Kar Kaplanı Nart Ülkesinde Nasıl Hayvanlar Kralı Olmuştu?

Kar Kaplanı Haşıvmış Nart Ülkesinde Nasıl Hayvanlar Kralı Olmuştu?
Ünlü sanatçı Yevtıh Asye’den bir çalışma örneği
YEVTIH Asye (Еутых Ася), alışıldığı üzere, Adıgey’de her bir yılın özelliğini bulup yansıtmada ustalaşmış olan ünlü bir ressamımız. Mezıtha’nın (1) sırtında dolaştığı domuz (2), koca devi (3) alt eden minik fare, varlık ve yasanın simgesi (4) olan minik altın boğa Asye’nin koleksiyonunda yer almış olan yapıtlardan sadece birkaçı.
2010 yılı Adıgey’de Kar Kaplanı/‘Haşıvmış Yılı’ (5) olarak kutlanmak isteniyor.
Eski anlatılara göre, Adıge yörelerinde yaşamış olan kar kaplanı ormanların kralı sayılıyormuş. Asye’ye, çocukluğunda ninesi Kadırhan’ın anlatmış olduğu masal (6) ve efsaneler (7)  esin kaynağı olmuş.
Yevtıh Asye,
Asye’nin yaptığı bronzdan heykelciği yıla damgasını vurdu, bu vurgulamayı tamamlamak üzere, Kar Kaplanı’nın yöremiz hayvanlarının kralı oluşu masalını da sizlere  anlatalım:
“Söylenip anlatıldığına göre, çok eski çağlarda, Kafkas Dağlarının içerilere, daha güneylere düşen kesimlerinin kuzeye dönük yamaçlarında –Adıge Ülkesi dağlarının kuzeye bakan yamaçlarında -, Nartların ( Altın Ülkesi’nde (9) bolluk, bereket, mutluluk ve özgürlük içinde bir yaşam varmış.
Gerek insan olsun, gerekse herhangi bir orman hayvanı olsun, herkes yiyeceğini yeterince buluyor, kimse barışı bozmuyor, kimsecikler de kuralların dışına çıkmıyormuş. Thaşho (10) ile ormanlar ve avcılar Tanrısı Mezıtha, orman hayvanlarının kralı (11) olan Aslan Kral’ın bu barışçıl yönetiminden son derece hoşnut imişler.
Ancak soğuk rüzgarların estiği, uzaktaki Ştırğuç (12) ülkesinin kralı Sepej (13) bu barışçı yaşamdan hiç de hoşnut değilmiş, kötü niyetler taşıyor, Nartların Altın ülkesi’ni ele geçirmenin yollarını arıyormuş.
Sepej dondurucu rüzgarları Nartlar ülkesine doğru üfürmeye, dağları ve vadileri dondurmaya başlamış .
Nartlar Ülkesi’nde artık ılık yağmurun yerini kar yağışları almış, ırmaklar donmaya, karlar da aylar boyu yerden kalkmamaya başlamış. İlk önce aç kalan dağ keçileri ile yabanöküzleri (14) sıcak bölgelere göç etmeye başlamışlar. Sonu gelmeyen dondurucu soğuklar aslanlar ile kaplanları da yıldırmış, onlar da göç kervanına katılmayı düşünmeye başlamışlar.
Aslan Kral, tacını çıkarıp Mezıtha’ya geri vermiş. Ayrıca ondan bir toplantı yapmasını ve Nart Ülkesi’nde yaşayan hayvanların içinden birini kral olarak seçmesini istemiş.
Durumu öğrenen Sepej keyfinden yere göğe sığamaz olmuş: “Tamam, demiş…her şey istediğim gibi oluyor, Nart Ülkesi hayvanları artık kralsız kaldılar, bundan böyle, o topraklarda kalmak isteyecek olan inatçıları da ben haklarım” demiş.
Nartların ülkesinde, ansızın, kıyamet günü yelini andırırcasına bir fırtına kopmuş. Çünkü Sepej, yardımcılarından birini, hayvanların yavruları ile bebeklerini dondurup yok etmesi işiyle görevlendirmiş.
Mezıtha’nın kral seçimi için hayvanları topladığı gün, Nart toprağında korkunç bir rüzgar esmeye başlamış, fırtınalar asırlık ağaçları deviriyor, koca kaya parçaları da ana bloklardan kopup sağa sola savruluyormuş.
