Paris’te Bir Çerkes Kızı – 39 (s. 583 – 599)

Ayşet- Charlotte-Elizabeth Aisse       Şövalye Blaise-Marie de Edie
(AYŞET YAŞAMA VEDA EDİYOR… – SON…) (s. 583 – 599)
X
“Felaketten kurtulup, mutluluğa kurban gitti” deyimi Ayşet gibi bir taihsiz için söylenmiş olmalı – yıllardan beri bebeği adına beklediği sevindirici haberi, verem hastalığından yıkıldığı bir günde aldı. Ayşet veremin umarsız bir hastalık olduğunu: Ağır hasta ölmeden önce iyileşir gibi olur dendiğini biliyordu, ama bunu ne zaman duyduğunu anımsayamıyordu, o deyim dün ve bugün aklından çıkmiyor, kimseye bir şey diyemiyordu. Ayağa kalktığı kısa süre elbiselerini düzeltmesine yetmişti.
– Elbiselerimden sana gösterdiklerim senin olsun, Sophie. Nasıl istersen öyle yap. İstersen kendin giy, istersen benden kaldığını belli etmeden sat, – Ayşet kendisine getirilen izin belgelerine bakarak Sophie’ye konuştu.
– Aisse, neler söylüyorsun, böyle?!.. – Sophie ayakta kalamadı, oturup ağladı. – Kendin için öyle kötü şeyler söyleme, küçük Selini için olsun konuşma…
– Olur, Sophie, olur… – Ayşet zor soluyordu, ama yılgınlık göstermeden Sophie’ye sarıldı, ara verdiği konuşmasına yeniden başladı: – Küçük kızım konusunda işlemiş olduğum günahımı, Tanrı anladı ve beni bağışladı, sıkıntı ve günahlarımı pederime anlatmama izin verdi. Şimdi şanslı sayılırım. Ama bu şans yaşamımın son şansı, dün dünde kalır, bugün de bugündür, her iki durumda da yapacak şey yok. Olan olduktan sonra dövünsem neye yarar ki? İçimdeki his bugün yarın dünyamı değiştireceğimi bana söylüyor, sen de bunun farkında olmalısın, insanlığım ve kişiliğim konusunda yanımda olmanı, beni öbür dünyaya uğurlamanı senden diliyorum. Çerkesleri anlatan bu kitapları bana bulup küçük bir kız iken Saint-Cloud’a okutan Jeanette-Nicole’a teşekkür ediyorum, yine teşekkürlerimi yollarım, şimdiye değin biriktirdiklerimi Selini’ye ulaştırırsın. Kral XIV. Louis’nin eşine ilk takdim edildiğimde giymiş olduğum Çerkes kostümünü, Karadeniz’den getirilirken giydiğim şapkamı (pao’yu), Fahri’nin benim için saklayıp verdiği kemerimi, makasımı, yüksüğümü ve iğnelerimi kızıma bırakıyorum.
– Bunları ve daha başkalarını da senin için yerine getiririm, Aisse… – dudakları titreyerek konuştu Sophie. – Böyle şeyler için kaygılanma, bak bugün yarın Selini’nin İngiltere’den getirildiğini ve ona kavuşma mutluluğunu yaşadığını göreceğiz.
– Ben de öyle olmasını isterim, Sophie… – dedi ve sessizce sözünü tamamladı: – Biricik aşkım dışında bu dünyada hiçbir isteğimin gerçekleşmemiş olduğunu biliyorum… Aşkımı yeterince yaşayamadığımı biliyorsun. Kadın onurunun korunmadığı ve kadın için adaletsiz olan bu dünyada ne yapabilirdim… Ama bir bebek doğurmuş olduğum için pişman değilim. Utanacak durumlara düşmüşsem de, kirlenmiş bir yaşam sürdürmektense tek kez bir kirlenmeyi yeğlerim… – Ayşet’in öksürmesi tuttu ve konuşmasını kesti. Ama ilaç içince nefesi açıldı, ağzından gelen kanın döküldüğü küçük mendilini bıraktı ve sözüne devam etti: – Evet, Sophie, sen uzaklardaki, İngiltere’deki küçük kızım Selini’yi göreceksin diyorsun…
– Şövalye de Edie, Aisse, bugün Sans’tan döner dönmez yarın İngiltere’ye gideceğini sana söyledi ya.
