1 Ağustos Anayurda Dönenler Günü ve Sorunlarımız

1774 yılı öncesinde Kafkasya siyasi haritası.
Adıgelerin (Çerkeslerin) tarihi doğru yazılmalı. Aksi takdirde gerçekleri tam öğrenemeyiz. Bazı gerçeklerden, yeri geldikçe söz edeceğim..
Adıgeler çok eski bir halk. Ancak bu makalede uzak geçmişe değil, güncele, geleceğe yoğunlaşmak istiyorum.
Öncelikle şunu belirteyim: Tarih bir roman ya da tiyatro eseri değildir, bir bilimdir ve objektif olmalıdır. Yazar, romanını ve tiyatro yazısını kendi kurgular ve kendi yönlendirir, tarih öyle değildir.
Tarihi geçmiş
Çerkes tarihini tam aydınlatmak için eldeki veri ve bulgular yeterli değil. Çoğu ulusunki de öyle. Çalışmaların ilerletilmeleri gerekiyor. Adıge Enstitüsü eski başkanı ve tarihçi Mekule Cebrail bana şöyle demişti: “Kafkasya bol yağışlı, gür ormanlarla kaplı bir yer. Tarihi kalıntılar toprak altında, bunlara yol kazıları sırasında rastlıyoruz”.
Dahası var, birçok belge, yabancı dillerde yazılı olarak tozlu kütüphane raflarında duruyor. Onlara da uzanmak gerekiyor.
Moğol istilası
1223 yılında Moğollar Kuzey Kafkasya’ya girdiler. Öncesini tarihçilere bırakalım.
Moğol saldırıları sonucu Adıgeler ‘Kabartay’ ve ‘Adıge’ biçiminde ikiye bölündüler ve birbirlerinden uzaklaşmaya başladılar. Dil ve gelenek farklılıkları oluştu.
Kuban Irmağı kuzeyinde yaşayanlara Kabartay denildiğini biliyoruz. Göçebe hayvancılar oldukları için Ukrayna ve Kalmukya’ya değin geniş bir alana, bozkırlara yayılmışlardı. Veba salgını sonucu azaldılar. Tatar baskıları sonucu, Kabartaylar 13-15. yüzyıllarda bugünkü Terek – Nalçik yöresinde (Kabardey’de) toplandılar. Kabartaylar tarım, el sanatları ve özellikle hayvancılıkla geçiniyorlardı. Başlarında beyleri (pşı) vardı. Toplumun büyük çoğunluğu ise köleydi (pşıl).
Köy beyleri, tek tek güçsüz ve çekişme içinde oldukları için devlet kurmayı başaramadılar. Bey öldüğünde bey mülkü oğulları arasında bölüşülüyordu. Bu da zayıflamaya ve yeni bölünmelere yol açıyordu. Bundan da Adıgelerdeki ithal feodalizmin Türk-Moğol (Doğu) kaynaklı olduğunu anlıyoruz. Batı (Avrupa) tipi feodalizmde mülk (toprak) bölünmez, en büyük oğulun yönetimine kalır, feodal kurum küçük bir devleti andırır ve devletleşmeye yatkındır.
Kabartaylara Rus koruması (himaye dönemi)
Kabartaylar 1557’de Osmanlı (Kırım) korumasından çıkıp Rusya koruması altına girdiler. Koruma fiilen 217 yıl – 1774 yılına değin – sürdü, bu da geleceği şansa bırakmayan bir Kabartay ortak aklının bulunduğunu ortaya koyuyor: Kabartaylar birbirleriyle didişirler, ama dışa karşı birleşirlerdi. Kabartay beyleri bu aklı Moğollardan almış olabilirler. Bu ittifak (koruma) sayesinde Kabartaylar, Rusların desteğiyle komşu ve kardeş halklar (Karaçay, Abazin, Oset, İnguş, Çeçen, vd) üzerinde nüfuz kurdular ve güçlendiler. Karşılığında da Ruslar, Adıgeler dışındaki tüm Kafkas halklarını savaşsız kendilerine bağlamayı başardılar. Bu gibi konulara ilişkin olarak mefenef,com’da geniş yazı ve çevirilerim vardır. İsteyenler görebilirler.
