Şapsığlar ve Bir Kitap – 4
Şapsığlar ve Bir Kitap – 4
Şapsığlar ve Bir Kitap – 4
Adıge ve Şapsığların serüveni ve bir özetleme:
Bundan önceki iki makalemizde Adıge-Şapsığların tarihine kısaca değinmiş, 1860 yılında, Maykop’un sol kenarından akan Şhaguaşe (Belaya) Irmağının sağ yakası boyunca kuzeye uzanan askeri Beleroçensk Müstahkem Hattı’nın inşa edildiğini belirtmiştik. İlginç durum, bu askeri hat düşman Şapsığ sınırında değil de, Rusya yurttaşı Abzahların tarihi toprağının başladığı yerde kurulmuştu. Ama Abzahlar bunu okuyamadılar, Rus oyununa geldiler ve Şapsığların ezilmelerine iki yıl boyunca seyirci kaldılar. Daha önce te Kabartaylardan yüz bulmayan inişteki Şeyh Şamil‘in peşine takılmışlardı.
1864 yılında Beleroçensk Hattı’nın batısındaki topraklarda yaşayan Çerkeslerin (Abzah, Natuhay, Şapsığ, Vıbıh, Cıh, vd) hepsinin, dayatılan ateşkesler gereği askeri gözetim altında topraklarından çıkarıldığını ve gemilere bindirilerek Türkiye’nin o zamanki – Batum’dan Köstence’ye değin sıralanan Karadeniz limanlarına gönderildiklerini yazmıştık. Bu insanlar oralardaki geçici kamplardan alınarak ve kafileler halinde dağıtılarak yeni yerlerine götürülüp yerleştirildiler. Bu olay, ikinci parti göç olayıdır.
Bu tarihten 4 yıl önce, 1860 yılında, Şapsığ direnişi henüz sona ermemişken, Beloreçensk Hattı doğusunda ve Rus yönetimi altında yaşayan ve resmi göç ettirme politikaları uygulanmayan Kuban ve Terek illerinden 14 bin kadar Kabartay, Adıge (Bjeduğ, Kemguy, Besni, Hatukay, Mehoş, vd) ve Abazin’in kafileler oluşturarak Türkiye’ye göç ettiğini, köyler kurdurularak bunların değişik Anadolu illerine yerleştirildiklerini belirtmiştik. Sayı aslında daha fazla olmalıdır. Bu da ilk parti göç olayıdır ve bu göçmenler Karadeniz kıyıları ile sınırlı olan ilk parti göç olayından farklı olarak, değişik Anadolu illerine, kabile esasına göre dağıtılarak yerleştirilmişlerdir. Bu yerleşimde köy beylerinin köylülerine hükmetme amacı baskın olmuştur. Bu gerici beyler kölelere getirilen özgürlük ve eşitlik hakkından hoşnut olmadıkları için, esir (köle) ticaretinin serbest olduğu Türkiye’ye göç etmeyi yeğliyorlardı. Bolu’da bir Hatukay, Düzce’de de üç küçük Besni (Besleney) köyü örneği de bunu açıklıyor. Bu göçler Rus ve Türk taraflarının anlaşmaları ve yönlendirmeleriyle yapılmıştır.
Üçüncü bir kitlesel göç dalgası da, yine Beloreçensk Hattı doğusundaki Kuban yöresinden (bugünkü Adıgey ve yakın çevresinden) yapılmıştır. Kuban’daki kalıntı Adıgelerin çoğunun 1880 yılı sonrasında Anadolu ve Arap topraklarına göç ettirildiğini, 1878 Berlin Antlaşması ile de Balkanlar’daki Çerkes nüfusunun sökülüp Anadolu ve Arap topraklarına nakledildiğini yazmıştık.
Hangi türden göç etmiş olurlarsa olsunlar, bu insanlar eski ülkelerinin anılarını kuşaktan kuşağa aktarmış olup günümüzdeki torunları da yüz yılı aşkın bir süreden beri kimliklerini koruyor ve eski anayurtları ile olan gönül bağlarını koparmıyor, başka topluluklar içinde erimiyor, eski ülkelerine saygı ve sevgi duygularını sürdürüyorlar.
1850’lerde Ruslar Çerkesleri söz dinlemez, vahşi ve korkunç kişiler olarak propaganda ediyorlardı, oysa aksi çıktı. Günümüzde bu barışçı Adıgelere, Şapsığlara İsrail bile değer veriyor, Adıgeleri olsa olsa aşağılık duyguları içindeki Türk ve Rus ırkçıları (faşistler) sevmiyor olabilirler.
Şapsığ’ın yeniden oluşumu:
Kafkasya’nın Karadeniz yöresine (Şapsığ’a) döndüğümüzde, 1864’te dağlara ve ormanlara çekilmiş olan az sayıdaki Şapsığ’ın çok zor koşullar içinde istilacılara karşı uzun yıllar boyunca direnmiş olduklarını yazmıştık (Daha çok bilgi için bk. “Hakuçlar”). 1874 yılında ve sonrasında Şapsığ kalıntılarına karşı yürütülen askeri operasyonlar durduruldu, Rus-Şapsığ uzlaşması sağlandı. Uzlaşmaya göre düze inecek Şapsığlar kovuşturulmayacak, diledikleri yerlerde küçük dağ köyleri kurabileceklerdi.