– Bugün, yarın yerine geçmez, Sophie… – Ayşet kendisine söyleneni anlamıştı, gülümsedi. – Edie, yola çıkmadan önce yanıma uğrayacak ve sorunu daha ayrıntılı konuşacaktık. Şimdi Markiz Julie Calandrini’nin bana gönderdiği mektubuna yanıt vermem gerekiyor, yanıt verebilecek miyim, bakayım.
“Bugün seninle uzun uzadıya konuşacak durumda değilim, sevgili Julie’m benim, – diyerek Ayşet yazı yazmaya başladı, – ama en çok bilmeni istediğim bir konuda acele ediyorum. Tanrının izniyle, yazdığım şeyi, dediğim gibi yerine getirdim ve rahatladım. Şimdi bana düşen görev, günahlarımı bağışlatmaya çalışmak ve kalan azıcık ömrümü tamamlamaya çalışmaktır. Günahlarımı Vaiz Bourso’ya açıkladığım yarın yedinci gün olacak. Peder içimi rahatlattı, daha önce olduğu gibi işlediğim günahları içimde saklı tutmuş olsaydım, üzüntü içinde ölümü bekleyerek ve günahkâr biri olarak dünyadan ayrılacaktım. Niye dersen, çünkü, şu an iyice güçten düşmüş halde yataktayım.
Benim zavallı Sophie’m üzerimde titriyor, onun benim için kaygılandığını gördükçe, ben de ister istemez daha iyi olmaya çalışıyorum. Sophie büyük bir üzüntü içinde. Öldüğümde arkadaşlarım onu sevecek, koruyacak ve ona sevgiyle yaklaşacaklar. Bunların dışında, ona bir dilim ekmek değerinde bir gelir (irat) bırakmış olduğumu bilmekle de rahatlıyorum.
Şövalye konusunda ise, bir şey söylemeye gerek yok. Onun aşkından daha güçlüsü, daha temizi, daha insanca olanı ve daha güzeli zor bulunur bu dünyada. Küçük kızım için, daha önce sana yazmış olduğum gibi, artık kaygılanmıyorum. O konuda, onun üzerinde titreyecek, onu koruyacak ve onu sevecek biri var. Hayırlısıyla sevdiğim, daha fazlasını yazacak gücüm kalmadı. Benim yaşamım bomboş bir yaşam. Yaşamım boyunca beni sevindirecek tek bir anım bile olmadı. Gözlerimi açtığımdan bu yana üzüntü ve kaygı içinde bir yaşam sürdürdüm, o yaşam içinde hatalarımı anlamaya başladım. Tanrının bana acıyacağına inanırsam, değersiz bedenimi geride bırakacağım andan başlayarak, bana bir mutluluk yolu açılacak olursa, can verecek olmam beni niçin korkutsun ki? Sen uzun yılları yaşadın, sevgili ve değerli Julie, son yazımı burada kesiyorum…”
Yastığı sırtına dayalı yatakta oturan Ayşet mektubuna son verince, ateşlenmiş halde bir süre oturdu, ardından yattı, yüzü duvara dönük ve gözleri kapalı küçük kızının bundan sonraki geleceğini düşünmeye başladı: “… Hayır, hayır, ben kızımı göremeyeceğim… birkaç gün daha yaşama umudum da gözlerimin önünden uçup gidiyor. Edie onu geri aldığında, bunca zorluğun içine attığımız tek kızımıza anne özlemi çektirmez, ama ben annesi olduğumu ona söylemeden bu dünyadan nasıl ayrılabilirim ki?.. Selini’nin annesi olduğumu babası ona anlatır, ama bunu ona ben söyleyemezsem … insan sayılmam, çektiğim onca sıkıntı bana müstahak olur, bunu hak ettim!” – kendi kendisine kızmış olmasından güç alarak, Ayşet yeniden yatağına oturdu, küçük kızına bırakacağı mektubu yazmaya başladı: “Kısa yaşamımda mutluluk kaynağım, biricik ve canımın içi Selini! Bu dizeleri sana yazan kişi, senin “tante” (teyze) dediğin kişidir, ama ben senin annenin kız kardeşi değil, ben senin öz anneninim. Adım Charlotte-Elizabéth Aisse, ben