Rus koruması 1774’te Kabardey’in Rusya’ya ilhak edilmesiyle son buldu ve Kabartaylar Rusya yurttaşı oldular, beylerin çıkarları devlet güvencesi altına alınmış oldu. Bu şeyler 1789 Fransız devriminden sadece 15 yıl önce gerçekleşmişti…
“Âlem gider Mersin’e, biz gideriz tersine” dedikleri şey de bu olmalı…
Adıgeler
Kuban Irmağı güneyinde ve Karadeniz kıyısında yaşayan Adıgeler ise daha güçlü bir dayanışma içindeydiler, Natuhay, Şapsığ ve Abzah gibi tarımcı, hayvancı ve ticari ürünler üreten büyük nüfuslu birimler ve köylü toplulukları vardı, bu sayede Adıgeler, Rus yayılmasına 1864 yılına değin (90 yıl) direndiler. Rus, feodal yörelerde olduğu gibi, örneğin Şapsığlar arasından işbirlikçi bir kesim (imtiyazlı ve çıkarcı bir sınıf) bulamıyordu. Bu da halkın son derece temiz, eşitlikçi ve geleneklerine bağlı kaldığını kanıtlıyordu.
Yukarıda adı sayılan üç demokratik yörede serbest köy sistemi vardı. Bunun dünyada bir başka örneği ve bir benzeri yoktu. Hiçbir köy ya da aile, fiilen hiçbir yere ya da hiç kimseye bağlı değildi. Bağlı olmasına da izin verilmezdi. Ama herkes xabze’ye (geleneğe) bağlıydı. Vergi ve angarya yoktu, imece (hafı) usulü ve gönüllü ortak çalışma ya da karşılıklı kişisel borçlanma (iş günü borcu) esasına dayalı bir çalışma biçimi söz konusuydu. İş gücü borcunu, örneğin “mefiş kesşefığ” (üç iş günü-yevmiye satın aldım) diye tanımlarlardı. Bu da “birinin işinde üç gün çalıştım, o kişi de benim işimde üç gün çalışacak” anlamına geliyordu.
Kabartaylar ve nüfuzları altındaki halklar da (Karaçay, Balkar, Abazin, Oset, İnguş, vb), Bağımsız Adıgeler gibi Müslüman idiler, ama Müslüman oldukları halde, bu halklar, Adıgelerden farklı olarak, Ortodoks Hıristiyan olan Rusların dostları ve taraftarları idiler ve Rusya’nın çıkarları için diğer Müslümanlarla çarpışıyor, savaşlarda Ortodoks Hıristiyanların safında yer alıyorlardı; Rus yönetimi, baskıcı Müslüman Osmanlı ve İran yönetimlerine yeğleniyordu; Rus dost ve daha hoşgörülü kabul ediliyordu. Rus devletine bağlı, daimi, paralı ve gönüllü bir Kabartay Alayı vardı. Savaşlarda Dağlılardan gönüllü-paralı Müslüman birlikleri oluşturuluyor, cephe dışında da, bu birlikler özellikle Rus işgali altına alınan Müslüman bölgelerde kolluk gücü (polis) görevi görüyorlardı. Bu da Rus yayılmasını kolaylaştırıcı bir etkendi, iş genellikle beylerle bağlanıyordu. Beyler bir biçimde elde ediliyorlardı. Ruslar beylere ve prenslere ayrıcalıklar tanıyor, iç işlerine karışmıyor, yoksul köylülere de maddi yardımlar (kumaş, bez, gaz, tuz, şeker ve gıda yardımları) yapıyorlardı. Bk. “Kuzey Kafkasya’nın Ekonomik Potansiyeli ve Sosyo-politik Durumu”, mefenef.com.
Ruslardan uzakta ve Kırım Hanlığı siperinde yaşayan Bağımsız Adıgeler ise, farklı bir konumdaydılar ve deniz yoluyla Osmanlılarla ticari bağlantılar içindeydiler. Sözgelişi Şapsığların ve feodal olmayan komşularının Rus çıkarlarıyla örtüşen hiçbir ortak yanı yoktu. Ruslar, Şapsığlar, vb arasından taraftarlar, işbirlikçiler bulamıyorlardı (Filistin’de, Gazze’de İsrail’in Arap işbirlikçiler bulamaması gibi). Bu üç yörede herkes bey ve eşit haklı birer birey konumundaydı.
1830’larda patlak veren, bir kısım Çeçen ve bazı Dağıstanlıların katıldığı dinci (mürit) ayaklanmalara karşın, Adıgeler dışındaki Kuzey Kafkasya halkları, efsane (uydurma) anlatımlar dışında, barışçı yollarla Rus yönetimi altına girmişlerdi. Dinci ayaklanmalar ağır vergi ve angarya yükümlülüğü, serf/köle yapılma kaygıları sonucu patlak vermiş, “Güler yüzlü Rus’un” yerini “Çirkin ve kâfir Rus” almıştı. Yine de çoğu Müslüman Dağlı’yı (özellikle feodal yapıda olanları) Rus’tan koparmak mümkün olmamıştı. Bu Dağlılar ile örneğin Şapsığlar arasında önemli toplum ve sınıf farklılıkları vardı. Bu Dağlılar tarikat ve fanatik din adamları baskı ve yönlendirmeleri altında yaşıyor, ama “kâfirle” dostça ilişkiler de kurabiliyorlardı.
