Nartlar: Adıge Yiğitlik Destanı 1-2

Nartlar, Kırgızların “Manas”, Kalmıkların “Cangar” ve Ermenilerin “David Sasun” destanları gibi dünya kültürünün zenginleşmesinde büyük bir yer tutmuşlardır.

Ulusların, uzun geçmişlerini, yaşayış biçimlerini ve nelerle uğraştıklarını, geleneklerini, neler düşündüklerini, olayları yorumlama tarzlarını, amaçlarını ve dünya görüşlerini sergileyen ilginç söylentileri vardır.

Bu söylentiler, yazılı birer tarihsel belge değerinde olmasalar da Karl Marks’ın dediği gibi, gerçekçi yanlar taşımaları ile ulusların geçmişlerinin aydınlatılmasında birer “ayna” görevi  görürler.

Bu tür söylentilerden Adıgelerde en çok bulunanlara “Nartlar” adı verilir. Nartlar, Kırgızların “Manas”, Kalmıkların “Cangar” ve Ermenilerin “David Sasun” destanları gibi dünya kültürünün zenginleşmesinde büyük bir yer tutmuşlardır.

Nartlara ilişkin şarkı (орэд-vered) ve öyküler (хъишъэ- ĥiŝe) yeterince derlenip yayınlanabilecek olursa, yazılı bir tarih bırakmamış olan Adıge ulusunun tarihinin aydınlatılmasında büyük bir görev yerine getirilmiş olacaktır.

Adıge destanının bütün tekstlerinin derlenip toplandığını, halk arasındaki varlığını, genişliğini ve zenginliğini gösterecek ve tam bir bilgi sunacak bir yayının ortaya konduğunu söyleme iddiasında değiliz.

Bu nedenle uzun yıllar boyunca derlenebilmiş olan Nart şarkı ve öykülerini yedi ciltte toplanmak üzere yayınlamayı kararlaştırdık.

Ciltlerimize alınan parçalar, daha çok Adıgey, Kıyıboyu Şapsığe, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes yörelerinden derlenmiştir; ayrıca dış ülkelerden (Suriye, Ürdün, Lübnan vb ) derlenenleri de bunlara kattık.   

Şorten Askerbıy ve Kardenguç  Zıramuk (Къэрдэнгъушl Зырамыку), Nart destanı parçalarının derlenip yayınlanmasında uzun yıllardan beri çaba göstermiş olan kişilerin başında gelmektedir.

Adıge Nart söylentilerini yayınlamak üzere harekete geçtiğimizde, izleyeceğimiz yol (yöntem) konusunda uzman biliminsanlarına danıştık.

Eldeki parçalar SSCB (Sovyetler Birliği) Bilimler Akademisi’ne bağlı Dünya Edebiyatını Araştırma Enstitüsü’nde görüşüldü, Enstitü’nün biliminsanları bize yardım ettiler ve yol gösterdiler.

Ayrıca Gürcistan Bilimler Akademisi üyelerinden Prof. M. Y. Çikovani de bize büyük bir yardımda bulundu.

1946-1968 yılları arasında Nartlara ilişkin Adıge söylentilerini derleyip toplayan ve onları yedi cilt halinde yayına hazırlayan, giriş bölümünü, parçaların kimlerden ve nasıl derlendiğini, ozanlarımız ile söylentileri yazdıran öykücülerin kısa yaşamöykülerini kaleme alan da dilbilimleri uzmanı Hadeğałe Asker’dir (Хьадэгъалlэ Аскэp).

İlk ciltte şöyle bir sıralama izlenmiştir: “Önsöz”ün ardından geniş bir açıklama biçiminde “Nartlar” başlıklı giriş bölümü geliyor.

Bunu ayrı ayrı “metinler” (tekstler) izliyor. Ardından notası da verilen şarkılar (oрэдышъо) veriliyor. En sonunda da “Şarkıcılarımız ve Öykücülerimiz” ile “Kaynaklar” adlı bölümler yer alıyor.

İkinci ciltte ise, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes yörelerinde kullanılan Kabardey edebiyat dili ile yazılmış “Adıge Nartları” başlıklı bir inceleme yazısı bulunuyor.

Böylece “Nartlar” adı verilen Adıge söylentileri, değişik söyleniş biçimleriyle, olduğu gibi ve her şeyiyle, yedi cilt halinde, bilimle uğraşan ve halk kültürüne ilgi duyan herkese sunulmak üzere ilk kez Adıge Bilimsel Araştırma Enstitüsü tarafından yayımlanıyor.

Adıge Bilimsel Araştırma Enstitüsü.  Maykop, 1968

Nartlar: Adıge Yiğitlik Destanı – 1

Nartlar üzerine Adıgelerce (Çerkeslerce) üretilen şarkı (vered/орэд-chant), türkü (pşınaĺ /пщыналъ-byline) ve sözlü öyküler (хъишъэ-légende) Adıge Yiğitlik Destanı “Nartlar”ı oluşturur.

Nartlar çok eski, kadim, Milat öncesi dönemlerde başlayan, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze gelen ve bu arada, çağlar boyunca gelişimini de sürdürmüş olan büyük bir destan-epope topluluğu,  varlığıdır.

Biz, bu yazıda, destanın bütün sorunlarını ele almak ve sorunlara çözümler getirmek gibi bir amaç taşımıyoruz; biz, Adıge destanının, yalnızca birkaç yönü üzerinde durmak istiyoruz.

Burada, daha çok, destanın içeriği, çıkış yeri, boyutu ve destan bölümlerinin “yaşı” üzerine kanılarımızı sunmaya çalışacağız.

Adıge destanı, Adıge topluluklarının/ klanlarının bebeklik döneminin şarkısı, tarihi, olayları kavrama ve yorumlama yeteneği, bilgeliği ve düşünce düzeyidir.

Destanımız, tarihten önceki Adıgelerin öyküsü, karakteri, sabretme gücü, bereket ve verimliliği, toplumsal ilişkileri, gelişmiş insanlık anlayışları, dünya görüşü ile sanatsal düzeylerinin bir anlatımıdır.

Destanı “Adıge” (Çerkes) adı altında sunmamız, yaratılmasında bütün Adıge topluluklarının (лъэпкъ; ĺepk) emeğinin bulunması, tümünün ürünü ve yararlandığı ortak bir yapıtı, Adıge topluluklarının ilginç öyküsü ve tarihi olması gibi nedenlerden kaynaklanıyor.

“Adıge (Çerkes ) toplulukları” olarak da Abzah (Aбдзах/Abdzax), Bjeduğ (Бжъэдыгъу), Besleney, Natuhay (Нэтыхъуай), Şapsığ (Шапсыгъ), Hak’uç (Хьакlуцy), K’emguy (Кlэмгуй), Kabardey, Hatikuay (Хьатикъуай), Mamhığ (Мамхыгъ) ve Yegerukayları (Еджэрыкъуай) sayıyoruz.

Nartlar” sınıfsız toplumun destanıdır.

Karl Marks’a göre, destan yaşamın bir ürünüdür ve yaşamı yansıtır. Adıge destanını yeterince kavramak için, destanı yaratan Adıgelerin özelliklerini de öğrenmek gerekir.

