14 Mart Adıgece ve Adıgece Yazı Dili Gününde Hazin Durum 

 

19. yüzyılda anayurt Adıgey’i, diğer adıyla Çerkesya’yı savunan Adıgelerin ve diğer adıyla Çerkeslerin yazısı yoktu. Kabardey’de Negume Şore (Şora Negumov, 1794 – 1844) gibi bir aydın yetişmişti. Ancak Negume Şore’den  sadece Adıgece el yazılı derlemeler ve özel bir alfabe kalmıştı. Bunların hiçbiri basılmamıştı. Batıdaki bağımsız Çerkesya’da ise, 1800’lü yılların başlarında, 1814 yılında Neţavko Mıhamet Hace adlı bir Şapsığ “yefendi”nin (molla) bir Adıge alfabesi hazırladığı, ama yobaz takımının baskıları sonucu el yazması alfabesini yakmak zorunda kaldığı  anlatılır. O kişilere ve bilisiz (cahil)  kişilere göre Çerkesçe yazı yazmak ve okumak olacak şey değildi, herhalde günah olmalıydı, onlara göre Arapça elifba ve Kur’an okumak yeterliydi.  Oysa Türk ve İranlı mollalar ve aydınlar Arapça dışında kendi dilleri ile yazı ve kitaplar yazıyorlardı. İran’da, Afganistan’da ve birçok Hindistan yöresinde Farsça ve Urduca, Osmanlı İmparatorluğunda da Türkçe resmi dildi ve o dillerde yazışmalar ve yargılamalar yapılıyordu.

Avrupa’da ise, Meşbaşe İshak’ın çevirisini yapmakta olduğum “Ayşet” romanını izleyenlerin de bileceği gibi, o sıralar ya da günümüzden üç yüz yıl önce, Fransa’da çocuklar edebî toplantılar, söyleşi ve tartışmalar yapıyor, tiyatro ve opera  izleniyor, günlük gazeteler yayımlanıyordu. Bu da Adıgelerin, bir yönüyle  ne denli gelişmiş dünyadan kopuk bir yaşamlarının bulunduğunu gösteriyor. Adıgeler adeta bilinmeyen bir gezegene taşınmış ve orada kendilerine özgü ve değişmeyen (statik)  bir yaşam kurmuş gibiydiler.

Kahramanca ve insanca cesaret örnekleriyle dolu olan tarihimizde bu gibi eksiklikler  bulunduğunu da belirterek şimdilik yetinelim.

Bırsey Vımar (Ömer Bersey, d.1807 – )

Bırsey Vımar, bir Adıge aydını ve öğretmendir. Hazırladığı Adıgece ilk kitabını 14 Mart 1853’te Tiflis’te bastırdı. Bu tarih sonradan “Adıgece ve Adıge Yazı Dili Günü” olarak kabul edildi ve 2003 yılından beri  her yıl kutlanıyor. Alfabe Arap harfleri temelinde düzenlenmişti. Rus Bırsey Vımar’ı  anladı ve buldu, ama Adıgeler anladılar mı, bilemiyorum. Vımar, 1807 yılında, istila üzerine stanitsa Abadzehskaya adı verilen eski bir Adıge köyünde doğdu. Bırsey ailesi, yanılmıyorsam  bir Vıbıh ailesi.

Gerisini “Sovetskaya Adıgeya” gazetesinden aktaralım:

“Sekiz yaşında Türkler tarafından çalındı, satıldı ve Mısır’a götürüldü, Fransızca, Arapça, Türkçe ve Tatarca öğrendi. 1840-1843 yıllarında Fransa’da okudu. Daha sonra Kafkasya’ya döndü, Rusya yurttaşı oldu ve Rus ordusuna Adıgece çevirmen olarak alındı.

