21 Mayıs 1864’ten 21 Mayıs 2021’e

-V-

 

Dağlık Karabağ ve Adıgey benzerliği

 

 

 

Dağlık Karabağ

 

1988’de Azerbaycan’a bağlı Dağlık Karabağ Özerk Oblastı (il) Azrbaycan’dan ayrılma ve Ermenistan’a katılma kararı aldı. Azerbaycan ve Ermenistan, her ikisi de Sovyetler Birliği üyesi birer egemen cumhuriyet idi. Derken öbür cumhuriyetlerde de etnik kıpırdanmalar başladı. Dağlık Karabağ, Adıgey’in yarısından biraz büyük, 4.400 (Adıgey 7.792) km. kare yüzölçümlü ve çoğu Ermeni 150 bin nüfuslu özerk bir yöreydi. Coğrafi yönden Azerbaycan’ın içindeydi ve başka bir devletle sınırı yoktu. Adıgey de dışa sınırı olmayan, bir büyük il olan Krasnodar Kray içinde yer alan ve idari yönden de oraya bağlı özerk bir oblast (küçük il) idi. Statü ve coğrafi konum yönlerinden benzer bir özellikteydi. Sonuçta Adıgey için, Dağlık Karabağ sorununun ve birçok sorunun çözümüne model olma gibi bir önem  kazanmış oldu. Bu da statü yükselmesi, cumhuriyet olma anlamına geliyordu.
Adıgey’in cumhuriyet yapılması kararı ve iyileştirmeler
Sovyet hükümeti Adıgey’i pilot bölge seçerek cumhuriyet yapma, uygulamanın başarılı olması durumunda da  diğer küçük Sovyet halklarına da cumhuriyetler kurdurarak azınlıklar sorununu ve Sovyetlerdeki tüm sorunları çözme kararı aldı. Bu haberi bana Ekim 1988’de İsrail’den gelen Kfar-Kama Belediye Başkanı Nepsev Yahya getirmiş, hemen yazma, sonucu bekleyelim demişti (1). Ancak bizde algılaması zor ve çapsız kişi sayısı çoktu, bunu bildiğim için, Nepsev ile açık toplantımızda haberi, iyi anlaşılsın diyerek  Sayın Nepsev’e tekrarlatma ve haberin çarpıtılmasını önleme gereği duymuştum. Bizde maalesef, “İzmir’e bilet var mı?” dediğinizde, “yok” diyecek yerde “Erzurum’a var” diyecek kabalıkta kişi sayısı az değildi. Olmayacak şeyleri eleştirdiğim için bana kızan,  “dönüşe karşı imişim” diye kendilerince karalamak isteyen bir dizi ilkel ve  beyinsiz kişi vardı. Toplu dönüş ile bireysel dönüşü ayıramayanlar çoktu. Tekrarlanan sorularım Sayın konuğu kuşkusuz sıkmıştı. Adıgey’in cumhuriyet olmasından sonra, bir telefon konuşmamızda, Nepsev, bana serzenişte bulunmuş ve  “Bana inanmamıştın” demişti. Ben de,  “Sana inanmıştım, ama bizde yaramaz takımından bir sürü çamur kişi var, bu nedenle  söylediklerini  tekrarlatma gereği duydum, açıklaman açık ve yadsınamaz olsun istedim, bu nedenle seni üzmüş olmalıyım, ama sonu iyi oldu” dedim. “Sorun değil,  Şamir (İsrail Başbakanı) doğru olmayanı zaten söylemez” demişti.
1989 yılı başlarında Ankara’dan İstanbul’a gelen Fahri Huvaj haberi  “büyük bir Çerkes Cumhuriyeti kurulacağı” biçiminde değerlendirmişti. Bildiğim bir özlemi de oydu.  Nepsev Yahya Ankara’ya da gitmişti. Fahri Bey’in yanında Ankara’dan dürüst biri olan rahmetli Łışe Süleyman Yançotaral ile İstanbul’dan  yaşlı bir abimiz de vardı. Fahri Bey’e, “Haberi sana yanlış aktarmış olmalılar, cumhuriyet olacak yer  Adıgey. Üç yörenin (Adıgey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar) birleştirileceği ve büyük bir Adıge  cumhuriyeti kurulacağı biçiminde bir proje yok, olayı Nagorno Karabağ sorunundan başlayarak  Nepsev Yahya ile ayrıntılı konuştum”, dedim. Nepsev ile görüşmemde yaşlı abimiz., Sinop Ayancık’tan seramik yapım ve süsleme uzmanı ve dürüst bir kişi olarak bildiğim  Eşref Baş ve daha başka kişiler de bulunuyordu. O sıralar Fahri Huvaj dönüşçülerin (Kafkasya’ya yerleşmek isteyenlerin)  lideri olarak görülüyordu. O abi. hemen atıldı:  “Nagorno Karabağ konusu konuşulmadı” diyerek beni yalanladı ve Fahri Bey’e arka çıktı, çirkin bir biçimde Fahri Bey’e yaranmak istiyordu, çünkü dönüşçülerle içli dışlı idi, onlarla ilişkileri vardı.
Bu olaydan bir süre sonra, Bağlarbaşı derneğimizde söz konusu bu üç kişi ile birlikte Eşref Baş‘ın da oturduğunu gördüm, yanlarına gittim. Eşref Baş’a, “Nepsev Yahya ile görüşmemizde sen de vardın, Nagorno Karabağ konusu konuşulmuş muydu?” diye sordum. “Konuşuldu, üstelik sen birkaç kez üsteleyerek  Nagorno Karabağ diye  sordun” dedi. “Abi, Nagorno Karabağ  konusu konuşulmadı diyor da, yanılıyor muyum  diye sordum” dedim. Bunun üzerine, söz konusu abi, “Ben bir ara  el yıkamaya  lavaboya gitmiştim, o sırada konuşmuş olmalısınız” dedi ve gitti.
1992’de Şapsığ’a, Thağapş‘a  gittiğimizde, aynı kişi de yanımızdaydı. Bizi ağırlayan ve çok değerli biri olduğunu anladığım vınekoşum (akrabam) Hapıy Kımkerıy, yemekten sonra, bahçesinde kulağıma eğildi, “Her zaman bize gel, ama bu adamı  getirme” dedi. Ağır bir sözdü. Şaşırdım, O abi  de yanımızda olduğundan  gözlerimle okey işareti vermekle yetinmiştim. O kişiyi, Thağapş’a ben değil, Mekule Cebrail ve Kalej köylü Nıbe Ruslan getirmişti. o kişi  de hemen yanımızda olduğundan durumu nahıja açıklayamamıştım. O kişi, vınekoşlarım için, sürülmedikleri halde Sibirya’ya sürüldüler diye iftira atıyor, ileri geri konuşuyordu, bana da söylemişti, önemsememiştim, sofrada da konu olmuş, Hapıy Kımkerıy, “Hapıylardan kimse Sibirya’ya sürülmedi” demişti. Yalan haber vınekoşlarımın da kulağına gitmiş olmalıydı.