  1. V. Novitskiy‘e göre, 1830’da Adıgey’de (Çerkesya) 1 milyon 082 bin 200 Adıge bulunuyordu. (Bkz. gl. z. “Kubanskie oblastnıe vedomosti”, No 38, 1884). Şimdi savaş ve kıtlık artığı olarak 350-400 bin kadar (2010’da 700 bin üzeri) bir Adıge nüfus, Kıyıboyu Şapsığe (ХыIушъо Шапсыгъэ), Adıgey, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, Krasnodar Kray’ın Uspensk ilçesindeki Ŝhaşefıj (Шъхьащэфыжь) köylerinde, Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti’nin Mozdok ilçesi ile Stavropol Kray’ın Kursk ilçesi’nda yaşamaktadır.

Adıgeler Kafkasya’da en çok Soçi (Шъачэ- Ŝaçe) Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde, Tuapse, Maykop (Мыекъуапэ), Şıthale (Beloreçensk), Adıgekale (Adıgeysk), Lebap (Ust-Labinsk), Krasnodar, Armavir (Ермэлкъалэ) (1), Çetıvın (Labinsk), Şerceskale (Çerkessk), Nalçik, Mozdok (2), Tırnavuz ve daha başka kentlerde oturmaktadırlar.

Değişik tarihlerdeki savaşlar nedeniyle Kafkasya’dan ayrılmış olarak Adıgeler, şimdi Türkiye, Irak, Lübnan, Arnavutluk, Suriye, Ürdün, Mısır, Tunus, Cezayir, İsrail, Hint Okyanusundaki Madagaskar Adası ve daha başka ülkelerde de yaşamaktadırlar.

Bu değişik ülkelerde bulunan Adıgeler de Nartlara ilişkin şarkı, türkü ve öyküleri bilmektedirler.

Adıgeler, Kafkasya’da türemiş ve oluşmuş olan bir halktır. Çok eski belgelerden anlaşıldığına göre, sözgelişi 2 bin 500 yıl öncesine gidildiğinde, Adıgelerin Kafkasya’da yaşamakta olduklarını görürüz.

Bunun doğru olduğunu antik çağ yazarlarından Gegataya Miletski, Gellanika Mitilenski, Skilak, Skimni, Strabon, Ptolemey ve daha başkalarına ait yazılardan da öğreniyoruz (3).

Cenovalı Georg Interiano 1551 yılında Adıgelerden söz eder; oturdukları yerleri, geleneklerini ve özelliklerini anlatır: “İtalyan, Grek ve Latin yazılarında “Zıh” (Zih-Зыхы), Türk ve Tatar dillerinde de Çiyarkasi (Çerkes) denilenler, kendilerine Adıge diyen insanlardır.

Yeni doğmuş bebeği, hava ne denli soğuk olursa olsun, ırmağa götürüp yıkarlar.

Ülkelerinin çoğu yerleri bataklık olup kamış ve su otlarıyla kaplıdır. Doğru ve açık sözlü olmaya büyük bir değer verirler, at ve silah dışında her şeylerini seve seve verecek denli de eli açıktırlar.

300 ile 500 Duka değerinde altın kupaları ve gümüş kâseleri vardır, bunlarla, Tanrı aşkına, büyük bir zevkle içerler.

Zihler, kendilerini dört bir yandan kuşatmış olan Tatarlarla sürekli bir çatışma içindedirler. Ara sıra, buz tuttuğunda, Bosfor’u (4) geçip Khersones Tavriçeski’deki (5) Tatarlara saldırırlar; küçük bir Zih müfrezesi koca bir Tatar ordusunu önüne katıp kovalayabilir; böylesine yürekli, iyi silahlanmış ve çevik kişilerden oluşmaktadırlar.

Ana geçim kaynakları balıkçılıktır. Darı ve diğer tarım ürünlerini de üretirler. Boza ve bal suyu içerler. Evleri saz, kamış ve ağaçtan yapılmadır.

Zihler boş vakitlerini ok yaparak değerlendirirler.”(6)

Günümüzdeki höyüklerin (yığma mezarların; Iуашъхьэ) öyküsünü de, biri öldüğünde ona “yığma mezar” (къэгъэсэй) yapıldığını anlatan şu yazıdan öğreniyoruz:

Ağaç çatıya toprak örterek mezarın üstünü yükseltirlerdi; ölünün zenginliği, etkinliği ve taraftar çokluğu ölçülerine göre, yığma mezar da, büyük ve yüksek yapılırdı. (7)

Aynı biçimde çocuklar atalık (ṕur; пIур) geleneği gereğince, yetiştirilmek üzere başka ailelere verilir; oralarda at binmeyi, at sırtında kuş gibi uçmayı, iyi kılıç kullanmayı, tertipli ve düzenli yaşamayı, dayanıklı ve metin olmayı, doğruluğu, hakareti affetmemeyi, gerektiğinde öç almayı, adil ve disiplinli olmayı öğrenirlerdi; kızlar da yün eğirme, kumaş dokuma, biçki-dikiş, tertipli, güzel ve saygılı olma ve ev işleri konularında eğitilirlerdi.

Kafkas halklarının eski gelenek ve göreneklerini, birbirleriyle ilişkilerini, bozulmaksızın yüzyıllar boyunca korumuş oldukları, değişik yazarların yazılarında belirtilmektedir.

“Adıgelerin yaşayış biçimi ve yaptıkları şeyler, İsa’dan bin yıl önceki ya da Strabon zamanındaki yaşayış biçimlerinin ve yaptıklarının aynısıdır, diye yazıyor Frederic Dubois. Adıgeler gibi, kendi antik geleneğini koruyabilmiş bir başka eski halk daha yoktur.” (aynı yapıt, s. 39)

Bu özellikler, Adıgelere ve onların çok eski atalarına ait olan bu binlerce yıllık gelenekler, Nart Yiğitlik Destanı’nda da tüm açıklığıyla görülür. Bu çok eski Adıge geleneklerinden söz edilirken, her zaman bildiğimiz ve tanıdığımız kimselermiş gibi, Nart görüntüleri karşımızda canlanır:

Setenay hünerli elleriyle hızlı hızlı elbise dikiyor; Ĺepŝ (Лъэпшъ) yeni doğmuş Savsırıko’yu suya daldırıp yıkıyor; Aşemez annesinin elini sıcak yulaf çorbasına bastırarak babasının katilini söyletiyor; Nart Koles’in höyüğü karşımıza çıkıveriyor; Şebatınıko’nun atına atlayıp Don Irmağı (Têne) boyunca ilerleyerek güneye indiğini, geçilmesi zor Kuban Irmağını (Pşıze) atının böğrüne su  değdirmeden yüzerek geçmekte olduğunu görür gibi oluyorsun.

Yani, A. M. Gorki’nin dediği gibi, folklor ile tarihin, en eski dönemlerden bu yana birbirleriyle ilişkili olarak günümüze doğru yol almakta olduğunu görmüş gibi oluyoruz.