Rus yayılmasında, başlarda Kabartay beylerinin Ruslara verdikleri destek önemli olmuştu, bu destek karşılığı birçok soylu Kabartay’a yüksek Rus devlet makamlarında mevki ve görevler verilmişti.
18 ve 19. yüzyıllarda Adıgeler dışındaki Kuzey Kafkasya halklarının bireyleri, özellikle 19. yüzyıl başlarından başlayarak, doğuda ve güneyde, Kabartay’dan İran ve Osmanlı sınırlarına değin uzanan bir alanda birer Rusya yurttaşı olmuşlardı. Örneğin, 1791’de Anapa’yı ele geçiren Ruslar, Anapa’daki Şeyh Mansur’u Rusya yurttaşı olduğu gerekçesiyle tutuklamışlardı. Daha geniş bilgi için bk. – “Kuzey Kafkasya’nın Ekonomik Potansiyeli ve Sosyo-politik Durumu”; “Tehlike Kuzeyden Geliyordu”, mefenef.com.
Mürid Hareketi ve Adıgeler
Şamil 1845’te General Vorontsov’un 9 bin kişilik birliğini Dargo’da pusuya düşürüp büyük miktarda silah ve cephane ele geçirdi. Bu sayede direnişini birkaç yıl daha sürdürme olanağını elde etti.
Bu da, Rusların daha da sertleşmelerine yol açmıştı. Vorontsov’un Dargo Seferi için bk. “Kuzey Kafkasya’nın Ekonomik Potansiyeli ve Sosyo-politik Durumu”, mefenef.com.; John F. Baddeley, “Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil”; W. E. D. Allen ve ölü Paul Muratoff, “1828-1921 Türk-Kafkas sınırındaki harplerin tarihi”.
Bu arada Adıgey’de, Abzah yöresinde şeriatçı (gerici) bir hareketlenme de yaşandı, ruhban (yefendi) sınıfı güçlendi ve yönetimi fiilen ele geçirdi. Daha önce bazı Kabartay beyleri de, şeriata yeltenmiş, ama Ruslar kış ortasında şeriat diyen beylerin köylerini yakarak gözdağı vermişlerdi. Bk. – Son Kabardey Büyük Beyi Kuşıkupş’ın Doğum Günü ve Beçmırze Soyundan Ünlü Kabardey Büyük Beyleri, mefenef.com

Abzah Bayrağı (1848-1859, Naip Muhammed Emin dönemi)
Şeriatçı Abzahlar 1848’de diğer Adıgelerden kopup inişe geçmiş olan Şamil’in şeriat devletinin peşine takıldılar. Oysa Kabartay dışı Adıgelerin katıldığı 1803 Peçetnıko Zefes adlı kurultay kararına göre, Adıge kabileleri yurt savunması konusunda birlikte hareket etme yemini vermişlerdi.
Parçalanmışlık ve gerici Osmanlı’nın geç kalmış yayılmacı hevesleri sonucu, 1853-1856 Kırım Savaşı yılları heba edildi, Müritler (din savaşçıları) ve Adıgeler Ruslara karşı bir varlık gösteremediler. Müttefiklerden silah ve lojistik destek alamadılar; dürüst bir yaklaşım ve yardımdan da yoksun tutuldular. Çünkü müttefiklerin amacı, Karadeniz’deki Rus donanma ve üslerini yok etmekle sınırlıydı. Müttefiklerin sömürge ya da baskı altındaki uluslara yardım gibi bir niyetleri yoktu.
Çerkes Sürgünü Kararı
Sürgün kararı 1857’de gündeme geldi, Kafkasya’daki Rus Orduları Kurmay Başkanı General Milyutin, Çerkes direnişini kırmak için Çerkeslerin bir kısmının (Şapsığların, vb) Don Nehri havzasına (Donbass’a) sürülmelerinin şart olduğunu bir raporla Çar II. Aleksandr’a bildirdi.
Aynı yıl Mayıs 1857’de Şhaguaşe (Belaya) Irmağı sağ kıyısında Rusların stratejik Maykop Kalesi kuruldu. Kalenin kuruluş amacı güneydeki dağlarda mevzilenmiş olan Naip Muhammed Emin’in ve Abzah murtazıklarının (din savaşçılarının) kuzeye (ovaya) inmelerini önlemek ve onları boyun eğmeye zorlamaktı.
Üç yıl sonra, 1860 yılında Belaya Irmağı sağ yakası boyunca Maykop’tan Kuban’a uzanan Beleroçensk Müstahkem Hattı inşa edildi. 1864 yılında hattın batısındaki Çerkes nüfus askeri bir operasyonla Türkiye’ye (Karadeniz kıyısındaki Osmanlı topraklarına) sürülecekti.
