Bir Dilin Yaşaması İçin İlk Koşul O Dilin Konuşulmasıdır

 

2 kişi, çocuk, ders çalışan insanlar ve yazı görseli olabilir
Günümüz Adıgecesinin en büyük sorunu Adıgelerin kendilerinin Adıgece konuşmamaya başlamış ya da Adıgeceyi terk ediyor olmaları. Adıgece konuşmayarak kendi kendimizi değersizleştiriyor ve kendi kendimizi prangaya vurmuş oluyoruz. Başkent Maykop ile yeni kent Adıgekale ve köylerde yaşayan Adıgelerin çoğu artık Rusça konuşuyor. Her dil konuşulmalı, konuşulan dil canlı kalır ve gelişir. Adıge Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü dil bölümü çalışanları, ellerinden geldiğince Adıgeceyi bilimsel olarak inceliyorlar

.2 kişi, çocuk ve yazı görseli olabilir

 

AC Mesleki Eğitim Enstitüsü, AC Eğitim ve Bilim Bakanlığı ve Adıge Devlet Üniversitesi de ellerinden geldiğince Adıgece konulu çalışmalarda bulunuyorlar. Geçmiş yıllarda köy okulları öğretmenleri kitap eksikliği, çocuk şiir kitapları ve şiir kitabı yokluğu gibi durumlardan yakınıyorlardı. Şimdi 1 – 10 sınıflar için ayrı ayrı ders kitapları, her bir sınıf için yazılmış yardımcı ders kitapları ve yazı örneklerinin yer aldığı yazı defterleri var. Bütün bunlar öğrencilerin elinde. Güncel gereksinmeleri dikkate alan bir eğitsel yaklaşım söz konusu: Küçük öğrencileri, orta ve yüksek öğretim öğrencilerini yavaş yavaş Adıge dünyasının içine çekmek, Adıgecenin zengin ve güzel bir dil olduğunu onlara kavratmak, Adıgecenin tadına vardırmak, gücüne eriştirmek ve anadilini sevdirmek gerekiyor. Bu amaca aile, okul, ana baba ve öğretmenlerin destek vermeleri gerekiyor. Öğretmenler derslerde Adıgece öğretime öncelik ve ağırlık verecek olurlarsa, dilimiz kısa bir süre içinde yeniden canlanacaktır.
Adıgece ders öğretmenlerinin bilgi ve deneyimlerini çocuklara aktarmaları, öğretmeleri; anlaşılır ve kolay öğretim yöntemlerini bulmaları, aramaları, dersin özünü, çekirdeğini kavratmaları ve dersi öğrencilerin ilgi duyacağı bir sadelikte işlemeleri ve öğretmeleri gerekiyor. Gerçek bir öğretmen her türlü yöntemi bilmeli ya da bulup uygulamalı.
Herkesin kesinlikle öğrenmesi gereken bir gerçek var: Dilin yaşaması ve gelişmesi için konuşulması şart. Yaşlı, genç ya da öğrenci Adıgece konuşacak olursa, kreşlere, çocuk yuvalarına götürülen çocuklarla anadilinde konuşulursa, anadili eskiden olduğu gibi yeniden canlanacaktır. Adıge kent ve ilçe merkezlerindeki pilot uygulama yapılan çocuk yuvalarındaki Adıgece öğretim uygulaması, Adıge bilim insanları öncülüğünde iki hafta boyunca (15 – 30 Mayıs arası) denetlendi; buralarda Adıgecenin daha başarılı bir biçimde öğretilmekte olduğu saptandı. Dili öğretme konusunda anne ve babaların, büyük anne ve büyük babaların ellerinden gelen katkıları esirgememeleri gerekiyor. Evde Adıgece konuşmak çok mu zor? Çocuk kulağıyla sürekli duyduğu sesi ve sözcüğü içselleştirir ve kolay kolay da unutmaz. İyi örnekleri anlatmak ve öğretmek çok önemli. Adıgece kulak dolgunluğu olan çocuk sözcüğün anlamını ve onun öğretici yanını, verdiği dersi ve öğüdü daha iyi kavramaya başlar.
Adıgece en eski Kafkas dillerinden biri. Bu gerçekten hareketle bir sözcüğün en eski biçimini, o sözcüğün geçmişini de öğrenmek gerekir. Adıgeceyi ayakta tutmak için herkes üzerine düşen ödevi yerine getirecek olursa, büyük bir hizmet ve sevineceğimiz bir durum oluşmuş olur. Adıge radyo ve televizyon kanalından verilen “Sözcüğün Anlamı” (ГущыIэм имэхьан) adlı program bir süreden beri Tharkoho Aminet tarafından hazırlanıyor ve sunuluyor. Aminet Adıgece sözcükleri inceleyen ve konuyu bilen bilim insanlarını yayın programına çağırıyor. Katılımcılar çoğunlukla Adıge Cumhuriyeti Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü Folklor ve Dilbilimi bölümleri uzmanları ve bilim insanları.
Filoloji bilimleri doktoru, bilim insanı Ançoko Suret konuya ilişkin olarak şunları söyledi: “Tharkoho Aminet’in hazırladığı “Sözcüğün Anlamı” adlı program Adıgecenin korunması, daha çok arkaik (kullanılmayan eski) sözcüklerin yeniden öğrenilmeleri ve kurtarılmaları açısından önem taşıyor. Program ilgi çekti ve izleyici sayısı arttı. İzleyicilerin bazıları kendi görüşlerini de belirtiyorlar. Programın kesintiye uğramaması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi gerekiyor, bizler de, bilim insanları olarak programa elimizden geldiğince katkıda bulunacağız. Bir Adıgece sözcüğün yapısından, kuruluş biçiminden başlıyor, her bir sözcüğü bölüm-bölüm, hece-hece ayırıp inceliyor, açıklıyor, sözcüğün kökünü ve diğer ek açıklamaları da sunuyoruz.