Umar Bersey, özellikle masallar başta  olmak üzere kitabına edebiyat örnekleri de koydu ve bazılarını kendi yazdı. “Çerkes dilinin grameri” (1858), “Kısa Rusça-Çerkesçe sözlük” (1859), “Rus harfleri  temelinde Çerkes alfabesi” (1861), “Kabardey dili için Alfabe” gibi makale ve kitaplar  yazdı, Rus harfleri ile “(dilbilimci P.K. Uslar ile birlikte, 1862), 1850-1860 yıllarında Stavropol kenti spor okulunda (lise) Adıge dilini öğretti. Sonraki yaşamı, ölüm tarihi ve yeri bilinmiyor”. Bak. https://www.facebook.com/profile.php?id=100001255113887

Daha sonra

Rus koloni yönetimi 1861 yılı reformları gereği, kademeli olarak, 1869 yılına değin Adıgeler arasında varlığını sürdüren feodalizmi sonlandırdı ve hukuki eşitlik getirildi. Adıgeler de hukuken birbirleriyle eşit haklı insanlar haline geldiler.

Feodalizmin tasfiyesi üzerine Adıgeler arasında arayışlar ve  anadiline ilgi duyan aydınlar belirmeye başladı. Ama bu gibi kişiler başarılı olamadılar. Tek istisna diaspora, Düzce.

1900’lü yılların başlarında Düzceli bir grup Şapsığ yefendi (hoca) Süleyman Çelebi’nin “Mevlid”ini Şapsığcaya (Çerkesçe) çevirdi, İstanbul’da, o zamanki adıyla  Konstantiniyye’de bastırdı (1906). Çerkesçe mevlit toplumca benimsendi, köy medrese okullarında öğretilmeye ve mevlitlerde okunmaya başlandı, dini açıdan, giderek halk arasında yaygınlaştı. Bunu İstanbul’daki aydın çalışmaları izledi, 1911’de aylık  “Ğuaze” gazetesi çıkmaya başladı. Bu gazete ilkin Türkçe yayınlanıyor, bazı Çerkesçe yazılara da yer veriyordu. Giderek Çerkesçe yazıları çoğalmıştı. 1918’de de İstanbul’da Çerkes Nümune Mektebi  açıldı. Ancak Kemalist-Türkçü iktidar, 1923’te bunların hepsini kapattı ve yasakladı.

Ekim devrimi ve özerk yöreler dönemi

Yeni Sovyet yönetimi 1920’de Kuzey Kafkasya’daki halkların hepsine  özerklik verme kararı aldı. Özerk yöreler kurulmaya başlandı (1922). Adıgecenin öğretildiği devlet okulları açıldı. Adıgece ve Kabartayca yazılı biçimleriyle  resmi diller arasına alındı.

Özellikle Adıgey’de, Krasnodar yönetiminin de desteğiyle önemli bir ekonomik ve kültürel kalkınma yaşandı. Adıgeler komşu halklara oranla daha varlıklı hale geldiler. İkinci Dünya Savaşı ve zaferi üzerine Rus yöneticiler şımarmaya, Rus ulus ve kültüründe üstünlükler görmeye ve  bunu bir  siyasal araç olarak kullanmaya başladılar. Böylesine bir atmosferde Adıgece, Kabartayca ve diğer azınlık  dillerinde eğitime ya son verildi ya da bazı sınıflarda haftada bir ders saati gibi göstermelik düzeylere düşürüldü.

Afganistan macerası, ABD ile silahlanma ve uzay yarışı sonucu Sovyet ekonomisi teklemeye başladı. Bakir (işlenmemiş) toprakları tarıma, ekonomiye kazandırma sloganlarıyla, Stalin ve Kruşçev dönemlerinde  Kazakistan’ı ve komşusu ülkeleri Rus nüfus taşıyarak  kolonize etme  politikası da geri tepti, birkaç yıl içinde, humus tabakası tükenen  toprak verimsizleşti ve üretim düştü. Brejnev döneminde birkaç bolluk (savurganlık) yılı da yaşandı, ama gerisi gelmedi. Yokluk dönemi geldi. Sovyet sanayi ürünlerine dış talep azaldı, yerleri çöplük olmaya başladı.