Kötü gidiş hızlanarak devam etti:
6 Eylül 1859’da güçten düşmüş ve Çeçenya’dan kovulmuş olan Şamil Ruslara teslim oldu. Aynı yıl Ruslarla savaşan eski Osmanlı Valisi Zaneko Seferbıy öldü. Ayrıca Kuban Irmağı orta solundaki Bjeduğlar ile Laba Irmağı orta solundaki K’emguylar, vd feodal kabileler Rusya’ya boyun eğdiler ve Rusya yurttaşları oldular (1859). Bjeduğ ve K’emguy kolluk güçleri (polis) oluştu. Böylece Rusya yurttaşı olan bir bölüm Adıge beyinin geleceği güvence altına alınmış oldu. Bu son yerde bugün Adıge Cumhuriyeti bulunuyor.
Şamil’in naibi, Abzahların dini ve siyasi lideri Avar asıllı Muhammed Emin ve Abzahları da aynı yıl, 1859’da Ruslara boyun eğdiler.
Böylece Bağımsız Karadeniz kıyısı Adıgeleri (Şapsığ, Vıbıh, vd) yalnız kalmış oldular.
Sürgün kararının tebliği
Eylül 1861’de Çar II. Aleksandr bugünkü Adıgey’in Mıyekope rayonu Mamrıkuaye mevkiinde (şimdiki Novosvobodnaya köyü) Abzah temsilcileri kabul etti. Abzahlar 1859 yılından beri Rusya yurttaşı idiler. Komutanlığa bağlı bir Abzah kolluk gücü de oluşturulmuştu. Çar ve generalleri, güvenmedikleri Abzahlardan kurtulmak istiyorlardı.
Çar, Abzahların düze inmelerini, Kuban Irmağı solunda gösterilen yerlere yerleşmelerini ya da Türkiye’ye göç etmelerini istedi ve karar vermeleri için bir ay süre tanıdı. – yıl 1861.
Yıl 1863 sonları: Direnmekte olan ve büyük kayıplar veren Abzahlar ve Şapsığlar savaştan çekildiler ve Ruslarla ayrı ayrı ateşkes anlaşmaları imzaladılar. Buna göre, kış mevsimi ve Karadeniz’in ulaşıma elverişli olmaması nedeniyle, Rus komutanlığınca Abzahlara 13 Şubat 1864; Şapsığlara da 18 Mart 1864 günü akşamına değin köylerinde kalma izni verildi.
Savaş sona erdi. Vıbıhlar beklemedeydiler.
Bu tarihlerden sonra Abzah ve Şapsığlar asker gözetiminde kıyıya inecek ve kendilerini almak için gelecek olan gemilerle Türkiye’ye göç edeceklerdi. Bunun seçeneği yoktu.
Başka yerlerden, başka biçimlerde ve başka nedenlerle Rus idaresindeki Kuban ve Terek oblastlarından Türkiye’ye serbest (isteğe bağlı sivil) göçler de yapılıyordu. Bunlar ayrı bir kategoride yer alırlar.
Rus, geleneksel olarak ve genellikle bir topluluğu ya yok eder (soykırım, 1783 Nogay örneği) ya da dağıtmadan bir yerden başka bir yere toplu nakledip yerleştirir. Osmanlı ise kolay idare etme, rakip bir güç yaratmama ve süreç içinde onları Türkleşme ya da Müslümanlaştırma amacıyla dağıtarak yerleştirirdi. Aradaki fark budur. Osmanlıların bir Türkleştirme politikaları da vardı. Bu sayede Anadolu ve Rumeli’de birçok Hıristiyan topluluk Türkleşmiş ya da din değiştirmiştir. Türkleştirilmeyen (Müslümanlaştırılmayan) nüfustan devşirme çocuk ve daha çok vergi alınıyordu. Müslüman nüfus Ruslara ihanet etmediği gibi, devşirmeler de Türklere sadık kalıyorlardı. Adıgelerin ülkesi stratejik, toprağı geniş ve bitekti. Rus’un gözü bu zengin Adıge toprağında ve aykırı (eşitlikçi) Adıgelerden kurtulmak biçimindeydi.
Tarih meraklısı bazı gençler ve kişiler, 1864’te Adıgeler keşke göç etmeyip de Rusların gösterdikleri yerlere yerleşselerdi diyor ve yazıyorlar. Buna olanak yoktu. Kırım Savaşı’ndan yenik çıkmış Rusya’nın iki milyon insanı, o zamanki kıt ulaşım olanaklarıyla Donbass’a taşıması ve yerleştirmesi büyük para gerektiriyordu. Rus bu yükü Türklerin sırtına yıkmayı yeğledi.