 

Aynı kişi Adıgey’in Afıpsıpe köyündeki yemekli bir toplantıda da çirkin davranışlar sergilemiş, şıps p’aste ve et eşliğinde sunulan votkayı içtikten sonra, sanki kendi evinde ve özel masasında imiş, doymamış ya da  kıtlıktan yeni çıkmış biri gibi masadaki votka şişelerinden birini alıp açtı, servis tabaklarından kendi tabağına et ve şıps doldurup  yedi, içti. Adıge geleneğine göre çok ayıptı, yaşlı başlı biriydi. Gerisi, gerisi kalsın. Hapıy Kımkerıy ve o abi, şimdi, her ikisi de rahmetli oldu, ruhları şad olsun…
Bunları gençlerimizin böyle şeylerden, kendilerini küçük düşürecek davranışlardan kaçınmaları için yazıyorum. Yıllar sonra karşılarına çıkabilir.

 

Daha sonra, Nepsev Yahya‘nın söylediklerini Adıgey Adıge Xase Başkanı, büyük yazar, eğitmen ve araştırmacı rahmetli Şhalaho Abu‘ya Düzce derneğimizdeki özel bir toplantımızda anlattım. Brante Şefik Ceylan da oradaydı. Şhalaho Abu, Adıgey’in cumhuriyet yapılacağını duymadığını söyledi, sevindi. Haberi duyurduğum için de bana teşekkür etmişti (1989).
Adıgey’de iyileştirme süreci

 

