Taşlarda Yararlı Birçok Şey Bulunur
Eski, tarih öncesi uluslar gibi Adıgeler de her zaman doğadaki varlıklara ve olaylara anlamlar yükleyen insanlardı. Taş Çağında çok sayıda Tanrıya inandıkları gibi, iş aletlerini de taş, bronz ve demirden üretiyorlardı.
Bütün bunlar üzerinde durulmaları ve anlatılmaları gereken olgulardan, ancak biz taş üzerine birkaç sorundan
söz etmek istiyoruz.
Şıble (nazar- netêmıfe) taşları. Tevıyhabl köyü, Pĥeğuğape eski yerleşimi.
Eski insanlar, kullandıkları araçları taştan elde ettikleri gibi, çakmak taşı ve diğer taşlarda gizli güçler bulunduğuna, bu güçlerin yarar ya da zarar verici özellikte olabileceklerine inanırlardı. Bu nedenle cisimlerin daha fazla yararlı olmaları için dua törenleri (ayinler) düzenlerlerdi.
Törenler düzenlenir, ölü yemeği (hadeus) ve diğer hizmetler yanında rahiplere (törenleri yöneten thamadelere) değişik taşlar götürülürdü. Bunlar arasında balta, çekiç ve yarma işlerinde kullanılacak ve sap takılmış ve sert odundan yapılma küsk ve topuzlar da götürürlerdi. Arkeologlar bu gibi şeylere “asa, değnek” (жезл) diyorlar. O gibi sopalara höyüklerimizden çıkarılan bulgular arasında rastlanıyor.
Kutsal ormanda (thaçeğ) ve bu gibi yerlerde (thaş) belirlenmiş ayin (dua) yerleri ve bu yerlerde taştan oyulma kaplar vardı. Kesilen büyük baş hayvanın kanı yere akıtılmaz, bu kaplarda toplanırdı. Örneğin, 21 Mart’da, yeni yılı karşılama gününde, o kaplarda birikmiş olan kana erkeklerin śıyelerinin (pardösülerinin) uçları daldırılır, kadınlar da o kana dikiş kalıplarını batırır, kan içirir ve evlerine dönerlerdi. Bu kalıp parçasını yıl boyunca ailenin kayba uğramaması ve hastalıklara yakalanmaması için evde saklarlardı.
Yontulmuş taş, iri kaya (taş), Proto-Meot kültürü, MÖ VII. yüzyıl. Tevıyhabl köyündeki Ç’ışkır (КIышкыр) eski mezarlığı.
İki kişi aralarında yemin edeceklerinde, büyük bir taş yoksa avuçlarına birer parça çakmak taşı alır ve yemin ederlerdi. Yeminlerini çiğnemezlerdi. Adıge geleneği uyarınca kesin bir söz vermiş olurlardı.
Yemin, ant içmede kullaınlan büyük taşlar, kayalar dışında sıradan taşlarda da büyük güçler bulunduğuna inanırlardı. Köyden biri yüz kızartıcı bir suç işlediğinde, köy başkanı (çıle thamate) o kişinin bahçesine gider, evinin kapısına büyük bir taş koyardı. Kötü iş yapan kişi ya da hane halkından biri o iri taşı ayağı ile itip dışarı çıkmazdı, çıkma yetkisi yoktu. Bu da Adıge geleneğinin bozulmayan bir özelliği, bir kalıntısı idi.
Karanlıkta bir yere gidecek olan kişi avucuna bir taş alırdı. Çocukken gece bir yere yollanacağımızda “korkmaman için” diyerek ninemiz elimize bir taş parçası verirdi. Döndüğümüzde işimizi yiğitçe tamamladığımızı söyler ve taşı geri alırdı.