1863 yılı ateşkes anlaşmaları kesindi, seçenek sunmuyor, Türkiye’ye göçü dayatıyor ve Adıgeler de bunu kabul etmiş bulunuyorlardı. 1859 yılı koşulları ile 1864 yılı koşulları karıştırılıyor. Aradaki farkı görmek gerekir.
1864 yılında göçten muaf tutulmanın tek bir yolu kalmıştı: Gemi önlerinde bekleyen papazların elindeki haçı öpüp istavroz çıkarmak… Kilise, haçı öpenleri koruma altına alıyordu.
Gösterilen yere taşınma, göç etme, seçim yapma seçeneği, 1861 yılı ve öncesinde Ruslara boyun eğenler için geçerliydi, 1864’te boyun eğenler için seçme hakkı – fiilen – yoktu.. Öyle bir seçenek 1864 yılı ve sonrasında, 1859 yılı ve öncesinde Rusya yurttaşı olmuş olan kabile bireyleri (Kabartay, Çeçen, Oset, Dağıstanlı, vb) ile sınırlı olarak vardı. Bağımsız Çerkesya’nın son yurttaşları olan Şapsığ, Vıbıh, Abzah ve tarafsız Cıhlar için öyle bir seçenek – fiilen – kalmamıştı.
1864’te, 1859 yılı ve öncesinde Rus yönetimine alınan yerlerdeki, yani Belaya (Şhaguaşe) Irmağı ya da 1860 yılında ırmağın doğu yakası boyunca kurulan Beleroçensk Hattı doğusundaki Adıgeler zorunlu göçten muaf tutuldular. Belaya ve Karadeniz arası alandaki nüfus – ki bu nüfus Adıgelerin büyük çoğunluk nüfusu idi – soykırım ve etnik temizlik yoluyla Türkiye’ye kapı dışarı (deport) edildi.
1917 Ekim devrimi ve Adıgeler
1917’de Kuban oblastında, Kuban ve Laba Orta Solu ile Tuapse dolaylarında 50 bin kadar bir Adıge nüfusu kalmıştı. Ayrıca şimdiki Çerkessk kenti yöresinde de 16 bin Kabartay (Çerkes) ve 14 bin kadar da Abazin (hepsi 30 bin) bulunuyordu. Adıge, Kabartay ve Abazin nüfus, toplamda 80 bin kişi Kuban oblastı yönetimine bağlıydı.
Kuban oblastı Sovyet devrim komitesine (üst yönetime – valilik’e) bağlı, Adıge, Şapsığ, Kabartay (Çerkes) ve Abazin nüfusu temsil eden bir “Dağlı bölümü” kuruldu. Kuban oblastı Dağlı bölümünde (il statüsünde idi) Kabartay (Çerkes) ve Abazinler de temsil ediliyorlardı.
Bazı gençler ve antikomünist çevreler, Bolşeviklerin Adıgeleri üçe, dörde böldüğünü yazıyorlar. Doğru değil. Bölünme sadece Şapsığlar için söz konusu olabilir: 27 Temmuz 1922’de kurulan Adıge özerk oblastı, Tuapse yöresi Adıgelerini (Şapsığları), sayıca az oldukları ve Kuban’a ve Laba’ya uzak bir yerde yaşadıkları gerekçesiyle oblast sınırı dışında bırakmıştı.
Şimdiki Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti Kabartay (Çerkes) ve Abazinlerine gelince, 1921’de bir kongre toplayarak bağlı oldukları Kuban oblastı devrim komitesinin Dağlı bölümünden ayrılma ve Terek oblastı yerinde kurulan, içinde Kabartay okrugunun da bulunduğu Dağlı Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne katılma kararı aldılar. Bk.- Şapsığlar ve Bir Kitap – I, mefenef.com.
Görüldüğü gibi, bölünme, Ruslardan değil, Kabartay (Çerkes) ve Abazinlerden geldi. Bu ayrılma ya da bölünme olmasaydı Şapsığlar da dışlanmayabilir, şimdiki Çerkessk kentinden Tuapse’ye, Karadeniz’e uzanan daha geniş bir özerk oblast kurulabilirdi. Adıgece anadilli Yermelhabl’ın (Armavir) Adıge Emenileri de oblasta katılabilirlerdi. Kalabalık nüfuslu Çeçenleri ve İnguşları tek bir özerk oblastta birleştiren Ruslar ne diye daha az sayıdaki Adıge-Çerkesleri bölsünler… Şapsığların dışlanmaları konusunda mefenef.com’daki “Şapsığlar ve Bir Kitap – I” yazısına bakılabilir.
