Kumṕıl Kadırbeç: Şiir Yazmak İçin Doğmuş Biriydi

Bir 1 kişi görseli olabilir

Kadırbeç 56 yıl yaşadı, ama yaptıkları ve başardıkları az değil: Çok sayıda şiir ve şiirsel öykünün (poem) yer aldığı 10 kitap yayımladı, Adıge şiirine benzersiz ve başkalarınınkilerden farklı, kendine özgü bir şiir çizgisi çizdi ve tekniği kattı, Adıge liriğinin biçimlenmesine, yerli yerine oturmasına katkıda bulundu.

Tanrı ona uzun bir ömür bağışlasaydı, yaratıcı yeteneği ile Kadırbeç, kuşkusuz şiirin en yüksek doruklarına ulaşabilirdi.

Kumṕıl Kadırbeç Ağustos 1934’te Adıgey’in Krasnogvardeyski rayonunun Vılape köyünde doğdu. 1954-1957 yılları arasında askerlik hizmetini yerine getirdi. Ardındam Maykop inşaat malzemeleri üretimi fabrikasında 1959 yılına değin çalıştı. 1965 yılında Moskova’daki Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’nden mezun oldu.

Adıge Devlet Öğretmen Okulu öğrencisi iken kendini şiir yazmaya verdi, ömrü boyunca içinden gelerek şiir yazdı ve ustalaştı. Şairin “Psınćeç” (Pınar) adlı ilk şiir kitabı 1964 yılında yayımlandı, 30 yaşında bir gençti. Kitabı eleştirenler içinden bazıları şiir kitabı yayımlamak için otuz yaşın gecikmiş bir yaş olduğunu söylediler.
İlk kitap için otuz yaş erken bir yaş değildir elbette, ama bunda şairin hiçbir şiirinin yayımlanmamış olduğu gibi bir anlam da çıkmaz: Yazıları 1957 yılından beri yayımlanıyordu, ayrıca Edebiyat Enstitüsü öğrencisi iken çok sayıda şiir yazmıştı. Ancak Kumṕıl şiirlerini kitaplaştırma konusunda acele etmiyordu. Şiir yazımı konusunda Kadırbeç şöyle diyordu:
Masam çoğu kez şiirimi bekliyordu,
Sararmış masam sözlerimin tanığı.

Şiirini yayımlamadan önce, Kadırbeç usanmadan, şiirin içeriğindeki düşünceyi ve uygun ifadeyi gözden geçiriyor, bu konuda çalışmayı ihmal etmiyor, ardından yazdıklarının döneme ters düşüp düşmediğini inceliyordu gibime geliyor. Bu nedenle olmalı, “şiirim sararmış masamda bekliyordu” demiş olması

Kumṕıl Kadırbeç” 1960’lı yıllarda Adıge edebiyatında tanınmaya başlandı. O yıllarda Sovyetler Birliği’nde büyük değişimler geçiriyordu, yeryüzü de daha “sıcak” bir atmosferin içine girmişti. Bu gelişime koşut olarak Adıge şiiri de tepeden bakan (aşağılayıcı) ve şişirme (abartılı) sözcükleri dışlamaya başlamıştı, şair ve bestecilerimiz insanın içinde barınan gizli duyguları açığa çıkarmaya başladılar.

Şairin yaratıcı yeteneği o dönemde biçimlendi. 1960’lı yılların başında Edebiyat Enstitüsü’nde okumuş olması Kumṕıl’a yararlı oldu. Enstitü öğrencisi iken yazdığı şiirler, ilk şiir kitabı “Pınar”da (ПсынэкIэчъ) yer aldı.

Şiirimizin yeni arayışlar içinde olduğu, bireyin kalbi ile ruhuna giden yolun araştırıldığı döneme, Kadırbeç’in şiirleri bu arayışa sıkı sıkıya bağlı ilk örneklerden oldular. Kadırbeç’in “Pınar” adlı kitabı ile izleyen diğer kitapları bu örnekler arasında yer almıştır..
Bir kitap, günlük ve yazı görseli olabilir

Genç şairin duygu ve düşünce dünyası, içtenlikli dostluğu, temiz aşk duygusu; ülkesine, toprağına ve köyüne duyduğu sınırsız sevgi, kitaplarındaki lirik şiirlerde kendini gösteriyor: “Ülkem” (Сихэгъэгу), “Adıge Ülkesi” (Адыгэ хэку), Küçük Irmak” (Псыхъо цIыкIу), “Yörem” (Сихэку), “Adıge Ülkesi” (Адыгэ хэку), “Sevdiğim memleketim” (Силъэныкъо гупс), “Köyüm” (Сикъуадж). Şair “Köyüm” adlı şiirinde doğduğu Vılape köyüne duyduğu sevgiyi, yeryüzünde o köyden daha çok sevdiği bir köyün bulunmadığını söylüyor:

Sen Nehri kıyılarını verseler,
Paris’te benim için konak dikseler,
Asla sevinmem –
Benim için Paris, köyümdür.