Ruslar kendi yerleşimcilerinin güvenliği ve sorunsuz olarak Şapsığ topraklarına yerleşmeleri için ödün verme gereği duymuşlardı; ayrıca Şapsığlar ve Adıgeler, sayı olarak da tehlikeli olmaktan çıkmışlardı. Direnişçiler dağlardan düze indiler, kamplardan ve Kuban’dan gelen Şapsığları da içlerine alarak bugünkü Kıyıboyu Şapsığ toplumu oluşmuş oldu.
Sovyet dönemi:
Sovyet iktidarı 1924 yılında, Karadeniz kıyısında yaşayan bu küçük Şapsığ topluluğuna (bir yerde sayıları 6 bin olarak veriliyor, s. 103) etnik ilçe kurma olanağı sağladı, ama Adıgey’e katılma izni tanınmadı; bu olayı ve arka planını genişçe anlattık; ama bu küçük etnik ilçe – Şapsığ rayonu 1945’te kaldırıldı ve Şapsığlar ağır baskı altına alındı. Küçücük bir topluluğa reva görülen bu aşırı baskıların nedenleri hâlâ açıklanmış değil. İkinci Dünya Savaşı içinde Şapsığ, Adıge, Çerkes ve Kabartayların topraklarından sürülmelerine karar verildiği, Stalin’in müdahalesi ile kararın kaldırıldığı, ancak Şapsığ rayonunun lağvedildiği anlaşılıyor (Tevçoj Nuh: Ulus Seninle Gurur Duyuyor, mefenef.com),
İkinci Dünya Savaşı içinde 10 Sovyet halkı toprağından sürüldü, 50 küçük Sovyet halkına da zulüm (baskı) uygulandı. Bunlardan biri de Şapsığlardır. Uzun bir baskı döneminden sonra, 1999 yılında RF Parlamentosu zavallı ve yorgun Şapsığlara Krasnodar Kray toprağında (Soçi ve Tuapse rayonları ile sınırlı) yaşayan “küçük bir yerli azınlık halk/ ulus statüsü” verdi. Daha önce belirttiğimiz gibi özerk Şapsığ ilçesi talepleri ise kabul görmedi.
Böylece 1999’da Şapsığ adı “Rusya Federasyonu yerli azınlık halkları birleşik listesinde” yer almış oldu (bk. – Единый перечень коренных малочисленных народов Российской Федерации).
Dünyada ve Rusya’da binlerce küçük yerli halk (ulus) ve dil bulunuyor, bu halkların kuşkusuz birer tarihi ve arka planı vardır: bunların bazılarına bazı özel haklar verilmiştir, çoğu da erime sürecine terk edilmiştir. Bazı milliyetçi Ruslar ve yerel işbirlikçileri Şapsığlara tanınan bu “küçük yerli ulus” statüsünü çok buluyor, Şapsığ, dahası Adıge adının Krasnodar Kray toprağından sökülüp atılmalarını istiyorlar. Şapsığlar ve Adıgeler yerli halk değiller de, başka yerlerden gelip Ruslar gibi Karadeniz kıyılarına sonradan yerleşmiş olan göçmenler midirler? Sonuç olarak, “sayılarının az olduğu” bahanesiyle Şapsığların haklı talepleri engellenmek isteniyor, bunun için de Şapsığ nüfusu Adıge, Şapsığ ve Çerkes diye üçe bölünüyor, bu çerçevede Şapsığ sayısı 2002, 2010 ve 2021’de düşürüldü ve görünmez hale getirildi.
Adıge-Çerkesler Kafkasya’da resmi tanıması yapılmış 4 ayrı yörede (ayrı toprak biriminde) – Şapsığ, Adıgey, Karaçay-Çerkesya ve Kabardey-Balkarya’da yaşıyorlar. RF’de her bir etnik topluluk, genellikle yaşadığı yerin ya da yörenin resmi-etnik adıyla anılıyor ve tanınıyor; işbirlikçiler şimdi türlü oyunlar tezgahlayarak sistemi bozmaya, kafa karıştırmaya çalışıyorlar.
Amaç, Şapsığların işini Rus emperyalizmi lehine bitirmek, ardından Adıgeleri bölerek ikiye ayırmak ve etkisizleştirmek; bu arada Adıge ve Şapsığ adlarından düşürülen sayıyı Kabartay’a (Çerkes) eklemek. Nitekim Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde 58,825 (yüzde 12,7) olan Çerkes (Kabartay) sayısı eklemelerle RF’de 116 bine ulaştırılmış ve 114 bin olan resmi Adıge sayısını aşmıştır. Adıge (AC, Krasnodar Kray ve Şapsığ) nüfus, Çerkes (Kabartay) nüfusu yararına yaklaşık 30 bin fire vermiştir.
Bir Adıge atasözü “Sahibi başında olmayan atı köpekler yer” diyor.
Şimdi, 2021’de 4 etnik yöredeki Adıgeler” tek bir Çerkes adıyla anılsın diyorlar, ama yüz yıl önce Adıgelerden ayrılanlar kendileri. Bunun yol açtığı zararları daha sonra açıklayacağız.
Rusya’da sayıları Şapsığlardan çok olmayan, ama özerk ilçeleri (topraolan, dilleri resmi dil olan küçük yerli uluslar var, Koryak örneğini verdik.