Destandaki anlatıya göre, Nartlar, bir yönleriyle bolluk-bereket içinde yaşıyorlar, merhametli, yardımsever ve varlıklıdırlar, soylu atlara binerler, yerler içerler ama başka bir yönleriyle de acımasız, zalimdirler: yaşlıları öldürürler (*), kan gütme geleneğini  katı bir biçimde sürdürürler. Destan, yüzyılları aşıp gelmiş olması nedeniyle, farklı dönemlere özgü izler de taşımaktadır. Ancak, burada vurgulanması gereken şey, Meotların (МыутIэ/Mıvţe, Adıgelerin) yaşam biçiminin, sanatsal biçimde sunulmasıyla yetinilmeyerek, insan özlemlerinin de anlatılara yansıtılmış olduğu gerçeğidir. Doğa güçleri karşısında güçsüz ve çaresiz olan eski insanların, kuraklık, su baskını ve yangın gibi afetler yüzünden korkusuz ve güven içinde bir yaşam sürdürmeleri çok zordu. Destanda, Nartların bolluk ve bereket içinde imiş gibi gösterilmeleri, onların gerçek yaşamlarını değil, düş ve özlemlerini yansıtmaktadır.

Çok eskiden ilkel toplulukların vahşi doğada göçebe topluluklar halinde dolaştıkları dönemlerde, Kafkasya’daki Adıgeler, çağlarına göre ileri ve daha üst bir toplumsal yaşam düzeyine ulaşmışlardı ama henüz yazılı bir kültürleri oluşmamıştı.

Adıgelerin başından iyi kötü çok şey geçti, başkaları tarafından kendilerine değişik adlar takıldı, ama en kalıcı olanları kendi kendilerine verdikleri ve kendi aralarında kullandıkları adlar oldu.

Kafkasya’nın nefes kesici güzellikteki ve sağlıklı doğası, zenginliği ve diğer çekici yanları nedeniyle, Adıgelerle dostça ilişkiler kuran ya da tam tersine sık sık bir çekişme ve savaş içine giren topluluklarla da karşılaşılmıştır. Örneğin, Karadeniz yoluyla Adıgey (Çerkesya) kıyılarına ulaşan Grekler, bu kıyılarda koloniler kurdular. Sonuç olarak, Adıgeler gelişmiş bir kültürü ve yazılı bir yaşamı olan uygar bir halkla ilişki kurmuş oldular.

Darius Hispas’ın hükümranlığı döneminde, M. Ö. 522’de yaşayan ünlü antik coğrafyacı Skilaks Kordiask “Propileya” adlı yapıtında Don Irmağından güneydeki Farz Irmağına dek uzanan Pont (8) (Karadeniz) kıyıları dolaylarında yaşayan insan topluluklarını anlatmaktadır. Bu topluluklar içinde “Maet” (Meot ya da MыутI) ve “Kerket”lerden de (Çerkeslerden) söz etmektedir (9). Yani, MÖ 6. yüzyılda, başka bir deyimle, günümüzden 2 bin 500 yıl önce, kendileri tarafından hiç kullanılmayan “Çerkes” adının başkalarınca Adıgelere verilmiş olduğunu da görüyoruz.

Bütün bunlar bize, ilk önce, Adıgelerin ilk çağdan bu yana Karadeniz (Хы ШIуцIэ), Kerç Boğazı (Xı Ҭuale/Хы ТIуалэ) ve Azak Denizi ( Xı Mıvţe/Хы МыутIэ) kıyılarında yaşamakta olduklarını; ardından da   bu çok eski dönemlerde bile, büyük bir özgün kültürlerinin bulunduğunu kanıtlıyor.

Nartların eskiden yaşamış bir Adıge topluluğu olduğunu düşünenler de vardır. Örneğin, Suriye’den bize gönderilen bir yazıya göre, “Suriye’deki Adıge yaşlıları Nartların bir Adıge topluluğu/ kabilesi olduğunu düşünüyorlar. Geniş bir Nart anlatı zenginliği bulunan Suriye Adıgeleri ‘Nartların’, Adıgelerin en güçlü ve en kalabalık bir topluluğunun adı olduğunu sandıklarını söylüyorlar” (10).

Kökü eskilere uzanan Nart destanında bulunan şarkı, türkü ve öykülerin sunulduğu dil Adıgecedir. Yüzyıllara uzanan bir geçmişten geliyor olmasına karşın, destan; sözcük, terim ve anlatım biçimi gibi yönleriyle bozulmadan günümüze ulaşabilmiştir.

Adıge destanının şarkı, türkü ve öykülerinde Tatarca, Türkçe ya da Moğolca bazı sözcüklerle karşılaşılmakta olması, destanın Adıgelerce oluşturulmuş olduğu gerçeğini değiştirmez. Destanın dili Adıgece’dir ve destan Adıge dilinde oluşturulmuştur. Yeryüzünde Adıgeler dışında, Adıgece konuşan başka bir insan topluluğu yoktur. Yani, Adıgeler dışındaki bir halkın Nartlara ilişkin Adıgece şarkı ve türküler bestelemesi düşünülemez.

Adıge dilinde başka dillerden alınmış bazı sözcüklerle karşılaşılması, Adıgelerin o halklarla ilişkilerinin bulunduğunu gösterir. Dahası Adıge destanına ait şarkılar ile eski tarihsel Adıge kahramanlık şarkıları, şiirsellik (poetik), kurgu sistemi ve leksik (sözcük dağarcığı) yönünden birbirinin aynısıdır.

Adıge toplumsal ilişkileri de, Nart destanındaki ilişkilerle örtüşmektedir. Örneğin destandaki sembolik adlar, çok sayıda olmak üzere, günümüz Adıgeleri arasında da bulunmaktadır. Bunlar arasında Nart-psıho (Нарт-псыхъо), Nathuac (Nart-kuac/Нарт-къуадж), Nartsan (Narzan), natıf (nartıf, nartıxu, natrıf) gibi sözcükler; Nart, Nartekoher (Nartekoxer/Нартэкъохэр), Aşemezkoher (Iащэмэзкъохэр), Setımıkoher ve Nesrenkoher gibi soy adları; Setenay, Savsırıko, Peterez, Ĺepŝ (Лъэпшъ), Ĥımış (Хъымыщ), Verzemeg (Орзэмэдж/Verzemec), Adıyıf, Koles ve Ŝevefıj (Щъэофыжь) gibi kişi adları çoktur.

 

1) Armavir’de (Yermelkale) halen 100 kadar Adıge Ermeni ailesi yaşıyor. Bunların anadili Adıgece olup, kültür ve gelenek yönünden tamamı Adıge’dir.

2) Kuzey Osetya – Alaniya’nın Mozdok (Мэздэгу) kentinde 300 hane kadar bir Hıristiyan Adıge (Kabardey) nüfusu bulunuyor. 

3) Bkz. Oçerki istorii Adigei, I, Maykop, 1957, s. 13-60; İstoriya Kabardı, M. , 1957, 1 ve 2’nci bölümler. 

4) Kerç Boğazı, Adıgelerin verdiği adla Xı Ҭuale/Хы ТIуалэ. 

5) Kırım Yarımadasının eski adı. 