Mezıtha’nın çağırdığı hayvanlar, şansları varmış ki, o gün bir büyük mağaranın içinde toplantıda imişler, bu nedenle de kurtulmuşlar. Topluluğu şöylesine bir süzen Mezıtha kararını hemencecik orada vermiş, kral olmaya yakışacak aday olarak da Kar Kaplanı’nı gözüne kestirmiş.
Hayvanlar, tehlikeyi öncesinden sezme yetisine sahip olurlar dememişler boşuna. Aynı gün anne kaplan Naşho’nun (15) içinde, sabahtan beridir dinmeyen bir sıkıntı varmış. Naşho, yavrularına inden çıkmamalarını ve dışarı bakmamalarını söylemiş, ardından da eşini, Uşe’yi (16) bir köşeye çekip Mezıtha’nın yanına gitmemesini kesin bir dille ondan istemiş.
Naşho’nun kendi de gidip mağaranın girişine uzanmış. Çok geçmeden azgın bir fırtına ortalığı kasıp kavurmaya başlamış, onu büyük bir hortum (17) izlemiş, kocaman dolu taneleri (18) de dağlardan dökülmeye başlamış.
Duyduğu bir yavru iniltisi Naşho’yu yerinden fırlatmış. Rüzgarın evire çevire getirmekte olduğu bir kurt yavrusu umarsız bir biçimde çırpınıp inlemekteymiş, ramak kalmış imiş yavrunun keskin kayalara çarpmasına. Naşho yattığı yerden bir ok gibi fırlamış ve kurt yavrusunu kapmış. Kar fırtınasının sürüklediği bir yabanöküzü (dombay) yavrusu ile bir kurt yavrusunu daha kurtarmış, onları mağaranın içine götürüp bırakmış, ardından yardım etmesi için eşini yanına çağırmış. Fırtınaya yakalanıp sürüklenmekte olan tavşan yavruları, domuz yavruları, dağ keçisi, ayı, tilki yavruları ve geyik yavruları çırpınmaktaymışlar, bunların umarsız iniltileri iç parçalayıcı imiş… Göz açıp kapayıncaya değin minik insan yavrularını da görüvermiş Naşho. Naşho, keskin gözleriyle, insanları uzaktan izler, onlardan korkar ve uzak dururmuş. Naşho ok gibi fırlayıp çocuk ve bebekleri de bir bir yakalamış. Uşe, hayvan yavrularının hepsini mağaranın içine toplayıp koruma altına almış.
Kar fırtınası biraz diner dinmez, çocukların ve tüm hayvan yavrularının kurtulmuş oldukları haberi alakargalar (19) tarafından dört bir yana duyurulmuş. Hayvanlar anne kaplanın mağarasına koşuşmuşlar ve yavrularına bir bir kavuşmuşlar. Çocuklar da yaban öküzlerinin (dombayların) sırtlarına bindirilerek kendi evlerine gönderilmişler.
“Ormanlarımızdaki tüm hayvanların kralının kim olacağı konusunda düşünmeye gerek yok, kral olmak Kar Kaplanı’na (Ves Kepĺan), Haşıvmış’a yakışır” diyen Mezıtha’nın bilgece sözleri ormanın dört bir yanına ulaştırılmış.
Mezıtha’nın bu yerinde kararı her yerde sevinçle karşılanmış, herkes bir bayram sevincine boğulmuş.
O günden bugüne, Kafkasya ormanlarına, kaplandan daha güzel ve daha yiğit birinin ayak basmadığı anlatılır durulur, orman hayvanları, insanlar ve Nartlar, herkes onları, kar kaplanlarını çok severmiş.
Aradan yüzlerce yıl geçmiş, ne yazık ki, insanlar, bir zamanlar topraklarımızda kaplanlar ile aslanların
yaşamış olduklarını fazla anımsamaz olmuşlar. Ancak kar kaplanlarından söz edilerek, yine de bugünlere gelinmiş. Kaplan Yılı’na, Haşıvmış’a hazırlanan Adıgey’de şimdilerde herkes şöyle diyor: “Bu yılı hepimiz ‘Kar Kaplanı Yılı’ olarak coşkuyla kutlamak istiyoruz”.
Kar kaplanlarının topraklarımızda artık yaşamamakta olmaları, onların bir daha geri dönmemiş ya da ne zaman döneceklerinin bilinmiyor olması ise, elbette üzerinde durulması gerekli, ayrı bir konu olmalı.
Łıxese Svetlan
Adıge mak, 11 Ocak 2011
  i
Yorum Yap