Bu yıkıcı politikanın bir önceli de var: 2,000’li yıllarda, 2006’da genç Adıge Cumhuriyeti yıkılmak, Koryak Okrugu gibi adı var sanı yok bir okrug olarak Kamçatka Kray’ının içine alınması gibi, Adıge Cumhuriyeti’ne de göstermelik, il-ilçe arası bir statü, “okrug statüsü” verilerek, bir il (kray) birimi olan Krasnodar Kray’a bağlanmak istenmişti. Okrug, rayon (ilçe) üzeri bir idari birimdir ve birden çok rayonu içine alır. Böylece Krasnodar Kray içinde özerkliği olmayan bir “Adıgey okrugu” kurulacak, Adıgelerin Moskova’da temsil edilme, yasa yapma ve egemenlik hakları ellerinden alınmış, Adıge varlığı “sallantıya” bırakılmış olacaktı. Bu olumsuz gidiş, Adıgelerin blok halinde karşı koymaları, tepkileri sonucu ve henüz tam bilemediğimiz başka nedenlerle durdurulmuştu. Bu konuda bk. “Adige Halk Kongresi Olağanüstü Toplantısı Kararıdır”.
Koryak okrugu ile ilgili bilgiyi makalemizin ilk bölümünde verdik: Koryakya, önceleri RF Parlamentosu’nda bir milletvekili ve iki senatörle temsil edilen, eşit haklı 89 federe devlet biriminden biriydi ve bayrağı Moskova’da dalgalanıyordu, şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor.
1922’de Şapsığ’ı, 70 -100 km ötedeki, “uzaktaki” Adıgey ile birleştirmeye yanaşmayan milliyetçi Ruslar 500-600 km doğudaki Kabardey ile birleşmeye hiç izin verirler mi?
Ulusal sorunlarda cin fikirliliğin, duygusallığın yeri yoktur. Gücün varsa ve haklıysan alırsın. Şapsığ haklıydı, ama gücü yoktu, alamadı.
Dr. Yusuf Suad Neğuç ve mücadele arkadaşları daha politik davranabilirler miydi?
Yerel Şapsığ örgütleri, bilgili, aydın ve devrimci kişiler dururken, bir düşüncesizlik örneği olarak, Sovyet iktidarına ters düşen, en gerici ve en olmayacak kişileri, örneğin Şhalahov’u Tuapse ilçe yürütme kuruluna, Hleçasov’u da bölge yürütme kurulu üyeliğine seçmişlerdi. Oysa Bogus ve benzeri, sözü dinlenen ve Sovyet yanlısı olan, aklı başındakişiler de vardı, böylelerini kenara ittiler (s. 110). Bolşevik kuruluşlarına anti-Sovyet kişileri seçiyor, çekişmeye yol açıyor, olabilecek işi sabote ediyorlardı.
Bunlar yaşandı. Ancak gücüm yok, geçmişte hatalar işlenmiş denilerek haklı bir davadan da vaz geçilemez.
Çerkesler (Kuban Kabartayları) ve Abazinler 1921’de Kuban Adıgelerinden kendi seçimleriyle (iradeleriyle) ayrıldılar:
Peki, Çerkes denmekle Şapsığlar ve Adıgeler daha görünür mü olacaklar? Aksine bu gibi abartılı isteklerden, karıştırıcı çabalardan Adıge ve Şapsığlar hep zararlı çıktılar: Batalpaşinsk [Çerkessk yöresi] Çerkesleri (Kabartay) ve Abazinleri bir arada idiler ve bir kongre toplayarak 1921’de Kuban Adıgelerinden ayrılma, Kabardey’in, Balkar ve Karaçay’ın birer okrug olarak yer aldığı Dağlı Özerk Cumhuriyeti‘ne katılma kararı aldılar (Şapsığlar kitabı, s. 27). Bu guruplar artık, hariçten Adıge ve Şapsığların iç işlerine karışmamalı ve karıştırılmamalı. Bir güçleri de yok, Karaçay sultası altındalar. Onlar ayrı bir yörenin topluluklarıdır ve Adıgelerden ayrılmışlardır.
Abhazlar, kurnazcı yöntemlerle Adıgeleri kemirmeye, tarihi gerçekleri saptırmaya ve rol çalmalara kalkıştılar, sonunda dışlandılar ve etkisizleştiler. Çıkarcı Abhazlar her zaman Rusların işbirlikçileri idiler. Rus, çıkarı olduğu için Abhazya’yı koruyor.
Karşılıklı sanatsal, ekonomik ve kültürel işbirliği ve dayanışma dışında Kabartay, Abazin ve diğer Kuzey Kafkasya halkları ile bir ilişkimiz olamaz; gündemde bir Kuzey Kafkasya devleti de yok.
Adıgeler 1796’da feodalizme karşı bir köylü devrimi yapmış, bey ve soylu egemenliğine son vermiş, Şapsığ ve Abzahlar gibi demokratik dönüşüm yolunda adım atmış bir ulus. Her yöre, öncelikli olarak kendi yöresel sorunlarına eğilmeli ve kendi durumunu iyileştirmeye bakmalı. Günümüz koşullarında gerisi sonuç vermez.