6) Memluklar ya da Mameluklar – Mısır Sultanlarının orduları içindeki seçkin birliklere verilen ad. Memluklar en çok Kafkasya’da Karadeniz kıyısındaki tutsaklar içinden seçilirdi. 1382-1517 yılları arasında hüküm sürmüş olan “Çerkes Memlukları”, sultanları kendi aralarından seçmek suretiyle Mısır’ı yönettiler. Bu döneme “Çerkes Sultanlar” dönemi denir. http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/sanat/belgesel/adigeulusal.htm. 

7) Höyük, Tümülüs ya da  kurganın (къэгъэсэй) yapılışı için bkz. Frederic de Montperre, Puteşestvie vokrug Kavkaza, t. I, Rusçaya çeviren N. a. Dankeviç-Puşina, Suhumi, 1937, s. 14-15. 

8) Pont (Yevsinskiy)-Eski Greklerin Karadeniz’e verdikleri ad. 

9) Frederic Dubois, Puteşestvie vokrug Kavkaza, t. I, Suhumi, 1937, s. 14-15.

10) Adil Abdulselam’ın 14 Haziran 1959 tarihli Şam’dan bize yazdığı mektup. Orijinali Adıge Bilimsel Araştırma Enstitüsü’ndedir.

(*) – Tıklayın –    https://mefenef.com/yasli-jemadivin-oldurulmesi/

Nartlar: Adıge Yiğitlik Destanı – 2

Nart destanı ne zaman oluşmaya başlamıştır? Destan bölümlerinin yaşları aynı mıdır ya da bölümler yaşıt mıdırlar?   Bu tür sorulara bilim adamlarınca verilmiş çok sayıda değişik yanıt var. Bazıları “destan çok eskidir”, MS ilk yüzyıllarda ortaya çıkmıştır, diyor. (11)

Bazıları da MÖ 7’nci yüzyıldan başlayıp MS 14’üncü yüzyıla değin gelişimini sürdürmüştür, diyor. (12) Her iki görüş de sorunu bilimsel kanıtlara dayandırarak açıklayamıyor.

Geçmiş çağlarda oluşmuş olan bir halk destanının yaşını saptamak sıradan bir olay ve kolay bir şey olmamalı.

Ermeni destanı “David Sasun” üzerinde çalışan bilim adamı İ. A. Orbeli’nin deyimiyle, bir halk destanı denize dökülen ve çok sayıda kolu olan bir ırmağı andırır.

Irmağın renginden, görünüş ve tadından ilk akarsu kolunun harekete geçtiği yılı ve günü saptayabilir miyiz?

Kendi kişisel düşüncemize göre Nart destanını bir bütün halinde ele alıp “başlangıcı şu”, “sonu da bu” diyemeyiz, doğru da olmaz bu.

Destanda karşılaşmakta olduğumuz olayların, olguların yaşları farklıdır. Çok eski destan anlatıları yanında, daha geç dönemlerde oluşmuş anlatılar da vardır.

Bölümlerin yaşları her bir bölümdeki türkü, şarkı ve öykülerden gidilerek aydınlatılabilir. Sözgelişi ünlü Marksist Paul Lafarg’ın vurguladığı üzere, bir olay, yüzyıllar sonrasında değil, gerçekleştiği dönemde şarkı ya da türküye konu olur (13).

Günümüzde değerli kişilerin adlarını yaşatmak için, adlarına kitaplar yazılması, anıtlar dikilmesi ve bronzdan heykellerinin yapılması örnekleri gibi, çok daha önceleri de “haklının yanında duran ve yiğitçe davranışlarda bulunan kişilerin ününü yüzyıllar boyunca yaşatmak için, o tür kişilerin adı ve eylemleri şarkılara konu edilirdi” (14).

Kağıt yıpranır, taş heykel dağılır, bronz da eriyebilir ama toplumların şarkılarının ve tarihlerinin “içine yerleştirdikleri” örnek kişiler kalıcı olurlar:

Setenay, Mığezeşko Verzemes, Setenayko Savsırıko, Şebatınıko, Ĥımış (Хъымыщ), Peterez, Aşemez, Çeleĥset (Чэлэхъсэт), Ĺepŝ (Лъэпшъ), Nebǵırıyeko Ŝevay (Нэбгырыекъо Шъэуай), Adıyıf, Bevıć (БэукI), Setımıkoher (Setımıkoxer/Сэтымыкъохэр), Paqoko Teterŝav (ПакIокъо Тэтэршъау), Yergun ve daha başkaları gibi.

Oğulların anaoğlu biçiminde çağrıldığı anaerkil döneme ilişkin ilk örneklere Nart destanında da rastlıyoruz.

Adıge destanı “Nartlar”da adı geçen kişileri yakından tanıyıp üstlendikleri görevleri, beceri ve ustalıklarını ve onlar üzerine düzenlenmiş olan öyküleri incelediğimizde, her bir söylentinin doğduğu ve oluştuğu yüzyılı ya da dönemi yaklaşık olarak saptayabiliyoruz. Buna göre, Nart “yaşlıları” yanında, “genç” Nartlarımızın da bulunduğunu görüyoruz.

Sözgelişi, Adıge Nart destanında geniş bir yer tutan, ilk orağı, demir maşayı, değişik kılıçları, koca mızrakları ve okları demirden yapan ünlü demirci ustası Nart Ĺepŝ’i ele alalım.

Bu Nart ustası durmadan demiri işliyor ve demirden değişik araç/gereç ve silâhlar üretiyor. Burada karşılaşılan ana özellik, gereç demirdir. Bu nedenle Nart destanında yer alan Nart Ĺepŝ’e ait bölümün oluştuğu dönemi belirlemek için, Kafkasya’da demir çağına ne zaman geçilmiş olduğunu saptamak gerekiyor.

Bunun için de tarihsel olgulara dayanmak zorundayız.

Arkeolog E. P. Alekseyeva’nın saptamasına göre, MÖ 8-7. yüzyıllarda demir Kuzey Kafkasya’da kullanılmaya, demirden kılıçlar ve değişik aletler üretilmeye başlandı (15).

Kuban Irmağı kıyısında bulunan eski kurganlarda (Kelermessk, Kostromskoy höyüklerinde) arkeologlarca yapılan çalışmalarda, demirin çok eski dönemlerden beri Kafkasya’da kullanıldığı kanıtlanmıştır (16).

Arkeolog E. İ. Krupnov’a göre, tarih öncesi çağlarda Kuzey Kafkasya halklarının (ya da yerli topluluklarının) bol miktarlarda olmak üzere bronzdan (tunç) yararlandıkları, yiğitliği, en onurlu bir yaşam tarzı olarak algıladıkları ve birçok değişik soyun bir arada yaşamakta olduğu bir dönemde Nart söylentilerinin temeli atılmış olmalıdır.

“Akla yatkın olan şey,- diyor E. İ. Krupnov, büyük demirci ustası Ĺepŝ’e (*) ilişkin öykülerin temelinin, kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde demir çağının başlangıcı sıralarında atılmış olduğu durumudur” (17).

Arkeolog ve tarihçilerin belirlemelerinden ilerleyerek söyleyebileceğimiz şey de şudur: Adıge destanında yer alan Ĺepŝ’e ilişkin bölümün başlangıcı MÖ 8-7. yüzyıllara dayanmaktadır; buna ek olarak, Ĺepŝ’e ilişkin söylentilerin

Adıge toplulukları arasında yayıldığı sıralarda İskitler (18), Sarmatlar (19) ve onların ardılı olan Alanlar henüz Kuzeybatı Kafkasya’ya ayak basmamışlardı. Bunu belirtmemiz yerinde olur.

