, “papa” diyerek, onu tek bir an olsun düşünmediği gün çıkmıyordu. Hamile olduğuna aldırmadan, kont istedi diye, kim olduğunu bilmediği Madlen’i gidip bulmuştu. Bir ay boyunca Marie Angélique için ağzından bir kötü söz çıkmamıştı. Pon de Vel ile Arjantal’a her hafta gecikmeden mektup yazmış, pek ilgilenmediği Claudine Alexandrine’dende hep olumlu söz etmişti. Niye öyleydi? Göz boyama mı ya da gerçek bir davranış mıydı? Aisse için böyle bir soru sormak günah yerine geçer!.. – Karşısındaki kişiye güzel ve doğru şeyler anlatan Julie, birden bire düşüncelerinden sıyrıldı ve dikkat ederek Ayşet’e bir soru sordu.
– Kızım, göreceksin sorunların hallolacak. Yine de başına gelebilecek şeyleri konuşalım. Kimsenin başına gelmemiş olan bir şey benim başıma gelmiş diye kendini hırpalama. Bolingbrocklar ve ben sana söylediğimiz gibi Sans, İsabelle Luisa yanından ayrıldığında, rica ediyorum, bebeği manastıra bırakma. Terk edersen sonra pişman olursun, beni dinle, evlat büyük bir ateş gibidir, seni yakar. Ferioller sana ne yapabilirler, aralarında yine barınacaksın.
– Hayır, Julie, sözümde duracağım, – Ayşet kıpkırmızı kesilmişti, kestirip attı, – o konuya dönmeyelim, şövalyenin başına iş açamam!
– Öyle bir karar vermişsen, Aisse, sana ne olacağını bilemem… – Julie’nin ses tonu hafifledi, “bu sevdiğim ve övdüğüm kadın yaman biri” diye içinden geçirerek sözlerini sürdürdğ – Bizi dinlemeyeceksen biz ne yapabiliriz, istediğin gibi olsun. Pon de Vel’in yanına gittiğinde huzura erersin. Kontesin laf sokuşturmalarına aldırma. Marie Angélique, bilirsin, kötü bir kadın değil. Bir hafta sonu Bolingbrocklar La Source gittikleri bahanesiyle size uğrarlar, seni de yanlarına almak için Marie Angélique’e ricada bulunurlar. Seni de beraberlerinde götürürler. Kontes onları asla kırmaz. Doğuma bir ay kala Şövalye de Edie de senin yanına, La Sourse’a gelir, Bolingbrockların kızı İsabelle Louise’in yönetimindeki Sans kent manastırına seni götürür. İşin bu, Tanrının izniyle, durumu atlattıktan sonra Paris’e dönersin, “babasız çocuk doğurmak zordur, daha zavallısı düşünülemez” diye düşünürken Julie, bir yandan da acıdığı Ayşet’e moral vermeye çalışıyordu, – Şimdi sana huzur (gupsefığo) ve metanet (pıtağe) gerekiyor, kızım. Bu iki konuda sana güveniyorum, güle güle, hayırlı yolculuklar. Her nerede olursan ol, Tanrıdan sonra seninle beraber olduğumu unutma. Paris’e döndüğünde bana yaz, durumunu bana bildir.
Markiz Julie Calandrini’nin Ayşet için Tanrı’ya dua ettikten sonra, onlara dediği gibi sorunsuz biçimde Pon de Vel ile La Source’tan ayrılıp doğumu Sans manastırında gerçekleştirdi.
Blaise Marie de Edie ile Charlotte- Elizabéth Aisse de Ferriol, kız bebeklerine Selini adını verdiler. Bebeğin adını ve soy adını manastır kayıt defterine şöyle yazdırdılar: “Blaise Marie Le Blon Charlotte – Selini. 26 Nisan 1721.
(Devamı var)
İshak Maşbaş, Tarihi roman (s. 455-459)
Tüm ifadeler:

Osman Özdemir, Lıperıt Perenıko ve 10 diğer kişi

Exit mobile version