Değişik düşünce yöntemleriyle şair doğduğu yere sık sık dönüşler yapıyor (“Geziniyorum Vılape eteklerinde” [КъэсэкIухьэ си Улэпэ жэгъур], (Laba Irmağı boyundaki ağaçlar” [Лэбэ Iушъо Iут чъыгхэр], “Babamın resmi” [Сятэ исурэт], “Bıktım Çok Katlı Binalardan” [Сязэщы унэ зэтетмэ], “Çocukluğum” [СикIэлэгъу] adlı şiirinde “güzel bir döneme ya da çocukluğundaki savaş sonrası yokluk günlerine geri dönecek olsa bile çocukluk günlerini özlediğini söylüyor.

Kumṕıl Kadırbeç’in lirik şiirleri ile İkinci Dünya Savaşı’na ait şiirlerinde köyü ve ailesi ile sık sık karşılaşılıyor. Savaşa ilişkin şiirlerinde babasına duyduğu özlemler, savaşta ölen babası anısına “Babamın Resmi” (Сятэ исурэт) adlı kitabı yayımladı. İnsanın içine oturacak biçimde babasına olan özlemi, dul kalmış olmanın çökerttiği annesi için duyduğu üzüntü, kendi gibi ergen yaşta çocukların çektiği çileler ve toplumun savaş yüzünden katlandığı çile şairin dizelerinde dile geliyorlar.

Derin düşünceli insan dramları ile savaşın yol açtığı acıları, şair “Umut” (Гугъэ) adlı uzun şiirinde (poem) anlatıyor. Bu uzun şiir savaşta can veren evladın annesine yönelik duygularını yansıtıyor. Asker çocuğun toprağa düştüğü gün üzerinden uzun bir zaman geçti, ama çocuğun ruhu annesini bırakmıyor, çektiği çileyi görüyor ve üzülüyor:

Seni düşünmediğim tek bir gecem olmuyor,
Gece gündüz aklımdasın.
Ben oturuyorum, sense odun kırmaya gidiyor,
Yemliklere ot dolduruyorsun.
Utanıyorum, kim gördü ki
Oğlu otururken
Annesinin odun kırdığını?
Ben niye doğmuşum
Seni mutlu edemeyecek, sana yardım edemeyeceksem?

Yazar laf bolluğuna kaçmadan, insanın içini alt üst eden derin yaraların ilginç anlatım yollarını bulmayı başarıyor. Bu tür bir yazı tekniği, tek sözcükle yüksek bir lirik anlatım özelliği ve tekniğidir.

Havdıko Şıhamıze’nin anılar kitabında Kumṕıl’ın savaşa ilişkin şiirleri okunurken dinleyicilerin yerlerinde rahat oturamadıklarını, yaşlıların gözlerinden yaşlar akmaya başladığını anımsadım. Böyle bir akşam toplantısından dönerken Beretere Hamid’in şöyle bir şaka yaptığını ve şaire takıldığını yazıyor Havdeko:

“Kadırbeç, seni okuyucunun yanına artık götürmeyeceğiz. Biz onları güldürmek, sevindirmek, keyifli anlar yaşatmak, onlara moral vermek için yanlarına gidiyoruz, sense onları ağlatıyorsun”. Kadırbeç de şakaya şakayla karşılık vermişti. “Okuyucunun kalbinin derinliklerine inmenin de bir yolu olmalı”.

Şaka yollu da olsa söyledikleri doğruydu – şiirin görevi, işlevi okuyucunun kalbinin, ruhunun derinliklerine, tam da orta yerine inmektir. Şair bunun bilincindeydi, bu bilinçle yazıyordu, kendi de kavrama yeteneği büyük olduğu için, sözleri insanın ruhuna işliyordu.

Eleştirmenler ve okuyucu genç yazarın insanca duyarlılığı ile şiirlerinin örtüştüğünü anlamışlardı. Anlatıldığına göre Kadırbeç rahat bir kişi, edepli ve utanma yanı basan biriydi, sesini yükseltmeden konuşur, boş sözler söylemezdi. Davranışları ve şiirleri de öyleydi:

Kumṕıl,
Şiirlerin ne kadar da sana benziyor,
Unutmuyorum bana bir ara dediklerini.
Benzeyeyim diyerek, benzemeye çalışıyorum,
Göremiyorum dikili söz bayrağını.