Bütün bunlardan çıkan sonuç, Adıge destanı “Nartlar”da bulunan Ĺepŝ bölümüne ilişkin motiflerin Milat öncesine ait olduğu, o yüzyıllara dayandığı gerçeğidir.

Bu durum, “Nartlar” adlı destanın hiçbir Kafkasyalı halka ait olmadığına, tam aksine İran, Alan ya da Moğol (?) kökenli topluluklar tarafından, dışarıdan getirildiğine, Milattan sonra 1-2. yüzyıllarda Kafkasya’ya getirilmiş olduğuna ilişkin olarak, bazı yazarlarca öne sürülen görüşlerin yanlış olduğunu da ortaya sermektedir.

Bu yazarların sözünü ettiği halklar, çok sonraları Kafkasya’ya geldiklerinde, bu toprakların yerlisi/otoktonu olan, etnik kimlikleri oluşmuş olan, gelişmiş bir kültürleri de bulunan Adıge toplulukları ile karşılaştılar. O sıralarda Adıge toplulukları toprağı işliyor, demirden değişik aletler, orak, kılıç, ok ve daha başka gereçler üretiyorlardı (20).

Arkeolog E. N. Alekseyeva, Nart destanının MS 1-2. Yüzyıllarda Sarmat-Alanlar tarafından Kuzey Kafkasya’ya getirildiğini öne süren kişilerin yanıldıklarını, Ekim 1956’ da Vladikavkaz’da yapılan bir toplantıda tüm çıplaklığı ile sergilemiştir (21).

Arkeolog, “Milat sonrası yüzyıllarda Alan topluluklarının, Sarmatlarınkinden ayırt edilebilecek önemde farklı bir kültürleri yoktu. Alan yapıtlarından ya da bir Alan kültüründen ise,ancak MS 4’üncü yüzyıl ve sonrasında söz edebiliyoruz” (22) diyor.

Tarihsel olgular/gerçekler böyledir.

Nart destanının bölümleri yaşıt ya da tek bir döneme ait değildir. Örneğin Nart Ĺepŝ’e ait bölümü inceleyelim. Nart Ĺepŝ’e ilişkin öykülerin MÖ 8-7. yüzyıllarda başlamış olması olgusu dışında, insanın dağa zincirlenmesi konularını işleyen Nart türkülerinin (пщыналъ) ortaya çıkışı ise, daha eski bir döneme, karanlık ve sis içinde kaybolan çok uzak bir döneme uzanıyor olmalıdır.

Gürcü dilbilimcisi E. B. Virseladze, totemik mitlerin (söylencelerin), Kafkas destanıyla birlikte geliştiğini ve Kafkas destanının en eski elementleri (öğeleri) arasında yer aldığını kabul ediyor (23).

Adıgey’de (-eski Çerkesya’da-) yaşanmış olan anaerkil ilişkileri bize gösterebilecek en eski örnek de Nart destanıdır.

Sözünü ettiğimiz bu çok eski anaerkil ilişkileri, Adıge Nart Destanları ‘nın çekirdeğini oluşturan “Nart Setenay ile Verzemeg”, “Nart Setenayko Savsırıko”, “Nart Ĥımış”, “Ĥımışıko Peterez”, “Nart Şebatınıko”, “Nart Aşemez”, “Nart Nebǵırıyeko  Ŝevay”, “Nart Adıyıf”, “Nart Yergun”, “Nart Paqoko Teterŝav” ve daha başkalarına ait destan bölümlerinde görülebilir.

Bütün bunların kanıtladığı olgu/gerçek tektir: Nart destanının çekirdeği, oluşumunun dayanağı olan yer, eski İranlılar, Alanlar ya da günümüzün Osetleri değil, Kafkasya’da Karadeniz ile Meot Denizi ( Azak Denizi) kıyılarında, Milat öncelerine uzanan çok eski dönemlerde türemiş ve henüz değişik etnik kümelere ayrılmamış olan eski insan topluluklarıdır.

Folklor uzmanı D. G. Jantiyeva (25) ile tarihçi Dr. V. İ. Çiçerov (26) da bu kanımızı doğrular görüştedirler.

Toplumda sınıfların ortaya çıkmasından önce beliren ve epik (hamasi) anlatılar biçiminde kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze getirilen bu öyküler, “gerçek sanat yapıtlarının” ortaya çıkışı öncesi dönemine aittirler.

Bu konudaki en tutarlı yanıt, Karl Marks’ın genel bir teori halinde söylediği ve eski Grek destanına ilişkin olarak öne sürdüğü görüşlerinde bulunabilir.

Karl Marks’ın görüşüne göre, sanatın değişik formlarına, sözgelişi destan formlarına ilişkin olarak konuşmak gerekirse, dünya tarihinde yer almış olan epopeler (destanlar), kendi klasik formları anlamında ele alındıklarında, gerçek sanatın oluşmaya başladığı bir dönemde ortaya çıkmamışlardır (doğmamışlardır).

Sanatsal gelişimin ilk evrelerinde, sadece epik (hamasi) ürünler yeni yeni boy göstermeye başlamışlardır. (27)

Başka bir söylemle, bu erken dönemde destan bir sanatsal yapıt olma özelliğini kazanmamıştı, o dönem insanında, o türden bir kavram ya da bilinç düzeyi henüz oluşmamıştı. Bu tür yapıtların üretilmesi, çok daha başka nedenlere dayanıyordu:

İnsanoğlu yaşamını sürdürmek zorundaydı, bunun için de tutarlı örnekler ve sağlam gelenekler oluşturmak, “iyi” ile “kötüyü”, “ulaşılmak istenen” ile “istenmeyeni” ayırt etmek, kişileri eğitmek ve onları yaşama hazırlamak gibi görevlerle karşı karşıyaydı.

Bu nedenle destan, eskiden bir yasa düzenlemesi işlevini görüyor ve uyulması gereken kuralları gösteriyordu (28).

Adıgelerde eskiden beri bulunmuş olan özellikleri ve düşünüş biçimini, en anlaşılır bir sisteme dönüşmüş (kavuşmuş) olarak destanımızda görebiliyoruz:

Söz konusu özelliklerin ilki, korkusuzluk, yiğitlik ve canını ortaya koymaktan kaçınmamak; ikincisi, düşmana karşı korkunç ve acımasız olmak; üçüncüsü de, ileri, gelişmiş bir merhamet, acıma duygusu, eli açıklık, cömertlik, başkaları için bile gözünü ve canını vermekten kaçınmama özelliğidir.

Nart yiğitleri, yukarıda sayılan bu özellikleri simgeleyen tiplerin (kişiliklerin) örnekleridirler; bu yiğitler kötü olan her şeyle savaşıyorlar; dara düşene yardıma koşuyorlar; hal-hareket ve davranışları ve deyişleri de (guşıeĵ /гущы1эжъ) o doğrultudadır.