Kabartay kopuşu nelere mal oldu:
Kubanlı Kabartay ve Abazinler, Adıgey Adıgeleri ile bağlarını koparmamış olsalardı, Kuban ilinde (oblast), Adıge, Kabartay (Çerkes) ve Abazinler olarak ortak bir yönetim kurabilir ve belli bir ağırlık ortaya koyabilirlerdi, bunun ilk adımı da atılmıştı; 1921’de Kuban iline bağlı Kuban Dağlı yönetimi kurulmuştu, Kabartay ve Abazinler Kuban Dağlı yönetiminden ayrılıp, Dağlı Özerk Cumhuriyeti’ne katılmak istediler… Bu ayrılma kararı küçük Karaçay’ı Kuban Kabartayları ve Abazinler aleyhine büyüttü, Karaçaylar dağlardan inip eski Adıge toprağında alan kazandılar. Dahası da var.
Ayrılıkçı hareketler ve verdikleri zararlar:
Abzahlar 1848’de kendi seçimleriyle (dinci-gerici etkenlerle) Şapsığlardan ve diğer Adıgelerden koptular, yefendi (molla) takımının kuyruğuna takılarak, 1500 km. ötede, doğuda ve inişte olan Şeyh Şamil’in şeriat rejimine bağlandılar, oysa 1796’da bir köylü ayaklanmasıyla daha modern bir toplum olma yolunda adım atmışlardı, molla çıkışı, bir yönüyle bunu sabote etmiştir.1859’da da, tam tersi bir kararla gerici ve kişisel çıkarcı Naip Muhammed Emin’in ve yefendi takımının yönlendirmesinde Çar’a ve Rus yönetimine boyun eğdiler (“Ulul emre” itaat ettiler); Müslüman Şapsığları Rus saldırganların karşısında yalnız bıraktılar. Ama beklentileri boşa çıktı: Eylül 1861’de pozisyonlarını güçlendiren Çar II. Aleksandr‘dan ve onun generallerinden okkalı bir kazık ve tekme yedikten sonra, Şapsığ ve Vıbıhların yanına dönüş yaptılar; ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti.
Kabartay ve Abazinler de, 1921’de, Kuban’da birlikte yaşadıkları Adıge ve Şapsığlar’dan ayrılıp doğuda, Terek ilinde kurulan Dağlı Özerk Cumhuriyeti’ne katılma kararı almakla taktik bir hata işlemişlerdi. Bundan yararlanan Karaçaylar da Kuban’da dağlardan düze indiler ve Sovyet Rus makamlarının hoşgörüsüyle topraklarını genişlettiler ve ilk dalga yayılmayı gerçekleştirdiler. Ruslar Kuban Kabartay ve Abazinlerini Terek Kabartayları ile değil Karaçaylarla birleştirerek Ocak 1922’de Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesi’ni (oblast) kurdurdular.
Karaçaylar çalışır, çoğalır ve yayılırlar, kolay kolay da asimile olmazlar, aşiret bağları ve özel kültürleri vardır.
Karaçaylar suçlanıp 1943’te Kazakistan’a sürüldüler, 1957’de de sürgünden döndüler, bu dönüş Karaçaylara yaradı, onlar için yeni konutlar üretildi, iş garantisi sağlandı ve 1926 yılı öncesinde olduğu gibi Çerkes ve Abazinlerle bir araya getirildiler ve “Karaçay – Çerkes Özerk Bölgesi” yeniden kuruldu. Karaçaylar Kabartay (Çerkes) arazisinde ikinci kez yayıldılar ve bölgede nüfus üstünlüğünü ele geçirdiler; sonunda iki Kabartay ilçesi içinden birer Abazin ve Nogay rayonu yaratılarak Kabartay muhalefeti cezalandırıldı; sonunda Rus ve Karaçaylar Abazinleri de Kabartayların karşısına dikmeyi başardılar. Karaçaylar 1943’te sürüldükleri Kazakistan’dan geri getirildikleri için soykırıma, baskıya uğramış toplumlardan sayıldılar ve bazı devlet olanaklarından yararlandırıldılar…
Şapsığlar soykırıma uğramamışlar mı?:
Peki, Şapsığlar soykırıma uğramamışlar mı? Şapsığlar 2. Dünya Savaşı’nda Şapsığ ilçesinden iki Sovyetler Birliği Kahramanı çıkardılar, yüzlerce Şapsığ savaşta can verdi; buna karşın çok sayıda Şapsığ Sibirya’ya sürüldü, savaş sonu (9 Mayıs) beklenip 24 Mayıs 1945’te Şapsığ ilçesi kaldırıldı ve daha büyük bir felaket şas eseri atlatılmış olmalı (Tevçoj Nuh: Ulus Seninle Gurur Duyuyor, mefenef.com).
Yaralı, ama geçmişin görkemli Şapsığ küçük ulusu, 55 yıllık bir kâbus, baskı, karartma ve sansür süreci içine sokuldu. Korunma iç güdüsüyle birçok Şapsığ köyü Rusça adlar aldı. Türkiye’de de birçok Çerkes köyünün özgün adlarını bırakıp Türkçe adlar almaları gibi.
Dikkat edilirse bölücü (ayrılıkçı) akımlar Karadeniz kıyısı Adıgelerinden (Şapsığ, Natuhay, Vıbıh, vd) gelmedi, Abzah, Abazin ve Kabartaylardan geldi. Yetmedi: Şapsığ’ın işi bitirilmek istenirken, Adıgeler de kendi içlerinden ikiye bölündüler, Adıge ve Çerkes diye. Buna daha aşağılarda değineceğiz.