“Nartlar” destanında Savserıko’nun doğumu ve ölümü taş ile bağlantılı olarak gerçekleşir. Farklı bir doğumu vardır, Demirci Ĺepŝ (Лъэпшъ; Tlepş) kıvılcımlar saçan kızgın taşı yardı, içinden bir çocuk çıkardı. Savserıko yaman bir kahraman oldu, kötü Nartları yıldırdı. Nartlar onu öldürmenin yollarını aradılar ama bulamadılar: Tlepş’in su verip çelikleştirdiği Savserıko’nun vücuduna silah işlemiyordu. Taştan canşerıĥ’ı (dışı keskin bıçaklı tekerlek) Haram Oşha’dan (Yasak Dağ zirvesinden) yuvarladılar, Tlepş’ın maşa ile tuttuğu için su değmeyen ve yumuşak kalan dizlerini, hile ile kestiler. Savserıko’nun doğumu gibi ölümü de taş ile bağlantılı olarak gerçekleşti.
Kurban (ТIыщэ) töreni sırasında kullanılan taş kap. Ulusal müzede bulunan eşyalardan.
Savserıko kanı henüz boşanır ve henüz diri iken gömüldü. Savserıko’nun höyüğü Tahtamukay’ın doğusundaki kırdadır. Anlatıldığına göre yeryüzünün canlandığı, çiçeklerin açtığı bir sırada, ilkbaharda Savserıko’nun kalp atışı toprağın altından yeryüzünde duyulur.
Höyüklerde yatan, gömülü olan Nartların üstün güçlerinin bulunduğuna inanılırdı. Yığma mezardan bir avuç taş ya da çakıl alınır, ayin töreninde bulundurulurdu. Kuraklık olduğunda bu şeyler ıslanmaları için suya konur ve Tanrıya yakarılır, dua edilir ve yağmur yağacağına inanılırdı. Set höyükleri yanında yapılacak bir duanın Kabe’ye gitme yerine geçeceğine inanılırdı.
Eskiden taş eşyalara büyük bir önem verildiğinin bir kanıtı Nart Verzemeg’in üç yontulmuş taşı veriş biçimidir. İlk taşı, en fazla yiğitlik gösteren, karşısına yüz atlı çıktığında, onları peşine takıp birbirinden ayıran, aniden geri dönüş yapıp onları bir bir alt eden Nart Peterez’e verdi.
İkincisini açlığa müthiş katlanan, yedi günlük yeme-içme şöleni boyunca sofradan bir lokma almak yerine topluluğu şenlendiren Peterez’e uygun buldu. Üçüncüsünü eşine en fazla sevecen davranan ve özverili bir eş olduğu belirlenen Peterez’e layık buldu. Eskiden en değerli hediye (ödül) işlenmiş taş (мыжъоупцIэ) idi.
İşlenmiş taşa çok değer verilmekte olduğunu Promeot mezarlıklarında elde edilen her bir erkek iskeletinin yannda bir taş bulunuyor olmasından kesinlikle anlıyoruz. Taş eşyalara Meot, Zih ve Kasog iskeletleri ile birlikte çok sayıda karşılaşıyoruz. Adıgey’de bulunan en eski işlenmiş taş eşya 4500 yıl öncesine aittir. Bu eşya Maykop’taki Veşade (Oşad) höyüğünden çıkarıldı.
Taş işçiliğinde ileri gidilmiş olduğu masallarda, öykülerde ve Nart şarkı ve türkülerinde (pşınaĺ) sıkça görülüyor. Örneğin şöylesine masalları ileri sürebiliriz: “Ramfıte’nin eşi işlenmiş taşa su döküp aşağıya, yaraya akıtarak yarayı iyileştirdi”.
“Balmumu ile sarılmış taş eşya elinde olursa her istediğini elde edebilirsin”. “Ĺeguç-Jaç’e’nin (Leguç Jake) yarası … karısını korkuttu, taş eşyayı hemen kaptı, her tarafına sürerek yarayı iyileştirdi”. “Psıĥo Guaşe yontulmuş siyah taşını sandığından alıp Çemıdej’e (at) bindi ve yola koyuldu”.
Günümüzde gümüş kemerlere, derilere ve onlara takılı olan gümüş ya da benzeri metallerden üretilme pullara “taş ucu pullar” (мыжъоупцIап) deniyor.