Bu yiğitlerin omuzladıkları görev ve sorumluluklar, durmadan artıyordu. F. Engels’in belirttiği gibi, yaşam süreci içinde avcılık ve hayvancılığa tarım eklenmiş, ardından sıra yün eğirme ve dokuma işine, demirden eşya üretmeye, seramik (çömlek) pişirmeye, deniz ve ırmak taşımacılığına ulaşmış, böylesine bir gelişim çizgisi izlenmiştir.

Bunların ardından ticari eşya üretimi gelmiş ve onlarla birlikte; ticaret, sanat ve bilim de doğmuştur (29).

Sanatın ortaya çıkmasıyla birlikte, estetik beğeni düzeyi de yükselmeye, güzel olan şeylere duyulan ilgi artmaya ve onlara değer verilmeye başlandı.

Sonuç olarak, Nart türkü, şarkı ve öyküleri de birer sanatsal yapıt olarak benimsenir oldular.

Toplum yaşamı içinde oluşan, kuşaktan kuşağa aktarılarak ve yüzyılları aşarak gelen,katettiği dönemlerin özelliklerini ve görüntülerini de günümüze taşıyan “Nartlar” destanını, bizden sonraki yüzyılların insanlarına da ulaşması dileklerimizle yayına veriyoruz.

-III-

Adıge destanı “Nartlar”, çok sayıda besteli-makamlı türkü (pşınaĺ/пщыналъ) ve şarkı (vered/орэд) ile değişik öykülerden (ĥiŝe/хъишъэ) oluşmuştur.

Şarkı parçaları, eski formlarını (biçimlerini) en iyi korumuş olanlardır. Şarkılar oluşturuldukları dönemin olaylarına daha bağlı kalmışlardır.

Şarkılar,bu şarkıları besteleyen Adige bestecilerin o dönemde kullandıkları dil özelliklerini de en sağlam bir biçimde günümüze getirmişlerdir.

Şarkı-öykü karması biçimindeki anlatılarda ya da öykü formlarında ise, anlatıcıların kendi dönemlerindeki gelenek ve görüntüleri de bu anlatılara kattıkları (karıştırdıkları) görülebilmektedir.

Savsırıko, Şebatınıko, Ĥımışko Peterez, Aşemez, Setenay ve daha başkalarına ait çok sayıda türkü ve şarkıları inceleyen Adıge tarihçi, dilci ve yazarlarının ortak görüşüne göre, Nart destanı, başlangıç döneminde çok sayıda türküden oluşma büyük bir epik (destansı) halk yapıtı durumundaydı.

Greklerin “İliada”sı, eski Rus bılinleri, Kalmıkların “Cangar” ve Kırgızların “Manas”ı gibi, Nartların da bir dönemler büyük bir halk poemi (manzum destan) olduğuna kuşku yoktur “ (30) diyor K’ereşe Tembot (Klэрэщэ Тембот; Tembot Keraşev).

Bu sözler destanın eski şarkı formları üzerine söylendiği sürece, görüş olarak doğrudur. Çünkü Nart Savsırıko, Şebatınıko, Peterez, Aşemez, Setenay ve benzeri destan kahramanlarına ilişkin türkü ve şarkılar, kurgu tekniği, dil özelliği, örnek olma ve ritmik (dizemsel) yönlerden birbirinin benzeri olup “adeta bir gövde, bir beden gibisine birbirlerine yakındırlar”.

Anlatıların şarkı-öykü karması biçimine dönüşmesi, şarkıcıların şarkı dizelerini anımsayamamaları durumunda gerçekleşmektedir.

O zaman çoğu kez karşılaşıldığı gibi, dizeleri sürdürme olanağı kalmadığından, o dizeler yerine, olayın öykü biçiminde anlatımı sürdürülür, anımsandığında da şarkı dizelerine dönülürdü.

Böylece Adıge Nart söylentileri, ikinci bir tip (biçim), yani şarkı-öykü karması bir anlatım biçimi edindi. Bir başka yönden olay; düz anlatım, yani öykü yoluyla daha kolay anlatılabilmektedir.

Ancak değişik dönemlerde oluşturulmuş olan çok sayıda düzyazı benzeri öykü de, bir şarkının karşılığı olmadan da destana girivermiştir. Bunların belirli bir ritmi ve şarkı kuruluşu yoktur, sıradan düzyazı tipinde parçalardır bunlar.

1956 yılında kışın Vladikavkaz’da konuya ilişkin yapılan bir toplantıda Adıge yazarı Dmitriy Kestan, Nart destanına ilişkin olarak yaptığı konuşmasında; bugünkü Adıgey (AC), Çerkes (şimdi KÇC) ve Kabardey (KBC) yörelerinde yaşayan Adıgeler arasında söylenen Nart destanının; doğuş biçimi, kurgu ve yapı yönünden aynı, ortak olduğunu, ama topluluk özelliklerinden kaynaklanma bazı önemsiz yöresel farklılıklar da bulunduğunu dile getirmiştir (31).

Nart söylentilerindeki ilginç bölümler ve Nart türküleri (пщыналъ), bütün Adıge toplulukları arasında birbirine yakın ve benzer biçimlerde olmak üzere bilinmektedir.

Başlangıç, gelişim ve bitiş (sonuç) biçimleri aynıdır. Sözgelişi Savsırıko şarkısı Natuhay’da şöyle başlarsa:

“Savsırıkov tikan, 

Savsırıkov tinef, 

Pçımeufer ziaşu, 

Aşor ziceneḱoć, 

Pızıkutırer, zipçıŝh…”  

“Savsırıko koruyucumuz,

Savsırıko ışığımız, 

Mızrağı, koca kalkanı ve zırhı, 

Zırhı giysisi, 

Mızrağının başı da can alıcı olan…”  

Bu düzenleniş biçimi ve ritm örneği, Şapsığ, Bjeduğ, K’emguy, Kabardey, Şerces (KÇC), Mozdok, Suriye, Türkiye, İsrail ve diğer yerlerdeki Adıgeler arasında da aynı biçimlerde söylenir.

Farklılıklar, daha çok, yazılı olmadıkları ve belli bir biçimde düzenlenip yayınlanmış olmadıkları ya da topluluk lehçelerinin özelliklerini yansıtmaları nedeniyle, fonetik (ses bilgisi) yönden, Nart adlarının söylenişinde ortaya çıkıyor:

Şapsığlar “Savserıko”, “Sasıreko”, “Sevesıreko”; Bjeduğlar “Savserıko”; K’emguylar “Savsırıko”; Abzahlar “Savsıreko” ya da “Savsırıko”; Besleney ve Kabardeyler de “Sosrıko”, “Sovsırıko” diyorlar.

Bu arada aynı öykünün değişik anlatım biçimleriyle de karşılaşıldığı görülebiliyor.

Giriş bölümünün hemen ardından gelen bir Adıge Nart şarkısının söyleniş biçimi her yerde aynıdır, şarkının doğru ve eksiksiz söylenebilmesi şarkıcının becerisine kalmış bir şeydir.

Ancak Nart şarkı ve türküleri çok uzadığında, sözgelişi 200-300 dizeyi aştığında, şarkıcılar, bazı yerleri unutabiliyorlar, unutulan yerler, anlama ters düşmeyecek biçimde şarkıcıların kendileri tarafından doldurulabiliyordu.