2 kişi ve yazı görseli olabilir

Bizleri en çok sevindiren şey, çok sayıda Adıge bireyin iş edinmiş olarak Adıgece konusuna eğilmiş olmasıdır, kendilerine teşekkür ediyoruz. Dil sözcüklerden oluşmuştur, çoğu sözcüğün ne demek istediğini öğrendiğin an, düşünme ve tartışma yeteneğin de artar”.
Ançoko Suret’in söylediğine göre, bu yıl 12 kadar program sunulmuş; bu arada kendi bölümünden başka bilim insanları da tv’ye konuşmacı olarak çağrıldı. Program kapsamında 25 – 30 kadar Adıge sözcüğünün anlamı üzerinde duruldu ve her birinin bilimsel açıklaması yapıldı. Söz gelişi: “Ĥeśıḱu” (Хъэцыку), “Şeśıḱu” (Щэцыку), “Amılkan” (Amerikan –bez-), “Vağe” (Уагъэ), “Ŝağe” (Шъагъэ), “Hatıyaqu” (ХьатыякIу), “Geguaqu” (ДжэгуакIу), “Çemxeğas” (Чэмхэгъас), “Nart” (Hapт), “Savsırıku” (Саусырыкъу), “Şebatınıku” (Шэбатыныкъу), “Setenay” (Сэтэнай), “Anay” (Анай), “Ĺançe” (Ланчъэ), “Xeŝay” (Хэшъай), “Vestığay” (Остыгъай). Farkına varmış olmalısınız, anlamı belirlenen bu sözcüklerin her biri kişinin yaşadığı dünya ile – yaşam ve yaşam biçimi, gelenek-görenek kuralları (шэн-хабзэхэp), isimler, bitki adları, kumaş türleri ve böylelerine ilişkindir; bütün bunları öğrenecek olursan, işte o zaman sözcüklerin anlamlarını daha iyi öğrenmiş oluyorsun; kendi kendine Adıgecenin zenginliğini ve gizil gücünü kavramış oluyorsun.
Sonuç olarak Adıgece konuşmamız ve bu sorumluluğu yüreğimize nakşetmemiz en büyük görev olarak karşımızda duruyor. ‘Özendiğin şey sana özen gösterir’ dendiği gibi, özenirsen Adıgece yeniden canlanacaktır. Dilimizi korur, geleneğimizi sürdürürsek, işte o zaman Adıge ulusu olarak ayakta kalırız.

