Çerkes Sorunu ve Gerçekler – IV
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı, nedenleri ve sonuçları
Benzer İçerikler
1821’de Mora Yarımadasında bir Rum ayaklanması patlak verdi. Ayaklanma giderek büyüdü. Padişah II. Mahmud ve Osmanlı yönetimi sorunu barışçı yöntemlerle çözmeyi reddetti, sonuç olarak karşılıklı şiddet olayları arttı, Rumlar sivil Müslümanları katlediyor, Türkler de Ortodoks Rum Kilisesine mensup din adamlarını ve suçlu buldukları Rumları idam ediyorlardı: İstanbul Rum Başpatriği ile birçok metropoliti suçlayarak idam ettiler. Trabzon’a, Kayseri ve Kıbrıs Adasına değin ve her tarafta, Balkanlarda idam sehpaları kuruldu, Ortodoks din adamlarına yönelik idam furyası dış tepki ve müdahaleye yol açtı. Bu durum Rumlar açısından kilisenin millileşmesinde etkili olmuştur.
Osmanlı Devleti, iki yıl önce, 1826’da Yeniçeri Ocağını kanlı biçimde yok etmiş, yeni düzen ordu kuruluşunu henüz tamamlayamamıştı. Güçsüzdü, ama yine şiddet politikasını izliyor, hiçbir eleştiri ve muhalefeti görmek istemiyordu.
Mora’ya sert askeri müdahale ve idam furyası batıda yaygın tepkilere ve büyüyen bir nefrete yol açtı, bu atmosferden yaralanan Rusya Osmanlı Devleti’ne bir başına savaş açtı ve Osmanlı ile kozunu paylaşma fırsatını ele geçirdi. Bu büyük bir aymazlıktı. Osmanlı kendi aleyhine dengenin bozulmasına fırsat yaratmıştı. Osmanlı’nın bir başına Ruslarla savaşacak gücü yoktu. Şımarık ve kendini bilmez bir yönetim vardı.
Rus birlikleri doğudan ve batıdan Payıtaht’a doğru ilerlemeye başladılar.
12 Haziran 1828’de Anapa düştü. Rus Ordusu batıda Edirne’ye, doğuda da Kars, Erzurum ve Erzincan’ı alarak Şebinkarahisar’a kadar ilerledi.
Kış şartları gereği ana Rus birlikleri kışlalarına çekildiler. Savaş ilkbaharla birlikte yeniden başladı. Rus ilerlemesi sürdü. Bir süre sonra Padişah II. Mahmud yenilgiyi kabul etti ve ateşkes istedi.
1829 Edirne Antlaşması ile savaş sona erdi: Osmanlı Devleti, Batum hariç Poti, Sucuk-Kale (Ṡemez, bugün Novorossiysk) ve Anapa limanlarını ve daha birçok araziyi yitirdi. Rus sınırı Batum ve Kars’a değin güneye ilerledi. Ahıska Paşalığının büyük bölümü de Rusya’ya bırakıldı. Ayrıca Balkanlar’da Atina merkezli bağımsız bir Yunan Krallığı kuruldu (1832).
Çerkes Özgürlük Savaşı’nın başlaması
1829 Edirne Barış Antlaşması ile Osmanlı Devleti Anapa, Sucuk-Kale ve Poti’yi (Gürcistan) Rusya’ya devretti. Ruslar Padişahla imzalanan antlaşma gereği Çerkeslerden kendilerine itaat etmelerini istediler. Çerkesler Osmanlı Devleti yurttaşı (uyruğu) olmadıklarını, vergi vermediklerini, bu nedenle Osmanlı’nın Çerkeslere ilişkin karar vereme yetkisinin bulunmadığını, Edirne Antlaşması hükümlerini tanımadıklarını söylediler. Oysa ortada Türklerin, Rusların ve batılı büyük devletlerin imzaladıkları ve günün koşullarına göre geçerli ve bağlayıcı bir uluslararası antlaşma vardı. Çerkesler ayakta uyumuş ve büyük bir oyuna gelmişlerdi.
Böyle bir anlaşma olmasa bile, 1814 Viyana Kongresi ve batılı devletlerin desteği bulunmadığı için Ruslar genişlemelerini sürdüreceklerdi. Rusya 1860’larda doğuya doğru yayılmasını sürdürmüş, Orta Asya topraklarını ele geçirmiş, buradaki Hokand, Hive ve Buhara hanlıklarını koruma altına almıştır.
Rus yayılması üzerine Çerkesler büyük bir kurultay (Zefes) topladılar, yardım aramak üzere Heğake (Хэгъак1э) bey (pşı) ailesinden, eski Rus subayı Zaneko Seferbıy başkanlığında bir heyeti Konstantiniyye’ye (İstanbul) gönderme ve direnme kararı aldılar.