Bu nedenle şarkılarda farklılıklarla, dahası sonradan oluşturulmuş parçalarla da karşılaşılabilmektedir.

Ancak belirtmek gerekir ki, şarkı ve türküler, bir ortak anlatıma uygun düşecek bir biçimde sona ermektedirler.

Şarkıların içinde görülen bu farklılıklara, daha çok, değişik Adıge topluluklarının şarkıcıları tarafından yazdırılan parçalarda rastlanmaktadır.

Ayrı bir durum olarak da, bütün Adıge topluluklarınca bilinen ve sevilen Nart tekstleri yanında, bir topluluğun iyi bildiği ama başka bir topluluğun sadece adını duymakla kaldığı örnekler de vardır.

Örneğin, eski Çerkesya’nın merkezinde yaşamış olan Abzahlar arasında Nart Aşemez’e ilişkin şarkı ve öyküler, adını duyma ötesinde pek bilinmez, ama “Nart Aşemezĵıye” (Iащэмэзжъые/Küçük Aşemez) gibi sevilen bir Nart; Natuhay, Şapsığ ve Bjeduğlar arasında yoktur dense yeridir.

Kabardey (KBC) ve Çerkes (KÇC) yörelerinde de Nart Aşemez’e ilişkin şarkılar iyi bilinir.

nartlar
nartlar

Bu arada ilginç bir nokta: Güzel bir Nart kızı olan Laşın (Лащын), Nart kahramanlarına ilişkin söylemiş olduğu bir şarkıda, Nart Ŝevay (Шъэуай), Savsırıko ve başka kahramanların adları sıralandıkça, “Çok koştu peşimden, ama istemem!” diyor, sıra Aşemez’e geldiğinde, ses tonu hemen değişiyor, daha kibar ve saygılı bir dil takınıyor;

“Atı koca ak burunlu, ama alımlıdır, 

Kendi küçük yapılı, ama bir yiğittir, 

Yaşemıko Aşemez yavuklumdur (sipseĺıĥu se) benim, 

Bir atlı ile haber göndersin , varırım ona!”  

diyor kız. Aşemez’e karşı duyduğu saygı ve sevgi kızın bu sözlerinden anlaşılıyor.

Aşemez üzerine söylenen şarkıları çok seven ve söyleyen Adıge toplulukları yanında, bu şarkıları söylemeyen Adige toplulukları da vardır.

Nasıl oluyor da şimdiki Adıgey (AC) yöresi ile mesafe olarak oraya hayli uzakta bulunan Şerces (KÇC) ve Kabardey (KBC) yörelerindeki Adıgeler, Nart Aşemez’in şarkı ve öykülerini aynı biçimlerde biliyorlar?

Bu sorunun doğru yanıtını tarihçiler ile filologlar (dilbilimciler) verebilirler. Soruna diyalektik, yani yer ve zaman açısından bakmak gerekir.

Tarihin kaydettiği üzere, Natuhaylar  ile Şapsığlar  Karadeniz kıyısında, güneydeki Tuapse (ТIуапсэ) yöresinden (- Şahe Irmağından – ) başlayarak, kuzeybatıda Novorossiysk (Ṡemez/ЦIэмэз), Anapa ve Taman’a değin uzanan bir alanda eskiden beri oturmaktadırlar.

Komşuları olan Kabardeyler de Taman Yarımadası, Kerç Boğazı  ve Azak Denizi kıyıları ile Kırım’ın bazı yerlerinde yaşıyorlardı. 13-14-15. yüzyıllarda çizilmiş olan Cenova ve Venedik haritalarında Kabardeyler (Chabardi) Azak Denizi’nin kuzeyinde, şimdiki Taganrog yöresinde de bulunuyorlardı.

Bu nedenle Kabardeylerle Şapsığlar, öteki Adıge topluluklarına göre, fonetik (ses bilgisi) ve leksik (sözcük dağarcığı) yönünden birbirlerine daha yakındırlar; “Hatxım yıko Mıhamet Ğuaz” (Hatxı oğlu Muhammed Ğuaz) ve “Aydemırkan” (Aydemirkan) adlı eski Adıge kahramanlık şarkıları, birbirine daha benzer bir biçimde bu topluluklar arasında halen söylenmektedir.

Aynı biçimde Nart Aşemez, Savsırıko, Peterez, Ŝevay (Шъэуай), Ĺepŝ, Şebatınıko ve başkalarının türkü ve öyküleri de birbirine daha yakın ve hepsi tarafından benimsenmiş olarak hala yaşatılmaktadır.

Nart şarkıları bu biçimde söylenip dururken, Kabardeyler 14 ve 15’nci yüzyıllarda yayıldıkları o yerlerden, Oşhamafe (Iошъхьэмафэ/Elbrus) eteklerindeki şimdiki yerlerine doğru çekilip oralarda toplanmışlardır.

Bir Adıge topluluğunun iyi, diğerinin az bildiği Nart parçalarının bulunduğunu söylemiştik. Sözgelişi Nart  Koles’e (Колэс) ayrılan bölüm K’emguy toprağında iyi bilinir.

Bu bölümde adı geçen Ḱoles, Kojevbıy (Къожэубый) ve benzeri Nartların “yığma mezarları” (kurganlar) K’emguy toprağındadır.

Bu höyükleri (sintepeleri) büyük küçük herkes gösterebilir, çektiğimiz fotoğrafları da Adıge Bilimsel Araştırma Enstitüsü arşivindedir.

Nart Koles’e ilişkin anlatıları Yegerukaylar (Еджэрыкъуай) pek bilmezler ama Nart Setımıkoların (32) öykülerini severek anlatırlar, eteklerine değin götürüp “yığma mezarlarını” gösterirler.

Çerkes yöresi (KÇC) Adıgeleri arasında Nart Setımıko kardeşlere ilişkin anlatılar pek bilinmez ama Nart Adıyıf’ın (Adiyuh/ Адииху) öykülerini bilmeyen yok gibidir.

Aynı biçimde Nart Adıyıf’ın öyküleri Bjeduğlar arasında yaygın halde ve yeterince bilinmez ama Nart Bevıć (Бэукl), Nart Źeğaşt (Zeğaşt), Nart Ŝevać (Шъэуакl) ve Paḱoko (Paqoko da denir) Teterŝav’a ilişkin öyküleri severek anlatırlar.

Kabardiya’da (KBC) Nart Ŝevać, Paқoko Teterŝav, Nart Bevıć’ın öyküleri yeterince bilinmeyebilir ama Nart Nebgırıyeko Ŝevay (Нэбгырыекъо Шъэуай) ve Nart Laşın’ın Nartlara ilişkin şarkı bestelerini, “eski Nart şarkılarını” hemen her köyde söyleyecek kişiler bulabilirsin. Yani her bir ayrı yörede, spesifik (özgül) olarak kendilerinin en çok sevdikleri Nart anlatıları daha yoğun olarak bulunmaktadır.