Böylesine baskıcı ve yoksul bir ortam Sovyet halklarını bunalttı, halklar arasında ayrılık fikirleri oluşmaya, etnik nefret ve çatışmalar belirmeye başladı.  Ermeni nüfuslu Dağlık Karabağ Özerk ili, Azerbaycan’dan ayrılma ve Ermenistan’a bağlanma kararı aldı (1988). Dağlık Karabağ, Azerbaycan içinde  dışarıya sınırı olmayan kapalı özerk bir yöreydi, Adıgey gibi. Adıgey de, Krasnodar Kray içinde ve oraya bağlı, kray (büyük il)  dışı sınırı olmayan küçük bir yöreydi. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki etnik gerilim ve  çatışmalar büyüdü, yüz binleri bulan büyük bir nüfus sirkülasyonu ve dağılma  yaşandı. Yüz binlerce Ermeni, başka gidecek yeri olmadığı için Rusya içlerine göç etti, bu arada Kafkasya’ya da önemli bir Ermeni nüfus yerleşti. Sovyet önderleri bu tehlikeli gidişi durdurmak için çareler aramaya başladılar. Bu çerçevede ezilen halklara ve dillere yönelik baskılar hafifletildi, eski demokratik örneklere kısmi bir dönüş yapıldı. İlkokullarda (1-4 sınıflar) anadilinde eğitim başlatıldı, ortaokul ve liselerde de Çerkesçe ders sayısı  artırıldı. Rus öğrenciler bulundukları yörelerin dillerini öğrenmeye teşvik edildi. Daha önce Rus öğrenciler yerel dillerde öğrenimden kaçınmaya yönlendiriliyorlardı. Ancak geç kalınmıştı, 26 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği dağıldı, gerisinde  15 bağımsız devlet bıraktı. Dağılma süreci öncesinde, 3 Temmuz 1991’de Adıge Özerk Yöresi (oblast), konjonktür sonucu cumhuriyet olma fırsatını yakaladı ve bir üst statü elde etti. Adıge Cumhuriyeti, daha sonra, egemen devlet statüsüyle Rusya Federasyonu kurucu üyelerinden biri oldu. Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti de aynı süreçte kuruldu.

Çeçen ayrılıkçılığı ve bastırılması

1994-1995’te Cahar Dudayev, ardından Aslan Maşadov önderliğinde Çeçen bağımsızlık savaşı başladı. Şubat 1997’de Hasavyurt Antlaşması imzalandı, savaş sona erdi. Buna göre, 5 yıllık bir geçiş süreci sonunda  Çeçenistan’ın geleceği referandumla  belirlenecekti. Ama bağımsızlık hareketi kısa süre içinde milliyetçilerin kontrolünden çıktı ve  dinci teröristlerin eline geçti, Arap ve diğer ülkeler İslamcılarından takviye gören terörist örgütler Çeçenistan’da güç kazandılar. Boğaz kesme biçiminde idam cezaları uygulamaya başladılar, genel bir korku ve nefrete yol açtılar.  Bu çağ dışı tablolar üzerine Batılı ülkeler  Çeçenlere olan sempati ve diplomatik desteklerini kestiler.  Devlet başkanı ve eski genelkurmay başkanı Aslan Maşadov’un teröristleri dizginleme  politikaları da  işe yaramadı. Şeriatçı teröristler  işe ilkin Dağıstan’dan başlayarak bir Kafkasya Emirliği (Din Devleti) kuracaklardı. Rusya’yı küçümsüyorlardı. Çeçen şeriatçıların dostları Afganistan’daki Taliban ve El Kaide olarak kaldı.   RF yönetimi, böylece,  aradığı fırsatı yakaladı, terörist ve değil, bağımsızlık yanlısı Çeçenlerin hepsini ezip geçti; Çeçenistan’ı  yeniden hizaya getirdi ve Rusya’ya kattı.

Bu arada terörist grupları bastırıyoruz, mafya ile mücadele ediyoruz, istikrar sağlıyoruz bahaneleriyle, RF’deki birçok demokratik kazanım yok edilmeye başlandı ve bugünkü acınılası durum doğdu. ABD ve AB’nin 2000’li yıllardaki RF yanlısı politikaları, petrol ve gaz fiyatlarının yükselmesi, yeni Başkan Vladimir Putin’in imdadına yetişti, onu güçlendirdi ve karizmatik lider yaptı, Putin ekonomiyi düzeltti ve geliştirdi, halk para gördü ve pazar ürünlerine erişebilir oldu. Muhalefet ise, etkisizleştirildi.