Kafkasya’da “Çerkes” diyor, Türkiye’de ise karşı çıkıyorlar:
Tuhaftır, Kafkasya’da “Çerkes” diye tutturan, Adıge ve Şapsığ isimlerine karşı çıkan bu kişiler, kimi Kabartaylar, Abaza ve Abazinler, Türkiye’de birleşik halde, örneğin Kaffed seçimlerinde Çerkes adına karşı oy kullanıyorlar. Örgütlüler. Seçimlerde delege çoğunluğu “Çerkes” diyor, ama “Kafkas” adı lehine konan yüksek barajı aşamıyor. Saf Adıgeler de bunu okuyamıyorlar.
Bu kişiler “Kafkas” adında ısrar ediyor ve o yönde oy kullanıyorlar. Kaffed tüzüğüne de aşılması çok zor, benzersiz, Amerikancı faşist General Kenan Evren’in barajından da yüksek bir baraj koydular. Evren barajı solculara ve Kürtlere karşı konmuştu. Bizimkiler de Adıgelere karşı koydular. Tam bir çelişki. Oysa Abaza ve Abazinlerin kendi ayrı federasyonları var, Kaffed’e ve Adıgelere ne diye gereksinim duysunlar ki? Arkalarında Ruslar var. Ama gereksinim duyuyorlar, çünkü Kabartaylar gibi Abazalar da Türkiye’de sayıca azlar. Ayrıca bunlar Kafkasya’da Rus ve Kabartay güdümündeki DÇB’den de koptular ve Dünya Abhaz-Abazin Birliği’ni kurdular.
Böyle şeyleri yazmamızdan bazıları hoşlanmıyorlar, çünkü ezberleri bozuluyor. Doğruları söyleseler sorun olmaz. Çeçen ve Dağıstanlıların ve Abzahların beyni maalesef şeyhlik ve tarikat ideolojileri ile yıkanmıştır, o ilişki ağından halen kurtulmuş değiller, Örneğin çözülmemiş Çerkes sorunu dururken bu efendiler Afrika’da su kuyusu açtırmak için tarikat vakıflarına bağış yapıyorlar.
Bir Yahudi oğluna, “Sen bugün kendin için ne yaptın, sen kendini düşünmezsen seni kimler düşünür” diyormuş. Kendine hayrı olmayanın başkasına ne hayrı olabilir ki?..
Görünür olmak:
Görünür olmak için nüfustan önce, ekonomi, üretim, bilim, kültür, sanat, edebiyat, müzik, tarih ve spor gibi dallarda görünür olmak gerekir. Asıl tercih edileni budur. Bir yerlerde okumuştum; 40 milyonluk İspanya yılda bir başına 400 küsur milyonluk Arap Dünyası’ndakinden daha çok kitap yayımlıyor. 400 milyon Arap mı daha teknik, 7,5 milyon İsrailli Yahudi mi? 8’er milyonluk İsveç ve İsviçre, 250 milyonluk Pakistan İslam Cumhuriyeti’nden daha büyük birer ekonomi. Hangisi daha görünür…
Önemli olan bilgi, gelişmiş kültür ve kalite…
İş övünmeye kalırsa: Adıge ve Şapsığ tarihi övgüye, görünür olmaya gereksinim duymuyor, ardında görkemli ve yiğitlik dolu bir tarih var. Türk mizah yazarı Aziz Nesin (1915 – 1995), soyadı kanunu çıktığında ne kadar “korkak” varsa “Cesur”, ne kadar “yalancı” varsa “Doğru” soyadını aldı diye yazmıştı. Zavallı karakollarda ne de çok polis dayağı yemişti. O hesap, Adıgelerin ve Şapsığların arka bahçelerinde çekinecekleri, utanacakları kirli bir şey yok. Kimlerin ne olduğunu bilen bilir. Diğer Kafkas halklarını ise bilemeyiz… Kuşkusuz onların da kendilerine göre değişik birer tarihleri ve özgürlük mücadeleleri vardır, derebeylerine (pşı ve prenslere), yefendilere ve sömürücülere karşı verdikleri, yazdıkları destanları vardır.
Şapsığlar Çerkes diye yazılmakla ne elde ederler:
Peki, Şapsığlar, Şapsığ adı yerine kendilerini Çerkes diye yazdırmakla daha mı görünür olacaklar? Tam aksine Şapsığların tamamı kendini Çerkes diye yazdırdığı takdirde, Karadeniz kıyısında bir Çerkes ya da Adıge ulusu ile bir Adıge ülkesinin olduğu gerçeğinin esamisi kalır mı? Silinir giderler. Şapsığ statüsü RF Federal Meclisi tarafından verildi. Bundan vazgeçmek, kozları Anayasa ve hukuk yerine, ırkçı Ruslara teslim etmek, demokrat Ruslara ise ihanet etmek olmaz mı?..,
Şapsığ toprağı, diğer topraklara göre daha mı az değerli?..