Savserıko’nun atı “Tĥojıye’nin ot ve yulaf yemediği, sadece çakmak taşını yediği Nart türkülerinde anlatılır.
Adıge masallarında taşlara ilişkin ilginç şeylerle karşılaşılıyor. İnsanların önce taş heykellere dönüştükleri, ardından canlandıkları söylenir. Konuşurlar, insan bilincindedirler, acı ve sevinci yaşarlar, adalet arayışındadırlar. Ulusumuzun masallarında insanın ebedi bir mezar taşına dönüştüğü ya da bir vakit sonunda yeniden insana dönüşeceği anlatılır.
Diğer ulusların öykülerinde insanın taşa dönüştüğü çok sık görülür: Greklerde Zeus, kendini dinlemeyenleri taşa çeviriyor, Gorgon Medusa, “Gorgonıj”, kendine bakanı taşa çeviriyor. 1982 yılında kazdığımız Beşinci Vılape höyüğünde savaş tanrısı için hazırlanmış bir bölümü bulmuştuk.
O bölümde üzerine Medusa Gorgon bulunan altından bir plaka vardı. Medusa’nın gözü kapı girişine bakıyordu. Olasıdır, soyguncuların odaya girmeleri durumunda korkmaları için onunla göz göze gelmeleri istenmiş, Medusa’nın höyükteki eşyaları koruması, bakanları taşa çevirmesi için Meotlar Medusa’yı kılıcın üzerine koymuş olmalılar.
Masallarımızda yer alan iki ikiz erkek kardeş aynı kızı seviyorlar. Kalplerini kırmadan kız, seçimini yapmak üzere taliplileri (pseluhlar) yarıştırır. Akıllı kız çayırın orta yerine dikilir, kim önce otu biçip yanına gelir ve elini tutarsa onunla evleneceğini söyler. Yarışmacılar berabere ilerleyip aynı anda kızın elini birlikte tutarlar. Aynı anda her iki genç de taşa dönüşür.
Taş ve taştan yapılma eşya çok sayıda ulus tarafından kutsal görüldü, öyle yerler tapınma yeri olur ya da dua törenlerinde kullanıldı. Eski Adıge toprağında buna benzer şeyler ve kalıntılar vardır: İsp evleri, taş heykeller, menhirler (yüksek mezar taşları), kurban töreni sırasında kullanılan taş kap kacaklar, kesilen büyükbaş hayvanın kanının toplandığı iri taş kaplar, arazi sınır taşları, vb. Avcıların da belli yerlerde özel taşları bulunurdu.
Taşların gökten inmiş olduğu inancı gereği yıldırım çarpmış taşların (kayaların) bulundukları yerleri ayin yerleri olarak seçerlerdi. O gibi yerlere değişik yiyecekler götürür, kurban (тIыщэ) kestiklerinde, kurbandan bir parçayı, en çok da kızartılmış ya da pişirilmiş olan eti taşın üzerine bırakırlardı.
Çok sayıda mezar taşı (къэнэтIэхэс) bulunan mezarlıkları cin, şeytan ve kötü kişilerin uğrak ve barınma yeri sayarlardı. Bu kötü yaratıkların kendilerine zarar vermemeleri için mezarların üzerine oklar, kumaş parçaları, bozuk paralar ve başka şeyler bırakırlardı.
Bina inşa edeceklerinde ilkin temelin köşelerine çakıl taşları döşerlerdi. Taşları birbirine çarpmasının iyi bir şey olmayacağını söylerlerdi. Çocukluğumuzda taşları birbiriyle çarptığımızı gören ninelerimiz bize şöyle derlerdi: “A yavrularım, taşları birbirine çarpmayın, kuraklık getireceksiniz”.
Tanrıların yüksek dağlarda yaşadıklarına inanırlardı. Adıgey’in dağlık Maykop rayonunda Büyük Thaç (ТхьачIышхо) ve Küçük Thaç dağları vardır. O dağların üzerindeki düzlüklerde ayinler düzenlenirdi.