Bilmediğiniz konularda, özellikle ihtiyat payı bırakmadan hükümler kurmayın, ahkâm kesmeyin derim.
Dönüş ve ülkeyi terk konuları
“Benim Oğlum Bina Okur, Döner Döner Yine Okur” misali sen ne yazarsan yaz, kimileri bir santim ileri adım atmıyor, utanmıyor ve bir arpa boyu yol almıyorlar…
Örneğin, 1837 yılından beri Rus işgali altında olan Adler’e (St. Duh) bağlı olan Kbaada Yaylasında (Krasnaya Polyana’da), kimileri 21 Mayıs 1864’te 100 bin Rus atlısı ile 20 bin Vıbıh atlısını çarpıştırıyor… Küçük bir yaylada 120 bin atlı savaşçı toplanabilir mi, buraya sığar mı?.. Ayrıca Vıbıhlar ya da Adıgeler 20 bin süvari ya da asker çıkaracak güçte miydiler?.. Koca Karadeniz bölgesinde, o ıssız dağ köşesi, yayla dışında savaşacak yer mi kalmamıştı… Bu uydurma (mantıksız) yazıyı maalesef İsrail Adıgeleri bile alıntılamışlar. Bilgi kirliliğinin boyutunu görüyoruz. Kahraman görünmeye aç kişi sayımız ne de çokmuş…
Oysa, 21 Mayıs 1864’te Vıbıhlar çoktan Türkiye’ye göç etmişlerdi ya da geç kalmış kalıntıları gemi bekliyorlardı.
Göç Haziran ayı sonlarına değin sürmüş, o tarihten sonra göçmen taşıyan gemi seferleri kaldırılmıştı.
1864’te vatanı terk edeceklerine Çerkesler keşke “yerlerinde kalsalardı ya da Rusların gösterdikleri yerlere yerleşselerdi” diyenler de var. Oysa, ortalıkta soykırıma değin uzanan bir Rus askeri operasyonu vardı, Rus askerlerin hiç şakası yoktu. Tarihçi Dr. Walter Richmond‘un askeri arşiv belgelerine dayalı araştırmasına göre 1860-1864 yılları arasında, savaş nedeniyle 625 bin Çerkes ölmüştü (“Çerkes Soykırımı” kitabı). Gazze’den de beter bir durum söz konusu. Gazze az ya da çok bir dış yardım alabiliyor. Adıgeler hiçbir yardım görmemişlerdi.
Çerkes sürgünü kararı, yukarıda değindiğimiz gibi, 1864’ten 7 yıl önce 1857’de Rus genelkurmayı ve Çar tarafından alınmıştı, ama karar açıklanmıyor ve gizli tutuluyordu: Karadeniz kıyıları, bir biçimde Çerkes nüfusundan temizlenecekti.
Büyük bir dış müdahale olmadığı takdirde bunun bir kaçarı yoktu.
Osmanlı sürgün kararını haber aldı ve 1857’de Çerkes köle satışına yeniden izin çıkardı, böylece köle sahiplerine avantaj sağladı.1858’de de tapu kanunu çıkardı ve Çerkesleri Türkiye’ye göçe özendirmek için gerekli diğer hazırlıkları başlattı. Türkler ve Ruslar anlaştılar. Bu konuda mefenef.com’daki “Kafkasya’ya Dönüş Konusu” başlıklı makalemde ve başka makalelerimde de geniş bilgi vardır. Bu nedenle ayrıntılı yazmayı gerekli görmüyorum.
Dönüşle elde edilmek istenen şey nedir?
Önce belirteyim: Dönüş uluslararası hukuka ve teamüle (ilkelere) göre Adıgeler için bir haktır, ama Ruslar bunu kabul etmiyorlar.
Sovyetler Birliği döneminde (1991 yılı öncesinde) diasporadan dönüş, Kafkasya’ya yerleşme, Adıgey, Karaçay-Çerkesya ve Kabardey-Balkarya’yı birleştirme ve SSCB’nin 16. birlik cumhuriyetini kurma gibi fantastik görüşler revaçtaydı. Fikir babaları da Av. Fahri Huvaj ve taraftarları idiler.
Olacak şey miydi? Örneğin tek bir kişisi bile 2021 yılı nüfus sayımında kendini Adıge diye yazdırmayan, Adıgey’den yüzlerce km uzakta, çok uluslu bir coğrafyada ve kenarda yer almış olan Kabartay ve Çerkeslerle (Çerkes Kabartaylarla) birleşmek, olmayacak duaya amin demek anlamına gelmez miydi?..