Soçi ve Tuapse’de yaşayan Şapsığlara kendi istekleri doğrultusunda 1999 yılında “Şapsığ küçük yerli ulus” statüsü verildi, RF Şapsığları Adıge ya da Çerkes diye tanımıyor, Kabartay’ı Adıge, Şapsığ ya da Çerkes diye tanımadığı gibi. Şapsığ, Çerkes diye yazıldığında bir mevzi (alan) kaybı yaşanır, Şapsığ’ın temsil ettiği haklar ve alan yitirilir, birçokları bu hukuki ve politik inceliğin ayırdında değil. Oltalara takılıyorlar. Ama Şapsığlar kısmen de olsa işin farkına varmış olmalılar:
2021’de Şapsığların büyük çoğunluğu kendini Adıge diye, pek azı da Çerkes diye yazdırdı, böylece Şapsığlar Adıge nüfus kaybını kısmen de olsa telafi ettiler, yine de 30 bin kadar bir nüfus Kabartay (Çerkes) hanesine aktarılmış oldu; Adıgey Adıgelerinin bir bölümü bunun ayırdında olmamalı; Kabartaylar aynı şeyleri Karaçay, Balkar ve Osetlere yapabilirler mi? Bu gibi nedenlerle Kabartay, vs işbirlikçiler amaca tam ulaşamadılar, ama Kabartayların tek bir kişisi bile 2021’de kendini Adıge diye yazdırmadı… Bunu da belirtelim.
Kabartayları dürtmek mi gerekiyor?:
21 Mayıs’ın 149’ncu yılı anmasına küçücük Şapsığ’da (Soçi ve Tuapse’de) 3.000 kişi katıldı, ama Maykop’ta 150, Nalçik’te de 50 kişi anmalara gelmişti. Geçmişin anısı umurlarında olmamıştı. Demek ki soykırım ve sürgün bazı yörelerde unutulmuştu. Durumu eleştirdik. Ertesi yıl, 21 Mayıs’a kalabalık bir kitle yanında, ulusal giysiler içinde 150 Kabartay atlısı da katıldı, Nalçik caddeleri soykırımı kınama sesleriyle çınladı. Daha sonra, herhalde Moskova’dan zılgıt yenmiş olmalı, Kabardey-Balkar yönetimi 21 Mayıs’ı yasakladı…
Adıge ya da Çerkes diye yazılmak Şapsığlar için lehte bir çözüm yöntemi olabilir mi?:
Soçi ve Tuapse’de Adıge diye yazılmak Şapsığ’ı vurur, doğru olmaz ve statü elden gider ya da şimdiki gibi güdükleşme sürer. Şapsığ’ı diri tutmak gerekir. Hiçbir Şapsığ hak gaspı kaldırılmadığı sürece kendini Şapdsığ dışı bir adla yazdırmamalı, başka bir ada özenmemeli, Şapsığ kimliğine sahip çıkmalı. Başkalarından medet umulmamalı. Şapsığ’a Şapsığ yeter. Anlaşılan liderler halkı aydınlatmamış ya da ayakta uyuyor olmalılar. Moskova Soçi ve Tuapse’de Adıge ya da Çerkes’i değil, sadece Şapsığ adını tanıyor, 1,914 Şapsığ esasından tahsisat, hak edilenin 8 -9 kat daha azı para gönderiyor. Sayı, bölünme nedeniyle azaldığı ve 1,914 Şapsığ kalemi üzerinden ödeme yapıldığı için hizmetler aksıyor; okul, sağlık ocağı, yol, su ve doğal gaz gibi hizmetler yerine getirilemiyor. Krasnodar Kray yönetimi artan bir para olursa en son Şapsığları anımsıyor.
Yayınlarda Tuapse dışında, Soçi’de Adıge-Şapsığ ağırlıklı 30 bin Müslüman’ın bulunduğu (% 8 – 10) yazılıyor. Aksi takdirde 2013’te, 21 Mayıs’ın 149 yılı anmasına 3,000 Şapsığ nereden çıkıp gelmiş olabilir?..
2021’de Şapsığların akılları başlarına gelmiş olabilir mi?..:
Şapsığ diye yazılmakla bir mevzi korunur, ileride ulusal anlamda bir şeyler elde edilebilir, ismin ucu açık. Unutulmamalı yiğitlerin yiğit dostları olur. 1943’te Şapsığlar toplu halde Sibirya’ya sürülmemişlerse, demek ki yiğit Şapsığların yiğit dostları da olmalı (bk. Tevçoj Nuh: Ulus Seninle Gurur Duyuyor). İyi ve barışçı insanlar hangi din ve ulustan olurlarsa olsunlar kardeştirler. Bu kardeşlikten ve Şapsığlara tanınan haklardan Krasnodar Kraylı gericiler ve yerli işbirlikçileri rahatsızlar, oyun üstüne oyun tezgahlıyorlar…
Adıge ya da Çerkes diye yazılmakla Soçi ve Tuapse’de Şapsığların elde edebileceği hiçbir hak olamaz. Bunu bildiklerinden olmalı, 25 yıl önceki Şapsığ liderler (thamateler) zorlu bir mücadele verdiler ve bir hak olarak, 1999’da Moskova’ya Soçi ve Tuapse toprakları ile sınırlı yaşayan bir yerli halk olarak Şapsığ adını kabul ettirdiler, Adıge ya da Çerkes diyebilirlerdi, demediler. . Thamatelerden vefat edenlerin ruhları şad olsun. Bu kabulden rahatsız olanları iyi bilmek ve tanımak gerekir, onlar ulusumuzun dostları olamazlar. Adıge adı AC yöresini, Çerkes adı da Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti yöresini işaret ediyor, Tuapse ve Soçi’yi değil. Farkı bilmek gerekir. Bilgisiz olanlar bu ayrımları elbette bilmezler. Şapsığ’ın resmi adı, yeri ve kimliği resmi anlamda Şapsığ’dır, öyle bilinmesinde yarar vardır, Şapsığ’ın şanlı bir tarihi vardır; Şapsığ Soçi ve Tuapse’yi işaret eder..