Kafkasya’da yaşayan Çerkeslerdenim. Durumu ve başına gelenleri baban Şövalye Blaise-Marie de Edie sana anlatır. Ben onu seviyorum, o, yurttaşı olduğum Fransa’nın gerçek ve yiğit bir evladı, onu sev ve onunla gurur duy, ona saygı göster ve değer ver, sağlığı konusunda ona destekçi ol, o da sana karşı aynen öyle davranacaktır, bundan kuşkum yok. Biricik küçük kızım, mektubum eline geçmeden önce yaşamımı yitirmiş olabilirim, babanla birlikte mutlu bir yaşam sürdürmeniz için Tanrıya yalvarıyorum. Hoşça kal, anne sevinci ve tadını yaşatamadığım, benim küçük bebeğim. Benim adıma, yerime baban seni öpecektir, sıcaklığım o yolla sana ulaşacaktır, ben bu düşünceyle dudaklarımı bitiştiriyor, bu özlemi içimde yaşatarak, bu geçici dünyayı, bir Çerkes olan ninemin dediği gibi, terk ediyorum. Elinden gelecek olursa, sana ilişkin olarak işlemiş olduğum günahlarımı bağışlamanı diliyorum. Annen Charlotte-Elizabéth Aisse (Çerkesçe adım ile – Ayşet). 26 Mart 1733, Paris.
Öğleye doğru Ayşet’in durumu ağırlaştı: Daha önceleri görülmediği gibi her öksürdüğünde ağzından kan gelmeye başladı, evdekiler ve bahçedekiler yanına koşuşturdular.
– Ağlama, mama (anne), – Ayşet’in öksürüğü kesilince, Marie-Angélique’e öncelik vererek konuştu, – Tanrı alnıma ne yazdıysa o olur, kabullenmek dışında, yapacak bir şey yok. Hepinizden, mama, amcam Augustin-Antoine, kardeşlerim Pon de Vel, Arjantal, Sophie, Laroche, Desten ve diğerlerinden memnunum, kalbinizi kırdıysam, bağışlayın. Julie Calandrini, Bolingbocklar, Pierre, Claudine, Jeanette-Nicole’e de aynı şeyi benim adıma söylersiniz. Aranızda de Edie’yi göremiyorum, Selini’nin işlemleri için Sans’a gitmişti, henüz dönememiş olmalı…
– Yoldan henüz dönmüş olan Şövalye de Edie kendi evine gitmeden, Ferriollerdeki durumu öngörmüş olmalı, Ayşet’in odasına koştu, hiçbir şeyi görmeyecek biçimde Ayşet’in yatağının dibine dizüstü çöktü, Ayşet’in ellerini öperek fısıldadı:
– Niye, Aisse, sevgilim, aşkımın güneşi, küçük kızımız Selini’yi beklemeden, onu görmeden… Bütün işlemlerini tamamladım, yarın İngiltere’ye gitmeyi düşünüyordum…
– Senden memnunum, Edie. Bugünlük yanımda kal, Selini ile birbirinizi bulursunuz. – Ayşet entarisinin yan cebinden çıkardığı katlanmış dosya kâğıdını de Edie’ye uzattı: – Bunu küçük kızımıza ver, onu benim için öp. Artık dünya işlerimi burada sona erdiriyorum. Marie-Angélique mama, beni memnun etmek istersen, beni gördüğün gibi, küçük başörtümün uçları ile çenem bağlansın… Ellerim yan tarafımda olsun… Ruhumu teslim ettikten sonra, siz istediğiniz gibi beni toprağa verirsiniz…
Kontes Charlotte-Elizabéth Aisse-Ayşet Ferriol’ün dünyamızdan ayrılacak olmasını sanki anlamış gibi, Ayşet, uzak olmayan, Saint-Augustin Caddesindeki Kadın Katolik Manastırındaki kilisenin acıklı çan sesini duyunca, göz kapaklarını açmadan “O çan benim için çalındı” dedi ve son nefesini verdi.
***
SONSÖZ
Adıge prens (pşı) ailesi Boletlerin kızı Kontes Ayşet Charlotte-Elizabéth Aisse Ferriol’ün yaşam öyküsü yukarıda anlattığım gibi kapandı. O öyküde yaşanmış olan olayları, ekleme-çıkarma yapmadan, kendi bakış açıma göre, tabii okuyucu bana inanacak olursa, anlatmaya çalıştım.