Mamırıko Nuriyet.

Adıge mak, 20 Aralık 2024

****

Çevirmenin yorumu: Bilim insanlarının yukarıda sıralanan görüşlerine bir şey diyemem, bunlar temelde çözüm üretmiyor, kendi alanları ile sınırlı ve doğru görüşler ortaya koymakla yetiniyorlar. Politik sorunlara değinmiyorlar.
Makale yazarı, Mamırıko Nuriyet ise, kuşkusuz iyi niyetli, ancak görüşleri öznel ve resmi görüşle sınırlı, eğitim sistemine ve uygulamaya yönelik temele inen köklü bir eleştiri yok, bu ortamda olamaz da… Dilin erimekte olması uygulanan yanlış devlet politikası sonucu. Mevcut durumda, sınırlı olarak neler yapılabilir, onlar üzerinde duruluyor… Bu bakımdan eleştiriler de yüzeysel düzeyde kalıyor, yine de cesaretli bir tutum sayılır. Sistem daha fazlasına izin vermiyor olmalı.
Adıgece, diğer RF azınlık dilleri gibi Kafkasya’da yavaş yavaş eriyor ve terk ediliyor, Türkiye, Ürdün ve çoğu Arap ülkesinde olduğu gibi. Adıgece bir tek İsrail’de diri ve canlı. İsrailli Adıgelerde özgüven var. Bu konuda bir değerlendirme yapılmış mı?..