Şairin “Pınar” adlı ilk şiir kitabında lirik olarak kalbin derinliklerindeki gizleri, sanatsal yeteneği belli olmuş, Adıge edebiyatında açtığı yolun neye benzediği görünmüştü.

Kumṕıl’ın şiirlerindeki lirik kahramanları, dingin dünya, sabah alacakaranlığı, sabahleyin, küçük ırmak ve pınar şiirlerinde, değişik biçimlerde göstermeyi yeğlediği görülüyor.

Ardından birçok şiirinde rahatlık (dinginlik) görülüyor, hangi sorunu ele alırsa alsın, şair dinginliği seçti, rahatlık ve düşünceyi şiirinin temeli yaptı:

Giriyorum ormana, yaklaşan karanlığa
Sessizliğe aldırmadan.
Kulak misafiri oluyorum,
Şimdi rahatım,
Biçilmiş orman tabanında
Otluyormuş gibiyim.

Bu söylenenlerden Kumṕıl’ın yazdıklarında rahatlık ve vurdumduymazlık yansıdığını söyleyemeyiz; Kumṕıl’ın şiirlerinin özünde üzüntü ve dram yatıyor: sözcüğü yumuşak olsa da göğsünde üzüntü dolanıyor. Şairin öyle demesi de bundan:

“Tenim rahat görünüyorsa da, kalbim rahat değil”.

Yazarın lirik kahramanının rahat sanılan yaşamında birçok güç karşı karşıya geliyor, çatışıyor ve birçok çelişkiyi barındırıyor. Yazar bunu şiirine kazandırma uğraşısı içinde, bu yüzden şiirlerini anlamak kolay değil, yeniden ve düşünerek bir daha okumak gerekiyor. İlginç bir durum, Kumṕıl’ın manzara şiirleri de sıradan değil. Dünyayı görüntülemekle yetinmiyor, derin düşünceler içinde zamanı ve insan bakışını bize ilettiği durumlar da oluyor.

“Yaşlı Ağaç” (Чъыгыжъ) şiirinde bunu açıkça görüyoruz. Bunun gibi şairin doğayı betimleyen ve derin felsefi düşünceler içeren hayli şiiri var. Bunlar arasında “Bulutlar Uzaklaşıyorlar” (Ошъуапщэхэр текIых), “Yıldızlar” (Жъуагъохэр), “Rüzgâr” (Жьыбгъэр), vb sayılabilir.

Kumpıl uzun bir süreden beri insanlık ile iyi olanın birbiriyle bağlantılı olduğunu yazılarında vurguluyordu. Bu tema (konu) onu lirik felsefi düşünce yoluna (çizgisine) sağlam bir biçimde yöneltmiş ve derin değerlendirmeler yapmasının yolunu açmıştır. Yazar insanın doğuş amacının birilerine destek olmak, zor durumdakilere yardımcı olmak ve yüzü ak olarak yeryüzünde iyi işler yapmak olduğuna inanıyordu. Şair “İstiyorum” (Сыфай) adlı küçük lirik şiirinde bunu söylüyor:

“Bereketli bir yağmur olarak yağmak” (Гъэбэжъу ощхэу сакъыфещхынэу), “Kumluk toprağa… ırmak olarak akmak -isterim-” (Пшэхъолъэ чIыпIэм… псыхъоу силъэдэнэу), “Kırda Yükselen Ulu Bir Ağaç Olmak –isterim-” (Губгъом чъыгышхоу сыкъыщыкIынэу).

Kadırbeç böylesine, yüreğinden taşan düşüncelerle dolu şiirler yazıyordu, ardından yüce düşünceler yansıtan şiirleri ile barışık bir biçimde yeryüzünde yaşamını sürdürüyordu. Edebiyat dünyasında çok sayıda yaratıcı yetenekle karşılaşılmıyor, böyleleri tek tüktür.

Kumpıl Kadırbeç artık aramızda değil, ama güzel anılarıyla aramızda yaşamayı sürdürüyor: Köyünün bir caddesine onun adı verildi, Vılape Köy Okulunda adı ile açılmış bir edebiyat müzesi var, Maykop’ta yaşadığı konuta anı plaketi çakıldı, adı ile çağrılan edebiyat kutlamaları Vılape’de düzenleniyor; içten gelen aydınlık şiirleri ile yaşamda ve Adıge edebiyatında kalıcı izler bırakmış olarak şiirleriyle yaşıyor.

Hok’o Svetlan.

Dilbilimleri araştırma görevlisi.

Not: Daha iyi bir çeviri ile katkıda bulunabilirsiniz – hcy

Adıge mak, 22 Ağustos 2024
https://adygvoice.ru/single.php?post_id=154071

Yorum Yap