Padişah II. Mahmud ve Osmanlı yönetimi 1829 Edirne Antlaşması ile bağlıydı, öğüt ve tavsiye dışı bir şey yapamazdı. Zanoko Seferbey Konstantiniyye’de (İstanbul) kaldı, diğerleri kendilerine verilen hediyelerle birlikte Çerkya’ya döndüler. Padişah bazı Çerkes fekol (köylü) temsilcilere, beylere vermedikleri değerli hediyeler verdi. Bu da çekişme ve çatışma konusu olmuştu. II. Mahmud sonrasında da durum değişmemiş, Abdülmecid ve II. Abdülaziz dönemlerinde Türkler Çerkes temsilcileri pohpohluyor, görkemli askeri geçit ve saltanat törenlerine temsilcileri de çağırıyor, ilk fırsatta yardıma geleceklerini, teslim olmamalarını söylüyor, Çerkesleri uyutuyorlardı. Rus Büyükelçiliği ve ajanları Çerkes temsilcilerin hareketlerini adım adım izliyorlardı. Sözün kısası Osmanlı yöneticileri dürüst davranmıyor, gerçek durumu ve yardım edemeyeceklerini Çerkeslere söylemiyor, uzlaşma yollarını sabote ediyorlardı.
Rusların Çerkesleri kuşatma ve istila faaliyetleri
Türkleri doğuda ağır biçimde yenen Rus komutan Paskeviç bir plan hazırladı. Buna göre bir Karadeniz kıyı hattı kurulacak, Çerkeslerin Türklerle ilişkileri kesilecek ve boyun eğmeleri sağlanacaktı. O sıralarda Çerkesler arasında büyük bir veba salgını ve büyük bir nüfus kaybı yaşanmıştı. Çerkesler en güçsüz dönemlerinden birini yaşıyorlardı.
1830 yılında inşaatçı Rus birlikleri Paskeviç planını uygulamaya koydular, askeri koruma altında, Karadeniz kıyısı boyunca Anapa’dan Novorossiysk (Ṡemez) ve daha güneydeki Gelencik’e (Xıĺejıy) uzanan bir yol inşaatını başlattılar. Yol üzerinde çok sayıda karakol ve gözetleme kulesi bulunuyordu: Novorossiysk’de büyük bir liman, Gelencik’te de bir deniz ve kara üssü kuruldu. Plana göre kıyı hattı Rus korumasındaki Abhaz prensliği merkezi Suhum-Kale’ye uzanacaktı. Ayrıca Gelencik’ten başlayan ve Çerkesya’nın içinden geçecek olan bir hat da Kuban’ın kuzeyindeki Olginsk’e (Yekaterinodar yakınına) uzanacak, Natuhaylar ile bir kısım Şapsığlar ana kitleden koparılacaktı.
Beklenmedik iki olay Rus yayılma planını geçici olarak erteletti:
1. Polonya’da Rusya’ya karşı büyük bir ayaklanma patlak verdi. Polonyalılar bağımsızlık istiyorlardı. General Paskeviç ayaklanmayı bastırmak üzere Polonya’ya gönderildi.
2. Dağıstan ve Çeçenistan’da da1830 yılında Şeyh Gazi Molla (Gazi Muhammed) ve diğer din adamları önderliğinde büyük bir ayaklanma oldu. Din adamları aynı zamanda siyasi, askeri, yargısal ve idari bir üst sınıftı.
Ayaklanma nedeni ise ağır vergi, angarya, kötü yönetim vb baskılardı.
Ruslar kendileri için büyük bir tehlike oluşturan Gazi Molla (İmam Gazi Muhammed) önderliğindeki ayaklanmayı bastırdılar ve Gazi Molla’yı öldürdüler (1832). Gazi Molla’nın yerini İmam Hamzat Bek aldı, onun da öldürülmesi üzerine hareketin başına, 1834 yılında İmam Şamil geçti.
Şamil’in Dağıstan’daki direnişi 1837 yılına değin üç yıl sürdü, sonunda Ahulgo Kalesinde kuşatıldı, ama kaçmayı ve Çeçenlerin arasına sığınmayı başardı. Avarlar gibi Çeçenler de din adamları sınıfı tarafından yönetiliyorlardı.
Rusların Çerkesya kıyılarına çıkartma harekâtı ve kıyı hattının tamamlanması
Şamil’in bertaraf edildiğini düşünen Ruslar 1830 yılında başlattıkları, Polonya ve Dağıstan ayaklanmaları nedeniyle durdurdukları Karadeniz kıyı hattı inşaatını yeniden başlattılar. Rus Karadeniz Filosu, Amiral Lazarev komutasında,1837-1839 yılları boyunca çıkartma harekâtları yaptı. Şiddetli çarpışmalar sonucu Karadeniz kıyı şeridi Rusların eline geçti. Adler (Святой Дух), Soçi (Navaginsk), Tuapse (Velyaminovsk) ve daha başka kaleler kuruldu. Gelencik’ten Abinsk’e, oradan da Olginsk’e uzanan ve Çerkesya içinden geçen hat da tamamlandı. Böylece Adıgelerin bir kısmı ana kitleden kopartılmış oldu.
Ruslar doğudan, Kabardey’den ilerleyerek Kuban’ı geçtiler, batıda Kuban’ın kolu Laba Irmağına dayandılar.
Egemen Çerkes toprağı Laba ile Karadeniz arası dar bir alana sıkıştı.
Bu arada Ruslar birçok Çerkes köyünü yağmalayıp ateşe verdiler, hayvan sürülerini Kuban’ın kuzeyine götürdüler. Ayrıca bu kötü durumu daha da ağırlaştıran büyük bir kuraklık ve kıtlık yılı yaşanmıştı.
Çerkesler 1839-1840 kışını çok zor koşullar altında geçirdiler.
(Devamı var)