Adıgey’de Adıge-Çerkesler azınlıktı (% 22). Sovyetler Birliği’ndeki Adıgelerin sayısı 1989’da yaklaşık 123 bindi. Bunun 95,439’u Adıgey’de idi. Yine de olumlu gelişmeler oldu: Örneğin, Sovyetlerde  anadilinde eğitime önemli bir dönüş yapıldı. Yeni uygulamaya göre 1- 4 sınıflar anadilinde eğitim vermeye başladılar. Daha önce anadili eğitimi yer yer ya tamamen  kaldırılmış ya da haftada bir ders saati gibi göstermelik düzeylere düşürülmüştü. Demokratikleşme gereği ortaokul ve liselerde de bazı dersler, anadilinde okutulmaya başlandı. Gorbaçov’un önerisi doğrultusunda, isteyen Rus öğrenciler de Adıgey dilini öğrenmeye ve Adıgece sınıflara yazılmaya teşvik edilmeye başlanmıştı.
Daha önce Rus kendisini üstün (ağabey) ve birinci sınıf yurttaş olarak görüyor, ikinci sınıf (düşük kalite) yurttaşların (Adıgelerin, vd)  dillerini küçümsüyor (ilkel dil gibi algılıyor) ve o gibi dilleri öğrenmek istemiyor, aksine o dilleri aşağılıyor ve o dillerde konuşanlardan nefret ediyordu. “Sosyalizmin” kötü evrimi, bozulması ve örtülü faşizm, işi bu gibi noktalara getirmişti.
Cumhuriyetin kurulması

 

Carıme Aslan– İlk Adıge Devlet Başkanı ve Diplomat. Cumhuriyetin yapılanmasında katkıları oldu.
İyileştirmeler birliği kurtarmaya yetmiyordu. Yine de süreç devam etti. Herhalde Moskova’dan gelen hükümet ve parti direktifleri doğrultusunda olmalı, 5 Ekim 1990’da, temsilci  çoğunluğu Rus olan Adıge Özerk Oblastı  Meclisi Adıgeler adına bir özerk cumhuriyet kurma kararı aldı. Olaylar hızlandı. Sovyetler Birliği çatırdamaya başlamıştı. 3 Temmuz 1991’de 4 özerk oblast (Adıgey, Karaçay-Çerkes, Altay ve Hakasya) Rusya Parlamentosu’nun bir paket kararıyla özerk cumhuriyet yapıldı. İyi ki erken davranıldı, süreç Ağustos ayı sonuna kalsaydı, kesintiye uğrayabilirdi.
Ağustos 1991’de Komünist partinin tutucu (katı) kanadının bir darbe girişimi geldi, ama bastırıldı. Sonunda Sovyetler Birliği Parlamentosu, 26 Aralık 1991’de yetkilerini üye 15 egemen (birlik)  cumhuriyetin parlamentolarına devrederek kendisini feshetti.
Meşbaşe İshak: Parlamenter ve Yazar, küçük halkların devlet kurma haklarını ve özgürlükleri savundu.
89 Federe birimden 87’sinin bir araya gelmesiyle Rusya Federasyonu (RF) 25 Aralık 1991’de doğdu. Federasyonun 19’u egemen cumhuriyet, 10’u özerk okrug, diğerleri de oblast, kray (il) ve federal kent statüleriyle Federasyon Sözleşmesini imzaladılar, 12 Aralık 1993’te anayasa kabul edildi. Çeçenistan ve Tataristan cumhuriyetleri Federasyon Sözleşmesi için imza vermediler, uzun süre direttiler. Daha sonra federasyona katıldılar. Gorbaçov gitmiş,  Boris Yeltsin RF Devlet Başkanı  olmuştu.
Rusya Federasyonu’nda bir ekonomik çöküş ve sosyal kargaşa dönemi yaşandı.

 