Adıgeler ne diyorlardı
Emniyette görevli (siyasi – KGB polisi olduğu söylenen) bir Adıge’ye, 1992’de sormuştum: “Kabartaylarla birleşseniz daha güçlenmiş olmaz mısınız?” diye. “Kabartaylar bizden uzak bir yerde yaşıyorlar, tarihleri ayrı” diye yanıt almıştım. “Ama Adıge olarak sayınız az, 100 bin kişi bile değilsiniz” dediğimde de, “Olsun, biz Adıge Cumhuriyeti olarak yaşarız” demişti.
Demek ki, Adıgeler devletlerini başka uluslarla, Kabartay, Oset, Karaçay, Balkar, Abazinler ve diğerleriyle paylaşmak, çekişme içine düşmek ve ellerine geçmiş olan tarihi bir fırsat olan cumhuriyetlerini heba etmek istemiyorlardı. Görüştüğüm aklı başında çoğu Adıge böyle diyordu.
Ayrıca bazı Adıgeler istiyorlar diyerek, Rusya sınır ve statü değişikliklerini kabul edecek miydi? Adıgeler ve Adıge olmayanlar ne diyeceklerdi?
Bazıları Rusların Adıgelere bayıldıklarını sanıyor olmalıydılar. Bize bayılan yoktu.
1990’larda Çerkes Kabartaylar, bir düşüncesizlik örneği olarak, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nden ayrılıp Çerkessk kenti merkezli bir özerk oblast kurmak için referandum talebinde bulundular. Çerkesler cumhuriyetin yüzde 10 gibi küçük bir azınlığı idiler. Referandum yapıldı ve yitirildi, karşılığında iki Çerkes rayonundan (Habez, Adıge-Hable) birer Abazin ve Nogay rayonu çıkarıldı. “Akılsız başın cezasını ayaklar çeker” demişler. Çerkeslerin 1921’de Adıgelerden kopma koşullarının hâlâ var olduğu mu sanılıyordu?..
Taşlar yerinden bir oynadı mı domino etkisi yapar. Sovyetler o yüzden dağılmışlardı.
Birçoğu, “Birleşme olmaz, ayrıca güncel bir konu da değil, onun yerine her bir cumhuriyet, kray ve oblast kendisini geliştirmenin, güçlendirmenin yoluna bakmalı” diyordu. Görüşler böyleydi.
Bugün için değişen nedir?..
7,792 km. kare genişliğinde, Krasnodar ve Soçi’ye bitişik, cennet gibi bir Adıgey var. Ancak Adıgey nüfusunun sadece beşte biri Adıge (% 19,75). Herkesin gözü bu küçücük stratejik bölge ve 100 bin Adıge üzerinde. Kolay lokma görüyor olmalılar.
Bağımsız devlete gelince, bugünkü konjonktürde Ruslar buna asla izin vermezler. Rusya şimdilerde bölünme değil, büyüme ve yayılma süreci içinde. Koca Ukrayna örneği karşımızda, yerle bir etmedikleri kaldı. Ukrayna Adıgeler gibi minik bir serçe de değil, 51 milyon üzeri nüfuslu idi.
Bazıları “abesle iştigal ediyor”, bir avuç Adıge ve Şapsığ’ı pasifleştirmek, işlerini sessizce bitirmek istiyor olmalılar. Osmanlı ve İngiliz ajanları 1830’lardan beri savaş kışkırtıcıları olmuş, barışçı girişimleri sürekli sabote etmişlerdi.
Şimdi de Adıge ve Şapsığlar üzerinde de aynı oyunlar oynanmak isteniyor. Adıgeler bu oyuna gelecekler midir? Adıgey dururken ve uygun bir yerleşim yeri iken ve orada bir Adıge yönetimi var iken, Adıgeler nüfus fazlalığı olan, toprağa aç, çok uluslu, birbiriyle çekişen ve ortakları da olan, yoksul ve kenarda Kabardey-Balkarya ve Karaçay-Çerkesya’nın nerelerine neden yerleşsinler ki?.. O iki yerel devlet, ad olarak da sırf Kabartaylara ve ‘Çerkeslere’ ait değil ki!.. Karaçaylar, Balkarlar, Abazin ve Nogaylar, dahası Kabartay köylülerin kendileri bile Adıge dönüşçülere buyurun gelin, alın size toprak, yerleşin mi diyecekler?
Rus hükümeti ne diyecek? Kabartaylara, siz de soykırıma uğramışsınız, hakkınız var, alın mı diyecek?…
Buraya kadar bir fikir jimnastiği yaptık diyelim…
Dönüş izni var mı?..
Sürgünü uygulayan Çarlık Rusya’sı gibi, Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu da Adıgelerin ya da Kafkasyalıların dönüşüne hâlâ izin vermiyor.
Rusya 161 yıldır yayılmacı ve milliyetçi bir politika izliyor. Tek istisna, kısacık Lenin dönemi.