Üst kimlik elbette Adıge ya da Çerkes‘tir, ama şimdilik yöre kimlikleri geçerlidir, asıl üst kimlik ise daha sonraki bir konudur.
Bir fıkra: Öğretmen, yeterince Türkçe bilmeyen öğrencisine sormuş, “adın ne” diye; “Hanuh” demiş öğrenci. “Onu sormuyorum, kafa kağıdındaki adını soruyorum” demiş öğretmen. Bunun üzerine “Aşığum Sezai” (O zaman Sezai) demiş öğrenci…
Üst kimlik elbette Adıge ya da Çerkes’tir, ama hangi durumlarda? Bu da bir araya gelindiğinde, ortak bir yöre yönetimi kurulduğunda geçerli olur. Ufukta öyle bir ışık görünmüyor. Bilim ve yazar çevresi bunu biliyor ve yazıyor. Kimlikleri karıştırmamak, bulamaç yapmamak gerekir. Tuapse ve Soçi’de Adıge ya da Çerkes diye resmi anlamda yazılmaya gerek yok, hiçbir yarar da sağlamaz.
Şapsığ adı ne zaman düşer, gereksiz olur:
Şapsığ adı, Adıgey ile bir birleşme olduğunda düşer ve gereksiz olur. Nitekim 2002 yılı öncesinin (1945-2002 arası) nüfus sayımı listelerinde Şapsığ adı yer almıyordu, ayrıca Şapsığ adı sansürlüydü; şimdi Tuapse ve Soçi’de Şapsığ diye yazılmamak, Krasnodar Kray’da statünün (resmi kimliğin) silinmesi, yok olması, Ermeni, Belarus, Rum ve Ukraynalı gibi, belli bir yöreye bağlanmayan ve erimeye terk edilen bir azınlık durumuna düşme anlamına gelir: onların, Ermeni, Ukraynalı ve Rumların Federal yasa tarafından tanınmış bir statüleri yok. Çünkü eski Adıge toprağının ya da Rusya’nın yerlisi değiller. Bu durum bütün bir demokratik dünyada böyledir. ABD’nin Hawaii Eyaleti’nde nüfusun yüzde 2’sinden azının (20 – 25 bin kişinin) konuştuğu Hawaii dili İngilizce ile birlikte eyaletin resmi dilidir ve koruma altına alınmıştır, canlandırılmaya çalışılıyor, ABD yerli azınlıklara değer veriyor, Rus ise olanı yok sayıyor, örneğin Şapsığların bölünmelerine göz yumuyor.
1,5 milyon nüfuslu Hawaii’de yüzbinlerce Hawaiili Japon, Koreli, Çinli ve Filipinli nüfus var, onların konuştuğu diller resmi dil değil. Kanada ve Alaska’da da durum öyle. Bunun nedeni Hawaii, Kızılderili ve Eskimo gibi küçük toplulukların dillerinin o yerlerin yerli dilleri olmaları. Bu nedenle pozitif ayrım ya da ayrıcalıklar uygulanıyor; Asya dilleri, Almanca, Rusça, Ukraynaca, İspanyolca ve İrlandaca gibi diller göçmen, yerli olmayan diller oldukları için resmi dil yapılmıyorlar. Dünyada böyle bir anlayış ve eğilim var…
Maalesef Krasnodar Kray yönetimi bu ayırımı, Rusça’nın da aslında bir göçmen dil olduğu gerçeğini görmek istemiyor, Federal tanımaya karşın, Şapsığları Ermeni, Rum, Belarus ve Ukraynalı göçmen toplulukları ile aynı sepete koymak istiyor ve koyuyor. Ama güneş balçıkla sıvanmaz, er ya da geç toprağın yerlisi olan Şapsığlara hakları iade edilecek ve sayılarına bakılmaksızın Adıge-Şapsığ dili de Rusça ile birlikte o yörenin resmi dili yapılacaktır, buna inanıyorum. Rus faşistler ile işbirlikçileri bu gelişimi öncesinden görüyor, okuyor, tarihle yarışıyor ve gelişimin önünü tıkamak istiyorlar. Hepsi bu.
İşbirlikçilerin görünür olma marifeti sonucu, Şapsığlar, dediğimiz gibi Kafkasya’da on binlerden “1,914 sayısına” düşürüldüler ve oyuna getirildiler ama yok olmadılar; umarız Şapsığların onca uğraş sonucu elde ettikleri “yerli halk statüsü” ve gelecek umudu da heba olmaz…
Basit azınlıkların sayısı RF’de 100 dolayında (aynı sayı Türkiye’de 70 dolayında deniyor) , esamileri okunmuyor. Şapsığ ise resmen tanınmış bir topluluk (halk), ama Krasnodar Kray yönetimince istenmeyen bir ad ve topluluk, sayıları “az” denerek merkezden ayrılan para ve tahsisat da kısılıyor. 10 binden çok kişi ile 1,914 kişiye ayrılacak tahsisat aynı olmuyor… Şapsığlar parasız, topraksız ve çaresiz…
1926’da Adıgey nüfusunun yüzde 23,3’ü (26,405’i) Ukraynalı idi, şimdi, 2021’de yüzde 0,6 (2,810) Ukraynalı kalmış. Adıgeyli Ukraynalılar statüleri olmadığı ve Rusça zorunlu eğitime tabi tutuldukları için Ukraynaca dillerini unuttular ve Ruslaştılar. Kıyıboyu Şapsığları da 1945 yılı sonrasından beri aynı süreci yaşadılar. Bu da unutulmamalı.