Romanı yazdığım süre boyunca üzüldüm, gözyaşlarımı döktüğüm anlar oldu, ama elimden başka bir şey gelemezdi, bir yazar olarak yapmam gereken buydu. Ulusumun yaşadığı yıkımlara (*) üzülmeyeceksem, damarlarda akan kanın tutuşmuş büyük bir ateş olduğu boşuna mı söylenmiş, tarih kitabı yazmanın zor olduğunu biliyorum, başıboş bir öykü gibi, ya da başka bir anlatımla parmak ucundan damlama bir şeyler yazmış olabilirim. Ama yazdığım şeyin gerçek olduğunu doğrulamak için, aramızdan ayrılanlar yanında, sağ olanların ve adları kitapta geçenlerin öykülerini de yazmayı son bir görev saydım.
Ayşet’in gömülü olduğu mezarlığı Paris’te ararken, adı söylenen Aziz Roch kilisesine gittim. Kilise kütüphanesinde eski bir belge buldum, belgede şunlar yazılıydı: “Kontes Charlotte-Elizabéth Aisse Ferriol bu mezarlığa defnedildi. Onun tanıklığını Pon de Vel ve de Arjantal Ferriol yaptılar. 28 Mart 1733.
Şövalye Blaise-Marie de Edie ile Selini’ye ilişkin bilgileri de sunmaya başlayayım. De Edie kızını yanına aldı, evlendirinceye değin onu yanında tuttu, evlenmedi, altmış yıl yaşadı, 1761 yılında vefat etti. Selini 1740 yılında Nantias Vikontu Pierre de Joubert ile evlendi, kızı Maria-Denisa da evlenince, de Bonneval kontesi oldu. De Nantias Vikontesi Selini’nin ne zaman vefat ettiğini öğrenemedim.
Kontes Marie-Angélique, Ayşet’ten üç yıl sonra, 1736’da vefat etti, Augustin-Antoine kontesten sonra bir yıl daha yaşadı, 1737’de 74 yaşında vefat etti. Kont Pon de Vel 1774 yılında öldü, çok sayıda piyes yazdı. Kardeşi Arjantal 88 yaşında dünyaya veda etti. Arjantal, Paris 4. Oda danışmanı, Parma Dükü’nün temsilcisi olarak Fransa Kralının Saray Bahçesinde çalıştı. Voltaire, Montesquieu ve Diderot ise dünyaca ünlenen çalışmalarıyla tarihte yer aldılar.
Diderot’nun “güzel yüzlü” olarak adlandırdığı Claudine-Alexandrine Guéren de Tencin (Tansen) 1749 yılında öldü. Ünlü bir yazar olmuştu. Pierre Guéren de Tancin 1739 yılında kardinal oldu, 78 yaşında 1758’de öldü. Jeanette-Nicole, Kardinal Pierre ile bir ilişkisi kalmamış olarak, mutlu ya da mutsuz bir yaşam sürdürerek, öğretmen ve çocuk yetiştiricisi olarak yaşadı, 73 yaşında 1746 yılında vefat etti ve Ayşet’in defnedildiği mezarlıkta toprağa verildi. Sophie, Ayşet’in vefatı üzerine, haftasına kalmadan Saint-Augustin Caddesindeki Katolik Kadın Manastırına kapandı. Her gün Ayşet için Tanrıya dua etti, kendisi için de dua etti, on beş yıl manastırda yaşadı ve vefat etti.
Dr. Laroche ise, Marie-Angélique’in ölümünden sonra Ferriollerden ayrıldı, sevgililerinden Lulu’yu yanına aldı ve onunla birlikte 9 yıl daha yaşadı. Desten ise güçten düşmeye başlayınca köyüne çekildi ve köyüne yerleşti, ama sonu bilinmiyor.
Kontes de Paraber kocasından boşanmış olarak 62 yaşına değin yaşadı, 1755 yılında vefat etti. Paris’te tanınan Voltaire, Montesquieu, Ayşet, de Edie (Blaise-Marie d’Aydie), Pon de Vel, Arjantal, Diderot, G. Walpole gibi edebiyat ve felsefe insanlarının gittiği salonun sahibi olan Markiz du Deffant 88 yaşında, 1780 yılında yaşama veda etti.