Adıge söylentilerinin derlenip yayınlanmasında büyük emeği bulunan College de Fraçaise üyesi Prof. Dr. Georges Dumézil’in yazdığına göre, diasporadaki Adıgeler de Nart söylentilerini iyi korumuş durumdadırlar.

1930-1931 yıllarında Türkiye’nin şimdiki Kocaeli ve Sakarya illeri (eski İzmit ili) Adıge köylerinde “Nart destanı parçalarının bulunduğunu”, “destan parçalarının buralardaki Adıgeler tarafından kendisine rahat bir biçimde anlatıldığını” gördü, çok sayıda Abzah ve Şapsığ tekstini yazıya geçirdi (33).

Tüm bu yazdıklarımızın kanıtladığı şey, Nart türküleri, Nart şarkıları, Nart menkıbeleri (txıdeĵ/тхыдэжъ) ile Nart deyişlerinin (guşıeĵ/гущыIэжъ) Adıgeler arasında yaygın bir biçimde ve bol miktarda bulunduğu, Nart şarkı ve öyküleri yönünden Adıgelerin, öbür Kafkas halklarından, karşılaştırılamayacak ölçüde, çok daha zengin oldukları gerçeğidir.

Bütün bunların ardından kanıtlanan ikinci şey de, Nart destanını Adıgelerin oluşturduğu, kendi destanları olduğu gerçeğidir: Bu kanıyı V. Miller ve L. Lopatinski (34) gibi akademisyenlerin de paylaştığını belirtmeliyiz.

Adıge destanı “Nartlar” 26 bölümden (**) oluşmaktadır.

Bunlar:

Setenayre Verzemecre (Setenay ile Verzemeg)

Setenayko Savsırıko (Setenay oğlu Savsırıko)

Verzemecko Yerışeko (Yeşerıko, Yerışkev)

Verzemecko Şebatınıko (Verzemeg oğlu Şebatınıko)

Ĥımışıko Peterez (Hımış oğlu Peterez)

Yaşemıko Aşemez ( Yaşe oğlu Aşemez)

Nart Ĺepŝ (Nart Tlepş)

Nebǵırıyeko Ŝevay (Nebgırıye oğlu Şevay)

Azenać ya Ḱur (Malıçıpĥu)

Nart Adıyıf

Nart Babıĥu

Nart Dekhenağo (Nart Dexenağo)

Nart Tıriŝav (Teŝav)

Nart Çeleĥset (Nart Çelehset)

Paқoko Teterŝav

Nart Alec (Nart Aleg)

Nart Thağelıc (Nart Thağelıg)

Nart Setımıkokher (Nart Setımıkoxer)

Nart Yergun

Nart Źeğaşt

Deguĵıyeko Cerım (Degucer)

Nart Ḱoles (Nart Koles)

Nart Ŝevać

Nart Bevıć

Nart Emıŝ (Iэмышъ) (Nart Amıŝ )

Şarkılar, değişik öyküler ve atasözleri (guşıeĵxer).

Bağımsız bölümler arasında yer almayan, ama her biri neredeyse bir bölüm oluşturacak kadar büyük, değişik Nart öyküleri (Nart kadınlarının ürünlerini ve yaratıcı yeteneklerini yansıtan öyküler,

Nart kızlarınca bestelendiği izlenimini veren şarkılar) ile bunların dışında Nart özdeyişleri (pseĺeĵ/псэлъэжъ) de oldukça çok sayıdadır. 

11) X. S. Bgajba. Ob abxazkom geroiçeskom epose, “Trudı Abxazkogo instituta yazıka, literaturı i istorii im. D. İ. Gulina”, s. 238. 

12) V. Abayev. İstoriçeskoe v nartskom epose, ”Nartskiy epos”, sb. statey, Dzavdjikav, 1949, s. 43. 

13) P. Lafarg. Oçerki po istorii kulturı, M., 1926, s. 54. 

14) Keraşe Tembot, Adıge veredıĵxer , Mıyekuape, 1946, s. 6. 

15) E. P. Alekseyeva. O çem rasskazıvayut arxeologiçeskie pamyatniki Karaçayevo-Çerkesii, Çerkessk, 1960, s. 14. 

16) ”Oçerki istorii Adıgei”, Maykop, 1947, s. 14. 

17) E. İ. Krupnov. Drevnaya istoriya Kabardı, Nalçik, 1952, s. 48. 

18) E. İ. Krupnov. age, s. 48. 

19) P. A. Ditler. Vpusknoe kurganoe pogrobenie bliz Maykopa, el yazması, ABAE (Adıge Blimsel Araştırma Enstitüsü) arşivinde, No. 2. 

20) P. A. Ditler. Zıṡe keţoğe ofšağem xet (adı geçen çalışma içinde). 

21) Nartskiy epos. Materiyalı soveşaniya, Orconikidze 1957, s. 219. 

22) E. P. Alekseyeva. O predkax adıgo-çerkesskix plemen, ”Uçenıe zapiski Çerkesskogo navçno-issledovatel’skogo instituta”, tom. 2. 

23) Nartskiy epos. Materyalı soveşaniya 19-20 oktyabrya 1956 g. , Orconikidze, 1957, s. 217-219. 

24) Oçerki istorii Adıgei, tom I, Maykop, 1957, s. 28. 

25) D. G. Jantiyeva. O geroiçeskom epose gortsev se. Kavkaza, ”Zapiski SKKG Nİİ, II, Rostov na-Donu, 1929. 

26) V. İ. Çiçerov. Voprosı genezisa i razvitiya drevnix form narodnogo eposa. “Nartskiy epos”, materialı soveşaniya 19-20 oktyabrya 1956 g., Orconikidze, 1957, s. 12. 

27) K. Marks. K kritike politiçeskoy ekonomi, Gospoltizdat, 1949, s. 224. 

28) V. İ. Çiçerov’un bu konuda söyledikleri şöyledir:”İlk başlarda Nartlar destanı, halkın yaratıcılığını, doğayı kavrayışını ve insan ilişkilerini düzenleyen bir oluşumdu”(Nartskiy epos, 19-20 ekim tarihli konferans belgeleri, Orconikidze, 1957, s. 13).  

29) Engels. Dialktika-prirodı, Gospolitzdat, 1950, s. 138. 

30) Adıge veredıĵxer, Mıyekuape, 1940, s. 11. 

31) Bak. D. Kestan’ın konuşması:”Nartskiy epos”, materialı soveş. 19-20 akt. 1956, g. Orconikidze, 1957, s. 215-216. 

32) ”Nart Setxer” ye “Nart Sitxer” ye “Set Zeşişır” zfiorexer şıэ (“Nart Setler” ya da “Nart Sitler’ ya da “Üç Set Kardeş” diyenler vardır).

34) Bak. D. G. Jantiyev’in tebliği “O geroiçeskom epose se. Kavkaza”, ”Zapiski SKKC Nİİ, t. II, Rostov na- Donu, 1929, s. 334.

(*) – Nart Ĺepŝ’ın demirci atölyesinin yeri için tıklayın. – http://cherkessia.net/makale_detay.php?id=3633

(**) – Destandaki bölüm sayısı arttığı gibi, daha sonra   yeni derlemeler yapıldığı da söyleniyor. – hcy

Not. Güncellenmiştir. 18.01.2021

Yorum Yap