Tarihi planda Vıbıhça yerini Şapsığcaya (Hakuç) terk etmişti, daha sonra Türkiye’de, azınlıktaki Kabartayca dışındaki diğer Adıge lehçelerinin hemen hepsi, ana hatlarıyla Şapsığca karşısında erimiş ya da dönüşüme uğramıştır. Şapsığca ve Kabartayca dışındaki lehçeler Türkiye’de artık kalmamış ya da etkin olmaktan çıkmışlar gibi. Adıgey’de ise Bjeduğ, Kemguy ve Şapsığ lehçeleri konuşuluyor, sadece 3 lehçe kaldı. Kabartayca ise ayrı bir kategoride ve onun daha doğuda kendi dil alanları var.
Bir dil ya da bazı diller niçin terk edilir? Bunun kuşkusuz demografik, politik, idari ve ekonomik nedenleri, başka nedenleri de var. Bugün Türkiye’de Adıgece bilen çok sayıda kişi hâlâ var, ama bilmelerine karşın Adıgece konuşmuyorlar ya da özel durumlarda konuşuyorlar. “Kelin şapkası alınırsa, kel artık utanmaz olur” (kuyım yıpao şıpxıme vıqıtejıştep) dendiği gibi, kel – Adıge, şapka da – Adıgece, yani utanma duvarı yıkılmış. Eskiden hele çocuklar, kadınlar ve yaşlılarla Adıgece dışında bir dille konuşmaya kalkışmak ayıp görülür ve hoş karşılanmazdı. Köyleri dolaşan yabancı (Adıge olmayan) seyyar satıcılar bile Adıgece konuşuyorlardı. Şimdi tam tersi söz konusu. Bu da değerlerin aşındığını ve asimilasyonu işaret ediyor.
Bir dil egemen dil (Türkçe, Rusça, Arapça) ile yarışamadığında yavaş yavaş terk edilmeye ve erimeye başlar ve sonunda tamamen terk edilir. Çünkü teknik ve felsefi terimlere karşılık verme, standart sözcükler üretme gücünü yitirmiş ve yaşamdan çekilmiş olur. Bilinçsiz kitleler böyle şeyleri algılayamazlar, bunun farkına bile varmazlar. Toplumların yüzde ikisi zeki, yüzde 98’i vasat ya da geri zekalı olur, deniyor. Adıgelerde de oran kuşkusuz böyle olmalı.
1972 yılında Türkiye’de olanı da budur, Adıgece ile birlikte 70 kadar küçük dil ve lehçe (askeri baskı döneminde) terk edildi. Buna rağmen, 50 yıl sonra bile Adıgece bilen sayısı hâlâ az değil. Dolayısıyla bir dilin ölümü birden bire olmaz. Dilin ölümü yavaş yavaş gelir, ama bir süreç sonunda konuşulmaz olur. Ölü diller bunun örnekleri ve kanıtlarıdır.
Kafkasya’ya gelince, bilinçli bir aydın kesimi var, yani Adıgece büsbütün sahipsiz de değil, ama bu bilinçli kesimin gücü az, sınırlı. Rusça baskısı da var. Ayrıca Rusça hayranları, çocuğunu Adıge kreşlerinden kaçırıp Rus kreşlerine götürenler de var. Olumlu çalışmaları yoğunlaştırmak ve ortaya bir direnme gücü koymak gerekiyor. Buna fırsat tanınır mı? Bu gibi dilekler ortaya konabiliyor. Yerel devletin yaptırım gücü sınırlı, bu gücü genişletmek gerekiyor. Cumhuriyetler federal düzeyde taleplerini artırabilirler. Adıgey, Krasnodar Kray ve Şapsığ’da cılız da olsa bir çaba var.
Arnavutlar Sırp rejimine karşı Kosova’da bir direnme gücü koymuşlardı, ama Sırplar dil asimilasyonu değil, Arnavutları Kosova’dan atma (deportasyon) peşindeydiler, dış müdahale sonucu etnik temizlik durduruldu, ayrıca Kosova Arnavutları bitişik Arnavutluk’tan da manevi destek alıyorlardı.
Adıgey’de bazı aydınlar ve “bilim insanları” uygulamadaki haftalık 2-3 ders saatlik seçmeli Adıgece ders süresi için “bu kadarı bize yeter, Rusça bize lazım” diyorlardı. Bunlar dünyadan habersiz, Ruslara yaranmak isteyen, kör ve gerçeklerden kopuk insanlar olabilirler. Bu görüş, çocukların Rusça bilmediği Stalin dönemi köy toplulukları, 70 yıl öncesi için geçerli olabilir. Şimdi 2-3 yaşındaki çocuk cep telefonundan internete giriyor, beğendiği Rusça ya da Türkçe çizgi filmi buluyor ve izliyor. Şimdilerde Rusça, Türkçe ve Arapça öğrenmek diye bir sorun kalmadı: O diller ve Rusça otomatik olarak öğreniliyor. Yerine göre, şimdi herkes Rusça, Türkçe ya da Arapça biliyor, bunun geriye dönüşü de olmaz. Asıl sorun Adıgeceyi yaşatmak ve kurtarmaktır; Adıgece bir kültür birikimini ve bir kültür dünyasını taşıyor. Dili yaşatmak Adıge Devleti’nin başta gelen ödevi ve sorumluluğu… Rusça öğrenememek gibi bir sorun artık yok. Ama çoğu kişimiz hala 70 yıl öncesinde, Stalin döneminde yaşıyor gibi…
Müfredatta ya da haftalık ders çizelgesinde, İngilizce ve seçimlik Adıgece dersi dışındaki derslerin tümü, 30 saatlik haftalık toplam ders süresinin 20-25 saati artık Rusça. Rusça konuşmak eskisi gibi zor değil, herkes Rusça biliyor. Bu böyle sürdüğü sürece Rusça dışı diller yaşayabilirler mi? Rusça geniş bir çevreden, kaynaktan da besleniyor, 250 milyon gibi bir nüfus tarafından konuşuluyor, küçük dillerin ise, şu sıralar herhangi bir dış beslenme kaynağı yok.
..

https://adygvoice.ru/single.php?post_id=159430

Yorum Yap