“Kafkasya’ya Dönüş Konusu” başlıklı yazımızda (mefenef.com), dışarıdan gelmiş olarak, Maykop’ta 400 kadar dönüşçü, konuk-turist ve öğrenci bulunduğunu yazmıştık. Buna karşılık Adıgey’in sadece Tahtamukay rayonuna son 30 yılda en az 50 bin Rus’un konut ve iş verilerek yerleştirildiğini belirtmiştik… 1992’de, o sıralar rayon başkanı olan kişi, Adıge dostu olduğu söylenen bir Rus’tu. Adının Demçuk olduğu söylenmişti. Verdiği brifingde, “Rayonumuz Krasnodar’a yakın ve bitişik bir yerde olduğu için buraya yerleşmek isteyenler çok, onlar için konutlar üretiyoruz” demişti. Kimseden tık çıkmamıştı. El kaldırıp “Bu konutlara yerleşenler nerelerden geliyorlar?” diye sordum. Adıge çevirmen, “Nereden olacak, Kazakistan’dan, Sibirya’dan geliyorlar” diye yanıt vermişti. Kazakistan olabilir, ama Sibirya olamazdı. Sibiryalı, bir Rusya yurttaşı idi, göçmen değildi ve konut alamazdı. Göçmen, bir devletten başka bir devlete göç edene denir. 1992 yılı sonrasında rayona 50 bin kadar yerleşimci Rus yerleştirildiği ve yerleşim halen devam ettiği için, oluşum gizli tutuluyordu; ki 50 bin sayısı cumhuriyetin Adıge nüfusunun yarısı demektir.
Çevirmene “Sorumu başkana sor” dedim. Demçuk, “Burası bir tarım yöresi. İş verme olanağımız yok. Bu nedenle konut yapımını azalttık” biçiminde bir yanıt vermişti.
Durumu kafilemiz rehberi Çemışo Ğaziy’e (sonradan bakan da olmuştu) sordum, “Demçuk, konut üretimini durdurduk dedi ya” diye ilginç bir karşılık vermişti.
Tahtamukaylı orta yaşlı birine, özel olarak “Rus Başkanı beğeniyor musunuz?” diye sordum, “İstemiyoruz, rayona Rusları getiriyor” (Tıfayep, Vırısxer rayonum kıréşex) demişti. Aslında olay Demçuk’u da aşan bir boyuttaydı. Adıgey yönetimi ses çıkaramıyordu.
Bu şeyleri o sıralar sakıncalı bularak eksik yazmıştım.
Çünkü, Adıgey henüz bir kuruluş ve devlet yapılanması aşamasındaydı. Daha sonraları, Adıgey’in lağvedileceği söylentileri bile dolaşıma sokulmuştu.
Kafilemizdeki dönüşçü kişiler ise bu gibi şeylerle ilgilenmiyor ya da böyle şeylerden söz etmekten çekiniyor olmalıydılar, “Dış ülkelerden dönmek isteyecek kişilerin yerleşebileceği yerleriniz var mı” diye Suriyeli bir konuk soruyor, Demçuk’tan da “Var öyle yerlerimiz” yanıtını alıyordu. Oysa bu gibi bir sorunun muhatabı Tahtamukay değil, Maykop ya da Moskova olabilirdi. Önemli kararlar Moskova’da alınıyor.
Rus göçmenlerin yerleşim masraflarını Moskova ödüyordu.
Gelenler hoş geldiler
Az ya da çok bir grup Adıge diasporadan dönüş yaptı. 1 Ağustos 1998’de, 27 yıl önce, 200 kadar Kosovalı Adıge iskânlı göçmen statüsüyle Rusya’ya kabul edildi, Adıgey’e alındı ve kendileri için Mafehable adlı bir göçmen köyü kuruldu, konut ve iş verildi. Masraflar RF devlet bütçesinden karşılandı. Ama devamı gelmedi. Arkası bıçak gibi kesildi.
İki yıl sonra RF Devlet Başkanı Boris Yetsin yetkilerini şimdiki Devlet Başkanı Vladimir Putin’e devredip emekliye ayrıldı.
Adıge basınına göre, şimdiye değin Adıgey’e yerleşen Adıgelerin toplam sayısı 2 bin. Topu topu bir köy nüfusu.
Gelenler, Kosovalılar dışında, uluslararası genel hükümlere göre ve kendi olanakları ile dönüş yapmış kişiler. Kendi paraları ile ev satın aldılar, iş yeri açtılar ya da kirada oturuyorlar.
Dönenler varsın az olsun. Köprü atılmış, köprü kurulmuş bir kere. Umuyor ve inanıyorum süreç devam edecek.
Dönenlere ve yardımcı olanlara selam diyelim.