Soralım: Avarlar ve Çeçenler, her ikisi de birer milyonun üzerinde nüfuslular , daha etkili, daha itibarlı ve daha mı görünür olmuşlar?.. Avarları, Darginleri kim tanıyor… İşsizlikten kırılıyorlar, yoksulları tarikatların ianesiyle (yardımıyla) ayakta kalmaya çalışıyor, kuzeyin çiftliklerine mevsimlik işçi (ırgat) olarak gidiyor ve asgari ücretle, günlük yevmiye ile, amele olarak inşaatlarda iş arıyor, barakalarda yarı aç, yarı tok yatıyorlar. Böyle şeyleri görmek işbirlikçinin hiç işine gelmez, o varsıllarla, güçlüyle birlikte.
Rus ırkçılar Şapsığ’ı Krasnodar Kray (eski Adıgey) toprağından söküp attırmak istiyorlar, Rus faşistlerin istediği şey dikensiz bir “Rus Krasnodar Kray’ı”, sanırsınız kendilerine Acem bahçeleri bağışlanacak; unutmayalım Rus faşisti için Adıgey de bir “diken”.
Adıgeler de ikiye bölündüler:
Değindiğimiz gibi Adıgey zaten bir “fazlalık”; Adıgey’in ve Krasnodar Kray’ın içinden 2021’de bir Çerkes azınlığını da “ürettiler”: 98 bin Adıge (% 19,75) ve 16 bin Çerkes (% 3,25) diye Adıgey Adıge nüfusunu ikiye böldüler… Krasnodar Kray’da da aynısını yaptılar. Adıgeler 30 bin gibi bir fire verdiler, bu nüfus da Kabartay’a (Çerkes’e) aktarıldı. Bu hileli oluşumun savunulur bir yanı olabilir mi?.. İşleri güçleri yalan dolan… Dikkatli olmamız gerekiyor. Oyuna gelinirse sıra Adıgey’e de gelir. İşbirlikçi için önemli olan ulus ya da ülke sevgisi ya da insan onuru değil, sadece para ve kişisel çıkardır…
Bu açıklamalardan sonra Yusuf Suad Neğuç’un yaşamını, kendisinin ve arkadaşlarının sorgu ve savunmalarına değinmeye ve değerlendirmeye çalışacağım.
Bu arada bir kez daha belirtelim; soykırıma uğrayan ve ülkesinden atılan Adıgeler sorunu, sırf bir Şapsığ ya da Adıge sorunu da değil. Şapsığ adı bir simge isim, trajik bir örnek, bir kahramanlık örneği, Şapsığ’ın büyük bir arka planı, tarihi bir arka bahçesi var; Şapsığlar dürüst, adil ve eşitlikçi insanlar, hile hurda bilmezler, görkemli bir tarihi geçmişleri var. Bunu kimse yadsıyamaz. Yazılarımı dikkatli okuyanlar bunu bilirler.
Yineleyelim: Adıge-Çerkes olayı soykırım, etnik temizlik ve bir deportasyon (bir ülkeyi ve bir ulusu yok etme) olayıdır, sorun sırf Adıge-Çerkeslerle de sınırlı değil, uluslararası bir sorundur. Bu şey gelecekte daha da anlaşılır olacak ve sorun büyüyecektir. Buna inanıyorum. Olay bugün İsrail’in Gazze’de, Lübnan’da yaptığının beteri bir soykırım olayıdır.
Rus tarafı boşuna çabalıyor, dürüst ve uygar bir toplumu ırkçı ve emperyalist düşüncelerle yok etti, bugün de kalıntılarını hiçe sayıyor, geçmişte hiçbir şey yapılmamış gibi davranıyor, zulmü ve haksızlığı koruyor: “Rus Çerkes’e gitme, kal demiş de, yer göstermiş de, ama Çerkes Rus idaresi altında yaşamak istememiş de… söz dinlemez Çerkes, her şeyini geride bırakıp çekip gitmiş de… aydınlanmakta olan ve daha da aydınlanacak olan bir dünyada bu tür yalancı söylemler ancak ahmak kandırmaya yarar… Ruslar ne yaparlarsa yapsınlar Çerkes soykırımı sorununu yok saydıramaz ve toprağa gömemezler. Arşivler yalan söylemez.
Sorun Rus Devleti’nin üzerinde kirli bir leke olarak kalmaya devam edecektir. Bu lekeyi temizlemenin yolu Adıgeler üzerindeki baskıcı politikalara son vermekten, engelleri kaldırmaktan, Şapsığlara haklarını iade etmekten, pozitif ayrımcılıktan geçer. Lenin öyle yapmak istemişti. Bugünkü Adıgey bir bakıma Lenin’in mirasıdır. Hakları iade edilmediği, Adıge ve Şapsığlardan özür dilenmediği sürece sorun büyüyerek kanamaya devam edecektir.
(Devamı gelecek)