Çeçenler, taşkınlık  ve hezimet
Bir özerk cumhuriyetleri (Çeçen-İnguş) olan Çeçenlerin bir bölümü, özellikle dinci  kesim, Rusya Federasyonu’na katılmama ve bağımsız bir devlet kurma kararı aldı, İnguşlar ise RF içinde kalmak istediler. Devlet Başkanı General Cohar Dudayev’in Rus askeri makamlarınca bir suikast sonucu 21 Nisan 1996’da öldürülmesi üzerine  devlet başsız kaldı. Dudayev karizmatik bir liderdi, dincilere ve laiklere sözünü dinletiyordu . Yönetimi ılımlı bir kişi olan Genelkurmay Başkanı Albay Aslan Maşadov devraldı. Maşadov hükümeti ile RF hükümeti arasında 31 Ağustos 1996’da Hasavyurt Antlaşması imzalandı. Tavizkâr davranıldı, süreç zamana (5 yıllık bir geçiş sürecine) yayıldı.  RF Anayasası gereği, 5 yıllık bir geçiş süreci sonunda Çeçen halkı referandum yoluyla kendi geleceğini belirleyecek, tam bağımsız bir devlet kurabilecekti. Ancak Hasavyurt Antlaşması hükümleri gevşek iplerle bağlanmıştı. RF yapması gereken mali yardımları yapmıyor ya da savsaklıyordu. Antlaşma üzerine  Rus birlikleri Çeçenistan’dan çekildiler.
Seçim yapıldı, seçimi Maşadov kazandı ve devlet başkanı oldu. Ancak ikinci bir hata daha yaptı, dizginleyebileceği umuduyla, seçimde  az oy almış, dinci, ırkçı, atak ve söz dinlemez, maço biri olan  Şamil Basayev’i (ölm. 10 Temmuz 2006) başbakan yaptı. Asayiş bozuldu. Basayev terörist yöntemlere başvurdu, Rus sivillerin de saldırı hedefi olduğunu açıkladı, açıklama uluslararası hukuka aykırıydı. Ayrıca  El Kaide ve Taliban gibi dinci-terörist örgütlerle de ilişki kurdu. Çeçenistan’da  hükümlüyü boğazlama, boynundan bıçakla kesme biçiminde vahşi  idam infazları uygulanmaya başlandı. Rus askeri saldırılarına karşı bir güvence, bir sigorta olan Rus- Hıristiyan  nüfus ülkeden kaçırıldı, evleri gasp edildi, sonuçta Çeçenistan Rusların “serbest atış alanı” haline geldi, 300 bin dolayında Rus Çeçenistan’ı terk etti. Grozni İkinci Çeçen Savaşında harabeye dönüşecekti. Rus nüfus paratoner işlevi görüyor, Rus Ordusunun daha az baskıcı olmasına yarıyordu.
Basayev, Maşadov’u dinlemedi, başına buyruk hareket etti, RF’ye bağlı Dağıstan’a geçti, oradan Kafkasya İslam Emirliği ve cihat ilan etti,  şeriat bayrakları açıldı, Arap savaş ağası İbn’ül – Hattâb da Basayev’in yanındaydı. Maşadov 8 Mart 2005’te öldürüldü.
Basayev, referanduma 2 yıldan daha az bir zaman kala maceraya kalkışmış (1999), Çeçen bağımsızlığını sabote etmiş, Rus tarafına aradığı müdahale gerekçesini kendi eliyle vermiş oldu. Basayev nükleer bir güç olan Rus Ordusunu hafife alıyor,  konjonktürün değiştiğini, paratoner görevi yapacak bir Rus nüfusunun kalmadığını, uygulanmış  taktiklerin ikinci kez denenemeyeceğini, Çeçen fanatizmine dış destek sağlanamayacağını algılayamıyordu. Rus Ordusu 29 Eylül 1999’da Çeçenistan’a yeniden girdi. 2000 yılında Yeltsin yerini  Vladimir Putin‘e devretti. Putin  Nisan 2009’da Çeçen direnişini bastırmayı başardı ve karizmatik bir lider  oldu.

Adıgey’de zorlu bir dönem

Putin 2004 yılında bazı federe birimlerin birleştirilmeleri sürecini başlattı, 10 özerk okrugdan 6’sı tasfiye edildi, geride 4 özerk okrug kaldı. Böylece daha fazla hak talebinde bulunan küçük halklara uyarı yapılmış ve gözdağı verilmiş oluyordu. Adıge Cumhuriyeti ve bazı cumhuriyetler  kraylarla (büyük illerle) birleştirilip tasfiye edilmek istendi. Bu gibi konular basında ve yüksek devlet görevlileri arasında dillendirilmeye başlandı. AC Devlet Başkanı Şevmen Hazret Adıgey’ye ilişkin tasfiye girişiminin ciddiyet kazanması ve infial (kızgınlık) uyandırması üzerine, kınama anlamında Putin’e istifasını sundu, ama Putin istifayı kabul etmedi. Öte yandan Adıge ulusunun temel bir örgütü olan  Adıge Halk Kongresi  toplanıp kararlar aldı ve önemli bir bildiri de yayımladı (2): Cumhuriyetin geleceğini belirleyecek bir referanduma katılma yetkisi, münhasıran  Adıge Cumhuriyeti’nin Adıge kökenli nüfusuna ait olan bir hak ve yetkidir, dedi ve Adıge olmayanların da katılacağı bir referanduma Adıge kökenli nüfusun  katılmayacağını kesin bir dille açıkladı. RF Devlet Başkanı Vladimir Putin  de RF Anayasası’nda değişiklik yapmayı düşünmediğini açıkladı  ve tasfiye süreci kapandı (2006). Ayrıca bir cumhuriyetin tasfiyesi için  bir dizi ikili işlem (parlamento kararları, anayasalarda değişiklik ve ikili referandum) yapmak  gerekiyordu .