Nart öykülerinde anlatıldığına göre, her sonbaharda Büyük Tanrı’nın yaşadığı Oşhamafe’de tanrılar toplanır ve şarap şöleni yaparlardı.
İnsanlara en çok yararı dokunan kişileri şölene çağırır, ona bir yaban öküzü boynuzu (bje) dolusu (bir kadeh) şarap ikram ederlerdi. Oşhamafe’ye çağrılan Savserıko’ya da bir kadeh (бжъэ) şarap içirildi, Savserıko içkiyi beğendi ve bir kadeh daha vermelerini rica etti.
Sıradan insanlara sadece bir kadeh içirildiğinin söylenmesi üzerine, Savserıko orada duran ve şarap dolu olan fıçıyı ayağıyla ittı ve devirdi. Fıçıdan dökülen şarap Oşhamafe’den aşağıya su gibi aktı, şarabın içindeki üzüm çekirdekleri de Adıge toprağına yayıldı, filizlendi ve asma dalları uç verdi ve üzümle doldu. Üzümleri Setenay guaşe’ye götürdüler, o da şarap yaptı. Böylece Adıgeler şarap içmeye başladılar.
Tabipler hastalıkları taşlarla iyileştiriyorlardı. “Kolasıj oğlu ile Psıĥo guaşe” (Къоласыжъ ыкъорэ Псыхъо гуащэмрэ) adlı eski bir öyküde kadının şifa veren değerli bir kara taşının bulunduğu anlatılır. Bu taşla körün gözleri ovulduğunda gözler açılıyor ve görüyordu. O taş her türlü hastalığı ve her türlü yarayı iyileştiriyordu.
Psıĥo guaşe’nin kocası bir uçurumdan aşağıya atıldı ve uçurum dibinde yarı ölü halde bulundu, karısı o taş yardımıyla kocasını iyileştirdi. O taşın yardımıyla yaralıdan ok çıkarılıyor, yara kısa sürede kapanıyordu.
Nazar taşları (nazar boncuklar; netemıfe mıjo) bolca kullanılıyordu. Bunlar ortası delik ince dere taşlarından idiler. Bebeğin beşiğine, evin ön tarafına, bahçe ve ev kapısına, meyve ağaçlarına bağlanır ya da asılırlardı. Bu gelenek Abhazlarda da yaygındı.
Taş Çağında gelişen ve günümüze değin gelen, çoğu kişinin nedenini bilmediği taştan eşyalar günümüzde de kullanılır. Eskiden tahılları övüp un yaptıkları ortası delik yayvan taşlar ile tahıl dövdükleri araçlar yaygındı. Şimdi de evlerde yemeklere çeşni katan sarımsak-tuz dövmede kullanılan küçük el dibekleri bulunur.
Taşlar birçok alanda kullanılırdı. Biz sadece birkaçından söz ettik. Adıgeler eski, kadim bir halktır, büyük ve geniş bir kültürümüz var. Diğer halklarda olduğu gibi bizde de taş, toplum yaşamı içinde geniş bir yer tutuyordu, işlevi büyüktü.
Eski toplumlarda, taş ile ilgili uygulama ve gelenekler bulunduğunu anlatmaya çalıştık. Ancak, bu gibi konularda genişliğince yapılmış çalışma ve yazılar bulunmadığını da belirtmemiz gerekiyor.
Şu sıralar, bu konuya ilişkin ilginç makaleler yayımlanıyor. Bu gibi araştırma ve incelemeler izlenirse, tarihimizin, etnografya ve kültürümüzün gizlerine ulaşır ve birçok gizli kalmış şeyi aydınlatabiliriz. Bu sayede ulusumuzun yaşamış olduğu geçmiş olayları gün yüzüne çıkarabiliriz.
Tev Aslan.
AC Ulusal Müzesi Bilim Başçalışanı.
Adıge mak, 19 Nisan 2023