Yeni yönetim adım adım Stalin, Kruşçev ve Brejnev dönemleri Rus milliyetçi-asimilasyoncu politikalarına dönüş yapmaya başladı.

Rusya’da anadillerinin durumu

Şu an Rusça, RF tamamında resmi dil ve okullarda zorunlu ders dili;  Adıgece ve diğer yerel diller seçmeli ders dili ya da istenmeyen diller. İstemeyen öğrenci Rusça dışında bir dil öğrenmek zorunda değil, ama Rusça öğrenmek zorunda. Adıgece ve diğer diller kağıt üzerinde resmi dil. Bir federal devlet olan  İsviçre’de herkes kendi eyaletindeki (kanton) resmi dili  okumak ve öğrenmek  zorunda, okumak istemeyen öğrenci başka bir kantona gidiyor. İsviçre’de 26 kanton, 4 resmi dil ve 2800 özerk bucak birimi (Gemeinde) var.

2018 yılı öncesi federal eğitim programı

2018 yılına değin Rusya Federasyonu’nda   seçmeli anadili dersleri bulunuyordu. Uygulama şöyleydi: Okulda anadili oluşturacak 10 öğrenci varsa, okul idaresi anadili sınıfı açıyordu. Öğrenci “anadilimi öğrenmek istemiyorum” diye bir dilekçe verirse, anadili dersinden muaf oluyor, Rusça ile birlikte, haftada 1- 2 veya 3 ders saati anadili dersi okuyabiliyordu. Haftalık ders dağılımı da şöyleydi: İlkokulda 3, ortaokulda 2 ve liselerde de 1 ders saati anadili ve edebiyat dersi alabiliyordu.

2018 yılı sonrası federal eğitim yasası

2018 yılı eğitim düzenlemesi sonucu, okul yönetimi artık devreden çıkarıldı, Rusça eğitim yararına, anadilleri aleyhine bir düzenleme getirildi. Artık hiçbir öğrenci Rusça dışında başka bir yerel dili öğrenmek zorunda değil. RF Anayasası gereği, anadilini öğrenme hakkı tümden kaldırılamadı,  Brejnev de kaldıramamıştı, ama iyice daraltma yoluna gidildi. Buna göre, “Adıgece okumak  istiyorum” diye yazılı bir dilekçe vermeyen öğrenci Adıgece derslerden muaf oluyor ve  bütün dersleri Rusça okuyor. Çoğu öğrenci ya da veli, bir külfet, bir yük olarak gördüğünden, anadilini öğrenmek için dilekçe vermiyor.

Ayrıca haftada 1 ders saati olarak Adıgece okutulan Adıg edebiyatı dersi de kaldırıldı.

Türkiye’de de ortaokulda haftada iki ders saati seçmeli Çerkesçe dersi okutulmasına, yasal olarak izin var. Ancak o tür sınıflara yazılan az sayıdaki öğrenci, kısa sürede Çerkesçe dersleri bıraktı. Aynı tehlike Rusya’daki azınlık dilleri için de söz konusu. Çözüm, cumhuriyet ve özerk yöreler (okrug) dillerinin eşit haklara kavuşmalarına ve  zorunlu ders dilleri arasına alınmasına bağlı.

Karşmızda hazin ve acınılası bir tablo var. RF’deki durum, uygar dünyada ve hiçbir federal devlette benzeri olmayan bir uygulama. RF’deki durumu İsviçre, Kazakistan ve diğer  ülkelerle karşılaştırmak için bakınız – https://mefenef.com/cerkesler-21-mayis-1864ten-gunumuze-4-1650.html; https://mefenef.com/cerkesler-21-mayis-1864ten-gunumuze-3-1610.html

14 Mart Adıgece ve Adıge Yazı Dili Günü, böylesine baskıcı bir ortamda, yeni demokratik mücadeleler için bir çağrı olsun.

 

 

 

Yorum Yap