Lord Bolingbrok Henry St. John (1678-1751) İngiliz siyasetçiydi, Tory Partisi başkanıydı, yıllarca ülke sekreterliğini yaptı. Eşi Markiz Deschamps de Marcel Marie-Claire idi (1675-1750). Kızları Isabelle Louise Le Valois de Viallet (1696-1777), gücü ve sağlığı elverdikçe Sans’taki çocuk yetiştirme yurdunun yöneticisi olarak çalıştı, ölünce çalıştığı manastırın bahçesine defnedildi.
Kontes Charlotte-Elizabéth Aisse (Aïssé)-Ayşet de Ferriol’den Büyük Fransız edebiyatının klasikleri arasında yer almasını sağlayan 36 mektubunu yazdığı Julie-Calandrini (1668-1754) 86 yaşında vefat etti. Ayşet’e karşı iyi ilişkileri olan Hercule-André Fleury (1653-1743) 1726 yılından başlayarak ölünceye değin Fransa’nın Baş Kardinali olarak görev yaptı.
Ayşet’in sevdiği sanatçı ve oyuncular? Baron Michelle 76 yıl yaşadı. Baron Lémore yıllarca tiyatroda çalıştı, 1786 yılında 82 yaşında öldü. Pélissier daha 42 yaşında iken 1749 yılında vefat etti.
Üç kişinin daha sözünü etmek isterim: Madeleine (Madlen) oğlunu saygılı ve mükemmel biri olarak yetiştirdi, 78 yaşında öldü. Fahri de bir aile kurmuş olarak 93 yaşında vefat etti, Orhan ise 47 yaşında iken polisle çeteler arasındaki bir çatışmada öldü.
Kontes Charlotte-Elizabéth Aisse (Aïssé)-Ayşet de Ferriol için kitap yazmış olan kişi sadece ben değilim. Ona ilişkin ya da onun yaşamını konu alan çok sayıda roman, piyes, uzun öykü (повесть), deneme yazısı ve makale yazıldı. Bunlardan bazıları şunlardır: “Аиссе, или Юная черкешенка” (Aisse veya Genç Çerkes Kadını) (Ж.-Ж.-Э. Руа), “История одной гречанки” (Bir Yunan kadınının öyküsü) (Аббат Прево), “Мадемувзель Аиссе” (Bayan Aisse) (Кемрбелл Прейд), “М-ль Аиссе и нежный шевалье” (Mlle Aisse ve nazik şövalye) (Клод Ферваль), “Удидивителная судьба мадемуазель Аиссе” (Matmazel Aisse’nin şaşırtıcı kaderi) (Жан де Ивре), “Аиссе. Письма к госпоже Каландрини” (Aisse. Bayan Calandrini’ye Mektuplar) (А.Л. Андрас и П.Р. Заборов), “Шарлотта-Айшет” (Şarlotte-Ayşet) (Шъхьаплъэкъо Хьис)**, “Соременница Волтера, или Черкесская нимфа” (Voltaire’in Çağdaşı veya Çerkes Perisi) (Haşhoj Ray)** (Yayına hazırlayan ve Önsözü yazan Haşuṡe Muhamed)**, “Кавказская пленица, или Тайна мадемуазель Аиссе” (Kafkasya Tutsağı veya Matmazel Aisse’nin Sırrı) (Сергей Макеев). Değişik dönemlerde Жан-Жак Верне, Поль де Сен-Виктор, Жюль Сури, Эдмон Пилон, Эмиль Анрио, Андре Моруа ve daha başka yazarlar da Ayşet konusunda şiirler, denemeler ve makaleler yazdılar.
***
Çevirmenin notları:
(*) – Rus hükümeti, 1864’te Adıge-Çerkeslere soykırım, etnik temizlik ve  Türkiye’ye göç politikaları uygulamıştı, – ç.n.
(**) – işareti olanlar Çerkes yazarlarıdır.
Resim – 1 – Ayşet’in yağlıboya temsili resmi.
Resim – 2 – Şövalye Blaise-Marie de Edie’nin yağlıboya temsili resmi.
İshak Maşbaş (Tarihi roman, s. 583 – 599)
Yorum Yap