 

Şevmen Hazret’in anadilinde eğitim girişimi ve başarısızlık
Şevmen Hazret, 2006’da Rus asimilasyonunu durdurmak için, Adıgey okullarında Adıgece dilbilgisi ve edebiyat derslerini, Adıge kökenli öğrencilerle sınırlı olmak üzere zorunlu dersler arasına alan bir eğitim yasası çıkarttı, ama yasa  yargı yoluyla iptal edildi. İptal gerekçesi, Adıgecenin “zorunlu ders dili değil, seçmeli ders dili olduğu, zorunlu ders dilinin Rusça olduğu” idi.
Sonuç olarak Rusya Federasyonu’nda sertlik yanlıları (Rus milliyetçileri) yeniden dizginleri ele geçirdiler. ABD’nin petrol fiyatlarını yükseltmesinden Putin iktidarı da yararlandı ve ekonomi toparlandı, mafyaya savaş açıldı, genelde basın özgürlüğü, özelde de cumhuriyetlerin ve azınlıkların hakları ve yetkileri kısıtlandı.
Şu durumda Rusya Federasyonu’nda 22 cumhuriyet, bir özerk oblast (Yahudi Özerk Oblastı, nüfusun sadece  % 1,2 kadarı Yahudi) ve 4 özerk okrug (yöre), ayrıca Rus kray, oblast ve federe kentleri (üç kent) bulunuyor (hepsi 85 birim).

 

Şevmen Hazret: II. Adıge Devlet Başkanı, Adıge dil, eğitim ve sağlık kuruluşları sponsoru
2018 yılı eğitim düzenlemesi ve asimilasyon

 

2018 yılında bir Federal eğitim yasası çıkarıldı ve seçmeli dersler statüsünde Rusça lehine, diğer diller aleyhine bir düzenleme yapıldı: Düzenleme öncesinde Rus olmayan bir öğrenci “anadilinde ders almak  istemiyorum” diye bir dilekçe vermemişse, okul idaresi o öğrenciyi  anadilinin okutulduğu bir sınıfa yazıyordu. Anadili lehine bir uygulama vardı. Şimdi, anadilinde okumak isteyen bir öğrencinin bunu bir yazılı dilekçe ile istemesi gerekiyor. Böylece yerel idare ve okul idaresi devreden çıkarılmış oldu. Yeni uygulamayla  dilekçe vermeyen öğrenci doğrudan Rus sınıfına yazılıyor. Rusça lehine bir düzenleme yapıldı.
Anadilinde dersler (dil bilgisi ve edebiyat) ilkokulda haftada 3, ortaokulda da 2 ders saati ile sınırlandı. Liselerden ise anadili dersleri kaldırıldı.
Ancak Adıgey’de anadilini koruma amaçlı  bazı küçük girişimler de söz konusu (3).
Adıge, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar üniversiteleri yabancı ve diasporalı öğrencilere kontenjan ayırıyor, ancak eğitim dili ile şehirlerdeki genel konuşma dili Rusça olduğu için, Adıgey’de Adıgece (diğer cumhuriyetlerde de kendi cumhuriyet dilleri)  öğrenilemiyor ve yerel diller yavaş yavaş terk ediliyor, kayboluyor. Yabancı öğrenciler gibi diaspora kökenli Adıge öğrenciler de, sadece Rusça öğrenmiş olarak Kafkasya’dan geldikleri ülkelere dönüyorlar.
2. /www.facebook.com/profile.php?id=100001255113887; http://circassiancenter.com/tr/adige-halk-kongresi-olaganustu-toplantisi-kararidir/
3) “Çerkesçenin korunması için Adıgey’de yapılan çalışamalar” , Mefenef.Com
(Devamı gelecek)
Yorum Yap